- 96 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
MİLLİ İNGİLİZCEMİZ
Milli İngilizcemiz, "One Minute"
Dünya sahnesinde liderlerin kullandıkları dil, sadece onların değil, temsil ettikleri milletlerin de sesini duyurur. 2009 yılında Davos Zirvesi’nde dönemin Türkiye Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan’ın “one minute” çıkışı, bu gerçeği net bir şekilde ortaya koydu. Bu olay, sadece diplomatik bir anı değil, aynı zamanda dilin ve ifadenin gücünü, milli kimliğin uluslararası arenada nasıl temsil edildiğini de gösteren bir dönüm noktasıdır.
"One minute" ifadesi, o dönemde İsrail Cumhurbaşkanı Şimon Peres’in Gazze saldırılarını savunmasına yönelik bir tepkisiydi. Bu basit İngilizce ifade, kısa sürede küresel bir yankı uyandırdı ve Türkiye’nin duruşunu güçlü bir şekilde dünya kamuoyuna duyurdu. Bu olay, İngilizce’nin evrensel dil olarak ne kadar etkili olabileceğini ve milli kimliğimizin bu dil aracılığıyla nasıl ifade edilebileceğini göstermesi bakımından önemlidir.
İngilizce, günümüzde uluslararası iletişimin ana dili haline gelmiştir. Ancak, bu dilde ifade edilen her sözün ardında bir kültür, bir kimlik ve bir tarih yatar. “One minute” çıkışı, sadece bir anlık tepki değil, aynı zamanda Türk milletinin adalet, hak ve özgürlük konularındaki hassasiyetinin bir ifadesiydi. Bu tür anlar, milli kimliğin ve değerlerin evrensel bir dil aracılığıyla nasıl güçlü bir şekilde yansıtılabileceğini gösterir.
Milli İngilizcemiz kavramı, bu tür olaylardan beslenir. Bir yandan İngilizce’nin küresel dil olarak önemini kabul ederken, diğer yandan Türkçe’nin ve Türk kültürünün özgünlüğünü koruma çabasını ifade eder. “One minute” çıkışı, Türkçe’nin ve Türkiye’nin küresel düzeyde nasıl bir etki oluşturabileceğinin somut bir örneğidir. Çünkü bu söz Türkçe düşünülmüş İngilizce ifade edilmiştir. Vurgu ve aksiyon Türkçe’nin ifadesidir. Bu çıkış, dilin bir iletişim aracı değil, aynı zamanda milli duruşun bir yansıması olarak kullanılabileceğini göstermiştir.
Dil, bir milletin kimliğinin ve kültürünün aynasıdır. Milli İngilizcemiz, Türkçe’nin bu aynada güçlü ve parlak bir şekilde yer almasını sağlamayı amaçlar. Bu manada Türk aydını (burada aydın kelimesi bilerek kullanılmaktadır. Aydın = Münevver demek değildir. ) üzerine düşen görevi yeterince yerine getirmediği kanaatindeyim. En basit seminer, konferans, söyleşi veya televizyon programlarında bile hiç gerekmediği halde İngilizce kelimelere sık sık yer vermektedirler. Bu durum “ben aydınım ve İngilizce biliyorum” ezikliğinin bir yansıması olmalı. Bazı aydınlar, İngilizce bilmenin bir üstünlük veya aydınlık göstergesi olduğuna inanarak, bu dili bilmeyenleri küçümseme eğilimine girmektedirler. Kendi diline ve kültürüne yeterince güven duymayanlar (kendi dilini yeterince bilmeyenler), İngilizce bilerek kendilerini daha önemli veya değerli hissetmeye çalışırlar. Bu tutum, kendi dilini ve kültürünü küçümseme eğilimini beraberinde getirir. Oysaki gerçek aydınlık, farklı dilleri ve kültürleri anlamanın yanında, kendi kültürüne ve diline de derin bir saygı ve hâkimiyeti gerektirir.
Sonuç olarak, Milli İngilizcemiz, küresel ve yerel değerler arasında bir denge kurmayı amaçlayan bir anlayıştır. Erdoğan’ın “one minute” çıkışı, bu anlayışın ne kadar etkili olabileceğini gözler önüne sermiştir. Türkçe’nin zenginliğini ve derinliğini koruyarak, İngilizce’yi etkin bir şekilde kullanmak, milli kimliğimizin ve değerlerimizin dünya çapında tanınmasını sağlar. Bu dengeyi kurmak, bireysel ve toplumsal bilinçlenmeyi gerektirir. Milli İngilizcemiz, bu bilinçlenmenin bir sonucu olarak, Türk milletinin sesini ve duruşunu evrensel bir dil aracılığıyla tüm dünyaya duyurmayı hedefler.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.