- 133 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Bayramdan Arda Kalanlar
Allah nasip etti, diyar-ı gurbette bir bayram daha geçirmiş olduk. Buraya geldiğim ilk yıldan beri söylüyorum; “Gurbette bayram, bayram namazından çıkınca bitiyor.” diye. Ramazan-ı Şerif Bayramı’nın üç, Kurban Bayramı’nın dört gün olduğunun bilincindeyim elbette. Fakat vurgulamak istediğim nokta başka. Bu yazı vesilesi ile içimi döker, biraz olsun rahatlarım belki.
Bayram olunca insan her zamankinden daha çok huzuru, mutluluğu, birlikteliği, muhabbeti, ziyareti, güler yüzü, tatlı dili, paylaşmayı, dua almayı, dua etmeyi, sevinci, dostluğu vs. güzel duyguları arıyor, ilmel yakın, aynel yakın, hakkal yakın hissetmek istiyor. Yaşı belli noktaya gelmiş olan insanlar derince bir iç çekerek; “Ah o eski bayramlar!” diyor, nedense gelen her bayramın bir gün eskiyeceğini hatırından geçirmiyor. Hani hz. Musa’ya (a.s) sormuşlar; “Hayat ne kadardır?” diye. Mübarek; “Üç gün” buyurmuş ve eklemiş; “Biri dündü, o geçti. Biri yarın, ulaşır mıyız, belli değil. Diğeri ise yaşadığımız gündür ki, kıymetini bilmeliyiz.” Hz. İsa (a.s) aynı soruyu üç saat, Hazreti Muhammed (s.a.v) ise üç nefes olarak cevaplamışlar. “Ah o eski bayramlar!” diyenlere şöyle demek lazım; “Nine, dede, anne, baba, hala, teyze, amca, dayı o bayramlar geçtiler. Acı/tatlı birer anı olarak geride kaldılar ve birdaha geri gelmeyecekler. Bir sonraki bayarama yetişir miyiz, belli değil. Mademki şu anda şu bayramı yaşıyoruz, hakkıyla yaşamaya gayret edelim.”
Eskilerden ibret almayalım mı? Alalım elbette, fakat eskilere takılıp kalmayalım. Eskiler şöyleydi, böyleydi diye diye, yenilerden tat almaz hale geldik. Gençler, çocuklar eğer bugün bayramları hakkıyla idrak edemiyorsa, bunun kabahati onlar kadar en az onları yetiştirenlerinde kabahati değil midir? Şayet bir çocuk, büyüklerinin ellerini öpmüyor, onların bayramlarını tebrik etmiyorsa, onu yetiştiren anne, baba bundan mesul değiller midir?
Bugün kutsal sayılan şeylerde bile işin maddi boyutu konuşulmuyor mu? Mesela Kurban Bayramı yaklaştığında ekranlarda boy boy Kurban Bayramı kampanyası reklamları yapılmadı mı? Bunların üzerinde günlerce tartışılmadı mı? Bu vecibeyi hakkıyla yerine getiren kuruluşlara dahi dil uzatılmadı mı? Kurban kesen müslümanın derisini nereye vermesi gerektiği hakkında yorumlar yapılmadı mı? Deri bir tarafa müslümanların bu vecibesini vahşilik, kan dökücülük, bağnazlık, gericilik diye yaftalamaya çalışanlar olmadı mı? Hayatı boyunca eline bıçak almamış olanlar yine hastanelerin acil servislerini doldurmadılar mı? Sahiplerinden kaçan kurbanlıklar kovalanmadı mı? Daha onlarca soru sorulabilir. Hepsi bir yana amaç müslümanların birlik ve beraberliklerine, huzur ve muhabbetlerine vesile olacak bayramların kutlanmasını engellemek değildir de nedir?
Düşünün yıl içerisinde sadece bayramlarda toplanıp, bir araya gelen aileler toplanmasınlar diye, bayrama özel tatil kampanyaları düzenleniyor. Yazlar sizin, kışlar sizin, ara tatiller sizin, hiç değilse şu mübarek bayramlarda insaları rahat bırakın, kafalarını karıştırmayında, bir araya gelsinler, muhabbetlerini artırsınlar.
Son bayramda yaşadığım bir olayı daha aktararak yazımı toparlamaya çalışacağım. Bayram ziyaretleri sırasında bir komşumuzu ziyarete gittik. İçeriye girip, selam verip bayramlaşacağız, ama salonda bir ses, bir gürültü... Bayramdır, gelen, giden çok oluyor, gürültü normaldir, diye düşünürken, İçeriye girdik. Evde daha önce karşılaşmadığımız, ancak komşumuzun akrabaları olduğunu öğrendiğimiz birkaç kişi daha vardı. Bu kadar insandan bu kadar gürültü çıkması mümkün değildi. Sonra başımı sesin geldiği yöne çevirdim. Dev ekran bir televizyonda A Milli takımımızın maçı var, ses alabildiğine açık ve bayram ziyareti için bir araya gelmiş olanlar pür dikkat maçı seyrediyorlar...
Manzara çok taccübüme gitti. Oysaki insan tanımadığı bir kimseyle bir araya gelince evvela bir tanışır. Sonra hal, hatır sorar. Bu minval üzere bir sohbet başlar ve taraflardan birisi ayrılacağı vakit vedalaşılır. Milli heyecandır maç izlenmesin mi? İzlensin. Lakin izlenmezse bile maçın telafisi mümkündür. Teknoloji o kadar ilerlediki, müsait bir zamanda internet üzerinden baştan sona yine izlenebilir. Özetine bakılabilir. Olmadı bayramın hatırına sonucunu öğrenmekle yetinse insan ne kaybeder? Eve gelen misafirle bir daha karşılaşmak mümkün olmayabilir? Bu bayram son bayramımız olabilir? Hayatımızın değişmesine vesile olabilecek bir sohbetten, yahut hayır duadan mahrum kalmış olabiliriz...
Sözlerimi bir hadis-i şerifle noktalamak istiyorum. Rasulullah (s.a.v) Efendimiz buyuruyorlar ki: “Bir müslüman evinde, günde bir defa dinden îmandan bahsedilmezse, o eve zulmet yağar.” Acaba bu şerefli vazîfeyi yapıyor muyuz? Bayramlar bu vazifeyi yapabilmek için aranmakla bulunmayacak kıymetli ve mübarek zamanlar değil midir?
Bir müslümanın evine varıp, “Bayramınız mübarek olsun!”dediğinizde, o kişi de; “Allah razı olsun! Sizinde bayaramınız mübarek olsun! Rabb’im nice bayramlara sağlık, sıhhat, afiyet içerisinde erişmenizi nasip etsin...” diye mukabelede bulunsa, bu vazife bir nebze de olsun yerine gelmiş olmaz mı?
“Ah o eski bayramlar!” dedirtmeyecek nice bayramlara erişmeniz dua ve temennilerimle...
yusuf akkaya
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.