- 298 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
"BİLİR MİSİN ÇİĞDEM TALU".. BİTMEMİŞ İMKANSIZ GİBİ GÖRÜNEN BİR AŞKIN ,ÖLÜMLE AYRILAN İKİ SEVGİLİNİN HİKAYESİ
Çiğdem Talu ; Ercüment Ekrem Talu’nun torunu ve Recaizade Mahmut Ekrem’in torununun kızı.
Edebiyatçı bir aileden geliyor yani. Filoloji eğitimi aldı 17 yıl özel bir okulda İngilizce öğretmenliği yaptı.
Mutsuz bir evlilikten sonra , şarkı sözü yazarlığına başladı. Kader karşısına 24 yaşında bir Kimya mühendisini çıkarmıştı.
Melih Kibar’ı!
Kendisi o zaman 36 yaşındaydı.
Çiğdem şarkı sözü yazıyor , Melih beste yapıyordu.
Sekiz sene beraber çalıştılar , 270 şarkı yaptılar.
Melih’in ifadesiyle öyle görür görmez aşık olmadılar birbirine. Önce , "İŞTE ÖYLE BİR ŞEY" derken ısındılar birbirine , sonra da
" Ben de bu cehennem gibi yürek olmasa.
Ben de deli rüzgar gibi hasret olmasa,
Bir de cana can katan sevdan olmasa,
Ah bu hayat çekilmez!
diyerek sanki bir şeyler anlatmak istiyorlardı...
Birlikte gittikleri Sopot festivalinde , artık her şey ayan beyandı. Ama Çiğdem korkuyordu. "Kocaman kadının çıtır sevgilisi var " dedirtmek istemiyordu.
Sonra zoraki ayrılık.
Melih yüksek lisans yapmak için Londra’ya gitti. Ama aşk aşktır. Çiğdem sevdiği adamı görebilmek için fırsat buldukça Londra’ya uçtu.
İki sevgili , 1976 sonunda İstanbul’da buluştular ve 1977’yi Tarabya’da bir restoranda birlikte karşıladılar.
İlhan İrem ve Erol Evgin’in desteğiyle Melih Çiğdem’e dedi ki;
Çiğdem ,Çiğdem , çiçeklerin en güzelisin sen,
Bilmem ki bundan başka sana ne söylesem?
Şarkılara can veren İlham meleğimizsin sen...
Ama aradaki yaş farkı hep duvar gibi durdu karşılarında. Dürüstçe ayrıldılar ,birleşmeden.
Saray terbiyesiyle yetişmiş Çiğdem , bu farkı anlatamıyordu mantığına. Ama birlikte çalışmayı , birlikte üretmeyi sürdürdüler.
1980’lerin başında "göğüs kanseri" dediler Çiğdem’e!
Geç konulmuş bir teşhisti. Çiğdem bu sefer Londra’yı tedavi için gidip geliyordu. Neşeli görünmeye çalışıyordu. Ama lanet bir hastalıktı bu .
Bir türlü geri adım atmıyordu. Masraflar artmıştı.
Dostları bir araya geldi, Çiğdem’e destek için.
"Çiğdem Talu’ya Selam " adıyla bir konser düzenlediler . O gece bütün dostları şarkı söyledi.
Ama 28 Mayıs 1983’de gazetelerde bir haber vardı : "ŞARKILAR ÖKSÜZ KALDI".
Evet şarkılar öksüz kalmıştı ve Çiğdem artık şarkılarıyla anılacaktı.
Çiğdem’in ölümünden sonra Melih kapkaranlık bir sessizliğe büründü.
Artık eskisi gibi beste yapamıyordu. Son olarak geçti piyanosunun başına ve selam gönderdi ÇİĞDEM’ine , "SESSİZ VEDA" şarkısıyla.
Ya sonra mı?
Melih de kansere yakalandı ve 7 Nisan 2005 ’te Çiğdem’ine kavuşmak üzere kapadı gözlerini.
Tıp kı Çiğdem gibi, aynı arkadaşları ,aynı camiden , Bebek’ten sonsuzluğa uğurladı Melih’i .
İşte yaşanmış ama bitmemiş bir aşkın hikayesi...
(ALINTILANMIŞTIR)...
YORUMLAR
Aslında nedensiz kendimden bir ruh bulurum böylesi bir yaşanmış hikayeden.
Ataol Behramoğlu diyor ya : "Aşk iki kişiliktir ! .
işte öyle bir aşktı.
Melih Kibar , ünlü müzisyenliği , yarattığı eserlerinin perde arkalarındaki ilham olan ismi pek bilinmez.
Çiğdem Talu , Melih'i aslında tamamlayan bir isim.
Aşkın tüm sözcüklerin tam manasıyla yaşandığı bir yaşam ikisi de.
Bazen böylesi imkansız aşklara çok düşünürüm , kaybolurum içlerinde hislerimin.
Gerçi hiç yaşamadığımın olmasından diyeceğim.
Çünkü insan , kaçmaktan başka çare bulamaz uzaktan sevdiğine.
Bazen duvarlara kazılır resimleri ama konuşamaz o cansız fotoğraf.
Ruhları ışıkla dolsun.
Güne hüzün dolu bir paylaşıma rağmen mutlu geçsin...