- 146 Okunma
- 0 Yorum
- 1 Beğeni
TİPİK EĞİTİM SİSTEMİ.
ÜLKEMİZDE TİPİK EĞİTİM SİSTEMİ.
Türkiye’deki tipik bir eğitim tarihi anlatısı, kendisini eğitimin nasıl gittikçe modernleştiğini anlatmaya hasreder. Modernleşmeyi ise genellikle sekülerleşmeyle sınırlandırır. Bunun sonucunda, eğitim medreselerden ve Darülfünundan kurtulup okullu ve üniversiteli oldukça, eğitimin modernleştiği ve ilerlediği varsayılır.
Dahası, geçmişe ait ne varsa, hemen hepsine bir düşmanlık beslenir ve bunun sonucunda geçmişinden ve dolayısıyla kendisinden nefret eden şizofren bir nesil yetiştirilir.
Oysa karşılaştırmalı bir analiz, örnek almaya çalıştığımız ülkelerin hiçbirinin geçmişini körü körüne kötülemeye girişmediğini, varsa hatalarından da dersler çıkarmaya çalıştığını göstermektedir. Bir örnek vererek açıklamaya çalışayım.
Bizde İstanbul Üniversitesi tarihi, medreseyle ve Darülfünunla düşmanlık üzerine kurulur ve anlatılır. Hala böyledir.
Oysa hiçbir Harvard Üniversitesi tarihinde, kiliseye düşmanlık anlatısını bulamazsınız. Harvard Üniversitesinin web sayfasına bakarsanız, üniversitenin adının genç bir hayırsever papazdan alınmış olduğunun hiçbir kompleks olmaksızın anlatıldığını göreceksiniz.
Başa dönersek, “ilerici aydın”lar bu 12 kuraldan herhangi birini Osmanlı’nın herhangi bir belgesinde görseler, eminim ki, başlarlar “gerici eğitim”in bizi nasıl geri bıraktığı masallarını anlatmaya...
Bu “ilerici”ler, 1915’te “gerici eğitim” sunan Kaliforniya’nın 1950’lerden itibaren Silikon Vadisi’ne nasıl sahip olduğunu anlatsınlar, biz de bu “ilerici”lerin aslında geri kalmış olduğunu düşünmekten vazgeçelim ve kendilerini ciddiye alalım.
Çünkü ne olduğumuzu ve nasıl bugüne geldiğimizi doğru bir şekilde anlamadan, kendimizle barışmamız ve herhangi bir konuda isabetli politikalar geliştirmemiz mümkün değil. Bundan dolayı, ciddi tarihçilere çok büyük ihtiyacımız olduğunu her geçen gün daha iyi anlıyoruz.
Bu milletin tarihini hala ilerici-gerici gibi artık tamamen anlamsız ve modası geçmiş kavramlarla yazmak, hızlı uçak ve tren çağında kağnı ile uzak mesafelere seyahat etmek gibi bir şey. Bu cümleyle ilerlemeye karşı olmadığım, bir ideoloji olarak ilericiliğin kavramsal körlüğüne karşı çıktığım da anlaşılmış oldu sanıyorum.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.