Taşra- Şehir ve Bayram
Merhaba efendim, bayramınız kutlu olsun üstadım. Yürü git Dünyevi, bayram mı kaldı, dizler merdiven çıkmıyor, dişler et kesmiyor...
Efendim bayramınız mübarek olsun.. Boyun devrilmesin Dünyevi, kurban mı kesebildik, ne bayramı, emekli maaşı nirde kurban fiyatları nirde...
İç Ses: Yılda kaç bayram vardı ya hu, Çocuk Bayramı, Gençlik Bayramı, Şeker-Oruç veya Ramazan Bayramı, Kurban Bayramı... Başka var mıydı ki?? Çocuk Bayramında 1 gün tatil, Gençlik Bayramında da 1 gün tatil (galiba) Ramazan Bayramı ortalama 3 gün tatil, arada 9 gün yapıyorlar, Kurban Bayramı 4 gün tatil arada 9 gün yapıyorlar.
Amca bayramın kutlu olsun mutlu ol senelerce... O yiğenim bayram kutlayanların çok olsun emi.. Amca, çok olunca onları kim doyuracak yanlış dua etme kabul mabul olur başıma bela açarsın, çalışmaya sürünmeye mi geldik dünyaya... Kolanya alırmın yiğenim, dök dök amca bu sıcakta bir ferahlanalım, şeker de al, yok amca sağol, şeker sağlığa zararlı... Karnın açtır bir kurban kavurması yersin herhalde, yanında dolma, börek, komposto... Yok amca hiç zahmet etme, dayılarda yedik, şişti mide, varsa çayını içelim, muhabbet ederiz.. Anlatırsın bize askerlik anılarını...
İnsan ömrü hatıradan ve hayalden başka nedir ki?
İç ses: Bir insan hayatında kaç defa bayram kutlar, yani bayram nedir, mutlu şen neşeli kaç günümüz geçer ki dünyada. Bayramlar bunları veriyor mu acaba çağımızda...
Ne diyem ben size, ölüm var, ölüm sonrası var, küçükken de camiye gönderdik, bildiklerimizi öğrettik ya, şunlara bak ne bayram namazına giderler, ne kurban keselim telaşeleri var, ayıp olmasın diye yarım saat, bir saat el öpmeye gelmişler, şu küçük oğlan el de öpmüyor ya, kime çektiniz bilmem.. Dede, Allah’ın işi gücü yok et mi yiyecek, koçlar kanatlanacak bizi köprüden mi... Yiğenim sus, kapa gaganı, koparırım dilini, yürü git çaya bak... Ya amca, başlatma amcandan... Amca kusura bakma, sağlığın sıhhatin nasıl... İyi oğlum iyi de, bunlar ne olacak böyle... Boşver amca, derdi sana mı düştü, onlar da kendi çilelerini kendi çekecekler, takılma torunlara...
İç ses.. İyi kötü bir kaç bayramda büyükleri ziyaret ediyoruz ya, biz ihtiyarlayana bayram da kalmaz herhalde, yalnızlığa alışmalı şimdiden...
Köylerde, taşrada tek tük de kalsa yine bayramlar yapılıyor, gençler, kadınlar, kızlar, adamlar hatta çocuklar kendi grupları içinde ev ev geziyor herkes birbirinden haberdar oluyor ya, kaç köy kaç kasaba kaldı bu gelenekleri sürdüren...
Şehirdeki bayramlar topu topu 1 günde bitiyor. Yakınlığına göre akrabanın 15 dakika ile 2-3 saatlik ziyaretler... Yatılı bayram ziyaretleri pek kalmadı sanki.. Eskiden (Taşrada) her gün ayrı mahallede 3-4 gün süren bayramlar, daha doğrusu akran gruplarıyla gezmeler, eğlenceleri oyunlar, yarışlar, ya günümüzde...
Dünyevi nasılsın, dostum kaç yıl oldu görüşmeyeli, bayramın mübarek olsun, Allah kabul etsin, nerelerdesin..
İç ses: Acaba ne desem... Bu köfte değil miydi, camide ayakkabılarımın içine su döken, du hele...
İyiyim dostum, gülüşmeler, kucaklaşmalar... Senin de bayramın kutlu olsun olsun mutlu ol senelerce:)) Ulu Tengri kabul etsin adaklarını kurbanlarını...
Dünyevi sus duyan olur, Allah de oğlum, karıştırma şimdi Tengriyi...
Eee ne kestin bakem, kaç kilo et çıktı, ne kadarı yağ...
Yurt dışına gönderdik ya, kim uğraşır şimdi kurban sırasıyla, et kıyma dağıtma işleriyle...
Diyorsun ki, zorlaştırma kolaylaştır, bas bir kaç tuşa gönder ücretini , kestin mi kurban kestin...
Sen ne yaptın hiyar, sanki kurban kestin de bana sataşıyon,
Kesmem mi ya hu, hemi de 2 tane, gittim sıraya girdim, kova açtım, poşet taşıdım, Lakin çok sıcaktı havalar zıbıl zıbıl ter...
Sahi mi lan, kestin mi gerçekten,
Lan yok, bizimkilere de diyom uğraştırmayın beni, kasaptan alam 80-100 kilo et, 3 de 1 ini dağıtıverem, yok abi sakalımız yok... İllahi hayvanın başında duracaklar, vekalet verecekler... işte bildiğin tantanalar...
Boşver kurbanı da, anlat bakem, neler yaptın, kaç gün buralardasın...
Akşama dönerim, yarın da hatunun memlekete uğrarız, sonra gün de yola çıkarım, kalabalığı hiç çekemem yolda.. Neresindesin İstanbul’un Avrupa, Asya...
Niye soruyon, sanki geldin de, Laf olsun torba dolsun, oğlum watsap grubundan bile çıktın,
Abi sevmiyorum, grubun yarısını tanımıyorum, kim kimdir, ne iş yapar, curcuna gibi mesajlar...
Haklısın valla, ben de ayda bir ya bakarım ya bakmam gruplara, baktığımda da mesajlara okundu der geçerim...
Vaktin olursa, uğrarsın eve...Tamam dostum...
.
..
. Aradan 10 dakika geçer..
Dünyevi, çocukken camide ayakkablarına su koyan çocukluk arkadaşından intikamı almayı düşünür, hangi eve girdiğini takip etmiş, kısa sohbette ayakkabılarını ezberlemiştir...
Arabadan küçük su şişesini alır ve gider yayla evinin basamaklarında duran eski arkadaşının ayakkabıları güzelce ıslatır...
Bu sıcakta canına minnettir ya... Neyse..
Velhasılı, şehirler curcuna, taşra epey göç vermiş yeni nesiller birbirini tanımıyor, dedeleri ve babaları can ciğer dost olan iki torun yolda birbirleriyle çarpışsalar pardon deyip geçerler herhalde kaldırımda..
Çeyrek asra kalmaz ihtimal telefon teknolojisi de taş devrini hatırlatacak, beyinlere takılacak alıcılar vericiler, zihinsel kontroller devreye girecek herhalde..
Dur hele, zihnimden bir bayram mesajı atam şuna buna ona... Eskilere Allah kabul etsin, Yenilere Tanrı kutlu kılsın, Uçarılara Ulu Tengri Gök Tengri Mergen Han şunu etsin bunu etsin diye mesaj mı çekilir ne yapılır, ne bilem ben...
Arife gün ne orucu hatun... Kuran okudun bari yerine kaldıraydın, iftara ne hazırlayam var mı istediğin bir şey... Sahi, bayram bitti biz arifeden bahsediyoruz, çağ değişti hala ortaçağlarda, daha eski çağlarda ölüp gitmiş insanların üzerinden millet internette, twiterde birbirine giriyor...
Galiba arkadan ya vergi yasası çıkacak ya bir kaç cinayet haberi düşecek piyasaya, 10 bin yıldır aynı oyunlar.. Milleti oyala., bayram de, savaş de, doğu de batı de, uzaylı de, robot de, dindar de dinsiz de... de babo de...
Hiç umrumda değil gardaş, millet yesin birbirini, isterse boğazlasın isterse kanlarını içsinler birbirinin... Ne yapayım, bu milletle uğraşılmaz... İyisi mi kendimizle güreşmeye devam edelim...
Yerin yani dünyanın ben diyeyim 3,5 km sen de 3 bin 500 km... 3,5 km olsa herkes kazar ... belki de 350 km’dir o sayı veya ölçü... Altın madeni katmanı varmış.. Neden dünyanın her yerinde eşit değil de bazı yerlerinde altın madeni çıkıyor, nedir bu altın yahu, Tanrı da Allah da altın ile hesap yapıyor...
Asıl ve gerçekte kurbanın veya adağın illahi hayvandan olması da şart değil... Lakin genel kabul ve nesil aktarımları bu yönde...
Bu ülkede üç beş şey olmayacaksın..
1 hakim ve savcı
2 doktor veya hemşire
3 öğretmen veya akademisyen
İşleri zor bunların, üç kuruş maaş milletin hiç derdi bitmez.. Gücü yeten güzel okula aldırdır kendini, gücü yeten torpille suya sabuna dokunmayan davalarla vakit geçirir veya talimatla karar verir ne başın ağrısın ne karnın... doktorlar da zaten 15 bin doktor gitmiş yurt dışına, hemşirelerin yerine de robotlar gelirse...
Ne diyoduk arkadaşlar..
Ölülere gösterilen saygı yaşayanlara gösterilmiyor sanki...
Saygılarımla
Sürçi klavye milavye olduysa af ediniz..
Y.
Not: Yine çorba bir yazı oldu, özür dilerim.
Ne anlatmaya çalıştım.
Cevap: Hiç...
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.