- 1331 Okunma
- 0 Yorum
- 1 Beğeni
Kitaplar (güzel bir öykü)
KİTAPLAR
Emekli Öğretmen Mehmet bey, son zamanlarda yaşadığı şehirde olan, ama hiç fark etmediği, şehrin içinden geçen nehrin kenarındaki sessiz ve emeklilere yüzde 50 indirim yapılan “Kitap Hayattır” Cafesine takılıyordu. Kışlık kapalı alanı ve yazlık bahçesi olan bu mekanın sessizliğini keşfedince Öğretmenevine gitmez olmuştu. Hem ucuz hem sakin. Ohhh emekli okuyan bir insan başka ne ister?
Daha çok gençlerin geldiği ama kitap okumadığı bu cafede ırmağın hemen kenarındaki kapalı ve en serin köşe emeklilere ayrılmış, zengin sayılacak yüzlerce kitaptan oluşan kitaplığı olan bölüme her zaman olmasa da sık sık geliyor, sessiz ortamda ya kendi getirdiği kitapları ya da oradaki kitaplıktan aldığı kitapları okurken, indirimli çayını, ayranını içerek hem güzel gün geçiriyor, hem de dinleniyordu. Kimseye de bu cafeye devam ettiğini söylemiyordu. Söylese arkadaşları da peşine takılır , laf lafı açar kitap okuyamam diye düşünüyordu. Boş konuşmalardan uzak kitap okumak bu yaşta daha mı hoşuna gitmişti ne?
Mehmet bey, yeni hayatından oldukça memnundu. Tek tabanca, tek başına kitap okuyor, burada zamanın nasıl geçtiğini unutuyordu. Bazen genç garsonlar, iş olmadığı zaman onunla sohbet ediyor, sorular soruyorlar, Mehmet bey bıkmadan sanki okuldaymış gibi anlatıyor, sorana kitap öneriyor, genç garsonların adeta hocası , sırdaşı oluyordu. Tabii ki her genç de konuşmuyordu. Çok genç ketum davranıyor ama saygıda kusur da etmiyorlardı.
Mehmet bey, yeni hayatından memnundu. Gittiği mekanın sahibi, çalışanları da bilgeliğinden faydalandıkları için memnundu. Mehmet bey Öğretmenevinde daha önce lafladıkları arkadaşlarından birisi görecek de, burada kendisini lafa tutacak çekincesini her zaman yaşıyordu. Ama küçücük şehirde elbette bir gün bir arkadaşı O’nu görecek ve yanına laflamaya gelecekti.
Mehmet bey, bir gün gene mekanına gelmiş ve indirimli çayını içer ve kitap okurken, tanımadığı genç bir insanın O’na dikkatle baktığını gördü. Adam az sonra yanına gelerek “Hocam beni tanımadınız galiba ben 1412 Ahmet” deyiverdi.
Biraz düşündü Mehmet bey.
Hatırladı . Gözleri ile sevgiyle gülümsedi. Bu en güvendiği ,sevdiğİ öğrencilerinden biriydi Ahmet. Çalışkan, kitap okuyan ve gülümseyen, insanlara yardım eden, sosyal etkinliklerde en önde olan 1412 Ahmet. Hey gidi günler...
Hocasının kendisini tanımasının sevinci ile neşelenen Ahmet, Hocasının merak edeceği şeylerden aklına gelenleri , hocası daha bir şey söylemeden anlattı . Biz de hikayede size anlatalım.
Tıp okumuş ve senelerce memleketin çeşitli şehirlerinde gezmiş, babası çok yaşlanınca , bakıma muhtaç hale gelince memlekete dönmeye karar vermişti. Tayini çıkmış, doğduğu , büyüdüğü şehre gelmişti. İşe yarın başlayacakmış. Şehirde gezerken bu mekana rastlayınca çay içmeye oturmuş ve Hocasına rastlamış. O da Hocasını merak ediyormuş. Yanına gelecekmiş ama zamanı olmamış. “Allah sizi gökte ararken yerde verdi bana” diyerek öğrenciliğindeki esprili halini gene gösterdi Mehmet beye.
Hocasının kitap okuduğunu, burada yalnız olduğunu gören Doktor Ahmet bey gülümseyerek:
”Hocam burada tek başına oturuyorsunuz, arkadaşınız yok mu sizin?” deyince Mehmet bey güldü ihtiyari olarak .
Cevabı ise oldukça manidardı:
“Bu istekli yalnızlık. Burada kitap okuyorum. Boş konuşmalardan uzak kalıyorum. Burada mutlu oluyorum. Senelerce konuştuk tesiri olmadı, konuşanların yanında sussam bu sefer gönül razı değildi. Ben de burayı keşfedince burayı memleket edindim işte ” diyerek gülümsedi.
Bu arada yanlarına gelen genç garson saygıyla, doğrudan Mehmet beyin gözüne bakarak:
“Hocam ne içerdiniz? Ne yerdiniz emredin” deyince, doktor Ahmet:
“Bunlar hangi okuldan öğrenciniz Hocam” dedi.
Öğretmen Mehmet bey gülerek:
“Kitap Hayattır Üniversitesinden” dedi.
Doktor Ahmet bey bnu ince espri karşısında oldukça keyiflenmişti:
“Hocam Maşallah gittiğiniz her yeri Üniversiteye çeviriyorsunuz” dedi.
Öğretmen Mehmet bey, bu söz üzerine taşı gediğine koydu:
“Anlayana , öğrenene, kadir kıymet ve değer bilene her insan bir Üniversitedir. Bunun bilincinde olan insanlar her zaman ilerdedir toplumdan. Anlamayan da üniversite okusa neye yarar” deyince, Hocası ile gurur duyan Doktor Ahmet bey :
“Hocam buraya tayin isterken kendime doğru mu yaptım” diye sormuştum. Bunu düşünerek , bunu daha iyi düşünmek için buraya gelmiştim. İyi ki size rastladım. Şimdi sizi görünce ‘İyi ki memleketime gelmişim’ diye dua ettim, size de... “ deyiverdi.
Bu söze Öğretmen Mehmet beyin gözleri yaşardı, duygulandı.
Sipariş ettikleri çaylar geldi . Bir süre sustular. Doktor Ahmet bey bir süre çayını karıştırdıktan sonra Mehmet Öğretmenin ellindeki kitaba bakarak :
“Hocam biliyorum kitap okumayı çok seviyorsunuz. Ben de seviyorum. Size sorum şu: Kitaplar hep doğruyu mu söyler?”
Mehmet bey eski öğrencisi Doktor Ahmet beyle kitaplar üzerine seviyeli bir sohbet yapacağını anlayınca iyice keyiflendi. Zaten O’nun da bu yaşta istediği keyifli sohbetler etmekti. Seviyeli , etkili ve verimli sohbetler. Bunun üzerine Mehmet bey:
“Ahmet Kardeşim, insanlar gibidir kitaplar. Faydalısı var, zararlısı var. İnsanların iyileri bile yalan söylüyor işine geldiği zaman. İyi niyetle yazılmış olsa bile bazen kitaplarda yalan yazabilir. Mesela; Kitaplar der ki; siz insanlara selam verin . İnsanlar size mutlaka selam verir. Bugün buraya gelene kadar 10 kişiye selam verdim. Bir çoğu da öğrencim ve içlerinde sadece 2 si selamıma karşılık verdi. Bir tanesi selam verirken gülümsedi. Dikkat ettim bir iki genç duymadığımı zannederek ‘adam deli mi ne bana dik dik baktı, insan tanımadığına selam verir mi’ dedi. Şimdi kitaplar hep doğru mu söyler düşünelim. İyi niyetle yazılmış olsalarda işte her zaman yazılanlar ile hayattakiler uyuşmuyor. Biz gene de genelde kitaplar faydalı buluyor ve okuyoruz. ”
Ahmet bey hocasının bu bilgece cevabına gülümseyerek cevap verdi sadece. Hocasına bir soru daha sorma gereği duyarak sordu:
“Kitaplardan nasıl faydalanmalı Hocam ? Gerçi kendimce bu sorunun cevabı var da, bunca senenin öğretmeni olarak sizin bilgece görüşleriniz bize daha derinlik katar. O yüzden sorayım dedim”
Mehmet Öğremen, bu zekice soruya uzunca cevap verme gereği duydu. Biraz düşünmek için çayından bir yudum aldı. Biraz düşündü. Doktor Ahmetin yüzüne baktI.
“Ahmetciğm biliyorsun, artık insanlar kitapların faydasına inansa da okumuyorlar. Aileden okuyanın olmaması, öğretmenlerin kitap okuyarak öğrencilere örnek olmaması, yazarların saygı görmemesi, yazarlar ve yazmak ile alay edilmesi çocukları olumsuz etkiliyor. Bazen Üniversite mezunu emekli olmuş insanların sadece hataları görmesi, hep olumsuzlukları dile getirmesi çocuklarda ‘okumakla adam olunmuyor’ önyargısı doğmasına sebep oluyor. Bu olumsuzlukları tek başıma olumlu hale getiremiyorum tabii.”
Bunun üzerine doktor Ahmet tekrar gülümseyerek:
“ Hocam siz burada nasıl huzur buluyorsunuz okuyarak?”
Bu güzel soruya Mehmet Öğretmen keyiflenerek şu cevabı verdi:
“ Ben kendimce gene burada kitap okuyarak faydalı olmaya bakıyorum. Burada bazen garsonlarda kitap okuduğumu görünce merak ederek soruyorlar. Bu oturduğumuz bölüme de genelde kitap okuyanlar geliyor. Buranın sahibi kitabı, kitap okuyanı, eğitimciyi seviyor ki , bu bölüme gerçekten emek vererek yapmış. Okul zamanı Üniversitellerden bazıları sorular soruyor cevaplıyorum. Memnun oluyorlar. Öğretmenevinde genelde emekliler ‘okumayı nasıl sevdirmeli’ sorusuna cevap aramaktan çok hep anılarını anlatıyorlar. Ben geçmişi konuşmak değil, geleceğe nasıl okumayı sevdirelim? Sorusuna cevap arıyorum . Bu tür kitapları okuyor, çok derin süzgeçten geçiriyorum. Bu da bana terapi gibi iyi geliyor. Kitabı ben önce kendi hayatıma uygulamaya çalışıyorum. Beni bilgi ile dolduran kitaplar beni rahatlatıyor ve sakinleştiriyor. Stresi atmamı sağlıyor. Bunu soranlara da söylüyorum ama kitap okumakla gelişileceğine inanmayanların anlaması zor.”
Doktor Ahmet iyice keyiflenmişti. Hocasına rastladığı ve güzel sohbeti kendisine terapi gibi gelmişti. Birden aklına geldi.:
“Hocam aç msınız? Size bir şey ikram etseydim. Hiç olmazsa tatlı?”
Hocasının sustuğunu görünce garsonu çağırdı. Tatlı olup olmadıüğını sordu. Cafede tatlı yokmuş ama yandaki tatlıcıdan sipariş edebilirlermiş. Garson öyle söylemişti. Hocasına bir künefe ikram etmek istedi. Hocasının onayını alınca tatlıyı ısmarladılar. Ahmet gülümsedi:
“ Hocam , hani siz öğretmenken sınıfa arada tatlı ile gelir , ‘ tatlı yiyelim tatlı konuşalım’ derdiniz ya. O zaman inanın benim motivasyonum daha da artar. Konuşmanızı daha dikkatle dinlerdim. O tatlı konuşmanız daha çok aklımda kalırdı. Hatta hatırlıyorum, sınıfta sınavlarda başarılı sonuçlar alanlara kitaplar hediye ederdiniz. Ben daha çok çalışırdım sınavda derece yapıp da o kitabı almak için. Kitabı okudukça azmim ve kararlılığım artardı. O kitaplar sıra ile sınıfta başarılı öğrencilerin okumasından geçer sonra kardeşler okurdu. ‘OKU’ emrinin önemini daha iyi anlamıştım. Yaşa var ol. Bu tatlı ısmarlama oradan aklıma geldi. Keşke anılarınızı yazsanız da okusak” dedi.
Mehmet Öğretmen aniden ayağa kalkarak oradaki kitaplığa yöneldi. Ahmet dikkatle hocasını takip ediyordu. Mehmet Öğretmen kitaplıktan bir kitap çıkararak Doktor Ahmet’e uzattı:
“Yapmadığımı, yazmadığımı da nereden çıkardın? Bak istersen içinde belki sen de varsındır” dedi.
Ahmet heyecanla kitabı karıştırmaya başladı. Kitabın baskı tarihine baktı:
“Hocam 5 yıl önce yayınladınız benim haberim olmamış. Hastalarıma , mesleğime o kadar dalmışım ki, çevremdeki gelişmelerden haberim olmamış. Özür dilerim sizden gerçekten” dedi.
Mehmet Öğretmen öğrencisine sevgiyle bakarken:
“sevgili oğlum, kitabı yazmak benim görevim. Yayınlamak da yayınevinin görevi aslında ama satmayacağına inandıkları kitabı basmıyorlar. Ben kendim bastırarak dağıttım. İsterdim ki, öğrencilerim de topluca alarak çevresinde kitap okuyanlara hediiye etsin. Ama herkes hediye bekledi. Gene de kırmadım kitapta bahsettiğim öğrencilerime hediye ettim ama çoğu okumamış bile. Okusalar arada görünce selam verir, Hocam kitabınızda bizden sevgi ile bahsetmişsiniz. Bu kitabı çocuklarıma, yeğenlerime bayramda hediye ettim derlerdi. İşte kitap okumayan toplumun kitap okumuyoruz diye yakınan fertleri önce kendi, sonra çocuklarına kitapların öneminden bahsederek kitabı okuyacak ki toplumda okuma oranı artsın Hiç olmazsa abide gösterdiği saygıyı ‘oku’ emrini yerine getirene ve okumayı çocuklara sevdirene de , arif olana da göstersin. Onlarla alay etmeye çalışacağına anlamaya çalışsın. Okumayı sevene anne ve baba saygı gösterirse belki çocuklarda saygı gösterir. Ama tabii k, her kitabı okuyana değil insanlara faydalı kitapları okuyan ve uygulayanlara saygılı olalım. Çok kitap zaten zararlı biliyoruz. Zararlı, insanları kötü işlere sevk eden kitaplardan uzak kalmalıyız. Faydalı kitap ve zararlı kitap da kişiden kişiye değişir. Ne faydalı ne zararlı bunu da çocuklarımıza iyi öğretmemiz lazım. ”
Doktor Ahmet, hocasının anlattıklarını bilmesine rağmen tekrar tekrar öğrendiği için, Onunla aynı ortamda bulunmaktan mutlu olduğunu gülümseyerek, beden dili ile gösteriyordu. Bu sözlerden sonra Doktor Ahmet:
“Hocam biz ne güne duruyoruz. Ben bu kitabı hemen temin edeceğim ve çevreme hediye edeceğim. Hstalarıma çocuklarının kitap okuyup okumadığını soracağım ve kitap okumayı sevenlere bu kitabı hediye edeceğim. Çocuk hastalarıma da öğretmenlerini candan dinlemelerini söyleyeceğim. Sizin gibi tatllı da ikram edeceğim, ‘tatlı yiyeceğim, tatlı konuaşacğım’ “ dedi.
Sipariş edilen Künefeler geldi, yanında ayranlar. Tatlı tatlı yediler...
Aradan bir zaman geçtikten sonra, gazetelerde şöyle bir haber okudu Mehmet Öğretmen.
“ Anadolu da bir kasabada Mehmet Öğretmenin güzel öğrencisi Doktoır Ahmet , kendisini yetiştiren hocası Mehmet beyi yıllarca unutmadı. Hocasının anıları ve hayat tavsiyelerini anlattığı kitabından yüzlerce alarak, çocuk hastalarından kitp okumayı sevenlere hediiye etti. Kitabı okuyan çocuklar hem doktoru sevdiler hem de kitapta anlatılan hikayeleri çok sevdiler. Daha çabuk iyileştiler. Anne ve babalarda bu durumdan memnun kaldılar. Doktor Ahmet ‘e “Kitap hediye eden doktor” lakabını takdılar. Örnek doktoru, sağlık Bakanlığı da Valilikte ödüllendirdi. Doktor Ahmet bey ‘ Hayatta her zaman öğretenleri sevmeli ve onları desteklemeliyiz. Okumayı seven insanları daha çok desteklemeliyiz ki , okuyan yazan insanların sayısı çoğalsın. Gelişen ülkeler kitap okuyan insanların çok olduğu ülkeler’ dedi.
Haberi okuyan Öğretmen Mehmet bey, duygulandı gözlerinden mutluluk gözyaşları döküldü.
Bir gün “Kitap Hayattır Cafesi”ne gittiğinde çok şaşırdı Mehmet Öğretmen. Her yan süslenmiş, Mehmet beyin kitap okuduğu köşeye koskocaman “Öğretmen Mehmet Bey Köşesi “yazmışlardı.
Şehrin yöneticileri ile beraber orada Dr. Ahmet bey vardı. Hepsi Mehmet Öğretmeni sevgiyle alkışlıyorlar televizyonlar haber yapıyor, gazeteciler fotoğraf çekiyorlardı.
Mehmet Bey “İşte Kitap Hayattır. İnsana candır. Damarlarındaki kan gibi insana yaşama sevinci verir. İyi ki Doktor Ahmet’in öğretmeni olmuşum. İyi ki varsınız. Bugü adeta yeniden doğdum “dedi.
Kitabı okuyana, yazana, anlayana, okutana çevresine kitap hediye edenlere selam olsun. Güzel bir hikaye okudunuz. Yazana da teşekkür etmek lazım...
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.