Bir sabah...
Bu sabah işten çıkar çıkmaz dolmuşa atlayıp otogara doğru yola koyuldum. İş yerinden oturduğum mahalleye gitmek yarım saat sürüyordü. Saat 08:15.Servisin kalkış saatiydi. Şöförler kendi aralarında biraz ülke problemlerini ve biraz da araçlar hakkındaki sıkıntıları ve sorunları tartıştıktan sonra yavaş yavaş servis araçlarına doğru yöneldiler. Henüz bitmiş olan sigaramı yere atıp üzerine bastıktan sonra sıcak kül hala ayakkabımdayken servise atladım. Bizim fabrikada çalışan varicon ustası olan Mazlum ile satılık arsa ve tarlalar üzerine bir sohbet etmeye başladık. Amcası küçük bir arsayı daha yeni almıştı. Metrekaresini hatırlamıyordu ama bizim mahalledeymiş arsa ve arsalar evden daha uygunmuş. Biz neden mahalleden arsa bakmamışız. Birikmiş paramızın üzerine bize çıkacak olan krediyi dahi eklesek paramızın yetmeyeceğini anlattım. Başta beni ikna etmeye çalışsa da daha sonra vazgeçti. Herkesin durumunun aynı olmadığının farkında olan insanlardandı Mazlum. Esmer, kısa boylu , gür saçlı, kara sakallı kara saçlı bir çocuktu Mazlum. Erzurum’lu olmasından mütevellit biraz da şiveli konuşuyordu. Sık sık benim şerefsizin teki olduğumu ve bu aralar çok değiştiğimi, eskiden böyle olmadığımı dile getiriyordu. Haklıydı, canım sevgilim Mine ile tanıştıktan sonra çok değişmiştim. Eskisi gibi onlarla gezmiyor, sürpriz aktivitelerden kaçınıyor, daha çok evde vakit geçirmeye özen gösteriyordum. Seviyorum aslında Mazlumu. Sıcak kanlı ,güler yüzlü, enerjik ve bir o kadar da pozitif bir çocuktu bizim Mazlum. Öyle adının Mazlum olduğuna bakmayın hem uyanık hem de hakkını kimseye yedirmeyen cevval bir yiğittir bizim Mazlum. Haksızlığın karşısında sonu ne olursa olsun durmaya her daim hazırdı. Haklı olmasa dahi zayıf bir insanın yanında bitiverirdi hemen, karşı taraf güçlü ise onu ezmesinler diye elinden geleni de ardına koymazdı.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.