ANLAŞIL(A)MAMAK

İnsan, fiziki olarak koskoca evrende gövdesi kadar yer kaplar. Ne bir eksik ne bir fazladır bu alan. Onu geniş kılan ise gövdesinden ziyade düşünceleri ve anlattıklarıdır. Bunlarla çok çok fazla yer kaplayabilir. Daha doğrusu bahsi geçen kocaman alanda zihinsel olarak insanları etkileyebilir. Bu da onun en çok istediği şeydir.

Diğer insanlara ulaşmak, onlar üzerinde hakimiyet kurmak insanın yapmaktan keyif aldığı şeylerdir. Fırsatını bulduğu her an bunu yapmıştır, yapmaya da devam edecektir. Tabi kendini insanlara anlatmayı başarırsa yapacaktır bunu. Bu sanıldığı kadar kolay değildir. Belki de dünyanın en zor şeylerinden biridir kendini anlatmak, anlaşılmış olmak. Çünkü siz ne kadar bilirseniz bilin, insanlar yine bildiğini okuyacak, anlamak istediğini anlamaya devam edecektir. Siz istediğiniz kadar biliyorum diye caka satın insanlara. Önemli olan sizin anlattığınız değil, onların anladığıdır.

Hal böyle olunca kendini anlatamamak, anlaşıl(a)mamak alır başını gider. Geriye ise hayal kırıklıkları, şaşkınlıklar ve hatta kırgınlıklar kalabilir. Çünkü anlaşılmamak acı verir insana. Zoruna gider anlatamayan konumda olmak. Ama ne yaparsanız yapın, bazen bu acı sonu yaşarsınız. Günah keçisi ilan edilir ve hatta linç edilirsiniz. Çünkü siz kendinizi anlatamadınız. Haliyle sonuçlarına da katlanacaksınız.

Ne mi yapmak lazım? Çok da takılıp kalmayın insanlara, hele ki sizi anlamayanlara. Evet, anlaşılmamak gururunuzu incitmiş dahi olabilir ama bazen anlaşılmak da çözüm olmayabilir. Sizi anladığını düşündüğünüz insanlar belki sizi yanlış anlamış olabilir. Sizin dediklerinizi değil, anlamak istediklerini anlamış olabilirler. Buna elinizden bir şey gelmez zannımca. Gelemez kanımca. Öyleyse bildiğinizi anlatın diliniz döndüğünce. Anlamamak, anlaşılmamak sizin değil, onların kusuru olsun. Bırakın isteyen istediğini anlasın. Sizi anlayan zaten size gelecektir, sizi anlamayan hiç sizin yanınıza gelmemiştir ki…

NECATİ DİLEK