4
Yorum
6
Beğeni
0,0
Puan
424
Okunma
“Herkes aynı biradan bir tane daha alacak mı?”
Satır arasında içmeyeceksek kalkmamız gerektiği tehdidini barındıran bu soruya ister istemez olumlu yanıt verdik. Garson kız da “Sıkıysa hayır deyin” anlamına yorduğum bir bakış atıp arkasını döndü ve uzaklaştı.
Yeremya ve Michel’e medyumluk yaparken bilgi teknolojilerinden nasıl faydalandığımı anlatmış ama pek ilgi görmemiştim. Yeramya kullandığım metotta eksiklikler bulmuş, çözümün tesadüfi yollarla geldiğini iddia etmişti. Şimdi kendisi nasıl daha ayaklarını yere basan bir uygulama yapmış, onu anlatacaktı. Garson kız tepsisyle biraları getirene kadar Yeremya konuşmadı. Biz de ona uyup, ses çıkarmadan bekledik. Tazelenen bardağından aldığı ilk yudumdan sonra uzatmayıp söze girdi.
“Hepimiz, hele de çocukken, okuduğumuz romanların kahramanlarının canlanıp yanımıza geldiğinin dahası bizim onların yanlarına gittiğimizin hayalini kurmuşuzdur. Benim kahramanım D’Artagnan’dı. Vefik’inki kesin bir anstronottur. Michel... Seninkini kolay kolay kestiremiyorum ama mutlaka öyle biri vardır.”
İkimiz de Michel’e baktık.
“Doğru, öyle bir vardı...” dedi ama gerisini getirmedi.
Mıchel’in cevabını beklemekten sıkılıp sordum:
“Ee yani, insanları hayal kahramanları ile mi buluşturuyorsunuz? Bir Tolstoy ya da Balzac karakterini kendime seçebilir miyim?”
“Niye Shakespeare ya da Dostoyevski değil?”
“Konu bu mu şimdi? Ama madem sordun, söyleyeyim. Shakespeare karakterleri en basit konuyu bile ağdalı bir ifade ile anlatıp beni şişirler: ‘Bir pisuar! Bir pisuar! Bir pisuar için iki günlüğüne ekranımdan vazgeçerdim’ gibi vecizeler yumurtlarlar. Dostoyevski’nin kahramanları ise tam tersi. Boş boş, saatlerce konuşurlar; bir şey de yapamazlar. Herhalde adam tefrikadan para alıyordu ki, diyalogları uzatmış da uzatmış.’
Michel edebiyatın iki devini tek kalemde silmeme hayranlıkla bakıyordu.
“Onu herkes bir şekilde yapıyor. Yapay zekaya bile çok ihtiyaç yok. Bir sürü bilgisayar oyunu var bunu şöyle ya da böyle kotarabilen. Biz insanlara yardım etmeye çalışıyoruz.”
“Onları Miki Fare ile buluştururak mı?”
“Önce sizin gibi olmayanları, yani dinlemesini bilenleri seçiyoruz. Sonra onlar kutsal kitaptan hangi kişinin kendilerine rehber olacağını belirliyorlar.”
“Rehberlik mi?”
“Daha çok ‘yol arkadaşlığı’ diyelim. Diyelim ki elinize İncil’i aldınız. İlk sayfalarda ne görürsünüz?”
Michel ile birbirimize baktık. Bence Michel cevabı biliyordu ama gıcıklığına söylemedi. İş başa düşünce ister ister sazı elime aldım.
“Öncelikle ihtiyacımıza göre hangi bölümleri okumamızı söyleyen referans sayfalarına denk geliriz.”
“Çok güzel Vefik! İncil’i bu kadar yakından incelediğini bilmiyordum.”
“İncelemedim ama sorunu sadece ben değil kulaklığım sayesinde Siri de duydu ve yanıtını da bana gönderdi.”
Kulaklığımdaki yapay zeka az önce kendisini beğenmeyen Yeremya’dan intikamını güzel almıştı. Koltuğa daha bir keyifle yayıldım.
“Tamam, peki, bu sefer hakkını vermeliyim. Neyse, dağılmayalım. Dediğin, daha doğrusu Siri’den kopya çektiğin gibi, İncil’in popüler baskıları bu tip yardımcı bölümlerle başlar. Kendini yalnız mı hissediyorsun, Mezmurlar 46’ya git. Ya da acılar içinde misin, Yeşaya 41 sana yardım eder tarzında referanslar vardır. Biz bunun ötesine geçiyoruz. İnsanlara sorduğumuz soru şu: Hangi azizin sana yoldaş olmasını istersin? Diyelim ki sen Aziz Yusuf’u tercih ediyorsun. Biz de sana yapay zekanın yarattığı Aziz Yusuf’u veriyoruz. Artık kulağı sende, sorunlarını dinleyen, dahası dertlerine tanık olup kulağına öğütler fısıldayan bir Aziz var elinde.”
Michel itiraz edecekti ama bu sefer de ben ondan davrandım, sırf gıcıklığına.
“Ama Aziz Yusuf’la ilgili çok daha fazla kaynak yok. Nasıl kişilik profili çıkarıyorsunuz? Bu kadar az veriden sonra yapay zeka kendini tekrar etmiyor mu?”
“Nasıl lafı oturttum!” anlamında Michel’e baktım; hiç etkilenmemişti. Sorun değil, onun kendini beğenmiş havası bir süredir bana dokunmuyor.
İşin can sıkıcı tarafı Yeremya da zor duruma düşmüş gözükmüyordu.
“Birincisi bizim kullandığımız yapay zeka senin Siri’ne göre daha karmaşık. Siri teknik deyimle bir Üretken Yapay Zeka. Bu tipler verileri toplar, analiz eder, sana sindirilmiş bir sonuç verirler. Ama bizim kullandığımız OpenAI bir Geniş Dil Modelidir. Bu tip bir analizin sonucunda sana o ana kadar Yusuf’un söylemediği ama yaşasa söyleyeceği cümleyi verir”
Öyle kolay pes edecek değildim:
“Tamam, versin. Ama Aziz Yusuf ilgili o cümleyi kuracak kadar bilgi yok elimizde. Adamın müzik kulağı var mı, yok mu bilmiyoruz. Bu noktada senin yapay zeka Debussy’i nasıl Yusuf’a yorumlatacak?”
Yeremya hiç mi hiç panik olmadı. Gözümdeki Google gözlük ona bakıp “sakin, kendine güvenli” yorumu yapıyordu. Hafiften bozulup gözlüğü devre dışı bıraktım.
“Birincisi kendisi babanın oğlu Yusuf değil, Aziz Yusuf. İkincisi Jurassic Park’ı seyretmiş miydin?”
Kim seyretmemişti ki? Her Amerikalı çocuğun rüyasının gerçekleştiği filmdi o: Dönemi için neredeyse dinozor belgeseli.
“Hatırlarsan onda dinozor kan örneklerinden klonlamalar yapıyorlardı. Ama bir yerden DNA zinciri kopuksa onu da kurbağagillerin DNA’sı ile tamamlıyorladı. Biz de bunun yapay zeka verisyonunu yapıyoruz.”
“Nasıl yani? Muhterem Yusuf müzikten anlamıyorsa, ona bir miktar Mozart mı zerkediyorsunuz?”
“Öyle gibi denebilir. En temelde bize gelenler bir cevap ya da kendilerine rehber arayan kişiler. Onların da daha ruhani sorunları olanları tabii. Bitcoin yatırımı yapsam mı diye kutsal kişilikleri rahatsız eden yok. O zaman da elinizde kabaca bir profil var. Seçtiği aziz ya da ona benzer kişilik aslında son kertede fark yaratıyor. Bir dondurmacı dükkanı gibi düşün. Baklava seven uğramıyor. Gelen zaten dondurma meraklısı. Ama çikolatalı, ama vanilyalı ya da sizde olduğu gibi fıstıklı istiyor; yapay zeka da bu tercihlere göre belirli düzenlemeler yapıyor.”
“Peki, Hazreti İsa’yı da vücuda getiriyor mu?”
“Yok, ne Hazreti İsa, ne de Hazreti Meryem kullananlar için bir seçenek değil.”
“Hımm...”
İnsan ister istemez durumu gözünde canlandırmaya çalışıyor. Kulağımda bir Aziz... Bana “Yapma diyor, insanları medyum ayağına aldatıryorsun” Ben bilmiyor muyum ne yaptığımı; ne bir de kulağımda vicdan taşıyayım. Belli ki bu kafayla benim medyumluk seanslarımda da yardım etmeyecek. O zaman ben ne anladım aziz yoldaştan?
Ben sözünü kestiğimden beri sessizce oturup tartışmamızı dinleyen Michel sonunda konuya dahil oldu:
“Sadece bir sorum var: Kullanıcı Aziz Yusuf’unun sizin tarafınızdan manipüle edilip edilmediğin nasıl emin olabiliyor.
Hani senin, benim gibi kişilerin pek bir önemi yok. Ama muhafazakar bir politikacının kulağını fısıldayan Aziz Yusuf değil de sizseniz, nüfuzunuz orantısızca artmıyor mu? Ya Papa da sizin Yusuf’a kulak vermeye başlasa dünyanın kaderini etkilemeye başlamayacak mısınız?”
Yeremya cevap vermedi. Ama yüzünden bu konuyu ilk defa duymadığı belliydi. Sırf bundan emin olmak için Google gözlüğü tekrar devreye soktum. Bana Yeremya’nın yüz ifadesi ile ilgili verdiği yorum değişmişti: “Hınzırlık yapan, şeytani”