Anekdotlar Dünyası
Kahvemin sonunu yudumladım. Halimden oldukça hoşnuttum. Yan tarafımdaki Hiçbir Şey, öylece oturuyordu.
Suspus olmasından sıkılmıştım. Elimdeki kitabı yan tarafımda şezlongun üstüne bıraktım.
Sessizliği bozmak için, dilimin ucundakini -henüz unutmadan- ansızın söyleyiverdim:
"En iyilerimizin sonu genellikle kendi ellerinden olur
sırf uzaklaşmak için,
ve geride kalanlar
birinin onlardan
uzaklaşmayı neden isteyebileceğini
bir türlü tam olarak anlayamazlar."* demiş Bukowski bir şiirinde.
Şok olmuşçasına başını kaldırdı ve yüzüme baktı o. Sonra gözlerime dikti gözlerini. Göz göze geldik. Gözlerimin içinde bir yer, bir şeyler arar gibi baktı bir süre. Öylece kalakaldı. Tenimin ürperdiğini, kollarımdaki tüylerin kalktığını gördüm. O, İçini çekti. Hala susuyordu.
Sonra, daha rahat bir pozisyona hazırlamak ister gibi kıvrıldı tüm bedeniyle. Yeni yaktığı sigarasından bir fırt daha çekti. Derindi çekişi. Dumani içinde tuttu. Sonra yavaş yavaş nefes verdi, ama duman içinde kaybolmuş olmalı ki, hiç çıkmadı. Ben gözlerimle onu takip ediyordum.
Başını, sigara tuttuğu eline yasladı. Uzaklara, boşluğa bakarak:
- Eee! Bukowski, o en iyilerden saymıyor kendisini, demek ki, dedi.
Yüzünde, "bu da nereden çıktı?", der gibi, bir şaşkınlık, bir endişe okunuyordu:
- Burada söz konusu olan Bukowski değil, dedim.
Sakın ve tane tane konuşmaya çalışıyordum. Nasılsa dramatize edilecek bir şey yoktu ortada! Hiç vakit kaybetmeden, sert bir ses tonuyla bana döndü Hiçbir Şey:
- Ne yani, sen de mi öylesi ölümleri savunuyorsun, dedi.
Sesindeki sertlik, beni uyarır gibiydi. Öfkelenmiş miydi yoksa?
- Hayır, asla asla, dedim. Bak canım, sorun benim bir şeyi savunup savunmamam değil. Ben sadece, Bukowski’nin söylemek istediğinin ardındaki mananın iyi düşünülmesi gerektiğinin inancındayım, dedim, sakinliğimi de korumaya çalışarak.
Hiçbir Şey, bana yeniden döndü. Yüzümün çizgilerinde, mimiklerinde bir "gerçeği" arar gibi baktı bana. Bu kez uzun uzun baktı. Bakışları ürperticiydi, ama ben; oralı olmamaya çalışarak, sadece gülümseye çalıştım ona bakarken.
O, başka bir şey söylemedi. Öylece oturdu bir süre. Gölgesinde oturduğumuz söğüt ağacının yaprakları donmuş gibiydi. Oysa az önce efil efil bir esinti vardı.
Şezlongdan kalktı Hiçbir Şey. Sigarasından geri kalanı yere attı. Ayağıyla çiğnedi. İzmarit, çiğnenmiş çimenin arasında kayboldu. Ellerini şortunun yan ceplerine koyarak suya doğru, yavaş yavaş yürümeye başladı.
Ben, onun ardından bakakaldım. Sanki boyu kısalmıştı.
Bir hayal dünyasında yaşar gibiydim.
* "Etki ve tepki", Bukowski
H. Korkmaz, Maj 2024 Sthlm
YORUMLAR
Tüya
Ve yeni düşüncelere, fikir alış verişine tahammülsüzlük ifadesi, biraz da...
Güzel yorumunuzla vakit ayırdığınız, teşekkür ederim.
Saygım ile, Şair.