- 343 Okunma
- 1 Yorum
- 8 Beğeni
GİTMELERİ SEVERDİM...
‘’Gitmeleri severdim.
Sayfalarını kirletmediğim kutsal bir kitap gibiydi gidişlerim.
İçimdeki kıyameti susturmak için annemin duasına giderdim.
Ne yapılmayacaksa onu yaptığımda Peygamber’e,
Kendini yenilmez, devrilmez, ölümsüz görenlerin şerrinden Allah’a giderdim.
Bir özür için gittiğim en iyi dosttu aynalar.
Bu özgürce gidişleri, içe dönüşleri ne uğruna terk ettim?’’(Alıntı)
Öksüz şairin ihbar ettiği gibi…
Gitmeleri ben de çok sevdim ne çok hata babında iken terk edişlerim ve bir adım ötesi, terk edilişlerim…
Tehir ettiğim kadar hayatı.
Tasfiye ettiğim kadar da mutluluğu…
Benim ruhumun asla bir neşteri olmadı çünkü tutulan nutkumla biçtim kendimi derinden yetmedi:
İçtim kendi kanımı.
Kendimle kan kardeşi kimsesizliğin külliyesinde demledim ben sevgimi ve kendimi nihayetinde şiirlerimi.
Hep bıçkın kabadayılara öykündüm:
Kız başıma naralar döktüm yollara.
Açılası kapıları değil kovulduğum kapıları mesken bildim.
Hem, hem de benim asla bir köyüm olmadı:
İstanbul iken meskenim ve İstanbul iken mektebim yaşadığım semt olsa da bir köy ben tüm uzak köyleri köyüm bildim.
Ha Kadıköy ha Moda.
Güldüler de kahkaha ata ata.
Kovulduğum onca köyün kapısı belli ki dış kapının mandalı bellediler beni ve ben öcümü aldıkça aldım tüm kovulduğum köylere muhtar atandım.
Muhtırasını vermişti bir kere kader.
Yüz göz olduğum kadar da kederle ve kırık tekeri cihanın üstü örtülü aşkların ve hayallerin de ruh ikizi iken iç sesimden hallice harfiyen de uydum insanlar ne dediyse.
‘’İstanbul’u severdim.
Her yer birbirine benzerdi, İstanbul hiçbir yere…
Atlar gökyüzünde uçar, kuşlar yeryüzünde koşardı.
Mevsimler şehre, bahar içimize gelirdi.
Küçük dünyamın büyük kavgaları vardı.
Boğazda gemiler yağmalanır, Çamlıca’da kuşlarıma yıldırımlar çarpardı!
Ama yine de severdim.’’(Alıntı)
Öksüz şaire mi öykündüm şimdi de?
Ya da o muydu bana tıpa tıp benzeyen ve tahliye olmayan duygularımı ektim şehrin Yeditepe’sine firar da ettim edeli şehirden yol yakınken geri dönmeyi de şiar edindim.
Hüznün kesif sessizliği ise bir milattı:
Yaşım var yok beş ya da yedi.
Yasımla iştigal olmadığım henüz başında iken hayatın ve bir gün babaannem ölüverdi:
Hani, ilk aşkım.
Hani, ilk arkadaşım.
Gidip de döneceğine nasıl da kanmıştım.
Bir gitti ki gidiş o gidiş.
Ben de gidiverdim kendimden ve onun odasını odam bildim ve kırkı çıkmadan uyudum yatağında sabahı ise dar ettim.
Gitmişti aslında gitmemiş iken ruhu.
Ölümle ilk tanışıklığım ve de korku ile ilk serzenişim.
Ertesinde adım dahi atmadım odasına ve ruhani gel-gitlerin kümesinde boş kümeye denk düştüm düşeli ölümü hep sessizce andım ertesinde.
Erteleyeceğim bir hayattı beni bekleyen.
Aşkın hem nakşı hem nakkaşı hem de ilk na’şı.
Bedenim diri.
Ruhum ölgün.
Aşk ise ilk kiracımdı yürekten esen yelin söndürdüğü kadar hayallerimi akabinde aşka erdim aş erdim aşka ve hep çocuksu bir mahcubiyetle sevdim ben sevilesi sevilmeyesi her kim/ne varsa hicretim bildim sevmeyi karşılığı olmayan yollara göz dikişim karşılığı olmayan aşklarda ise kendimden vazgeçişim.
Demişti ya şair:
Gitmeleri seven.
İstanbul’u seven.
Hiçliğini sevense bendim ve tek maruzatımdı içime geçen hiçlik.
Kıymet bilmezlerin vardığı ilk durak.
Kayda değmez hüzünlerin dehlizi.
Aşkın erime ve kaynama noktası.
Basıldıkça bam telime asıverdim ben de kendimi o sirk cambazının yürüdüğü ipe seriverdim hicranımı.
Bir canavar iken büyüyen nefreti insanların.
Bir hüzün skalası iken de içimde büyüyen yalnızlığın isyanı.
İbraz ettim.
İbresi yok bildim kendimin.
İkamesi ölüm.
İdamesi sürgün.
İzahı olmasa bile hüznün…
Kendi ismime şirk koşmuşken hüznü ve kendi ismime şerh düşmüşken ölümü.
Kayıtsız kaldığı kadar insanların ve işte ruhuma yerleşik o Şimal Yıldızı.
Haz etmediğim kadar göbek adımdan ben hepten bir yıldıza denk düşmüştüm doğdum dolalı.
‘’Kendime kandırmalık hayatlar yaptım.
Ağlayarak acılar azalttım.
Tekrar unutmak için her şeyi hatırladım.’’(Alıntı)
Öncem var iken yoktu ki bir sonram.
Sonrasızlığın sonsuzluğunda hicap edilesi bir masal kahramanı gibi gözümü kırpmadan sevdim seveli insanları ve de tanışıklığım ilhamı ile aşkın ibaresi hüzün ve de özlem iken ve işte gizli olmayan öznemin izinde saklı bir dua gibi kendime vardığım bir beddua gibi kendimi yok saydığım…
Bir minval ki meylettiğim.
Bir mizaç ki kaçkın aklımın şirk koştuğu.
Gölgemi dahi kovabilmişken başucumdan ve kaçırmışken çoktan ipin ucunu.
Bir kördüğüm.
Bir lahit.
Belki de altına imzamı koyduğum yazdığım sayısız akit…
Adı ölümle anılan nerede ise tüm sevdiklerim beni bir bir terk etmişken…
Benimse beni terk edemediğim.
YORUMLAR
Kalemini sevdiğim güreği güzel şaire kardeşim eserini alkışladım....
Sevgiler
Gülüm Çamlısoy
Çok teşekkür ederim.
İçten selam saygılarımla