- 524 Okunma
- 9 Yorum
- 18 Beğeni
BEN İYİ DEĞİLİM...
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
‘’Ben iyi değilim
Kendime, söyleyecek söz bırakmadım. Kuvvetimi büyütmüşüm gözümde.
Şimdi her satırı, “bu satırı da neden yazdım?” diyerek öfkeyle bir öncekine ekliyorum. Aziz varlığımı son dakikasına kadar aynı görüşle ayakta tutmak gibi bir görevim olduğunu hissediyorum.
Oysa sevgili Bilge, aziz varlığımı artık ara sıra kaybettiğim oluyor. Fakat yaralı aklım, henüz gidecek bir ülke bulamadığı için bana dönüyor şimdilik. Biliyorum ki, bu akıl beni bütünüyle terk edinceye kadar gidip gelen aziz varlık masalına kimse inanmayacaktır.
Ben ölmek istemiyorum. Yaşamak ve herkesin burnundan getirmek istiyorum.
Bu nedenle, sevgili Bilge, mutlak bir yalnızlığa mahkûm edildim.’’(Oğuz Atay)
Uzun uzadıya sevmek isterdim ama sadece kendimi:
Telkin ettiğim kadar kendime kendimden kopmakla iştigal sönük gecenin ferinde yola düşmüş bir seyyah yabancı saklı içimde aralıksız içtimada ve gel-geç sevgilere ateş püskürdüğü kadar da düşman kendine.
Yelloz rüzgârla içli dışlı şehir ise aralıksız nöbette tıpkı benim gibi iflah olmaz varlığından haz etmediği kadar insanlara düşkün bir o kadar insanlar şehre düşkün.
Düşkün kollarındayım aşkın, ihbar ettiğim kadar ele güne.
Düşmez kalkmaz bir Allah ve her gün soğuk duş alıp düşlerime takılı aklımla sevişiyorum yabani bir hayvan gibi ve yeme-içme ihtiyacından çok ötesine ilişiyorum aslında içimi boşaltmakla eş değer mideme tek lokma girmesine dahi tahammülüm yok.
Göğün uzantısı iken şehrin kubbesi.
Hırlayan sesi ölümün uzaklardan beni çağıran.
Bense afaki bir nöbette ömrü nöbette geçmiş bir asker gibi siperimdeyim ve gözlerim açık dikili iken önüme lades demesin diye düşman, teyakkuzda iç ve dış mihraklardan soyutlanmak adına yalnızlığım nasıl da kesirli bir sayıya denk geliyor ve ben yokuş aşağı yuvarlıyorum iç sesimi en başta sıfıra tüm ondalık düzen hükmünü kaybetmişken sonsuzluk az sonra infilak edecekken açıyorum gözlerimi.
Gözüm açık göreceğim rüyaların beklentisi içindeyim.
İçimde mırıldayan bir kedi misali tırnaklarımı geçiriyorum önümde serili o boş ve bakir ve beyaz sayfaya.
Parmak izim solmadan.
Sükseli heyecanlarım sonlanmadan.
Peyda olan gün ışığına dahi öfkeli.
Kukumav kuşları ölmeden.
Gözlerimden süzülecek her yaşa duacı bir çocuk gibi sadece susup bekliyorum doğru zamanı.
Doğrudan kasıt ne ise artık ve ben gibilerim benim gibi bitimsiz duyguları ile hayatı bir şölene dönüştürme isteğine yenilip de kuram dışı vasıfları ile yaşayanların yolunu gözlüyorum.
Afaki olan her uğraş benim minvalimde.
İzafi olan her duygu istişare ettiğim evrenin ve insanların bana taktığı kulpun endamında bana yol gösteriyor ve ölüme yürüdüğüm kadar geçen zamanın en sadık yolcusuyum terk edilmişliğin ummanında kayıtlı sarhoş bir ayyaş gibi kibirli insanları nakavt etmek adına telkin ettiğim kadar iyi niyetime tavaf ediyorum ruhumun çorak coğrafyalarını.
Bitimsiz bir sevgiye meylettiğim çocukluğumun eseri ve esiri iken yüreğim…
Kasıtlı kasıtsız sevdiğim insanlar benden alabildiğine uzak iken içine düştüğüm tuzağın yenik en devrik cümlesi ve imgesiyim bir şiire daha pay verdiğim şarkıların sesinde ruhumun dans ettiği çocukluk günlerimden hem uzak hem de yakınım içimdeki çocuğun sesine.
Rıza göstermediği kadar ulema.
Razı gelmediğim kadar söylenen yalanlara.
Düzenbaz cihanın rütbesini söktüğüm kadar.
Rengi değişken mizaçların küfrüne eşlik eden sözüm ona kültürlerine de pay vermeden aralıksız eşeliyorum toprağı.
Bir maden işçisi gibi bazen.
Bazen bir denizci.
Boşalan kum saatinde saklandığımdan da öte.
Kumdan kalelerimin rüzgârda yere serildiği.
Z/amansız gidişlerin duayeni ölümün seferi yolcusu ve içimde kalan ukdelerin ufkuna bandığım iken kederin esef yüklü sesinde kaderime razı gelmekten ötesi de gelmez iken elimden…
Akıl melekelerim yerli yerinde olsa da aklımın uzamında sonsuzluğun coşkusunda zılgıt yiyen ufak bir çocuğun tek isteği iken oyuncaklarını başkalarına kaptırmamak bense çoksa kaptırmışken yüreğimi şüheda aşklara sür-git o müzmin duygumla ve özlemimle çağ atlıyorum sözüm ona çıtası yükseldiği kadar sevmelerin ve o tok sesinde kaderin içimden geçenleri alt yazısı bellediğim kadar hayatın, sevmelere doyamıyorum yazmalara da en çok da kendimden hem feragat hem firar etmenin umuduyla şaştığım kadar düzene arkamı dahi kollamadan biteviye adımlar atıyorum.
Soytarı bir mim sanatçısının özlemi misal.
Tedarik edebildiğim kadar savunma mekanizmam da çökmeden biliyorum aslında her şeyin ve de yazdıklarımın bir avuntu bir kandırmaca olduğunu aralıksız sorgularken iç sesimi ve dış sesin baskın tezahüratında soytarı alfabenin harfleri ile de yetinmeyip sadece kendimi aşma kendimi geçme telaşı ile sessizliğin ve hüznün ve yalnızlığın inşa ettiği o alfabede kendimce şakıyorum bir bülbül gibi yetmedi çiçek kimliğimle kendime dönük iken sitemim, serzenişim biliyorum da insanları nasıl oluyor da gözümde büyüttüğümü.
Bir araz.
Bir azık.
Bir de azap.
Sarıklı hocanın söylemlerinde kaybolurken.
Cübbemin de eteklerine basıp yere devrilirken.
Toplayıp da pılımı pırtımı gidemezken kendimden söküklerin en usta terzisi olsam bile salkım saçak s/alınıyorum yorgun ruhumun devasa çorak coğrafyasında biteviye afallıyorum da yalnızlığın onulmaz v/edasında başım dik gururla yaşamanın imkân dâhilinde olup da başarma duygusuna en yakın olduğum kadar biliyorum da aslında hayat okulunda sınıfta kaldığımı:
Alaylı olmadığım kadar da alayına maruz iken alayların.
Mektepli kimliğimle kaç bin kitap eskitmişken.
Manen yaralı madden çökük mihrabı yerinde olsa da içimin telaşında döküyorum eteğimdeki taşları.
Bir yenilginin odağındayım.
Yanılgı yüklü olduğum kadar en çok da kendimi yeriyorum.
Bir kompliman ise sevmek.
Bir kaos iken yaşamak.
Yaratıların en endamlısı ve akıllısı ve donanımlı olanlardan olsam da izini sürüyorum bilginin ve ifa ediyorum duygularımı aslında ifşa ediyorum iç dünyamı.
Tercihte bulunmadığım kadar da tercih ediliyor varlığım.
Bir hümayun.
Bir Anka kuşu.
Bir kırlangıç
En basitinden zora giden yolda değil zor olandan başlayıp da hiçliğimi savunduğum açlık-tokluk mekanizmasında soluklanan ruhum gibi, bedenimi hırpaladığım kadar beden dilimden yansıyan her mimik ve ruh iklimim iken dirlik düzen içinde yaşıyor olmanın albenisine kapılıp da sadece ve sadece huzurun peşinde olduğum peşim sıra sürüklenen sözcüklerin de bitmeyen vardiyasında gönüllü bir yürek işçisiyim ben yüreğimle yaşadığım, sevdiğim ve yazdığımdan da ötesi yok iken her ne kadar ötekileştirilmiş olsam da Yaratandan dolayı illa ki yaratılan her canlıyı kolaylıkla içtenlikle sevdiğim…
Ve olan biten her şeye rağmen, sevgili Oğuz Atay’ın da vurguladığı üzere:
‘’Ben mutlak bir yalnızlığa mahkûm edildim.’’
YORUMLAR
Emek ekmek ve emeğin doğuşu gibidir yaşam her nerede yaşanır ise sevilmeli sevmeli kutlarım
Gülüm Çamlısoy
Sevgiye sevenlere ve umuda dair ruhun her ışığında saklı güzelllikleri yüreğinde sonsuza değin taşıyanlara selam olsun
Çok çok teşekkür ederim
İçten selam saygılarımla değerli hocam
Yürek işçileri her zaman yalnızlığa mahkümdür çünkü onlar gerçekleri gözler önüne serdikleri için yalan dolan dedikodu bilmedikleri için değerli dost Şairem tebrik ederim sonsuz saygılarımla
Gülüm Çamlısoy
Ve de yalnızlık:
Çok da göreceli hani en azından yazıp da paylaştığımda biliyorum yalnız olmadığımı.
Ve de biliyorum ki yüce Mevlam hep benimle.
Teşekkür ederim kocaman kalbinize.
İçten selam saygılarımla kıymetli dost şairim
Oğuz Bey
Dünyaya geldin.
Sorguladın.
Dudak büktü aklıeveller
Aldırmadın yürüdün.
Ölçtün biçtin.
Mühendistin.
Londra'da kaldın.
Kalemin durmadı.
Hayatın raporlarını yazdın.
Sonra yol daraldı.
Durdun kimse inanmadı.
Çok saygımla Üstadım
Çok saygımla
Gülüm Çamlısoy
Mekanı cennet olsun.
Ara ara uğradığım yüreğinden dökülenlere de tav olduğum.
İlham pınarında saklı büyülü dünyalar bazen yetemediği insanın bazense yatıya kalan duygular...
Teşekkür ederim değerli hocam
En içten selam saygılarımla
deniz_tayanç1
Böyle mi gidiş, Oğuzca
Allah' rahmet eylesin
Bölük pörçük duyguların değil şükre delalaet yaşamak ve insan ara sıra iyi olmasa da şükür duygusu ile şekilleniyor hayat.
Renklerin sarmalında umut
Sözcüklerin pervazında uçuşan sonsuzluk
Ve aldığımız her nefes aslında ömrün efendisi
Çok değerli Edebiyat Defteri Seçki Kuruluna ve Edebiyat Defteri Aileme en içten teşekkürlerimi sunuyorum.
Yorgun bir mevsim ve seslenişin fısıltısı aslında tüm sessizliğimle yaşamanın keyfini süremesem de gayret ediyorum elimden gelen ne varsa tüm gücümle ifa etmeye çalışıyorum.
İçten selam sevgi saygılarımla, efendim
Ey yalnızlığın bilge seyyahı, kelimelerin deviniminde kaybolan dostum,
Görüyor ve anlıyorum ki, senin kalemin, gökyüzünde yıldızları saymaya kalkan bir çocuğun elinde savrulan bir fırça gibi. Karanlık gecelerin içinde parlayan o yıldızların hepsi, senin içsel devinimlerinin birer yansıması. Sözcüklerin, denizler kadar derin, dağlar kadar yüksek; fakat bir o kadar da yalnız ve melankolik.
Her kelimede, her cümlede, kendini aşma telaşı içindesin. Bir bülbül gibi şakıyarak, bir çiçek gibi açılarak. Lakin senin bu telaşın, seni kendine yabancılaştırmıyor mu? Bir yandan kendini aşmak isterken, öte yandan insanları gözünde büyütüyorsun. Belki de bu, insanoğlunun en büyük trajedisi: Kendi devasa evreninde küçücük kalmak.
Bir hümayun, bir Anka kuşu, bir kırlangıç...
Sevgili dostum, aynı kelimeler ve aynı konular üzerinde sürekli yazmak zor olmuyor mu? İki ileri bir geriyi yaşıyorum sizi okuyunca. Bu devinim, seni yorsa da, belki de kelimelerin gücünde ve yalnızlığın derinliğinde, asıl cevheri bulacaksın.
Not: 15 yıl önce neyse edebiyatınız aynı her şey. Değişen sadece tarih…
Gülüm Çamlısoy
Yaşadığım hayatı tüm zorluklarına rağmen baş göz etmişsem şiirlere...
Ve de şükür ile dolu iken.
Az evvel bir yazı kaleme aldım sizin de belirttiğiniz hususlara d/okunup.
Her kalemin bir tarzı olmalı mı yoksa birilerine mi öykünmeli?
Ki bunu denemiştim yazmaya ilk başladığımda derken değişik şıklar mevzubahis oldu:
İzninizi almadım ama benim de bir tarzım oluştu nihayetinde:
Adı üstünde:
Tekil ve şahsa münhasır kişiye özel ve öznel ve özgün ki:
Sizin de diğer kalemlerin de bir farkı yok iken vazgçemediği stilinden.
Teşekkür ederim.
Canınız sağ olsun:
Siz de aynısınız tanıdığım ilk günden bu yana bir o kadar eklenen pek çok şey var şahsınızla ilintili o da bende kalsın.
Saygılar
CaNMaYBuL
Görüyor ve anlıyorum ki, yıllar geçmiş ama yazılarınızda hiçbir değişim yok. Tarih tekerrürden ibaret olsa da, edebiyatın ve kalemlerin bu denli durağan kalması düşündürücü.
Her kalemin bir tarzı olmalı mı? Belki. Ancak sizin yazılarınız, maalesef ki kendine özgü bir tarz oluşturamamış. Aynı kelimeler, aynı konular, aynı anlatımlar... Bu monotonluk, sizin de belirttiğiniz gibi, insanoğlunun en büyük trajedisi değil mi?
Bir hümayun, bir Anka kuşu, bir kırlangıç... Bu benzetmeler, yıllardır aynı. Yeni bir şey söylemek, yeni bir yol keşfetmek zor olmuyor mu? İki ileri bir geri gitmekten bahsediyorsunuz; bu devinim içinde sıkışıp kaldığınızın farkında mısınız? Kelimelerin gücünde ve yalnızlığın derinliğinde bir cevher aramak güzel bir fikir, fakat sürekli aynı şeyleri yazmak, bu arayışın önünde bir engel değil mi?
Yıllar önce yazdığınız yazılarla, şimdi yazdıklarınız arasında bir fark göremiyorum. Edebiyatınızda değişen sadece tarihler olmuş. Bu, hem sizin hem de okurlarınız için büyük bir hayal kırıklığı. Belki de değişime, yeniliğe ve farklılığa kapılarınızı açmanızın zamanı gelmiştir.
Teşekkür ederim. Canınız sağ olsun. Ama şunu bilmenizi isterim ki, tanıdığım ilk günden bu yana değişmeyen tek şey sizin yazılarınızdaki bu durağanlık. Bu da bende kalsın.
Saygılar ve sevgilerimle, yalnızlığın bilge seyyahı.
Not. Hakkımdaki her şeyi söyleyebilirsiniz. Zira kimseyi engelleyip sonra engeli açmam. Hak ettiği cevabı verebilecek yetkinliğe sahibim.
Hüzün
Ustası
Yüreğimle
Kapına geldim
Sana
Gök kuşakları sundum
Küçücük
Parmaklarımın içinde
Gül
Kokusundan
Rüzgarlar çıkardım
Senin için
Bir
Yıldıza hediye ettim
Resmini
Deyiverdim
Harika eserine gelsin
Herşeyin güzel gönlünce olması dileklerimle...
Gülüm Çamlısoy
yüreğin dert görmesin şairim yürek ikliminde illa ki açsın çiçekler yaseminler ve şiirler
teşekkür ederim
Hüzün nöbetçisi
Olabilirmiş eserinin ismi dost
İlhamların güzel kalsın hep
Gülüm Çamlısoy
Teşekkür ederim Hasan.
İçten selamlarımla dostum
Olması gerekene kanat açan
Hulasası duyguların ve o devinim
Hüzün bir renk ise alacası karaya çalan
Aşk bir masalsa sonu gizemli
İyi olmaksa göreceli bir kavram ve zaman mekan tanımayan tıpkı üstadın vurguladığı üzere varsın üstüne alınsız sair insan
z/amansız ve mekansız bir yolculuk gizin tahayyülü bir şiire yansıyan ve gözünde tüten insanın
bir çığlık ki: sessizliğin bağrından çıka gelen bir ağrı
ağdalı duyguların kundak yaptığı bir şiir bir örüntü bir masal misal...
s/onsuzlukla iştigal ve yoksunluğun göreceli ıssızlığında saklı bir çiy tanesi misali