- 241 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
RÖPORTAJ ANADOLU'DAN BİR YAZAR FİGÜRÜ
ANADOLUDAN BİR YAZAR FİGÜRÜ
A.GÜNGÖR ÜÇÜNCÜOĞLU
Adliye yazı işleri müdürlüğünden emekli bir yazar. Gümüşhane’nin Torul ilçesinde yaşayıp da 94 kitap yazan ve ülkede en çok kitabı olan yazarlar arasında ilk on sıraya yerleşen Güngör beyle bir röportaj yapmak istedik.
RÖPORTAJ
Röportaj: Necati Daştan
Kayseri Asliye Ceza Hakimi.
ND. -Güngör bey özellikle benimle bir röportaj yapmayı kabul ettiğiniz için sana şükranlarımı arz ediyorum. Bir hemşehrim olarak sizinle gurur duyuyorum önce tanışmakla başlayalım kısaca kendini tanıtır mısınız?
GÜ—20.05.1946 Torul /Gümüşhane Doğumlu 8 çocuklu ailenin 4. Çocuğu olarak dünyaya geldim. Babam 1900 yılında Torul Belediye Başkanın oğlu Gümüşhane Milletvekili Mehmet Şükrü Üçüncü zadenin yeğeni olur... Babam 3 yaşında iken yetim kalmış. Zenginlik içinde fakir olarak büyümesi bizlere de sirayet etti... Kardeşler olarak tam tahsil hayatını bitiremeden dağıldık... Sanat Enstitüsünden iki dersten borçlu olarak İstanbul’a tahsile gittim... Arzum, Tanrının ön önemli özelliği olan hak, hukuk ve adaletin uygulanması. İnsan Yaratıcının yeryüzünde uygulayıcısı olduğu için bu ulvi görevi dünya yüzünde yapmak için kendime Hukuk mesleğine adadım.
1967-1970 Temmuz’una kadar İstanbul’da kaldım. Amcamın oğlu olan Nadir Üçüncüoğlu Hukuk fakültesinde okurken onun yanında kütüphanelerde bulduğum kitapları okumaya başladım...
İstanbul’un Osmanlıdan beri kalmış bütün yayınevlerini kütüphanelerini dolaştım 3 sene boyunca Kaynakçılık yaparak geçimimi sağladım. Yüzlerce kitap okuyup paramla her bulduğum kitabı satın alıyordum. 1967-2024 yılı itibariyle Torul da yılda en az 2500-3000 civarında öğrenci ve akademisyenin faydalanacağı 30 bin kaynaktan oluşan ve Kültür Bakanlığının oluru ile 7/24 halka ve öğrencilere açık kütüphane kurdum.
***
ND-Şu ana kadar yazmış olduğunuz kitapların sayısı nedir?
GÜ—26.333 sayfadan ibaret 94 eser. 5500 resimden oluşan 22 tarihi belgesel,155 adet çeşitli konuları içeren Makale 30 senedir. Gümüşhane-Trabzon gazetelerinde bazı dergilerde köşe yazarlığı yapmaktayım.
***
ND-Yayınladığınız kitaplarda sizi en çok heyecanlandıran hangisi oldu?
GÜ:”10 binlerin dönüşü”. Ben oturduğum yerde yazarlık yapmam... Büyük İskender’in oğlu Cyran tahtı kapmak için 13 Hallen ordusunu yanına alarak Manisa’dan Niğde, Konya, mersin Suriye’deki kunaksada ağabeyi ile çarpışması ile ölünce ordusu dağılır. Geri dönmek isteyen ordu yolunu şaşırarak Şirnak Bitlis’ Van. Erzurum. Bayburt Gümüşhane, Trabzon Sinop Zonguldak Edirne Çanakkale İzmir ve Manisa’ya dönerler...
Ben bu 4200 Km. yolu 2000-2004 yılında iki aşamalı olarak 17 günde Hallen ordu Komutanı ksenepon geçtiği yollardan giderek tamamladım. Bu benim için çok çok çok önemli bir araştırma. Bununla ilgili 13 BİN ASKERİN ÖZGÜRLÜK YÜRÜYÜŞÜ adı ile bu eseri Türkiye’de gezerek 15 bin resmi delik körüklü fotoğraf makinam ile çekerek böyle bir eseri yayımladım.
Not—Ben bu yolu 17 günde geçtim. Bu yolun tamamını resmini çekerek eserime koydum...
***
ND-Yazarlık hayatına geç başladığınız için pişman mısınız?
GÜ--Bu soru bana devamlı soruldu... Ek kitaplar okumaya ortaokulda başladım... Bulunduğum Torul küçük bir ilçe idi bu nedenle okuyabileceğimiz kitap bulmak mümkün değildi... Torul-Trabzon arası o zaman 94 Km. .2-3 arkadaş iki tane bisikletle 2200 rakımlı Zigana dağını çıkar sonrası Bisikletle Trabzon’a gider uzun sokakta 10-15-25 kuruşa satılan ikinci el kitaplarını alıp bir daha gece yarısı Zigana dağını aşarak Torul’a geldiğimi onlarca kez hatırlarım.
Şu unutulmasın gerçek bir yazar araştırmacı olmak istiyorsan beynin benliğin, fikirlerin, düşüncelerin dolana kadar kitap okumazsan o bilgileri boşaltacak her hangi bir eser, belgesel, merakla yazamazsın
Bazıları 25-30 yaşında yazarlık yapıyor... Adama sorarlar. Ne okudun beyninde hangi bilgiler vardı da eser yazıyorsun. Bu soruyu kimse sormuyor. O nedenle ben yazar olmak için kitap okumadım.
Ben devamlı okudum yazarlık arkadan geldi... Yazdığım eserlerin tamamı çıktığı ilk bir ay içinde satılıyor ve okunuyorsa, ben 1967 başladığım kitap okuma süremi 20 sene doldurduktan sonra 1988 ilk kitabimi yayınladım, yanı eser okuyan, araştırdıktan sonra yazar olanlardanım.
Şekil 3— Prof. Beyza Hanım nezaretinde Gümüşhane Üniversitesi öğrencilerine anlatım yaparken...
***
ND-Kitap yazma merakınız nasıl başladı?
GÜ—Gayem yazar olmak değildi. Ortaokul yıllarımda öğretmenimizin “ Okuyan” dayatması ile eser okumayı seven gece sabahlara kadar okuyan bir kişi olarak Tanrının bana verdiği beyni okuduğum bilgilerle doldurduğumda bu bilgİleri kâğıtlar üzerine deşarj etmeye başladım. Yanı ben okudum yazarlık-araştırmacılık arkadan koşa koşa geldi.
***
ND-Yazarlıktan sonra hayatınızda neler değişti ne gibi sürprizlerle karşılaştınız?
GÜ: Benim için her bir eser o araştırmacının veya yazarın kişiliğinin anasıdır. Benim şu anda 94 eserimde, 22 belgeselimde emeğimin maddi giderimin izlerini görmek mümkün... Dünyanın en büyük fotoğraf sergisi 2500 fotoğraf Koç gurubu tarafından İstanbul’da açıldı.
Ben 2020 senesinde Gümüşhane bölgesine ait ilk çağdan günümüze Tarih-i Coğrafya kültürüne ait binlerce Km. Yol giderek çektiğim 4800 resimle Torul merkezdeki Kütüphanemde dünyanın en büyük sergisini açtım...
***
ND-Dünyaya bir daha gelseydiniz Ne iş yapardınız?
GÜ –Tanrıdan tek istediğim Hukukçu olmaktı... Ben 32 yılını Hukukun basamaklarında Adliyede görev yapmış bir insanım... Tekel müdürlüğüne tayinim çıkmasına rağmen ben zabit kâtipliğini seçtim...
***
ND-Adliyede çalışmış olmaktan memnun musunuz?
GÜ–Görev yaptığım adliyede mübaşir, zabit katibi, Hakim, Savcı olmak Tanrının uyguladığı Hak, Hukuk Adalet sloganını uygulayabilen bu ulvi meslekte yer almak istedim ama olmadı...
Buna rağmen bu mesleğin alt basamaklarda olmak için Erzurum 11 kolordu komutanlığı Askeri mahkemesinde 2 yıl çalıştıktan sonra Devlet kurumu Torul Adliyesinde 30 sene zabit katibi şef, Adliye yazı işleri müdürü ,icra memurluğu ve sonunda 17 sene Seçim müdürü olarak görev yaptım...Hakim savcı olmamama rağmen bu gün kütüphanemde 1970 yıllardan beri satın aldığım onlarca kanun kitabını hatıra olarak saklarım
***
ND- Bugün insanların kitap okumamasının sebebini neye bağlıyorsunuz?
GÜ—Aile- Öğretmen-okul. Bu üçlü kitap okumuyor ki yetiştirdiği çocuk kitap okusun. iddia ediyorum bir çok öğretmen senede bir defa olsun bırakın kitabı bir gazete dahi alıp okumuyor... Ben 2017 yılında Gümüşhane il ve *ilçelerinde 24 lisede “Okumanın önemi” adlı konferans verdiğimde bunu yaşayarak gördüm.
***
ND-Göngör bey şimdi biraz memleketimize dönelim. Gümüşhane çok tanınan bir il değil. İnsanların çoğu bir Gümüşhaneli ile arkadaşlık yapmamış da olabilir. Merak edenler için soruyorum. Gümüşhaneliler nasıldır? Gümüşhaneli halkın özelliklerini kısaca anlatır mısın?
GÜ: Gümüşhane halkları hakkında en az 10 tane eserim var. Gümüşhane insanını 3 kısımda ele alabiliriz...
1- Gelenek, görenek, ananevi kaide ve kurallara şartsız uyum gösteren terbiye sınırları içinde kalan bir toplum
2- İkinci özelliği tahsil yapmayı göz ardı etmeyen bunu yaparken sadece ders kitaplarından sorumlu olduğunu sanarak başka ek eser okumayan bir toplum.
3- Gümüşhane halkı yasalara çok bağımlı olmasına rağmen Hak ve hukukunun nerede başlayıp biteceğini bilmeyen siyasetin verdiği kadar bu hakkı kullanan bir toplumdur.
Şekil 1 Güngör Üçüncüoğlu’na ait 20 bin kitaplık kütüphanesi
GÜMÜŞHANE BELGESELLERİ...
Tarihini köprüler belgesi
Tarihi kaleler belgeseli
Paganizm belgeseli
Güzelsaray belgeseli
Mağaralar belgeseli
Tarihi yollar belgeseli
Hayat hikâyem belgeseli
Maden müzesi belgeseli
İnanç Turizmi belgeseli
Honduras kilisesi belgeseli
İşaret ve motifler belgeseli.
Tarihi çeşme hamamlar belgeseli
Ortodoksların yayılma merkezi belgeseli
Yemenden günümüze şehitler belgeseli.
***
ND: Göngör bey peki kitaplara verdiğiniz emeğin karşılığını aldığınızı düşünüyor musunuz?
GÜ: Maddi olarak asla. Düşününki Gümüşhane’de bir bayan arkadaşın 58 sayfalık şiir kitabını Gümüşhane Belediyesi bastırdı ve kendisine tören düzenleyip plaket verdi. Bir Gümüşhaneli olarak 26.333 sayfadan ibaret 94 eser 22 belgesel, Üniversitelerde sergiler açmama rağmen Türkiye’de çeşitli kurumlardan ve hatta Balkanlar Federasyonu dahil 93 plaket, teşekkür, madalya alırken, Gümüşhane Belediyesi’nden bırakın plaketi bir teşekkür yazısı dahi alamamam beni ziyadesi ile üzmüştür.
Türk halkı beni getireceği yere getirmiş yayınladığım kitaplarım yok satmaktadır.
Bazıları bu kadar kitap bastırdın sen çok zengin olmalısın... Arkadaşlar bir emekli maaşı ile 100-200 civarında kitap bastırıp basım parasını çıkarma gayreti içinde eserlerimi bastırıyorum...Benim arkamda siyasi ve iş adamı gücü olmuş olsaydı milyonlar kazanırdım.
***
ND: Güngör bey kıymet bilinmemek gerçekten çok acı. Ancak bunu dile getirmenin ben buna faydası olduğuna inanmıyorum. Bırakın kader sizin kıymetinizi bilsin belki siz öldükten sonra sizin kıymetinizi bilecekler. Belki bu röportajdan sonra da kıymetinizi bilenler çıkacaktır kim bilir?
Bildiğim kadarıyla Türkiye’nin en çok kitap yazan yazarlarından birisiniz ilk yedidesiniz galiba. Allah nice kitaplar yazmayı nasip etsin. Bu duygu size neler hissettiriyor?
GÜ: Toplam 94 eserim kütüphanemde. Mevcut 18 eserim bilgisayarımda tamamlandı veya tamamlanmak üzere ömür vefa ederse 100. kitabı bulmak istiyorum. Ben tarihçi değilim ancak iyi bir tarih araştırmacısıyım. Bu okuma ve araştırma uğruna gözlerimi %50 kaybettim. Gece yarılarına kadar okudum ve yazmaya çalıştım. İlk eserimi yayınladığım 1988 yılından 2024 ‘e 36 senede bu kadar çalışma bir insanın hayatını param parça eder
***
ND-Kitap yazmak isteyen gençlere ne tavsiye edersiniz?
GÜ: Gençler kitap yazmak için hemen işe koyulmasınlar. Kitap yazmak için merek ettiğiniz her konuyu araştırma yolunda en az 10 sene çaba sarf etsinler. Çeşitli eserler okuduktan sonra zaten yazarlık kendiliğinden geliyor.
***
ND-Yazarlığın ilk koşulu nedir?
GÜ: –Merak+ Okuma inadı+ Sorup soruşturma yani araştırma ruhu.
Bunlardan bir tanesini kaybettiğiniz müddetçe yazarlığınız ilerlemeden kısa bir müddet sonra sizde bıkkınlık oluşturur, değil eser bir makale bile yazamazsınız.
***
ND-Sizce yazarı diğer insanlardan ayıran en büyük özellik nedir?
GÜ –Yukarıda izah ettim. Kendimden örnek verirsem bir eser yazmadan önce tek özelliği olan kişilikli insandım. 94 eserimin her konusu içinde kişiliğim yazdığım eserin sayfaları arasında olmuştur. Bende yaşantımı bu eserlerime göre ayarladığımı söyleyebilirim.
***
ND -Adliyede çalıştığınız dönemde bize unutamadığınız bir anınızı paylaşır mısınız?
GÜ –Bir eser yazabilecek kadar anılarım mevcut. Bunlardan bir tanesini anlatayım. Hakim S.G. Kısa Dönem Askerlik İçin Çorluya giderken karar verip ama yazmadığı 185 dosya vardı. Bana “bunları ben gelinceye kadar yaz. Kendi yerine imza et ben geldiğimde imzalarım dedi. Hakimlerle arası yoktu. Adliyede bu kadar kararı yazmak imkansız ben de 15 gün izin aldım evde bunları yazarken Gümüşhane’ye adalet müfettişi geldi. Hakime Tel çektim. Hakim bey acele gelin. Kararları imzalamanız lazım. Müfettiş bunları yakalarsa kötü olur dedim. O da savcılığa telefon açarak dosyaları al gel Çorluya imza edeyim dedi. Ben 1200 Km. Yola 185 dosyayı getiremem bir şey olursa mesul olurum dedim götürmedim. Nihayet müfettiş geldi ister istemez bu dosyaları buldu beni açığa aldı Hakim hakkında soruşturma başlattılar. İki Ay Sonra Hakim geldi dosyaları neden getirmedim diye, komisyona giderek beni Kelkit adliyesine sürdürdü. Kendisine 1. Dereceye ayrılamaz cezası aldı...Halen o Hakim bey emekli olarak yaşıyor.
***
ND-Türkiye’de yazarları gereken önemi verildiğini düşünüyor musunuz?
GÜ ...Hayır.. Ancak yazarları şöyle ayırmak daha iyi olur.
Siyaseten desteklenen yazarlar.
İş adamlarınca desteklenen yazarlar.
Kendi kaderine terk edilmiş eline geçen para ile eserlerini bastırabilen yazarlar
94 eserimden bir tanesini bile Devlet Kaynaklarından bastıramadım.
Hollanda’nın Ankara Büyük elçisi Kunpansek 2009 yılında Torul’a yanında tercümesi benim Kütüphaneme geldi. Benim hayatımı eserlerimi dinledi oda 10 binlerin dönüşü tarihi bir olayı izlemek üzere gelmiş kendisine o kitabı hediye ettim... Hollanda’da senin gibi bir kişinin bütün eserlerini Devlet bastırıyor... Kendisi ile çok ilgilendim emekli olup Hollanda’ya gitti beni bir Türk aracılığı aradı ve bana gel seni Hollanda vatandaşı yapayım bütün eserlerini burada istediğin dile bastır. Tabii kabul etmedim bu kişi şu anda bile yaşamaktadır.
***
ND: Sizin gençliğinizdeki toplumla bugünkü toplum arasında ne fark var bunu bizimle paylaşır mısınız?
GÜ –Çok fark var. 1950-60 -70 yıllarda okul defteri, okunacak kitap, görsel belgeseller görmedik. Bugünkü kuşak kendilerine sunulan bu nimetlerden faydalanmasını bilen çok çok az kişi var.
***
ND-Yazarlık yaptığınız dönemde en çok kimden destek aldınız en çok kimden köstek gördünüz?
GÜ –Memur ve emekli maaşımın dışında kimseden yardım almadım.
Almak içinde uğraşmamamın nedeni: Ben eserlerimin arkasında ve içinde siyasi bir figürün olmasını arzu etmediğim için iktidar kapılarına varmadım. Bu nedenle kitaplarımı gören bir daha alıyor.
Her meslekte olduğu gibi bizim yazarlık mesleğinde Google yazarları bizi istemezler arkalarına aldığı siyasi gücü çok iyi kullanırlar ve bizlere daima köstek olurlar. İstanbul/Üsküdar’da çıkan bir gazetede çıkan yazımda “ Cumhurbaşkanına neden yağcılık yapıyorsun” dedim diye 2008 yılında 10 bin TL. Para 10 ay hapis cezasına çarptırıldım. Oysaki bu sözü söyleyen başkalarına Yargıtay Beraat verdi. Bana verilen karar kesin olduğundan temyiz edemedim.
***
ND-Güngör bey yazar olmasaydı ne yapardı?
GÜ Tanrının varlığını en önemli kriterlerinden olan HAK-HUKUK-ADALET değil mi? Ben de Tanrının bu kuvvet ve kudretini içine alan Hak-Hukuk Adaletin uygulandığı HUKUK Mesleğini yaparım dedim. Bu emel. Arzu ve isteğimi biran olsun azaltmadan daima içimde tuttum. İnsanlara yardım için ÜÇÜNCÜZADE EĞİTİM KÜLTÜR VAKFINI KURDUM.. Bölgemizde öncelik Hukuk fakültesinde okuyan fakir üniversite öğrencilerini Burs veriyorum. 3 sene önce kurduğum Vakfım sayesinde 5 tane Hukukçu gence yardım ettim..
1988 DEN GÜNÜMÜZE KADAR GÜNGÖR BEYİN YAYINLADIĞI KİTAPLAR
ESERİN ADI SAYFA
1. Torul-- kürtün tarihi.’(1988 ilk eserim) 462
2. Tarihsel süreçte Trabzon Gümüşhane idari tarihi.. 413
3. Üçüncüoğlu sülalesinin öz geçmişi. 282
4. Gümüşhane MÖ.399—Kalan Hatıralarla 312
5. Lakaplar Ansiklopedisi 832
6. Gümüşhane Ortodoksların kutsal kiliseleri 1. baskı 307
7. Artvin’den -Zonguldak’a Kökler 564
8. Filizlenen sevgi (şiir) 127
9. Gümüşhane MÖ. 300-1935 Hatıratlar 239
10. Gümüşhane-Bayburt yer adları 343
11. Şiran Nikâh Defterleri 329
12. Karadeniz bölgesi Osmanlı kalelerin dili 96
13. Gümüşhane Ortodoksların ilk yayılma merkezi cilt 2 308
14. 13 bin hallen Askerinin Karadeniz’de yürüyüşü 309
15. Ekmeğin tarihçesi 1. baskı 173
16. Ön Asya dan Karadeniz’e gelen Türkler 193
17. Gümüşhane den geçen gezginleri-seyyahlar 168
18. Esir Şehitler 318
19. Maden yurdu Gümüşhane 260
20. PTT.nın tarihte yolculuğu (Karadeniz’de iletişim yolu) 168
21. Karadeniz Osmanlı ayanları 170
22. Herek boy ve soyları 188
23. Kökler Cilt 2 562
24. Gümüşhane inanç turizmi 390
25. Redif Sesi var 477
26. Ömer paşanın Vidin savaşı 169
27. Gümüşhane Chaldiye kültürü 199
28. Can sesi var 231
29. İmamoğlu sülalesi 103
30. Dadaş Türk boyu 167
31. Özlem (şiir) 179
32. Karamollaoğlu 105
33. Kelkit halk kültür tarihi 326
34. Maden mağarası kardeşliği 623
35. Göç gümüş Gümüşhane halkları 187
36. Paganizm- Şiran Kelkit de 177
37. Üçüncüoğlu Sultanları 181
38. Trabzon’un ünlü Valisi Ömer Paşa 1738 189
39. Zigana Dağı efsanesi 247
40. Bir asırlık yaşam 110
41. Hodura Ortodoks yayılma merkezi 1 Cilt 195
42. Hudura kutsal kilise 2 Cilt 163
43. Gümüşhane siyaset Ekonomik kültür tarihi 1 Cilt 419
44. Karadeniz bölgesinde Amazonlar 127
45. Kop dan Zigana’ya işgal yılları 285
46. Şiran yer adları 238
47. Bayburt yer adları 343
48. Gayminas Kayıp şehri ben buldum 193
49. Gümüşhane İpek yolu 117
50. Gümüşhane yer adları 2 cilt 348
51. Trabzon dan Gümüşhane’ye uzayıp giden yollar 439
52. Gümüşhane siyasi ekonomik ve kültür ait hatıratlar 419
53. 13 bin askerin özgürlük yürüyüşü cilt 2 307
54. Gümüşhane’nin Türkleşmesi ve Müslümanlaşması 113
55. Gümüşhane Canca 105
56. Ekmek-Yemek 207
57. Gümüşhane inanç turizmi Baskı 1 334
58. Hak Hukuk Adalet 202
59. Kara örs soy boyu 67
60. Gümüşhane siyasi sosyal Ekonomik tarihi cilt 1 234
61. Şehit Necmettin Yılmaz 188
62. Köse tarihi 255
63. Sungurlu sülalesi 188
64. Türklerin ön Asya dan karatenize izleri 275
65. On Asya dan Karadeniz’e Ural boyları 190
66. Altaylardan Karadeniz’e gelen Türkler boylar 283
67. Kromnide ölen Aşk 355
68. Karadeniz bölgesindeki Eşkıya haraketli 393
69. Yıatık şehri Gimyas ben buldum 93
70. Gümüşhane il.,ilçe ,köylerin yer adları 633
71. Kayıp kuşak nerede 1. Baskı 270
72. Gümüşhane inanç Turizmi 2 baskı 390
73. Gümüşhane ‘ye Kafkaslardan göçler 187
74. Karadeniz bölgesinde Şahinler çarpışıyor 313
75. Gümüşhane Bayburt şehitleri 161
76. Gümüşhane’den Erzurum-Erzincan’ a tarihi yollar 213
77. Gümüşhane Bayburt işgal yılları 329
78. Tarihi işaret, motifler 182
79. Üçüncüoğlu sülalesinin öz geçmişi 231
80. Kedirbeyoğlu sülalesi 129
81. Osmanlı Torul nüfus defteri 377
82. Nerede kayıp kuşak 2 baskı 270
83. Gümüşhane Chaldiye kültürü 434
84. Zigana dağı efsanesi 247
85. Şiran sülaleleri 456
86. Ekmek 2 baskı 217
87. Bayburt halkları yer adları 343
88. Briç nasıl oynanır 206
89. Gümüşhane Canca Mescitli halk kültürü 599
90. Gümüşhane bölgesine soyların göçleri. 312
91. Torul bölgesi yer adları ve sülaleleri 241
92. Kökler 3. baskıda 564
93. Trabzon’un doğuya açılan penceresi—(basımda) 271
94. Gümüşhane yaylaları 302
Toplam sayfa 94 eser 26 333-sayfa--
ND: Güngör bey neden Tanrı kelimesi kullanıyorsunuz. Bunun özel bir anlamı var mı Çünkü biz Müslümanlar Allah kelimesini kullanırız?
GÜ--Allah’ın 99 isminden biride Tanrıdır onu söylemeyin dememiştir... Hunlar-Köktürkler ve ta oğuzlara kadar Türk Devletleri hep tanrı demiş. Allah kelimesi Selçuklu ve Osmanlı ile yer etmiş. Özellikle Tanrı demiyorum Rab, Hak, Allah gibi isimleri de kullanırım.
***
ND: Bir konuşmamızda bana demiştiniz ki kitaplara parayı harcamasaydım 2 tane apartmanım olacaktı. Bugün
Çocuklarına bu eserleri bırakmak mı senin için daha değerli yoksa iki apartmanın olsaydı bunları bıraksaydın daha mı değerli olurdu. Ve benim en çok merak ettiğim çocukların bu konuda ne düşünüyor?
GÜ: Sene 1972 Torul Adliyesinde zabit katibi iken kitap pazarlayan gezici bir araç geldi ondan 125 Tl.lik Dünya klasikleri...Belgeseller ve Türkler adlı 27 tane eser aldım... 417 Tl. maaş alıyordum. Babam ölmüş Annem kalp hastası ayrıca 5 tahsil yapan kardeş başımda. Babam ölmeden toprak evimizi yıktırmış yapmadan ölmüş biz kirada oturuyoruz. Annem Kalp hastası onun ilaçlarına ve tedavisine dul maaşı ve benim maaşım yetmiyor..
Bu şartlar altında bir kitap bile almam ailemin geçimine ihanet olmasına rağmen ben 27 kitap aldım, iki ay taksit ödedim geri kalanını icra yolu ile ödedim...
1974 yılında nişanlandım. Ailesinin benden çok takı ve yeni bir eve geçmemi istemeleri üzerine nişanlıma ya ben ya da kaçmak dayatması üzerine kaçırarak evlenmek zorunda kaldım.
Ailem evlendiğimiz ilk yıllar paramız çocukların geçimine yetmediği için kitap almama karşı idi. Aradan geçen yıllar sonunda baktı ki beni yola getiremeyecek evin geçimini sağla da ne yaparsan yap dedi o gün bu gün çocuklarım ailem beni ziyadesi ile desteklemektedirler ,desteklemezlerse bu kadar başarılı alacağımı inanmıyordum..
Benim kütüphaneye senede en az 2-3 bin kişi gelir bunların yarıya yakını yemekli veya aperatif pasta gibi şeyler ikram edilir eşim kesinlikle üşenmez.
***
ND: Gümüşhane’nin entelektüel durumu nedir. Türkiye ortalamasına baktığımız da bu memleketten çıkan yazar ve Aydın sayısı sizce yeterli midir yeterli değilse bunun en büyük sebebi nedir bu konuda ne gibi önlemler alınabilir?
GÜ--Gümüşhane halkının geneline baktığımızda Entelektüel bir yapıyı sahip olduğuna inanmıyorum...Bu gün Gümüşhane il ilçe bölgeleri dahil Gümüşhane’nin Tarih-i Kültür, sosyal Ekonomik boyutu ile araştırarak tek bir eser yazanı görmedim GOOGLE çıktıktan sonra türeyen birkaç yazar henüz dışa açılamadı yanı Türkiye sathında eserleri satılan tek bir kişiye rastlamadım.
***
ND: Güngör bey biraz da siyasete girelim istersen. Türkiye’deki siyasi saflaşmayı ve siyasi mevzilenmeyi nasıl değerlendiriyorsunuz. Mesela Avrupa’daki sosyal demokrat anlayışı ile bizdeki çok farklı bunun temel kodlarını neye bağlıyorsunuz siyasetin beslendiği kaynaklar hakkında bize ne tür bilgiler vermek istersiniz.
GÜ. Sorularınıza kısa olarak tek tek cevap vermek isterim. Ben Osmanlıda siyaset adlı basılmamış eserin araştırmasını yaptım 396 tane çeşitli partiler kurulmuş. O zamanda çeşitli entrikalar vardı ancak Cumhuriyette olduğu kadar değildi. Şu andaki partilerin içi tamamen ihanet dolu. Birbirlerinin ayağını kaydırmak var.
Almanya’daki küçük bir ilçede Belediye Başkanı olan Trabzonlu bir arkadaşım var onu geniş olarak dinlediğimde biz siyaset değil savaş yapıyoruz. Ben adaylığımı koyduğumda kendimi tanıtıcı broşürlere hizmetlerimi oraya yazar Apartman kapıcıdan izin alarak evlerin Posta kutularına bırakır ne ben o aileyi tanırım ne de onlar beni tanır.
Türkiye’yi anlatmaya gerek yok... Bunun nedeni eğitim... Eğitim... Eğitim...
***
ND:Torul’dan çıkmadığınıza pişman mısınız?
GÜ:Torul’dan çıksaydım farklı bir yerde olabilirdim diyor musunuz—Çok pişmanım buna gerçek bir örnek...
En az 20 sene uğraşarak Artvin’den Zonguldak’a kadar 19 il,184 ilçe 164 belge 9315 köy’e ilk çağdan Osmanlı sonuna kadar bölgeye gelen halkların kimliklerini araştıran bu eseri bir ay önce Trabzon’da imza günü yapmamı dostlarım önerdi. Bir hafta sonu bunu gerçekleştirdim 250 kitaptan elimde 8 tane eser kaldı. Bunu Gümüşhane Valiliğinin aşmış olduğu kitap sergisine 47 eserimi götürdüm. İki gün boyunca benim 3 diğer arkadaşların 1-2 kitabı satıldı tası tarağı toplayıp bir daha Gümüşhane’de sergi açmadım.
***
ND: Sizin için vefa ve dostluk nedir?
GÜ: Benim için dostluk Sözünde durmak, dosta değer verip onu hatırlamak, zor zamanda yanında olmak vefalı olmak olarak ifade edilir. Vefa; dostuna sahip çıkmak, iyiliği unutmamak, yaşlılara hizmet etmek, emeğe saygı duymak, yemine bağlı kalmak, arkadaşlığa sadakat, insana değer vermektir. Benim arkadaşım oldukça çok fakat yukarıda izah ettiğim manada dostum bir elin parmaklarını geçmez.
***
ND: Hukuk camiasında vefa ve dostluk var diye biliyor musunuz. Bunu biraz ayrıntılı anlatmanızı isteyeceğim bir de örnek verirseniz çok memnun olurum?
GÜ: Hukuku uygulayanların içinde 32 sene hizmet verdim.
Ne olumsuzluklar gördüm ihanetlere taş çıkarır,
Ne sevgi ve saygı gördüm kerem ile aslıyı imrendirir.
***
ND:Siyasete girmeyi hiç düşündünüz mü böyle bir teşebbüsünüz oldu mu olmadıysa neden düşünmediniz?
GÜ. 2000 yılında emekli olduğum gün DSP. Rahşan Ecevit’in isteği üzerine Ankara’ya çağrıldım ve ben o zaman Gümüşhane il Başkanı yaptılar. Ecevit hükümeti düştü bende istifa edip ayrıldım.
Yine Arkadaşların ısrarı ailemin istememesine rağmen 2004 yılında CHP, Torul Belediye Başkanlığı seçimlerinde aday oldum. Torul en az 20 senedir CHP’ nin aldığı oy 110-130 arasında olurken ben bu seçimlerde 512 oy almama rağmen az bir oyla kayıp ettim. Bir daha da gelen ısrarlara rağmen hiçbir seçime girmedim.
***
ND: Siyasete giren yazarların saflıklarını koruduğunu düşünüyor musunuz?
GÜ—Bu konuda hem yazarlık ve hem de siyaset yaptığım için tecrübeliyim. Bir yazar asla siyasete girmemeli. Girdiğin an şirazesi karakteri veya yaşamı bozulur...
***
ND:Şöyle bir söz duymuştum. Gümüşhaneliler gurbette birbirlerine karşı çok iyi olurlar Ama memlekette birbirlerini yerler bu söze katılıyor musunuz bunun sebebi nedir?
GÜ: Bu durum Gümüşhane için kıstas değil...Bu bütün memleketler için aynıdır Ben bunu askerde çeşidi ile gördüm...Daha önce yazdım b 94 eser 26333 sayfa bunun 9000’e yakın konu Gümüşhane’ye ait olmasına rağmen Gümüşhane Belediye bana bir plaket bile vermedi.. Gümüşhane’de bölgecilik çok fazla.
***
ND: Hiç aşık oldunuz mu?
GÜ: Tabi ki Öğretmen okulunda okuyan bir kıza aşık oldum. Anlattığım gibi maddi imkânsızlıklar nedeniyle Sanat Enstitüsünden sonra tahsil hayatıma bıraktığım için beni terk etti... Çalışan Bayan almamaya yemin ettim ve ilk okul mezunu bir kıza olan sempatin aşka dönüşmesi sonucu 1974 yılında evlendim 50 senedir gözlerimin içine bakar 50 senedir benim gelmemi pencerelerde bekler... 50 senedir aileme sahip çıktı, 50 senedir bir elbise ile yetinmek istedi. Bu sevgi öyle bir perçinlendi ki onsuz hiçbir yere gitmem, kalp Ameliyatı olurken bile doktorlara rica ederim onu Ameliyat hanenin penceresinin önünde ona bakarak Ameliyat olayım derim . Bırakın beni kalabalık ailemde ona sevgi ve saygı duymayan kimse yoktur.
***
ND: Mezarınıza ne yazılmasını istersiniz?
GÜ: Yaradan, kulların en büyük ibadeti insanlığa yapılan hizmettir. Bizi kullarına yardım için gönderen.
Yaradan’a ben elimden geldiği kadar insanlığa yardım ederek huzuruna geliyorum takdir senindir diyebilmek çok önemlidir.
***
ND: Bir yetkiniz olsa Gümüşhane’nin girişine hangi sözü yazdırmak isterdiniz?
GÜ: Gümüşhane halkına Akademisyenlerine, Tarihçilerine sitemim çok... Çünkü Gümüşhane’nin tarih-i Coğrafya kültürü bakımından çok zengin... Bu zenginliği yayacak kimse yok. Bir örnek Kelkit –Şiran yanı Karaz-Pagan-Azzi hayaşa,Albye kültürleri yazılmadı acaba bunların içinde Gümüşhane bölgesinde kalmış bırakılmış hangi değerler olduğu ortaya çıkarılmadı...Ben Kelkit’te çalıştığım 1976 yılından beri Kelkit tarihini 1620 sayfa olarak yazdım fakat ilgilenen hiç kimseye bulamadığım için öylece bir kenara attım. O nedenle o levhaya şöyle yazardım...ALT VE ÜST ZENGİNLİĞE RAĞMEN İŞSİZİ FAKİRİ BOL OLAN GÜMÜŞHANE
***
ND: Yazarlıkta bir idolünüz var mı?
GÜ:Hiç bir idolüm olmaz. Nedeni düşüncelerini içeren eserlerini okudum çeşitli yazarların 200-300 sayfalık bu eserlerin öyle bir yerine geliyorum ki benim düşünceme tamamen aykırı, bazen öyle bir yerine geliyorum ki benim düşüncemin üstünde doğru fikirlerle donatılmış. Zaten şu yazar benim idolüm şunu çok beğeniyorum demek mümkün değil. Sen onun gibi yazma veya aynı görüşü paylaşma zorunda değilsin. Bir eser içinde belki bir belki on on beş cümlelik fikirleri beğenirsin bazen Yazarı seversin eserindeki fikirleri topluma göre eksik bulursun.
***
ND: Tanışmak isteyip de tanışamadığınız bir yazar ya da düşünce adamı oldu mu?
GÜ: İstanbul’da yaşadığım zamanlarda çok yazar ve düşünür tanımıştım. Adlarını vermeye gerek bunların hepsi dört dörtlük değil herkesin bir eksik. Yanlış tarafı var... Ben 55 senedir eksik taraflarımı düzeltmeye çalışıyorum.
ND: Türk insanının hak ve adalet bilinci hakkında ne düşünürsünüz?
GÜ:Sayın Necatı Bey öyle bir soru sordunuz ki doğruyu söylesen Müslümanlara ve Türklere hakaret etti denilecek size güzel bir misal vereyim... Benim Kardeşimin kaynı Amerika’da okudu oradan Türkiye’ye gelirken bir Hristiyan kızla evlendi. Şu anda İstanbul’da İngilizce öğretmeni... Bu kız uzun zaman sonra Müslüman olmaya karar verir. Müslümanlık dininin çağdaş bir din olduğunu kimsenin kimseye karışmadığını günahların papaz değil ilahi bir kuvvet tarafından affedilebileceğini Hak, Hukuk ve Adaletin önemli bir şekilde uygulandığı yer olarak gördüğü için Müslüman oldu...aradan seneler geçti. Kendisini Müslüman eden Hocaya kalabalık ailesi ile birlikte ziyarete gitti... Kimse ne olduğunu anlamadı, Hocanın yer göstermesi ile oturdular. Hocam 7 sene önce yine sizin yol göstermeniz ile Müslüman oldum hiç ara vermeden namaz kıldım, oruç tuttum. Sadakamı bol bol verdim...Zaten küfür etmezdim yapmadım, öğretmenim kimsenin hak ve hukuku gasp edecek hareket içinde olmadım...Etrafıma baktım sizin dediğiniz Müslümanlığın gereğini hiç kimsenin tutmadığını gördüm...Ben çok dürüst bir insanım Kocam bile Müslümanlığın gereğini yapmıyor o nedenle ben geldiğim Hristiyanlığa dönüyorum ve Şu anda sizin Dini lideriniz Prof Ali Bardakçı ‘yı basından gördükçe tanıdıkça geldiğim gibi geri dönüyorum. Adaletin Hakkın, Hukukun uygulandığı Adliyelerde Adalet yok ki ben Devletin Adaletine inanayım.
***
ND:Sizce en büyük ve en değerli insan kimdir?
GÜ: Büyük insan yoktur. Biliyorsunuz büyüklük Yaradan’ın özelliğidir. Her büyük dediğimiz insanın muhakkak zayıf tarafı yanlış eksik tarafı olur bu eksik yanına rağmen insanlara büyük demek olmaz...En değerli insanın Hak. Hukuk, Adaleti olmak Devletin malına, namusuna, önem veren ve yaşamını ona göre sürdüren kişidir.
***
ND: Türkiye’de geçmişte yaşanan üniversitelere başörtülü öğrenci sokulmaması olayını nasıl değerlendiriyorsunuz?
GÜ: Ben sosyal Demokrasiye inanan uygulanmasını isteyen bir kişiliğim var, Benim 3 tane kızım Türbanlı ve bir tanesi Türban taktı diye KTÜ Ceza Verildi. Ben insanların insan onuruna yaraşır giyim tarzlarından yanayım. Ancak Gümüşhane de bir okulda konferans veriyorum. Hemen ön sıralarda bir erkek oturdu ben onu iş adamı sandım. Öyle bir sakalı var ki o kadar çirkin ıslah edilmemiş sakal ağzını doldurduğu yetmezmiş gibi çenesinde aşağı sarkan kısmı karmakarış sonunda Merak ettim kendisine sordum sizi tanımak istiyorum Ben Sosyal Bilgiler öğretmeniyim. Hocam şu aynada bir kendine bak sana sakal bırakma demiyorum ama ne olur öğrencelerin korkmayacağı şekilde o sakalı bırak. Böyle sakal, gözlerini ağzına kapatan Türban da istemem.
***
ND: Genel olarak mutlu musunuz? En mutlu olduğunuz dönem hangisidir?
GÜ—Sene 1973 Babam 1979 Annem vefat ettikten sonra 8 kardeşimden 5 tanesinin bakımı eğitimi bana düştü.. Hiç unutmam Babam 1973 yılında Gırtlak kanserinden Ankara’da Hacettepe’de yatıyor Askerden yeni terhis oldum Bir Ankara bir Torul gidiyordum. Bir gün kardeşim ekmek almak için Fırına gitti Fırıncı borcunuz birikti daha veresiye vermiyoruz dediğinde dünyam başıma yıkılmıştı. Bunun böyle gitmeyeceğini anladığımda ben Erzurum’da okurken tahsil hayatımı bıraktım kardeşlerimi okuttum. Ondan sonra evlilik çoluk çocuk, kendimi okumaya yazdığım eserlerimi bastırmak için Bankalardan borç alıp verememe derken 77 yaşıma kadar yazdığım her eser benim çocuğum gibi Matbaadan kitap geldiğinde mutluluğum bir kat daha artıyordu.
***
ND: Yazarlık hayatınızdan bir anıyı paylaşır mısınız bizimle?
GÜ—Sene 1982 Türkiye’deki lakap ve sülaleler üzerinde araştırma yapıyordum... Seçim şefi idim senelik 20 gün iznimi olarak Türkiye’de görmediğim yerleri görmek lakap ve sülaleler soruşturma üzere yolum Urfa’ya düştü... Bir kaç kahveye girdim kişilerin sülalelerinin veya lakaplarının ne olduğunu sordum aldığım cevapları defterime kayıt ediyordum... Aradan bir saat geçti çayımı yudumlarken kapıda bir polis arabası içinden 3-5 polis indi ellerinde tabanca tüfekler kapıyı kestiler sakın kaçırmayın dikkat edin, elini beline götürürse gözünün yaşına bakmayın... Herkes gibi bende olayı seyrediyordum Apoletli bir Emniyet amiri çaycının beni göstermesi ile yanıma geldi
--Eller yukarı sakın kıpırdama.
--Hayrola amirim ne yaptım.
---Karakolda anlatırsın sakın ola kaçma veya acele bir hareket yapma içine girme sonu kötü olur.
Önümdeki defterimi ve kalemi alıp beni Polis arabasına attılar.
Tam 4 saat ifade verdim. Beni casuslukla suçladılar. Polis karakolundaki ifadem bitti bir jandarma rütbelisi içeri girip Emniyet amirine zanlıyı teslim almaya geldik... Tamam dendi beni devir teslim ettiler... Ben hala bir şey anlamamıştım. 2 saatte Jandarma Bölük komutanlığında sorgulandım Gümüşhane’den Seçim şefi olduğuma dair teyit geldikten sonra Erzincanlı bir komutan –Arkadaş sen birde Adliyecisin sıkıyönetim zamanı sen ne yapmaya çalışıyorsun seni otobüse bindirip göndereceğiz diyerek beni Terminale götürdüler Defterimıde bana vermediler bir gün sonra Gümüşhane’ye geldim...
***
ND. Sizce mutluluk nedir insanlar mutlu olmayı neden beceremiyorlar?
GÜ: Olumlu bir zihinsel durum, duygusal zorlukları daha iyi yönetebilmemize ve negatif duygusal tepkileri azaltmamıza katkı sağlar. Depresyon Riskini Azaltma: Yapılan araştırmalar, mutlu insanların depresyon riskinin daha düşük olduğunu göstermektedir. Pozitif düşünmek, Yeni şeyler öğrenmeye açık olmak.
Alçakgönüllü ve sabırlı olmak. Kolayca gülümseyebilmek. Genellikle minnettar olmak. Sağlıklı ilişkilerden hoşlanmak. Diğer insanlar için mutlu olmak. Anlam ve amaç ile yaşamak. Bu saydıklarım mutluluğun anahtarıdır Peki hangi insan bunların hepsini bir araya getirerek mutlu yaşam sürdürebilir... sakıp Ağa ne demişti. Maddi yönden çok çok çok mutluyum ancak ailesel olarak hiç mutlu olmadım zira Yaradan bana sakat bir evlat verdi onunla gönlümü avundurmaya çalışıyorum...
***
ND: Güngör bey Seninle önceki konuşmalarımda bir olaydan bahsetmiştiniz.
Bir kitabı tamamlamak üzereyken bilgisayar çökmüş ve Bütün yazıları kaybetmişsiniz ve onu tekrar baştan alarak 1-2 yıl içerisinde kitabı yeniden yazmışsınız bu gerçekten inanılmaz bir azim Ben şahsen böyle bir şeyi tekrar yapamam bu azmin kaynağı nedir ve acaba ilk haliyle ikinci hali arasında çok büyük bir fark olmuş budur?
GÜ—1999 yılında İzmir’e gittim Yeğenim gümrük büyük bir şirketi vardı ilk bilgisayarı orada gördüm.. Bana bir tane bilgisayar hediye etti. Torul’a getirdim ilk kitabim Torul-Kürtün tarihi eserine başladım...o zaman kaynak bulmak zordu eseri 3 senede bitirdim...Bilgisayarın sil(delete)tuşuna basmışım.. Geri alınacağı Torul da bilen yok bazıları o gitti yapılacak iş yok dediler. Bu kitap yazılması gerek sanki ilk başladığım gibi 1,5 yıl uğraşarak Torul Kürtün tarihi eserimi yazdım... Bu röportaj da yer yer söyledim... Ben merakımı inadıma bağladın onların sürüklediği araytırma ruhuda eklenince böyle bir insan olarak ortaya çıkıyorum... Ben uğraştığım konumda başarısızlığı asla yer vermem. Eser yazmaya başladığım yıllardan beri Vücudumu gece 2,30,-3 de yatmaya bile alıştırdım...
***
ND: Güngör abi hayatında hiç pişmanlık yaşamış mıdır?
GÜ: 1970 yıllarda ki şartlarım zorlansa bile olmazdı ama yine de olağan üstü gayret göstererek Hukuk fakültesini bitirmem gerek ikincisi dünyaya yeniden gelsem İngilizcede Osmanlıcayı öğrenmem şart. Çünkü yazarlıkta ne kadar dil bilirseniz o kadar başarılı olursunuz
***
ND: Bu dünyada bir insanın kalbini haksız yere kırdığınızı düşünüyor musunuz?
GÜ: 1978 de Ankara Cumhuriyet gazetesine adımı değiştirerek gazetede haber, bazen de yorumculuk --yapıyordum...Torul Kürtün bölgesinde bir cinayeti haber yapmıştım Ankara Temsilcisi adımı değiştirmeyi unutup A.Güngör Üçüncüoğlu yazdı.. Torul da Sezai Gönültaş isminde Ülkücü bir Hâkimin bu haberi gördü ve beni komisyona şikâyet etti sanki istiklal mahkemeleri kuruldu ve beni 1976 yılı sonunda Kelkit’e sürdüler... Kelkit’te 6 ay görev yaptım bir gece Sinemaya gittim Sinemanın kapısında veya bölgesinde sağ sol çatışmasında bir kişi öldü iki ağır yaralı vardı etraf sarıldı beni de Sinemadan çıkardılar Polis karakolunda bekliyorum ifadem almam içinde Savcı beni arayışa girdi yattığım otele baktılar nihayet sabaha doğru polis karakolundan Adliyeye sevk edildiğimde beni oradan aldı. Faillerden birisi Avukat Metin isminde ve diğeri de bir yakını idi... Avukat Almanya’ya kaçtı diğeri ceza aldı... O zamandan beri ve 2000 yılında emekli olduktan sonra gazete haber ve yorumculuğu yapıyorum ister istemez bazı gönülleri kırmışızdır.
***
ND: Sizin kalbinizi en çok kıran olay Ne oldu yaşadığınız hayatta
GÜ—Sene 1980 Kenan Evren Darbe yaptı sokağa çıkma yasağı başladı...Sabahın ilk ışıklarında evimin telefonu çaldı. Savcı bey arıyordu Güngör biliyorsun darbe oldu tutuklamalar var acele gel ifade alacağız... Hemen kendimi sokağa attım Adliyeye doğru yürürken bir Jandarma Bçvş. Eşliğinde 8-10 kadar jandarma bana doru geliyordu onları tam geçeceğim sırada,
--Nereye ulan.
--Ben zabit kâtibiyim Savcı Bey beni çağırdı
--Ulan bilmiyormusun söz bize geçti ne adliyesi der demez bana bir dipçik vurması ile göğsümden aldığım darbe ile yere yığıldım... o halime bakmadan beni sürükleyerek ceza evine götürdüler... Derdimi anlatamadım... öğleyin kadar yaralı vaziyette ceza evinde kaldım öğleyin Jandarma Yüzbaşısı geldi hapisleri kontrol ederken beni gördü... Durumu izah ettim. Yüzbaşı komutana kızdı ne hakla bu insana vurdun hakkında soruşturma açacağım dedi. O gün onurum çok kırılmıştı...o günden sonra darbe yapanları teşebbüs edenleri asla haklı görmedim..
***
ND: Bugünkü gençliği nasıl değerlendiriyorsunuz gençliğe 3 madde halinde neler tavsiye edersiniz?
GÜ 1-Sadece işe girmek için okumaya yeğlemeyin. Kişiliğinizi, beyninizi, geleceğinizi değiştirmek için ne bulduysanız değil size yararlı eserler okuyun.
2-Kendiniz için olduğu gibi insanlık için bir şeyler yapın geleceği yönelik hatırat bırakın.
3— Türk gençliğinin millî ve manevî değerlerle donanmış, çağdaş gelişmeleri kavramış, günümüzün siyasî, sosyal ve ekonomik gelişmeleri karşısında nasıl hareket edilmesi gerektiğini çözmesi gerekir
Gençlerin ufkun ötesini görebilecek bilgi ve ferasetle yoğrulmuş bir vizyonla yetişmesini mümkün kılmak ve buna uygun bir sistem inşa edebilmek Türkiye için ihmal edilemez önceliklerden biri olmalı
***
ND: Güngör abi kendi karakterini nasıl tanımlar agresif mi sinirli mi sabırlı mı hoşgörülü mü?
GÜ--Anlatamadığım, anlamadıkları zaman anlatmaya devam ederim... söylemek istediğimi çekinmeden söylerim bunun için iki defa on ar aylıklar halinde hapis cezası aldım..
Çok Hoş görülü değilim.
Bunun yanında çok merhametliyim.
Sabrım Yoktur. Aklıma koyduğumu en erken zamanda yapmam gerektiğine inanıyorum, inatlıyım eserlerime yansır. Bunun ispatı ilk eserim 1988-2024 arasında 94 eser yazdım ve şu anda 18 eserde bilgisayarlarımda bitmeyi beklemektedir.
***
ND: Bazı yazarların hayatını okuduğumda şunu görüyorum eşi ve çocukları kitaplardan ve bu yazarlık işlerinden sıkıldığını görebiliyoruz siz de eşinizden ve çocuklarınızdan bu konuda tepki aldın mı ailemizi ihmal ediyorsun diye bir suçlama ile karşılaştınız mı?
GÜ: Evlendiğim ilk yıllar eşim sadece geçim darlığımız çok 5 kardeşin okuyor annen kalp hastası Türkiye de bulunmayan ilaçlarlar kullanılıyor. Ne olur her zaman kitap alma. Sene 1974 Ecevit ve Erbakan Hükümeti memurlara bir maaş ve bir derece ileri fırlattığında evimizin geçimini kolaylaştı evimi yaptım, eşyalarımı aldım ve eşim ondan sonra bana bir şey demedi.. Çocukların akılları sardıktan sonra bana yaptıkları maddi ve manevi desteklerini hiç unutmam onlara çok şey borçluyum fakat beni üzen kitap okuma ve yazarlıkta hiç o taraklarda bezleri yoktur.
***
ND: Güngör bey çok mutlu bir evlilik hayatınız olduğunu öğrenmiş olduk sizce mutlu bir evliliğin sırrı nedir bugünkü gençler neden bu mutluluğu yakalayamıyor. Evliliğinde mutlu olmak isteyen gençlere ne tavsiye edersiniz?
GÜ: Karşılıklı Saygı + sevgi + zaten sabra gerek kalmadan= mutluluk gelir. Ben mutlu bir evliliğin sırrını kendimde değil kadında olduğuna inanıyorum. Siz peygamber kadar sabırlı bir kişiliğiniz olsa kadın o evliliğin elinden tutmadığı takdirde asla ve asla mutlu olamazsınız o evlilik başa vurmaz.
Tabi ki erkeğe düşen görevler de var. Eşinize saygı duyarsanız sevgi kendiliğinden gelir. Eşiniz ona saygı duyduğuna inanmalı, görmeli bunu tatmalı. Kadınlar sahte saygıyı hemen anlarlar. Bunu anladıkları an eşine karşı soğukluk başlar ve sonu ihanet veya boşanmaya kadar gider evlilik.
Gördüğüm kadarı ile gençlerimizde sabır yok. Kadın ve erkeğin birbirlerine olan ilk sabırsızlık halinde hemen öküzün samlarını çıkarmaya gayret ediyorlar.
***
ND: Güngör bey elinde imkânlar olsa bu ülkede ilk önce neyi düzeltmek isterdin ya da neyi değiştirirdin?
GÜ:--Bir ailede hukuk kabullenilmezse aile çöker. Bir Devlette Hukukun kaide kurallarına saygı olmazsa o Devlet çöker. Öncelikli olarak Hukuk kaide ve düzenini değiştiririm. Hukukun düzgün olan toplumlarda bolluk bereket sosyal yaşam çok daha iyi olduğu görülmüştür.
ND: Çok yazmak isteyip de yazamadığınız bir kitap oldu mu?
CEVAP--- iki kitap yazmak isterdim.
1—Eser: Yaradana sorular. (sorgulama değil)
2—Toplumun temel sorunlarını ele alan bir kitap yazmak isterdim. Yolsuzluk ,yoksuzluk, adam kayırma, yokluk nedeniyle ailelerin nasıl fuhşa sürüklendiği. Üniversiteli kızların sadece okuyabilmek için fuhşa nasıl sürüklendiklerini kızların ağzından anlatan bir kitap yazmak isterdim.
***
ND. Bizlere son olarak neler söylemek istersiniz?
GÜ: Geldim...gördüm...gidiyor...Bu kelimeler benim yaşamıma dair aşamalardır...1946-1952 Geldim
1952-1967 gençlik yılları. 1967-2024 aralıksız çalışma—Bu zaman zarfında tabiri caiz ise hiç durmadan bıkmadan okudum...yazdım...araştırdım...beynime yığdığım bilgileri kağıtlara dökme sonucu. Şu ana kadar
94 basılı eser. 18 henüz basılmamış biten veya bitmeye yüz tutmuş eserler...
22 tarihi belgesel .14 tanesi tamamın gitti görsel gösterime hazır. .150 den fazla makale. 25 binden fazla eser olan halka açık kütüphane. 94 tane çeşitli kurumlardan, Balkanlar’dan alınmış plaket. Teşekkür yazısı, madalya...
150 binden fazla Lakap ve sülaleye ait bilgi. Üniversite öğrencilerin tez çalışmaları .17 Üniversite sempozyum konferanslar. 22 Orta öğretimde sempozyum ve konferans
11.500 Konu. Gümüşhane ve bölgesinin tarih-i Coğrafya kültürüne dair 11500 konu eser haline getirildi. Bütün bunları değil Gümüşhane’de, Türkiye sathında bir bölge için yapılmış yapılmamış. Bütün bunlar Devletin hiçbir maddi yardım alınmadan yapılmıştır. Bütün bunları yaparken her daim Bankalardan kredi olarak basım işlerini gerçekleştirdim.
Devletten maddi yaradım beklemedim ancak Manevi destek beklemek benim hakkım.
Trabzon halkının gösterdiği vefanın aynısının memleketimde olmasını bekliyorum. Zira onlar beni yazarlar birliği yönetim kuruluna kadar getirdiler.
Bu arada Kelkit Doğumlu Torul da Hakimlik yapmış sevgili dostum Necati Daştan benim yaptığım çalışmaları çok iyi bilip o kadar işinin arasında zaman zaman beni arayarak bilgi alır. Son görüşmemizde Gümüşhaneli bir değerimiz olarak seninle bir röportaj yaparak seni memlekete tanıtmak istiyorum diye bana teklifte bulundu ve bu bilgileri onun için gönderiyorum. Kendi görevi olmamasına rağmen ilk defa böyle bir teklif beni çok çok çok mutlu etmiş ve ben öldükten sonra beni yaşatacak bu çalışma için Sevgili Hakimim değerli Yazar arkadaşım Necati Daştan’a çok teşekkür ederim. Allah ondan razı olsun.
ND: Göngör abi ben teşekkür ediyorum. Memleketimden doğmuş her yıldız benim gözümde bir güneştir.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.