Yolculuk ve Ben
Yollar...Yollar...
Vee yine yollar...
Yolculuğum tatsızdır, sevimsiz... Bulantılı geçer genellikle...Ama her ne hikmetse, kendimi bildim bileli yollardayım...Yol telaşı, yola çıkma kaygısı, otobüs beklemek, bazen zamanla yarış, en çokta benzin-mazot kokusu... Korkulu rüyam olmuştur...
Öğrencilik yıllarımda, özellikle de üniversite sınavı öncesi durumu bilen ve üzülen ailem evlere şenlik cinsten bir heyecanı da beraberinde başlatmışlardı...
Bulantı ilaçları sersemlettiği için; günlerden bir gün kendince sorunuma çözüm bulmaya çalışan annem, elinde bir bardakla çıka geldi, sevinçle...
’’bunu iç kızım, burnunu kapa bir yudumda dik tepene, bulantıya iyi gelirmiş’’
’’bu nedir?’’ dedim, kirli yağ görünümlü sıvıya bakarak,
’’mazot’’ dedi, ’’komşudan rica ettim’’...
kulaklarıma inanamadım,
’’şaka mı’’ diyebildim...
’’yok kızım, şaka olur mu hiç, bir bardak mazot içen bir daha asla bulanmazmış yolculuklarında’’...
İki komşu şehir arası yolculuk işte böylesi gözümüzde büyümüştü de büyümüştü o dönem...
Bugün bir yolculuk dönüşünde daha, kafamın içinde yine boş bir ağırlık ile yorgun, uzandım kanepeye... Artık eskisi kadar bulanmıyorum, sadece loşluk oluşuyor tüm melekelerimde, o kadar...Fakat yine de göbek bağım yola mı atıldı demekten de kendimi alamıyorum...
Yolculuğun güzel yanlarını görmeye çalışıyorum aslında... Madem ki ben istemeden hayatıma bu denli girivermiş, bir sebebi olmalı diyerek... Uzun yolculuklarda tüm kayıtlı hayatımı yatırıyorum dizlerimin üzerine veya yola, ya da sıra sıra yol kenarlarına... Duygusuz; öylece bakıyorum, onlara..
Olumlu-olumsuz tüm yaşadıklarımla bir şehri geride bırakıp monotonluktan uzak farklı bir şehre kapı aralayacak olmanın bağımsızlığı ya da kitabın açık sayfalarını kapattığım gibi eskiyi kapatmanın, tazeleyen etkisiyle nefes alır gibi oluyorum zaman zaman..
Sıkça hayatın anlamını sorguladığım ve kendimce dersler çıkarıp kararlar alıyor olarak da bulabiliyorum kendimi ...
Ve sis perdesinden izler gibi hayatı bir tık dışından izliyormuşum hissine kapılıyorum.
Yolculuğun ilerleyen saatlerinde görüntüler önce silikleşiyor sonra karışıp uzaklaşıyor bu flu zihin ile her şey tek bir kare oluveriyor... Bu, anlık süreçte dinleniyordur belki de zihnim, arınıyordur kirlerinden diyorum...
Gözlerimi açıp inen binen koşturan insanları, istemsiz izlerken; benim gibi tepkisiz olanları da görüyorum, azımsanmayacak sayıda ve yolculuklara fazlaca anlam yükleyenleri de.. Ne çok heyecanlıdırlar onlar...Belki hayatlarının dönüm noktasıdır bu yolculukları, bilemiyorum...
Fakat hayat; her yolculuk bitişi bıraktığım yerde, bıraktığım gibi bekleyen, sadık bir arkadaş edasıyla karşılar beni, tutar elimden.. Her şey kaldığı yerden tekrar başlar ve devam eder...
YORUMLAR
İnsan dünyaya geldiği andan itibaren bir yolculuk içindedir taki yolun sonu gelenedek hayat mücadelesi iyi ve kötü olsada her güne bir ümitle devam eder...
Emeğinize yüreğinize kaleminize sağlık üstadem anlam dolu güzel bir yazı tebrik ederim Saygılarımla
Su dem
Elbette, yolculuğumuz dünyaya gelişimizle başlıyor...
Hayat yolculuğumuz dosdoğru olsun dileklerimle...
Kıymetli yorumunuz için teşekkürler...
Selam ve saygılarımla...
Hayatın kendisi bir yolculuk değil mi zaten?.Okurken kendimi buldum.Aç binmemek lazım taşıta.Bir d kat kat giyinip sıcaklamamak lazım.Hiç bir şey yemek gelmese de içinizden tuzlu kraker atıştırın küçük bir kutu süt eşliğinde.Yada kuru yemiş.Taşıt tutmuyor o zaman. Benzin- mazot kokmuyor artık şimdilerde.Suyu da eksik etmeyelim lütfen.Hayırlı akşamlar diliyorum.Sağlıcakla.Saygıyla.