- 120 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
SÜSLÜ NECASET
İnsanların yaradılışında günah işleme dürtüleri bulunur. İnsanlar, nefislerini okşayan ve kendilerine fayda sağlayacak her türlü yasaklı eylemlere el uzatabilmektedir. Bu sebepten dolayı, insanlık âlemi çağlar boyu yasaklı eylemlerde bulunduğu için sefalet ve rezillik bataklığında debelenmektedir.
Günahları yaldızlı necaset olarak anlamak gerekiyor. Çünkü günahlar yaldızlı ambalajlara sarılmış halde insana görünmektedir. İçki içmenin bir cazibesi vardır. Hırsızlık yapmak, geçimlik için insana herhangi bir külfet getirmez. Beleş kazanç! Dolandırıcılar da, emek harcamadan akıl ve dil oyunları ile insanları aldatarak kazanç sahibi olmaktır.
Semavi dinlerde hırsızlara el kesme cezası emredilir. Günümüzde dolandırıcılık; arkeoloji, edebiyat, emlak, teknolojiyi de kullanarak belgelerde sahtecilik gibi çok çeşitli yolları ve türleri bulunmaktadır. Hırsızlığın, dolandırıcılığın veya nitelikli dolandırıcılığın, evraklarda sahtecilik yapmanın cezai müeyyideleri bulunmaktadır. Basit dolandırıcılık suçunda, bir yıldan beş yıla kadar hapis ve beş bin güne kadar adlî para cezası uygulanmaktadır. Nitelikli dolandırıcılık suçunda, üç yıldan on yıla kadar hapis ve beş bin güne kadar adlî para cezası uygulanmaktadır.
Türk Ceza Kanunun düzenlemesine göre yalnızca irade dışı ya da geçici nedenlerle alınan alkol etkisi altında suç işleyen kişiye ceza verilmemektedir. Bunun haricinde kişilerin iradi bir şekilde kullandıkları alkol etkisindeyken suç işlemeleri halinde ceza uygulanır.
Zina; aralarında bir nikâh bağı bulunmayan yetişkin bir erkek ile kadın arasındaki cinsel ilişkidir. Bir başka deyişle evli bir erkek ya da kadının, eşinden başka biriyle kendi isteğiyle kurduğu cinsel ilişkidir. Ancak efendi-cariye ilişkisinde de nikâh bağı yoktur ve onlar zina sayılmamıştır. Zina, çoğu toplumun etik anlayışına uygun olmayan cinsel ilişki olarak değerlendirilir. Fuhuş ise nikâhsız kadın ve erkeğin ücret karşılığında birlikte olması eylemidir. Fuhuş suçunun cezası; fuhşa teşvik, aracılık, kolaylaştırma ve yer temini gibi eylemler basit haller olarak kabul edilir. Bu durumda faile verilecek ceza 2 ila 4 yıl arasında hapis ve 3000 güne kadar adli para cezasını gerektirir.
Geleneksel İslam’da zinaya 100 sopa cezası hükmü uygulanır. Bu ayet, o dönemin sosyo-kültürel yapısı üzerine inmiş ve gelecek dönemlerde aynen uygulanacağı anlamına gelmez. İlerleyen dönemlerde her devlet/toplum kendi hukukuna göre cezai müeyyideler uygulayabilirler. Şura suresinin buna işaret ettiği yorumları bulunmaktadır.
Şu güzel Anadolu’mda fuhuş-zina konusunda çok yanlış bir kabul vardır. Erkeklerin kadınlarla veya kızlarla birlikte olması “çapkınlık” olarak görülürken; kadınlar “*ahpe”, “*ürtük”, “*osma” diyerek aşağılanmakta dır. Sanki erkeğin yaptığı çok ahlaki bir iş! Bu yolla para kazanan kadınlar, kendilerini “beden işçisi” olarak görmektedir. Hayatını kazanmanın başka yolunu bulamayan çaresi tükenmiş kadınlar, bir takım pavyon mafyalarının ve kadın tacirlerinin eline düşmekte; bu hayata mahkum edilmektedir. Bana göre bunun adına iş adamı gömlekli “*ezevenklik” denilir, “çapkınlık” denilmez!
Ülkemizde rüşvet ve kara para aklama vakaları uluslararası seviyeye çıkmış durumda. Elde edilen bilgilere göre tüm mafya liderlerinin buluşma üssü Türkiye olarak görülmektedir. Bir kısmı seri operasyonlarla yakalanırken, bir kısmı da kırmızı bültenle aranmaktadır.
Günümüz insanları öyle bir döneme girdi ki, gayrimeşru yollarla zenginleşmenin yollarını arıyor, buluyor ve uyguluyor. Çocuk veya organ mafyaları kaçırdıkları çocukları satarak para kazanmaktadır. Organize uyuşturucu baronları da genellikle ‘Müslüman’ ülkelerden ülkemize çeşitli yol ve yöntemlerle uyuşturucu taşımakta, gençlerimizi; özellikle küçük yaştaki çocuklarımızı uyuşturucu bağımlısı yapmaktadır. Para denilen o şeytani kudret, Müslümanlara cenneti göstererek Allah’tan ve Kuran’ın temel ilkelerinden uzaklaştırmaktadır. Haşhaşilerde olduğu gibi!
Parası olan orta halli bir insan dahi parasının değerini korumak veya ekonomik risklerden korumak için ticarete yönelmiyor, yüksek faizle bankalara yatırıyor ve faiz geliri ile ekstra gelirler elde ediyor. Beleş para sonuçta. İnsanların alın teri dökmeden böyle kaymaklı bir kazancı ticaret yaparak elde etmesi şu ekonomik koşullarda imkânsız görülüyor. Günahın yüzü güleçtir, sevimlidir ancak içi zehirli bir meyvedir.
Dünya geneline baktığımızda en aşağılık suçların ve katliamların yaşandığı coğrafya Ortadoğu ülkeleri olduğu görülecektir. Müslüman deniliyor ama İslam ile hiç alakası yok! Mezhebinden dolayı kardeşinin kellesini kesiyor ve akan kanda “cihat” okuyor ve cennete gideceğine inanıyor. Nefis denilen kötücül duygular, sahibini işte böyle cenneti göstererek cehenneme sürüklüyor!
Allah’ın neden insanları günah işleyecek şekilde yarattığı sürekli sorulmaktadır. Bu sorunun cevabını bulmak için Kuran’ı mealinden anlayarak okumamız gerekir. Kuran’a yeterince baktığımızda nefisten bahseder: "Ey huzura eren nefis, sen Allah`tan ve O da senden razı olarak Rabbi’ne dön! (lyi) Kullarımın arasına gir! Cennetime gir!" (Fecr, 89/27-30)
Mealen: Yusuf dedi ki: “Bu, Aziz’in, yokluğunda ona hainlik etmediğimi ve Allah’ın, hainlerin hilesini başarıya ulaştırmayacağını bilmesi içindi. Yine de ben nefsimi temize çıkarmıyorum. Çünkü nefis, Rabbimin acıyıp koruması dışında, daima kötülüğü emreder; şüphesiz Rabbim çok bağışlayan, pek esirgeyendir.”
Yüce Allah, insanları nefisleriyle ile baş başa bırakmamış; nefsin karşısı-na akıl, irade/sabır silahını vermiştir. İradesini kullanan insanlar, elbette nefsinin cazip gösterdiği illüzyona kapılmaz. Müminler, iradesini kullandığı ve sabrettiği sürece şeytanın çaresiz kalacağını bilir. Nitekim Nisa suresi 76’ncı ayet şöyle buyuruyor: “İman edenler Allah yolunda savaşırlar. Kâfirler ise şeytani güçlerin yolunda savaşırlar. Öyleyse, ey müminler, haydi şeytanın taraftarlarıyla savaşın. Bilin ki, şeytanın hilesi cidden zayıftır.
Bu durum; insanların iç dünyasında fırtınaya dönüşen hak ile batılın savaşıdır. Yüce Allah, insanlardan şeytani düşüncelerle ve tüm kötülüklerle savaşarak yeryüzünde barışı, huzuru, esenliği ve adaleti tesis etmesini istemektedir.
Son cümle olarak; devlet dediğimiz yapı ve onu idare eden hükümetler, her vatandaşın hakkını ve hukukunu korumalıdır. İşsizlere iş imkanı, çaresizlere çare üretmelidir. Her türlü kirli ve sapkın işlerden kolay mal ve mülk sahibi olan legal ve illegal yapılar yok edilmeli; yöneticileri de yakalanıp, hak ettikleri cezalara çarptırılmalı; toplumumuz bu kokuşmuşluktan bir an evvel arındırılmalıdır. Kendini Müslüman gösteren bir takım muktedirler, bir zahmet yönettiği ülkesini ne hale getirdiğini görmeli; hem inancıyla hem de yönetimiyle yüzleşmelidir.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.