- 105 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Tekne
Çay karıştırma ve tabak çatal sesleri geliyor bahçeden. Otelin avlusunda kahvaltı başlamış olmalı ve ben, midesine düşkün biri olarak, kahvaltıyı kaçıramam. Geç kalmamışımdır umarım, bir saate bakayım... Yoo, saat 9. Kahvaltı da tam 9’da başlıyordu zaten. Geç kalmamışımdır yani, iyi öyleyse. 11’e kadar açık büfe bitmeyecek ya, biraz daha uyurum hem.
Biraz daha uyurum diye düşünüp yatakta döndükten sonra düşüncelere daldım. Sonra iki sevgilinin gülüşmelerini duyup tekrar dönüyorum yatağımda. Heh, bunlar onlar kesin. Tüm gece inleyip tutkulu bir şekilde seviştiler, tabii ki güzel bir kahvaltıyı hak ettiler. Tabii canım, onlara servisler yapılmalı, başka bir şey arzu edip etmedikleri önce onlara sorulmalı. Çünkü sevgililerin çaylarını karıştırmaları bile cilveli olur, sohbetleri de en az otel sahibinin sözüm ona kendi elleriyle yaptığı süt reçeli kadar tatlı olur. Hâl böyle olunca kahvaltıya da doyum olmaz, daha çok yenir, içilir, her türlü hizmetten istifade edilir, üzerine bir de bahşiş bırakılır, otelin garsonu gülümser, sevgililer gülümser.
Ta ki benim gibi biri, yalnız bir şekilde güzel bir elbisesiyle merdivenlerden gürültülü bir şekilde iner, biraz buruk biraz umursamaz ve yüksek sesle,
" Günaydınnn, kahvaltı başlamış he, iyi geç kalmamışım" deyip yalandan gülümseyene dek. Üstelik bütün gece inlemelerinizi, sevişmenizi duydum bakışı da atınca keyiflerini bozmam içten içe hoşuma gider, pis gülüşüm yerleşir hemen suratıma.
Sonra sen gelirsin aklıma, sen olsaydın ne güzel sevişirdik seninle. Mavi çiçekli elbisemi beğenir, çok güzel olduğumu söylerdin.
Sabah kahvaltıya iki yaramaz çocuk gibi harala gürele iner, benim yemekleri görünce obur çocuk gibi bakan halime güler, dalga geçerdik.
Kahvaltı da missss derdin sen, nasıl sağlıklı nasıl güzel.
S: Evet ya, biraz fazla sağlıklı. İnsan böyle Türk usulü salçalı bir şeyler bekliyor menüde.
C: Salçalı yumurta gibi mi?
S: Gibi evet, ya da böyle salçalı sosis falan.
C: Off, bizim Yiğit’in annesi dünyanın en güzel salçalı yumurtasını yapar biliyor musun..
Deyip başlardın anlatmaya. Ben bu hikâyeyi belki önceden 5 kere dinlemiş olsam bile sanki ilk kez duyuyormuş gibi merakla dinlerdim. Çünkü hikaye anlatmanı çok seviyorum, benimle hikâyelerini paylaşmanı. Yarı Egeli yarı Trakyalı gibi kendine has bir şiven, burnundaki et yüzünden hırıltılı bir konuşman ve tınısı keyifli, komik birinin konuştuğunu belli eden bir sesin var.
Bu sesi ve konuşma şeklini çok seviyorum. Benim mizah dünyama cuk diye oturan görüntüsüyle sesi birbirine absürt bir anlatıcı.
Dinlemeyi sevdiğim bir hikaye anlatıcısı.
Seni dinlerken bir gün anlattığın hikayelerin ana kahramanı olmayı çok isterdim diye düşünüyorum. Teması salçalı yumurta olmasa da olur ama ana karakterin ben olacağım bir hikâye, gözlerin pırıl pırıl anlatmanı çok isterdim.
Kahvaltı sonrası çay ve sigaramızı içerken iyi ki geldik bakışı atardık birbirimize. Eylül’de de annenle gelip gezmeliydik. Annen turist rehberi olduğundan onunla bir başka gezerdik buraları. Birlikte bir şeyleri öğrenmenin hazzı başka, onu yaşamak ve deneyimlemek bambaşka.
Öğleden sonra hem demlenmek hem de Sait Faik’in oyununa gitmek için Burgaz vapuruna binerdik. Vapurdayken babanın teknesini gururlu bir şekilde gösterirdin bana, "Bak aşkım, buna bineceğiz seninle. Vakti geldi bunun da artık..."
Tekne benim için çok önemli, bilirsin. Dinlere, ibadetlere inanmıyorum, yapamıyorum, olmuyor, çok zorlama kalıyor bir şeyler. Oysa deniz, ada ve tekne benim ibadetim, benim ait hissettiğim yer. Teknenin görevi ise burada farklı. Yaşam ile ölüm arasında bir çizgi gibi gelmiştir hep veya yaşamak için denizde ilerleyebilmek için yapılan araç, bizi en güzel sahillere götüren.
Öyleyse beni de yaşama bağlayan aracım tekne. Yanımda sen olmasan da teknede deniz rüzgar tatlı tatlı okşayacak yanağımı, deniz hep güzel kokacak.
Hem sen yokken de güzel anılar biriktirdim ben. Deniz ve Ege ile tekne boyadım, kürek çektim. "Tramola" teriminin ne demek olduğunu o an yaşayarak öğrendim. Hayatımın en güzel günlerinden biriydi.
Şimdi sen yokken, sana anlatmak için biriktirdiklerimle, yolda öğrendiklerimle, acımla, sevgimle; "Ben, sandallar içinde sandal, denizler içinde deniz, insanlar içinde bir insan" oldum. Şimdi ben, içimde seninle başka bir denizde başka bir sonu yaşıyorum.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.