- 131 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
HER DEM YENİDEN DOĞARSIN, SENDEN KİM USANASI
Biz dünyadan gider olduk kalanlara selâm olsun
Bizim için hayır dua kılanlara selâm olsun
Muhataplarının hemen anladığı gibi yukarıdaki dizeler ballar balını bulmuş şairimiz Yunus Emre’ye aittir. Bizim Yunus’un şiirlerinde zaman kaydından kurtulmuş tüm insanlığın gerçeği yaşar. Şiirlerinde eskimeyen her zaman yeni ve diri kalan her dönemde yeniden yeşeren bitimsiz, yürekleri yumuşatan mana vardır. Kullandığı dilin sunduğu imkânlar her dönemde yeniden doğmuş ve ölümsüzleşmiştir. Yunus Emre’nin mucizesi Türkçeyi çok iyi kullanması ve yazı dilinin mükemmel örneklerinin çağlar ötesine taşınabilmesindedir. Onun şiirleri insanoğlunun kuruyup kalmış ruhunu yeşertmek için yağan hikmet ve irfan yağmurları gibidir. Yetmiş iki millete aynı göz ile bakabilen rehber şahsiyettir.”Düşmanımız kindir bizim” demesi de yüzyılımız insanına bir tebliğ niteliğindedir. Yunus Emre’nin şiirleri bize aşkın başlangıcını, sürecini ve sonuçta beşerde olan hallerini anlatır. Ona göre aşk, kişiye doğru yolu gösteren en büyük rehberdir. Çünkü ilahî aşk kişiyi hamlıktan kemale erdirir, yani kişi kendi özünü bulur.
Yazar Yalçın Çetinkaya1 “Yunus Emre’nin şiirlerini yüzyıllardır hafızalara kazıyan hayatın içerisine bu denli yerleştiren dillerde dolaştıran sebeplerden bir tanesi, her beytin, her kelimenin, her ifadenin her hâlde insanın fıtratına işlenmiş ilâhi vasıflara dokunuyor ve harekete geçiriyor olması ve böylece okuyan herkeste bir karşılık bulmasıdır.”diyor.
Peyami Safa ise Yunus Emre ve şiirleri için2,”Onun şiirleri zamanın ve mekânın mahdut plânından öteye atlayarak varlığın ve yaratılışın künhü üstünde bizi düşünmeye, sızlamaya ve coşmaya götürür. Onun şiirlerinde, boşluklardaki hava uçurumlarını doldurup şişiren geniş bir yaman iç sıkıntısı, fezayı çatlatacak kadar büyük yaratma azabını, tek kalmış bir yıldızın garipliğini veya düşen bir kürenin baş dönmesini bir insan şuuru halinde merkezileşmiş bulursunuz. Yunus Emre, insanlığın cevherinde saklı ve yaradılışın ilk şartı gibi mâneviyatımızın köklerine bağlı acıların, varlığa ve yaradana karşı aşkımızın ve coşkunluklarımızın, ölüme karşı zaman zaman yapıcı bir ihtilâl veya katlanıcı bir felsefe haline gelen isyanlarımızın ve tevekküllerimizin şairidir.”demiştir.
Sezai Karakoç ‘un “Şiir” başlıklı makalesinde3 ;“Ballar balını buldum /Kovanım yağma olsun beytinde, Yunus, ülküyü, bala kendi sanatını kovana benzetiyor. O,balların balına dönüktür. Sadece balla dolu olan sanat kovanı verimlerini ise halka bırakıyor. Yine burada, Yunus’un poetikası ortaya çıkıyor. Öz, ama malzeme olan öz değil, poetik öz, biçimden, hem de şiir biçiminden önce gelmektedir. Çünkü: Özle biçim arasında bir ilgi, birbirini doğuran bir yapı ilgisi vardır. Ballar balını bulan için, kovanın yağma olmasının ne önemi var? Kovan boşalsa da, yeni balla dolması işten bile değildir. Ama balın kaynağı kuruduğu anda, artık kovanın bir değeri kalmaz.” şeklinde Yunus Emre’nin şiirleri ilgili bir tahlilde bulunur.
2021 yılı Türk dili ve kültürünün en önemli şahsiyetlerinden Yunus Emre’nin vefatının 700. yılı hasebiyle UNESCO tarafından anma ve kutlama yıl dönümü olarak kabul edilmiş, ülkemizde de 2021 yılı “Yunus Emre ve Türkçe yılı olarak ilan edilmiştir. Burada bir hatırlatma yapalım; UNESCO tarafından 1991 yılı dünyada “Yunus Emre Sevgi Yılı” olarak kutlamıştır. Bu dönemde Hüseyin Özbay ve Mustafa Tatçı ‘nın birlikte hazırladığı antolojide4 yer alan Mehmet Akif İnan’ın “Çağı Kurtaracak Olan” adlı makalesini muhataplarının gönül ve zihin dünyasına katkı sağlayacağını düşünerek paylaşmak istiyorum. Bu vesile ile de Mehmet Akif İnan ‘ı rahmetle yâd etmiş olalım.
ÇAĞI KURTARACAK OLAN
Mehmet Akif İNAN
Cemiyet nizamı, insanın yaratılışına eş olarak, madde ile mânanın ölçülü bir manzumesi hüviyetinde inşa edilmemişse, bütün içtimaî müesseselere hâkim olacak olan anarşinin, gide gide o cemiyetin hayat kaynaklarını kurutacağı tabiidir. Madde ve mânanın ideal terkibi, cemiyet nizamına temel olursa, insanoğlunun kabiliyetine, ibda kudretine set çekmeyen bir ortam vardır, demektir. Bu gerçeği hareket noktası olmayan cemiyet yapısında beliren çatlakların her an biraz daha büyüyerek bu dejenere mimariyi çökertip bir nesli, hatta nesilleri mahvedeceği muhakkaktır.
Çağımız, tek yönlü böyle bir gelişmenin tipik bir örneğidir. Devleşen makine kafanın yanında cüceleşen, güdükleşen, ezilen gönül, yani ruh, içyapı, bugün insanlık âleminin büyük
huzursuzluğunun, bütün tedirginliğinin tek sebebidir. Azgın makineyi ruhun mahiyetine verebilen bir vasat teessüs etmedikçe; yani ruhu, madde âlemini kuşatacak çapta geliştirmedikçe, bu beynelmilel sancı dinmeyecektir. Çağımız fizikle birleşebilecek metafiziği yakalayıp büyük ve yeni bir medeniyete ulaşamazsa, dünya, insanlık haysiyetinin uzaklarda kaldığı bir insanlar yığını olmaktan kurtulamayacaktır.
Bugün sevgi yitinmiştir, kardeşlik yitinmiştir, büyük inanç yitinmiştir. Gönüller fetheden ince telkin, hakikate adanmışlık yok bugün; kaba tebliğ, katı kanunlar var. Bugünün ölçüleri, keyfiyet değil, kemiyettir, istatistiktir.
Bu da bir gerçektir ki, çağdaş insanın içinde bulunduğu ıstırabı bütün dehşetiyle can evinde yaşayan bazı büyük kafalar, beşerin huzur ve sükûnu için, yeni bir kurtarıcı sisteme açılır, ümidiyle has tefekkürün kapılarını zorlamaktadırlar. Bugünün insanı, kısmen bile olsa, geçen asrın ateizmini, geride bırakmış gibidir; bir arayış içerisindedir. Hayatında hüküm süren tek yönlü çağdaş gelişmenin zincirlerini henüz kıramamış olmakla beraber, bir arayış içindedir. Bir eli yıldızlara ulaşmış olan günümüzün insanının, diğer elini, diğer insanların gönlüne uzanan nizam, ya yakalanacaktır veya genel huzursuzluk son bulmayacaktır.
Böyle bir nizam çerçevesinin teessüsü için büyük kahramanlarına, onların örnek alınmasına muhtaçtır insan, insanlık medeniyet. Kâşif ve yöneticilerin, insanın yapı ve haysiyetine uygun bir çizgi üzerinde bulunabilmesi için büyük kahramanları ile aynı paralelde olmaları şarttır.
Toplumun muvazeneli bir kalkınma kaydetmesi için bu paralel şarttır. Ruh ve bedenden ibaret insanın ideal şekilde eğitilmesi, bu şartların yerine getirilmesi ile mümkündür. Yerli yerine oturmamış bir cemiyetin bu gayr-ı tabiî bir bünyeye sahip olma durumunu, ruh ve madde, yani metafizik ve fizik varlığını eğitimdeki muvazenesizlikte aramak lâzımdır.
İşte Yunus Emre’den en çok bahsedilmesi gereken zaman, günümüzdür.
“Benim bunda karârım yok, ben bunda gitmeğe geldim
Bezirgânem metâım çok, alana satmağa geldim
Ben gelmedim dâ’vi için, benim işim sevi için
Dostun evi gönüllerdir, gönüller yapmağa geldim.”
İnsanın yeryüzüne gelmesindeki hikmet, Yunus için, insanlığa, hayatiyle örnek olması şeklinde tezahür etmiştir. Yunus’un şiiri, örnek hayatının, kelime dizisi halinde beliren, parça parça fotoğraflarıdır.”Meta” tabirinde şiiriyle birlikte yürümüş bulunan Yunus’un kendisini aramak lâzımdır. Yunus, küçük mesafeler, basit davalar için değil ,”sevi” için, sevinin yuvası gönüller yapmak, onarmak için gelmiştir. Bir kutsal geliştir bu! Çağımızın insanını, çok ileri fenne rağmen, yarım bırakan, felçli bırakan eksiklik: Sevememek! Ellerimiz insanın gönlüne uzanamıyor. Kendimizi arıtamıyoruz.
“Bu kibr ü kini götür, gönüller ele getir
Bir gönül ele almak, bin Kâ’be ziyarettir.”
Hak evi, inanmışların gönlüdür. Hak, inanmışların gönlünde otağ kurmuştur.
“Bir kez gönül yıktın ise, kıldığın namaz değil.”
Şuna bakınız:
“Uçmak, uçmak dediğin, kulları yiltediğün
Uçmağın sermayesi bir gönül utmak gerek.”
Sevginin şahikasına çıkmış olan insandır ki, gerçekten ölümsüzlüğe ulaşmıştır.
“Ȃşık öldü deyü salâ verirler
Ölen hayvan imiş, âşıklar ölmez.”
Aşk, hayatı düzenleyen, insana şahsiyet biçen bir nizam manzumesi, bir er yoludur. Mektebi de tasavvuf. Mutasavvıfa da diploma imzalayan yine aşk.
Tasavvuf, İslam şeriatını hareket noktası alarak, meçhulü kurcalama, insanı daha çok arıtma, gerçeğe, ölümsüz gerçeğe, ulaştırma ameliyesidir. Yunus, tasavvufun derecelerini şiirleştirmiştir.
“Evvel kapu şeriat emr ü nehyi bildirir
İkincisi tarikat kulluğa bel bağlaya
Üçüncüsü ma’rifet can gönül gözün açar
Dördüncüsü hakîkat ere eksik bakmaya”
İnsanı, tabiî sevklerden alarak, bir buluttan ülkeye hediye eder tasavvuf. Renk, şekil ve ses, yepyeni bir hüviyet almıştır onda. Yunus, bu atmosferin en içinde:
“Dilsizler haberini kulaksız dinleyesi
Dilsiz kulaksız sözün can gerek anlayası”
Arıtılmışlık, hasbîlik, kâinata en büyük aşkın en soylu nazarıyla bakış, hep Yunus’ta.
“Ey âşıklar ey âşıklar aşk mezhebi din’dir bana
Gördü gözüm dost yüzünü kamu yas düğündür bana.”
Yunus’un söyleyişlerinden:
Gökten inen dört kitabı günde bin kez okur isen
Erenlere münkir isen dîdâr ırak senden bana
“Lâ şerike “okursun, sonra şerik katarsın
İlim okumaktan garaz kendi özünü bilmektir
Kendi özünü bilmezsen bir hayvandan betersin
Başında aklı olan ücretle amal kılmaz
Hurilere aldanmaz göz ile kaştan geçer
Büyüklük, asırların zamanın eskitemediği, yıpratamayacağı bir seçilmişlikler yekûnudur. Bu, var Yunus’ta. Yunus her çağ için yeni ve diridir. Onda örneğini bulan ideal tip, bir cemiyet, hatta dünya yoğurma ameliyesinde malzeme olabilecek birçok unsur taşır. İş, bunu tespit ve tatbiktir. Bir bakıma, bir arayış çağı olan günümüz, buna muhtaçtır. Cihan-şümûl sancının reçetesinden bir nüsha bizim büyük Yunus’un mütevazı dilinde.
“Çevik bahri olmak gerek
Bir denize dalmak gerek
Bir gevher çıkarmak gerek
Sarraf anı bilmez ola.”
Sözümüz diri Yunus’la bitsin:
Hiçbir kişi bilmez bizi, biz ne işin içindeyiz
Ne hırsımız baydır bizim, ne nefsimiz açındayız
Bir kimsenin devletine ta’n edüben biz gülmeyiz
Ne münkiriz zahitlere, ne tersanın haçındayız.”
**********
Yunus Emre’yi gelen ve gelecek olan nesillere tanıtmak, anlatmak yıl dönümlerine sığdırılamayacak ve bırakılamayacak kadar önemli ve değerlidir. Onun adı her zaman sevgi, saygı ve rahmetle anılacaktır.
Bizim Yunus’un şiirlerinin, her daim çorak arazilerin kuru otlarını yeşertmesi dileğiyle;
Miskin Yunus söyler sözün yaş doludur iki gözün
Bilmeyen ne bilsin bizi bilenlere selâm olsun
¬¬¬¬¬¬¬¬¬¬¬¬¬¬¬¬¬¬¬¬¬¬¬¬__________________________________________________________________________
1-Prof.dr. Yalçın ÇETİNKAYA; Ete Kemiğe Büründü, Yunus Diye Göründü… Tasavvuf Musikisinin Yunus’u adlı makalesinden, Sabah Ülkesi Dergisi
2, 3 ve 4-Hüseyin ÖZBAY ve Mustafa TATÇI, Yunus Emre İle İlgili Makalelerden Seçmeler, Kültür Bakanlığı Yayınları, Ankara 1990, s 193-197.268.316-317
Burhan TOPRAK, Yunus Emre Divanı,1972 Beşinci Baskı, İnkılâp ve Aka Kitabevleri
Mustafa Necati BURSALI, Yûnus Emre, Hayatı ve Bütün Şiirleri,1982,Çile Yayınları
FATMA LEYLȂ DENİZ
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.