- 96 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
YABANCILAŞMA
Yabancılaşma ve Sonuçları:
Son dönemlerin en can yakan sorunlarından biri ailelerin birbirinden soğumaları, yabancılaşmalarıdır. Elbette bu sorunun bir takım sebepleri vardır. Bu sebepler hayatın doğal akışı içinde ister-istemez bireylerin önüne çıkmakta ve insanlar bu şartları tersine veya kendi istekleri doğrultusuna çekme imkanı yoktur.
Türk toplumu olarak öteden beri ataerkil bir aile yapısı içinde yaşadık. Büyük aile birliği, geçmiş dönemlerde güçlü olma anlayışından kaynaklanırdı. Sanayileşme henüz gelişmemiş, Türk toplumu ağırlıklı olarak tarım ve hayvancılıkla geçiniyordu. Esnaflar ve zanaatkarlar da bulunduğu coğrafya sınırları içinde faaliyetlerini sürdürüyordu. Kamuda görevli olanlarda istisnalar hariç tutulursa yaşadığı il veya ilçelerde çalışıyordu. Bu hayat, bireyleri bir arada tutan, sevinçte ve kederde birlik olmayı sağlıyordu. O cemiyet içinde çaresizlerin yardımına aile bireyleri, akrabalar, eş ve dostlar gelirlerdi. Bu komünal/lokal yaşam tarzı sayesinde insanlar birlikte yaşamanın hazzını yaşarlardı.
Bu güzel dayanışma ruhu maalesef geçen süreç içinde erozyona uğradı: Aile içi şiddet, akrabalar arası husumet ve iş bulma ümidiyle bireylerinin farklı illere gitmeleri toplumsal çözülmeleri tetikledi. Aralarına husumet girmiş olan büyük aileler/aşiretler, kan davaları yüzünden farklı illere gitmiştir. Bu süreç içerisinde yeni nesiller hayat sahnesinde yer almış; kuzenler, kardeşler farklı coğrafyalarda yeni bir hayat kurduğundan birbirlerini tanımaktan mahrum kalmıştır. Arada bir düğünlerde, bayramlarda ve ölümlü durumlar nedeniyle bir araya gelebilmektedir. İlginç olan; bu sebeplerle bir araya gelen bireylerin birbirini tanımak için bir çaba göstermiyor olmasıdır. Anne-babaların girişimleriyle kuzenler birbiriyle tanışmakta; o anlık olmak üzere kısa süreli sohbetler yapılmakta, telefon numaraları karşılıklı alınıp-verilmektedir. Akrabaların, birbirlerini ziyaret etmeleri ise maalesef hayatın dayattığı zorluklar sebebiyle bir türlü gerçekleşemiyor.
Birbirinden habersiz, farklı illerde yeni bir hayat düzeni kuran bireyler kaçınılmaz olarak bulunduğu coğrafyanın kültürüyle yoğrulmaktadır. Kimi eğitimli olurken, kimi eğitim almaz; bir meslek edinerek esnaflık yapmaktadır. Bu durum kuşaklar arası kültürel çatışmayı da beraberinde getirmektedir. Bir başka yabancılaşma hali ise kanımca insanların artık bireysel bir hayat tarzına geçiş yapmasıdır. Günümüzde çok defa şahit oluyoruz ki; gençlerimiz, samimi oldukları birkaç arkadaşıyla bir daire kiralayıp, birlikte yaşamakta; her bir birey kendine bir iş bulmaktadır. Kim bilir, bireysel hayat tarzına geçiş yapan bu gençlerimiz anne-babalarıyla ve kardeşleriyle haftada ya da ayda bir görüşüyor mu? Bana göre gençlerin bireysel hayat tarzına geçmesinin temelinde kuşaklar arası çatışma bulunmaktadır. Avrupa ülkelerinin pek çoğunda herkesçe malum olduğu üzere gençler on beş-on sekiz yaşlarına gel-diğinde bireysel yaşamaya geçmektedir. Avrupa ülkelerinde bu durum kesinlikle yadırganmamaktadır.
Türk toplumunun bu hali esasında hayatın akışına uyma halidir. Bun durum yadırganacak bir durum olarak görülmemelidir. Esas olan şudur ki; bireyler her nerede hayatını kurmuş ve yaşıyor ise büyükleriyle, kuzenleriyle, eş ve dostlarıyla irtibatı koparmaması gerekir. Ancak uzunca bir süredir bu irtibat kurma hali istenilen seviyeye gelebilmiş değildir. Ümit ederim ki; hayatın tüm zorluğuna rağmen Türk gençleri Avrupa ülkelerine özenmek yerine, kendi kültürel değerlerine bağlı kalarak yaşaması; şayet yurt dışında bir hayat kurmuş ise Türk milletinin güzel kültürünü, tarihini, ahlakını söz ve davranışıyla bulunduğu ülke insanlarına göstererek yabancılaşmaya yani asimle olmaya geçit vermemelidir.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.