4
Yorum
7
Beğeni
0,0
Puan
326
Okunma
Bireyler, herhangi bir olaya tepki verirken o olayın kendilerinde yansıyan görüntülerini baz alırlar. Bu yansıma psikolojik bir eylemdir ve psikolojide yansıtma başlığı altında detaylandırılır.
Yansıtma kuramının öncüsü Sigmund Freud’a göre bu kuramın tanımı: "Kişilerin istemedikleri, kendilerine yakıştıramadığı duygu ve düşünceleri bir başkasında varmış gibi göstermesi." şeklindedir.
Bilimsel izahı anlaşılır bir şekilde açmak yani örneklendirmek gerekirse:
Herhangi biri eğer yalancıysa, karşısındaki kişinin de yalan söylediğini düşünür. Güvenilmez biriyse karşısındaki kişinin de güvenilmez biri olduğunu düşünür. İyi niyetli bir insan, karşısındakini de iyi niyetli olarak görür. Cömert bir insan karşısındakini de cömert biri olarak görür.
Olumsuz örnekler netice itibariyle önyargıyı, olumlu örnekler ise netice itibariyle hayal kırıklığını meydana getirir.
Aslında hayatta karşılaşılan tüm olayların özeti budur. Bir noktaya önyargıyı, diğer noktaya da hayal kırıklığını koyarsak ve iki nokta arasına bir çizgi çekersek hayatımız bu çizgi üzerinde süre gelen bir akıştır.
Sonuç olarak aynaya bakıldığında bakan kişi kendisini fiziksel boyutta görüyorken, diğer bir insana bakan kişi de kendisini ruhsal boyutta görür. Fiziksel boyuttaki görüntü yansıma, ruhsal boyuttaki görüntü ise yansıtmadır.
Yansıtmayı "Sütten ağzı yanan yoğurdu üfleyerek yermiş." atasözü ile karıştırmamak gerekir. Orada durum farklıdır yani hedef bellidir. Yansıtmanın hedefinde genelleme vardır ve bu genelleme tümevarım değildir. Başlangıç noktası kişinin kendisidir.
Fakat sütten ağzı yanan bireyin durumunda başlangıç noktası kişinin kendisi değildir. Bu durumda tümevarım söz konusu olabilir.
Kısmen değinmek gerekirse tümevarım durumunda tümdengelim ile kaynağı bulabilirken yani tepki olarak yoğurdu üfleyerek yediren etkinin süt olduğuna kanaat getirebilirken, yansıtmada kaynak aramaya gerek yoktur. Kaynak aramak yerine kişinin duygu durumuna bakılması gerekir.
Bu sebeple yansıtma kuramı tanımının olumsuz örneklerine dahil olan kişilerin hayal kırıklığı olabileceğinin, olumlu örneklerine dahil olan kişilerin de önyargıya maruz kalabileceğinin farkında olunmalıdır.
Elbette matematikteki gibi iki kere iki dört eder denilemez; çünkü psikolojide tabiri caizse bazen matematiğin modüler aritmetiği devreye girer ve iki kere ikinin sıfır ettiği durumlar söz konusu olabilir.
Dolayısıyla odaklanılması gereken nokta problemin çözümü olmalıdır. Her iki durumda da kaynağın analizini yapmak, kişiyi bireysel ve toplumsal olarak incelemek, genetik etkenlerden tutun da kültürel etkenlere kadar her türlü alanda incelemek yansıtma sorununu çözüm ile buluşturacaktır.
-Mustafa ÖzTürk #mstfztrk