- 124 Okunma
- 1 Yorum
- 1 Beğeni
ŞEYTANIN KIZI
1.BÖLÜM
-Duran,Duran, itin ağzında adam var hele bi gah hele.Duranağa oralı bile olmamıştı.Halime yavaşca yataktan doğrulup kalktı,sekinin yükseğindeki çırayı el yordamı ile bulup zorda olsa yakmıştı.Kim olaki diye düşündü,kim gelirdiki bu kışta kıyamette.Eminenin yattığı odanın önünden dışarı sofuya çıkarkan kapısının açık olduğunu görmemişti.
-Hooştt,sende bişi var, sabah sabah heç durmadın.
Karabaşı hayladı,kendi kendinede gülüyordu.Hırsız mırsız kimse gelemezdi,yedi köyün ağasının konağına heç hırsız girermiydi."Olsa olsa kurt indi ağıllara zaam,köyün köpekleri de buna saldırıyorlar".Düşüne düşüne abdesthaneye kadar gitti Halime.
Karabaş gelip hanımının bacaklarına sürünmeye başlamıştı.Halime soğukta fazla duramadı,kaçarcasına geri dönmüştü.Duranağa hala horul horul uyuyor,belkide yarın çıkacağı avın hayallerini rüyasında görüyordu.Halime yatağa sokuldu ama gözünü uyku tutmuyordu,bu it boşa çabalamaz ama hayırlısı diye düşündü.Ya kurt gelmişti yada başı boş köyün aç köpekleri.
***
Guşluk vakti yakındı,hoca kat kat bürünmüş ezan okumak için yola çıkmıştı.Köy öyle büyük bir yer sayılmazdı ama çok güzeldi.Güzelliğinin sırrınıda kızlarının çok çok güzel olmasına borçluydu,hele ağanın kızı Emine varya,dünya tatlısı,güzelmi güzel,al al yanaklı tıpkı bir körpe ceylan gibiydi.Emine onaltısında ya vardı ya yoktu ama boy pos endam güzellik yedi köye ün salmıştı.Köy gençleri ağalarının kızına yan gözle bakamazlar ama için için ah geçirirlerdi.Ortalık iyice ışımaya başlamış,kar her yerleri kapatmıştı.Halime" gaham" şu ocağı yakam diye yorganı yavaşca açıp kocasını uyandımadan aşağı indi.Ahıra kadar gidip kucağına yığdığı kermelerle gelip ocağı yaktı.Kararmış tasın içindeki su" da Duranağanın yüz suyu olacaktı...
Sürüler, yavaş yavaş karın altında kalan otları yemek için karşı koruluğa götürülüyordu.Kış aylarında mallarının çoğu açlıktan telef olurken korulukta keçiler çok şanslı idiler,taze yetişen filizleri dikenleri,çit otlarını, ne bulursalar yerlerdi.Koyunlar pek okadar şanslı sayılmazlar kışın kesilip taze et olarak ağanın sofrasını süslerlerdi.Köyde pek taze et ağanın izni olmadan yenmezdi çünkü köyün ne kadar büyükbaşı varsa hepsi ağanındı.Duranağanın da kendi adamları eşi dosları vardı.İpeğin Osman,Yamuğun Ali,Gavcı Derviş gibi . Sevdikleri olsada,saygıda asla kusur etmezlerdi.Duranağa yedi köyünde ağasıydı,onlara yiyecek,içecek veririr yazında mahsül zamanı herkez ağasının rızasıyla haklarına düşen erzaklardan pay alırlardı..Duranağa cimri birisi değildi yenilene içilene pek bakmaz, sadece kervanlar soyulduktan sonra boş boğazlık edenlere çok kızar,asla affetmezdi.
Halime daha fazla bekleyemedi
Duran ağayı dürtüp uyandırmıştı. Duranağa gözlerini açmış",ne var be kadın" der gibi ters ters bakıyordu...
-Gece yarısı senmi bana seslendin,yohsam rüyamıydı?
-Yoh Duranım rüya deel,ben seslendim.
-Neye,neçin uyandıracaktınki?
-İtin ağzında hırsızmı ne vardı,ne gece durdu ne gündüz.
-Get be işkilenme,kim cesarat edecek burayı soymaya.
-Bende biliyom emme.
-Gah, gah hele, şu sekaltına suyu getirde yüzümü yıkayayım.
Halime doğruldu ama ayakları sanki onu taşımıyordu.Emineyide kaldırayım diye düşündü,o kendi kalkamazdı o daha ana masimi.Elindeki tasla, bağdaş kuran Duranağanın eline suyu dökerken,bir yandanda dışarı bakıyordu.Dalıp gitmişti eli su döküyor ama kendisi sanki başka bir yerdeydi.Köyde o kadar varlıklı genç yoktu Kime verirki diye düşündü Halime.Biricik kızıydı Emine,Başka hiç çocuğu olmamıştı.Duranağanın Ovacıkta bir hanımı daha vardı ama ondanda çocuğu olmamıştı.Allah bana bir erkek evlat vermedi diye zaman zaman yakınır,isyan ederdi.Çeçmeye arasıra giden Eminenin arkasından bakar" şu bi oğlan olsaydı" diye hayıflanırdı.Halime şu sıralar yemeden içmeden kesilen kızından şüpheleniyor olsada daha yaşı küçük diye aldırış etmiyodu.Bir keresinde Arap Alinin oğlu Muratla birlikte çeşmeye kadar gittiklerini görmüştü ama hiç mi hiç aldırış etmemişti.Daha ana masimi diye düşündü,daha uykudan bile galhıp gelemiyor dedi içinden.ama içindeki tasada neydi bilmiyordu,deyzem her zaman der diye düşündü,Gülüzar deyzem "Güçcük kilidin anahtarı da güçcük olur kızım oğlanlarla güccükde olsa kızı oynatma"Gülümsedi" sonra güccük kilitinde güccük anahtarımı olur be dizem demedide, dudaklarındaki gülümsemeyle belli etti.Duranağa yuzünü yıkayıp perdeyi açtı,elindeki peşkiri bırakmadan dışarı bakıyordu.
-Emme bereketli gar yağmış, boon uşaklara haber salında doşan ovuna çıkalım.
Halimenin ağzından bu sözler nasıl çıktı o da bilemedi.
-Ovu movu bırak Duran,Arap Alinin oğluyla gızı bir iki kere gördüm,hayırlısı isterlerse verinmi?
-Neee Arap Alinin oğlu ha! gala gala donsuzun oğlunamı kaldı biricik kızım.
Halime yüz bin kere pişman olmuştu ama,ağzından bir kere lafta çıkmıştı.
-Bana bah gendi başınıza bi boh yemeyin,get çağır da gelsin şu gahbe,kim kimle konuşuyor bi sorayım.Duranağa kızmıştı,o kızdımı yanında kimsecikler duramazdı.Elindeki peşkiri Halimeye fırlatırkan:
-Sokurdanma be kadın sana şu oruspu kızını çağır demedimmi!
-O daha masim, sende hemen gızma ya...
-Hani masimmiş elinden gelse yedi köye avratlık yapar.
-Töbe diyiver Duran,o senin gızın, nasıl gonuşuyon öyle.
-Allah onu bana gız olarak vereceğine daş verseydi ya,Koskoca yedi köyün ağasıyım elde var bi gız.
-Şükredelim ağam oda olmasa züriyetsiz kalacaktık.
-Dırlanmada çağar bakam şu besmelesiz kızını.
Halime ihtiyarlamış gibi seki altından kalkamadı. Beli bir anda iki büklüm olmuştu. Usulca Eminenin yattığı yere doğru yürüdü...
Şöyle gözucu ile Eminenin açık kapısından içeri baktı.,İçinden, "Gahmış dedi gahmışda abdeshaneye bilem gitmiş".Kapının önünde titreyerek uzunca bekledi,Emine gelmemişti."Nerde galdı bu gız" dedi,gidemde bakam baam,ahırlara, hayvanlara yem vermeye mi gitti acep.Dışarı çıktı ayağına geçirdiği papuçlar karlara gömülüyordu."Emine,gıız abdesdemisin".Ses yoktu tekrar seslendi,yine yoktu.Koşarak karabaşın yattığı yerden ahırın kapısına vardı.
-Emineee,gıız."Aman Allahım nere gitti bu gız"!.Yalaklara kadar bakmıştı,yoktu yoktu işte."Aman allah bu gız nere gittiki",kocasına ne diyecekti.Koştu bağırdı çağırdı ama yoktu.Eminenin gittiği yeri bir bilen vardı ama, kar yığınlarıyla oynuyordu,karabaştı bu. Halimenin yanına geliyor gittiği yerin kokusunu almış olmalıki hep belli bir yere koşup geri dönüyordu.Kar o kadar çok yağmıştıki ne bir iz nede bir belirti kalmıştı.Halime çaresiz gözlerle arandı durdu...
-Gıız Halimee neredesin kahrolası avrat.Duranağa kapının önüne çıkmış şaşkın şaşkın koşuşturan Halimeye bakıyordu.Halime olduğu yere yıkılıvermiş,yarı baygın;
-Duraaan..!. Eminem yoh gitmiş, bilmem bu kışda gıyamette nereye gider... Saçlarını dökmüştü önüne,başındaki yaşmak karlara savruluverdi.
-Komşular yetişin!
- Yoh! yoh! Eminem yohhh!...
Duranağa öyle bir kükrediki, çitin üstünde ne kadar kar varsa bir anda sanki renk değiştirdi.
-Yohmu!,yohmu!, seni gahbe avrat seni,seninde, onunda ganınızı emerim.
-Bul o oruspuyu bul,yohsa yıkarım,yakarım gebertirim hepinizi.Benim şerefimi iki paralık edeceksiniz haa!.Duranağa zehir yemiş köpekler gibi uluyor,eline ne geçerse Halimenin başına fırlatıp,enenmiş boğalar gibi böğürüyordu...
Yazar ;
Cemil Ateş