- 120 Okunma
- 0 Yorum
- 2 Beğeni
Kime güvenmeliyiz
KİME GÜVENELİM?
İnsan bir şeye ya da bir kişiye güvenmeden yaşayamaz. Evlilikler güven üzerine kuruludur. Vatandaşlar, yurdu ve kendilerini güven içinde yaşatacaklarını umdukları politikacıları başlarına geçirirler. Kimi zaman bu güven kötüye kullanılır, kişi seçtiği kişinin güven vermeyen davranışları karşısında hayal kırıklığına uğrar, güvendiği dağlara kar yağar! Bu bakımdan atalarımız, “Güvenme dayına, ekmek al yanına” demişlerdir. Güvenimizi kazananların uğrattığı hayal kırıklığına karşı, “Amcam, dayım; hepsinden aldım payım” sözü söylenmiştir. Atatürk’ün, “Türk; övün, çalış, güven” sözü değiştirilerek, “Türk; övün, çalış; babana bile güvenme” diye espri yapılmıştır. Kimi kişiler, Atatürk’ün niçin önce çalış demeyip övün dediğini, güven sözcüğünü niye en sona getirdiğini düşünmüşler, bir sonuç alamamışlardır. Atamız, övün derken tarihe bak, tarihteki başarılarınla övün, bu övüncün verdiği moralle çalış, kendine güven ve ileriye güvenle bak, demek istemiştir. Çünkü eskiden kimi kişiler bir aşağılık duygusu içindeydiler. Son zamanlardaki gerilemenin ve Avrupa’nın karşısında yenik düşmenin verdiği moral bozukluğuyla, “Biz adam olmayız”, “Su akar, Türk bakar” gibi sözler söylenmekteydi. Atatürk, “övün” derken bizim geçmişimizle övünç duymamız gerektiğini vurgulamak istiyor. “Güven” sözcüğünün en sonda olmasının nedeni ise şudur: “Çalışmayan insan geleceğe güvenle bakamaz, güven kazanamaz. Demek ki her şeyden önce, moral, bu moralle çalışmak, çalışmanın verdiği güçle kendine güvenmek, geleceğe güvenle bakmak öngörülmüştür.
Atalarımız başkalarına güvenenlerin acı sonunu vurgulamak için, “Güzelliğine güvenme; bir sivilce yeter, malına güvenme; bir kıvılcım yeter” demişlerdir. Kimi gençler ana baba parasına ya da zengin akrabalarına güvenerek çalışmaz, yan gelip yatarlar, başlarına bir felaket geldiği zaman da sudan çıkmış balığa dönerler, ne yapacaklarını şaşırırlar. Bu duruma düşenlere, “Alçaklara kar yağmış, üşümedin mi?/ Sen bu işin sonunu düşünmedin mi?” demek gerekir. Gereksiz çıkışlar yapan kişilere, “Neyine güveniyorsun?” diye sorarız. Kıskançlık güvensizlik sonucu ortaya çıkar. Âşık ya kendine ya da sevgilisine güvenemez, kıskançlığıyla, kaprisleriyle karşısındakini bezdirir, kendine “seven kıskanır” diye bir mazeret uydurur, sonunda eli böğründe kalakalır, yağmurdan kaçarken doluya tutulur!
Güven sözcüğünün eski adı “itimat”tır. Güvenilen kişiler de mutemettir. Mutemetler memurların maaşlarını bankadan alıp onlara dağıtırlar. Parası olanlar güvendikleri işlere yatırım yaparlar ya da paralarını güvendikleri bankalara yatırırlar. Dostluk güvenle olur. Epikür, “Dostluğu öldüren en tehlikeli şey güvensizliktir” diyor. Polis, jandarma güvenlik kuvvetleridir. Şirketler kendilerini korumak için güvenlikçi tutarlar. “İnsanın kendine güveni, büyük işlere girişmenin ilk şartıdır.” Johnson. Atatürk, gençlere güvendiği için bu yurdu gençlere emanet etmiştir. Başkalarına güvenenler beceriksiz, tembel olurlar, armut pişsin de ağzıma düşsün diye beklerler, güvendikleri kişilere bağımlıdırlar, özgür değillerdir.
Namık Kemal, başkalarına güvenenleri şöyle uyarmıştır:
“Sana senden gelir bir işte dad (adalet) lazımsa
Zaferden kes ümidin gayrden imdat lazımsa.”
Tevfik Fikret de kendine olan güvencini bakın nasıl dile getiriyor:
“Kimseden ümidi feyz etmem, dilenmem perr ü bal / Kendi eflakimde kendim tairim/ İnhina tavkı esaretten girandır boynuma/ Fikri hür, vicdanı hür bir şairim.”
Böylece kimseden yardım ummadığını, kendine güvendiğini, başkasının önünde eğilmenin, ondan yardım ummanın tutsaklık boyunduruğundan daha ağır geldiğini, düşüncesi ve vicdanıyla özgür bir şair olduğunu vurguluyor.
Biz de bu dizelerden ders alıp her şeyden önce kendimize güvenelim, başarısızlığa uğradığımızda güvencimizi yitirmeyelim, çalışmamızı, çabamızı sürdürelim ve hak bildiğimiz yolda azimle yürüyelim. Unutmayalım ki, kendine güvenemeyenlere kimse güvenmez.
***Erhan Tığlı***
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.