KURBAN OLURUM
KURBAN OLURUM
Sonsuz âlemin sonsuzluğunda, şüphenin bulunmadığı ölümsüzlük mekânında, kusursuz dostluğun, en içten bağlılığın, sevgiye, saygıya, minnete dayanan istisna birlikteliğin, aynı âlemi paylaşmanın rahatı, huzuru ve sükûnu içindedirler.
Âlâlardan nice âlâ, mükemmel ötesi, sonsuz ve yok oluşsuz bir mekân.
İki insan ve kendileriyle dostça konuşan, her türlü imkânı, nimeti en saf, en temiz, en faydalı haliyle hiç esirgemeden sunan Yaratıcılarının himayesinde geçen rüya diyarı…
Hiçbir tehlike, korku, şüphe duygusu yaşatmayan yüce Rablerinin yanı başında, gözü önünde yaşanan ve müstesna güzellikte geçirilen muhteşem zamanlar…
İlk insan Hz Âdem ile Havva’nın yaşadıkları, zamansız ve uçsuz bucaksız Cennetten de öte Cennet âlemi ve Allah’la kusursuz bir ilişkinin, eksiksiz bir dostluğun doyumsuz hazzı…
Ve gün gelir, âsi Şeytan’ının şüpheye düşürme isteği, “acaba” duygu ve düşüncesi uyandırma arzusu Hz. Havva’nın gafletiyle sonuçlanır…
Merakla yenilen ve Âdem’e de yedirilen yasaklanmış bir meyve…
“Âdem: ‘Bahçede sesini duyunca korktum. Çünkü çıplaktım, bu yüzden gizlendim.’ dedi. RAB Tanrı, ‘Çıplak olduğunu sana kim söyledi?’ diye sordu, ‘Sana meyvesini yeme dediğim ağaçtan mı yedin?’” (Tevrat: Yaratılış 3:11-12).
Âdem ve Havva’nın gözleri görür oldu. Ölümsüzlük onlara hak oldu.
Bu arada RAB Tanrı, Âdem’le karısı için deriden giysiler yaptı onları giydirdi. (Tevrat: Yaratılış 3: 21)
Yarattığı kullarının utançlarını gizlemek için incir ağacının yapraklarından yaptıkları ancak örtünemedikleri önlükler yerine Rabbin, o yerde işlenen bir hatanın, şeytana uymanın bedeli ve bir günahın karşılığı olarak feda ettiği, deriden elbiseler giydirmek için kestiği ilk hayvan…
Ve nihayet İlk kurban…
Hz Âdem’in(a.s.) oğulları Habil ile Kabil’in aralarındaki bir ihtilafın halli için Hz. Allah’a kurban takdim etmiş olmaları...
*(Bu ihtilafı bir alıntı ile belirtelim.)
“İlk kurban, Hz. Âdem’in (as) iki oğlu Habil ve Kabil tarafından Allah’a sunulan kurbandır. Hz. Havva validemiz bir batında bir kız bir erkek olmak üzere hep ikiz çocuk dünyaya getirmiş, Allah (cc) doğan bu çocukların bir batında doğanların evlenmesini haram etmiş, insanlığın çoğalması için bir önceki doğanın ikizi ile bir sonraki doğanın ikizinin evlenmesini helal kılmıştı.
Hz. Âdem’in (as) büyük oğlu Kabil, haram olmasına rağmen kendi ikizi ile evlenmek istemiş, kendi ikizinin, kardeşi Habil ile evlenmesine karşı çıkmıştı. Hz. Âdem de (as) kimin haklı olduğunun ortaya çıkması için ya da Allah’ın (cc) buna rızası olup olmadığını anlamaları için ikisinin de Allah’a birer kurban sunmalarını istemiş, kimin kurbanı kabul edilmezse haksız ve yanlış olan odur, demişti.” - ALINTI -
“Onlara, Âdem’in iki oğlunun başından geçen olayı hakkıyla anlat. Hani ikisi, birer kurban sunmuşlardı da birininki kabul edildi, diğerininki edilmedi. (Kıskançlık yüzünden Kabil, kardeşine): "Andolsun, seni öldüreceğim!" dedi. Diğeri (Habil): "Allah, ancak takva sahiplerininkini kabul buyurur.” dedi. (Maide suresi: 27)
Takva ile kesilen ve kabul edilen ilk kurban…
…
Cömertliğiyle, eli açıklığıyla, bereketliliği ile bilinir, Halil (Allah dostu) Hz. İbrahim.
(“…Allah ki, İbrahim’i (Halil) dost edinmişti.” Nisa suresi 125)
ikram olarak; küçükbaş, büyükbaş hayvan kızartmalarını sofrasından eksik etmezdi…
Hz. İbrahim’in (as) ilerleyen yaşına rağmen çocuğu olmamıştı.
Bir gün Cebrail (as) yanına gelerek, Allah yolundaki bu cömertliğinden ve misafirperverliğinden dolayı kendisini övünce, Hz. İbrahim de Cebrail’e, Allah için vermeyi ne kadar çok sevdiğinin derecesini anlatmak için şöyle demişti:
“Allah bu yaşıma rağmen bana bir çocuk vermedi. Eğer Allah bana bir oğul verirse bu dünyadaki en değerli şeyim o olur. İşte ben, o en değerli şeyim olan o oğlumu bile Allah yolunda hibe eder, kurban ederim.”
“Andolsun ki, İbrahim’e de elçilerimiz (melekler) müjde ile geldi ve " Selam!" dediler. O da: " Selam!" dedi ve hemen gidip kızartılmış bir buzağı getirdi.” (Hud Suresi: 69)
“(İbrahim dedi ki) ‘Rabbim, bana iyilerden (bir evlat) ihsan et!’
Biz de ona uslu bir oğul müjdeledik.” Saffat suresi 100,101
(İbrahim’in karısı) Olacak şey değil! Ben bir kocakarı, bu kocam da bir ihtiyar iken çocuk mu doğuracağım? Bu gerçekten şaşılacak bir şey, dedi. (Hud Suresi: 72)
“Melekler dediler ki: Allah’ın emrine şaşıyor musun? Ey ev halkı! Allah’ın rahmeti ve bereketleri sizin üzerinizdedir…” (Hud Suresi: 73)
…
*Gerçekten şaşmamak gerek.
17 – 18 Ekim 2012 günlerden biri. Haberleri dinliyorum.
“Bir mucize gerçekleşti. 96 yaşındaki Hintli köylü baba, 54 yaşındaki hanımından iki sene sonra ikinci evladına kavuştu. Hanımı bir erkek çocuğu daha doğurdu.”
Günümüzün doktorları, böyle bir hamilelikten haberdar olsalardı, yaşı geçmiş bir anne ve babadan olacak bu doğuma izin verirler miydi acaba?
…
Günün birinde Allah (cc) Hz. İbrahim (as) a Hz. İsmail‘i lütfetmişti, Hz. İsmail (as) sekiz on yaşlarına gelince Hz. İbrahim bir gece rüyasında, “Ey İbrahim adağını yerine getir” diye kendisine nida edildiğini görür. Aynı rüyayı peş peşe üç gün gördükten sonra bunun ilahi bir emir olduğunu anlar ve Rabbinin emrini yapmaya karar verir. Kimseye bundan söz etmeden Hacer validemize, İsmail’e güzel elbiseler giydirip saçını taramasını söyler.
Hazır olunca da yaşlı baba biricik oğlunun elinden tutar ve Mina’ya doğru yola koyulur.
* (Bu sırada şeytan Hz. İbrahim’in karşısına çıkarak onu vazgeçirmeye çalışır ama vazgeçiremez ve gözünün üzerine yediği taş kâr kalır. Şeytan Hz. Hacer validemize giderek ona durumu anlatarak buna engel olmasını söylese de onu da ikna edemeyerek bir taş da ondan yer. (Hacıların şeytan taşlamaları oradan gelmektedir.)
Hz. İbrahim (as), oğlu Hz. İsmail (as) ile yolda giderlerken oğluna, onu Allah için kurban edeceğini söylemesi gerektiğini düşünür ve söyler:
“(Oğlu) yanında koşma çağına gelince : "Yavrum, ben seni rüyamda boğazladığımı görüyorum. Artık bak ne düşünürsün?" dedi. Çocuk da:
"Babacığım sana ne emrediliyorsa onu yap! Beni inşallah sabredenlerden bulacaksın!" dedi.” (Saffat Suresi 102)
Hz. İsmail (as) Babasına:
“Babacığım, senden bir isteğim var; benim ellerimi ve ayaklarımı bağla olur ki can havli ile sana güçlük çıkarabilirim. Babacığım, bir de benim gözlerimi bağla ve yere yüzükoyun yatır olur ki, yüzüme ve gözlerime bakınca şevkat duygun öne çıkar da bu işten vazgeçebilirsin" der.
“Ne zaman ki ikisi de bu şekilde (Allah’a) teslim oldular, (İbrahim) onu tuttu şakağına yıktı (şakağı üzerine yatırdı).” (Saffat Suresi 103)
Hz. İbrahim (as) bıçağı, oğlunun boğazına defalarca sürmesine rağmen bıçak bir türlü kesmez. Ateşe; “İbrahim’e serin ve zararsız ol” diyerek “İbrahim’i yakma” emrini veren Allah (cc) bıçağa da “İsmail’i kesme” emrini vermişti.
“Ve ona şöyle seslendik: ‘Ey İbrahim!
Rüyaya gerçekten sadakat gösterdin, işte Biz güzel davrananları böyle mükâfatlandırırız.’
‘Şüphesiz ki bu apaçık ve kesin bir imtihandı.’ dedik.
Ve ona büyük bir kurbanlık fidye verdik. Sonradan gelenler içinde kendisine iyi bir nam bıraktık.
Selam İbrahim’e! İşte iyi hareket edenleri böyle mükâfatlandırırız.” (Saffat Suresi 104…110)
…
* (Çok eski zamanlardan beri sürüp gelen kurban geleneği hatta insanları kurban etme inancı Hz. Peygamber’in zamanına kadar devam etmiş, Abdülmuttalip, oğlu, Hz. Muhammed’in babası Abdullah’ı kurban etmeye teşebbüs etmiş, sonra vazgeçmişti. Bundan dolayı Sevgili Peygamberimiz: ’’Ben iki kurbanlığın çocuğuyum.’’ buyurmuştur.)
…
Kurban, Kitap, Sünnet ve icma ile meşru kılınmış bir ibadettir ve hicretten iki sene sonra meşru kılınmıştır. Peygamberimiz (sav) de hicretin ikinci yılından vefatına kadar her yıl zilhicce ayının onuncu günü kurban bayramında kurban kesmiştir. Kurban ibadetine Rabbimiz Kur’an-ı Kerim’inde mealen şu ayetlerle işaret buyurmuştur:
“Rabbin için Namaz kıl ve Kurban kes” (Kevser Suresi: 2)
“… Onlardan yiyin ve eli dar olana ve yoksullara yedirin” (Hac Suresi: 28);
"Kurbanlık deve ve sığırlar, Allah’ın size olan nişanelerinden (Allah’ın size verdiği dinin alâmetlerinden) kıldık. Sizin için onlarda hayır vardır. O halde onları ön ayaklarından biri bağlı olduğu halde keserken üzerlerine Allah’ın adını anın. Yanları yere yaslandığı (yani canları çıktığı) vakit onların etlerinden yiyin. Kanaat edip istemeyene de, isteyene de yedirin. Böylece onları sizin emrinize verdik ki, şükredesiniz." (Hac Suresi: 36)
“Elbette onların (kesilen kurbanların) ne etleri, ne de kanları Allah’a ulaşmaz. Ancak O’na sizin takvanız ulaşacaktır.” Hac Suresi: 37
…
İster vacip, ister sünnet olsun, kurbanın kerametlerinden birkaçını belirtmekte de fayda var.
* Kurban; kurban kesen insanın kulluğundaki sadakat ve teslimiyetinin bir nişanesidir. Kulun bedeni ibadetinin yanında, mali bir ibadetten de kaçınmadığını gösterir.
* Kurban Bayramı Namazından hemen sonra kurban kesen mü’min, “Bedenimi Allah’a kulluğa sevk ettiğim gibi malımı da Allah’a kulluk yolunda sarf ederek hem beden, hem de malımla kulluğumu ispat ediyorum.” demek istiyor.
* Kişiyi cimrilikten, kişisel çıkarlardan, ihtiras ve maddecilikten uzaklaştırıp, Allah’ın cömertlik sıfatının tecellisine mazhar kılar.
* Aile fertlerini hayırda, iyilikte, yardımda bulunmaya, fakirlerle ilgilenmeye alıştırır.
* Hz. Peygamber (sav)’in güzel sünnetlerinden birini yerine getirmenin sevinç ve huzurunu tattırır ve O’nun şefaatine vesile olur. (ALINTI : Fussilet.com)
…
Bir hadis-i şerifte peygamberimiz:
" Kurban kesmeye gücü yettiği halde kurban kesmeyen bizim meclisimize -namazgâhımıza- yaklaşmasınlar" buyurmuşlardır.
Kurban olduğum Allah, ibadetlerinizi kabul etsin.
Hikmet ÇİFTÇİ
22 Ekim 2012
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.