- 150 Okunma
- 1 Yorum
- 2 Beğeni
Kör kırlangıç…
İlk defa dikkatimi dağıtmadı. Radyoda çalanın müzikleri; uslu bir çocuk gibi dinliyor. Birde gelişi güzel yere vurduğum ayaklarımda ki o ritmik sesleri işitiyorum.
Beni bu kadar keyifli kılan şey nedir. Yeni hikâyeler yazmam nede muharrem ayı münasebeti ile her hangi bir komşunun; kapımı çalıp bir tabak aşure bırakılması idi;
Her sabah yatak odamın penceresine tek gözü kör bir kırlangıç gelirdi. Ona bıraktığım yemleri yer. Ve Sonra gökyüzünü tercih edip gözden kayıp olurdu.
O kırlangıç gökyüzüne doğru uçarken. Bedeni ile düzleşen ayak ucunu göremiyordu. Ama ben ise her iki ayağımı çok rahatlıkla görebiliyordum. Varlığından emin olduğum ayaklarımın üzerinden dikilir ve onu oturarak dinlendirirdim.
Benle kırlangıcın üstünlük haline dönecek olursak. Onun düşme yüksekliğini hesaplamak bile benim için ürkütücü idi;
Aslına bakılırsa birine âşık olan bir kişi ilk duygusallığını kayıp eder. Çünkü karşısında; olan kişinin tez canlılığına ve duygusallığına bürünür.
Öğreti konumu ile Onun davranışlarını önemsemez kendi düşündüğü şekle onu sokmaya çalışır. Tıpkı benim yapmaya çalıştığım gibi " tek gözü kör bir kırlangıç bir avuç yem vermeyle onun hayatımın neresine koymayı bekliyorum ki" Her ağlayan güçsüz değildir. Tıpkı her gülenin mutlu olmadığı gibi,"
Ben ondan ilk görüşte hoşlanmış ve ilişki kıvamını almış ise Aşkı dibine kadar yaşamaya bakarım tam tersine zıtlaşır isem yani ona aşkı öğretmeye kalkmam ise avuçlarımda şekil almayı bekleyen bolca çamurdan heykeller olur
Çok teknoloji oburu bir kadın değilim. Günlük bana lazım olanı okur, inceler ve telefonumu kapatırım.
Bir baktım ki sürekli bir vatandaş hoş mesajlara boğuyor beni ."normal bir insanın günlük yapacak o kadar güzel aktiviteler var ki. Bu vatandaş sanırım yazısını geliştirmek için birilerine yazıyordur" .dedim.
Birinin varlığını kabul etmem. İlk önce kendi kalp atışları ile tanış olmalıyım ki karşımdakilerin kalp sıcaklığını his edebileyim
Çok yakın bir arkadaşım onu bildim; bileli şair olma yolunda. Fakat yazdığı şiirler hiç tanış olmadığı, ayrılıkları anlatıp durur. Kısaca bir türlü eline geçirmediği aşk perisini kovuyor; kovalıyordu.
Bu kadar ayrılığı cümlelere hapis etmekle olmak istediği şair olamaz dı ki! Bana göre böyle hazırı tüketen için mutluluk ve ayrılık da aynı anlamı taşır.
Genelde mutsuz insanların beslendiği üç duygu hali vardır." elindekini kayıp etmek, olacakları olmamış ile karıştırmak, en sonuncusu ise kendi bilmişliğine seyirci kalmalarıdır.
En basit bir örnek: korku adı altında ve dişçi koltuğuna oturup şu tiksindirici ağız kokusunda. Kurtulmak istemeyen ne çok insan vardır.
Sokakların sessizliğini en dibe gömene kadar o evinin balkonunda oturmamın aslına bakılırsa çürük bir patatese benzeyen yaşamımı başka birini anlatamam endişesini taşıyorum
Ne kadar harika olurdu. Akşam çay saatimi daha geç saatlere almam ve elimde yeni basımdan çıkmış bir kitap ile denize kaçamak bakışlar atmam gibi
Toplum olarak ilk bize öğretilen kendi hakkın olanı alma mücadelesi yerine susup bu payda en aza yetinmektir.
Çevremde sadece kör bir kırlangıç’ın olmasının sebebi beni yoran insanları başın dan dan öteletmemdir…
Gökyüzü niye mavi ve ya toprak niye pul pul kahverengi başka bir renk değil benim dişiliğimin karşısındaki kişi neden beni çok sevmiyor düşüncesi ile arasında bir fark yok o odur; ben benim. Yanımda iken onu özlememi ondan beklemekle asıl sevgimi yok etmişim.
Güzel bir sözün kişiye marifet sayıldığı ve tabi ki dişiliğimin en dişiliğini göstererek onu sevgimle beslediğim sanmışım.
Tıpkı kör bir kırlangıç yediklerinin kim tarafından verildiğine bakmadan uçup gitti…
"taş olduğu yerde ağırdı" sözünden yol çıkacağım da. dönüşüm zor olacak da.çünkü başı boş kadının bol olduğu şu sanalda.birine bulabilmem süresi net on dakikadır.
"Güven bir ayna gibidir. Bir kez çatladı mı, hep çizik gösterir.
Hayaller size gücünüzün olduğunu gösterir." Helen Schucman