- 419 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
AYNILIK CEHENNEMİ
"Modern çağın başladığı yerde bizim ayrılığımız başlar."
Amin Maalouf
...
"İnsanlar babalarından çok, yaşadıkları zamana benzerler."
Guy Debord/Gösteri Toplumu
...
Modernizm kimlikleri, kültürleri en beteride medeniyetleri kendi pençesi ile tek veçheye, tek dünyaya indirgedi. Hegemonya altına aldı.(Entegrizm) Amin Maalof "Kimliğim beni hiç kimseye benzemez yapan şeydir" desede aynıyız. Herkes aynı, herşey aynı. "Aynılığın cehennemi"nde yaşıyoruz. Kimsenin kimseden farkı yok. Kavimler, kentler, köyler, insanlar aynı. Alışkanlıklar, sevgiler, sempatiler, zevkler aynı. Farklı ve değişik birşey yok. Zaten bu folklorik zeminde, farklı olan, farklılaşanlar George Orwell’in kavramları ile ifade edecek olursak "buharlaşmak", "buharlaştırılmak"denilen kaçınılmaz sondan nasibini alırlar.
Kucağında yaşadığımız modernite artık bir din olarak algılandığından, demirden bir kafesin içine hapsolan insanlık aşkı, muhabbeti, umudu ve varlığı kaybetti. Sahih hikmetin, hilkatin peşinde divane dolanan insanlar/toplumlar var mı bilemiyoruz. Çıkış nerede, nasıl olacağına dair elimizde dişe değen teoriler, paradigmalarda yok. Etrafımızda "Huzur islamda", "İslamı çağın idrakine sunmak" gibi klişeler toplumsal psikolojiyi bastırmanın ötesine geçemiyor.
Batılıların bize armağan ettiği panoptikonikliğin "Aynılık cehennemi"nden memnunuz. Bu benzerliğin ahvalinden rahatsızlık duyan vicdan sahibi birkaç batılı düşünce insanı. George Orwell "1984" kitabı ile 1950 yıllarında bu meseleyi çok güzel tasvir etmişti: Posterde bir metreden geniş, kocaman bir yüz görünüyordu.Kırk beş yaşlarında kalın siyah bıyıklı, sert bakışılı, yakışıklı bir adamın yüzü. Resim öyle yapılmıştı ki, gözler her davranışımızı izliyordu. Posterin altında "BÜYÜK BİRADERİN GÖZÜ ÜSTÜNÜZDE" yazıyordu. Amerika ve Batıyı özetleyen cümleler... Hareketlerimiz, mahremiyetimiz,hatta duygularımızı kontrol eden büyük biraderlerden Amerika, Avrupa ve sayıları bir elin beş parmağını geçmeyen birkaç şirketler –John Perkins deyişle Şirketokrasi– dünyanın her yerinde herkesi ve herşeyi emellerine alet etmeyi başarıyorlar. Başarılarının sırları belli: "1984" kitabında da belirtildiği üzere, zihin kontrolü, propaganda tekniği, geçmişin manipülasyonu, korku faktörü ve yapay dil (ingcos) argümanları ile dize getirilen toplumlar. Büyük biraderlere karşı çıkan buharlaşarak/buharlaştırılarak yok ediliyor. 2+2=5 olduğu saçmalığına zamanla herkes inanmak zorundadır. Çünkü, "Dünyada hiçbir şey fiziksel acı kadar kötü değildir. Acı karşısında kahraman yoktur." Bir insanlık karabasanı olarak nitelendirilen kitap dünün ütopyasıydı. Şimdinin gerçeği. Gözleri üstümüzde olan yakışıklı Amerika ve Batı’nın ürünü olan modernitenin akışkan, pürüzsüz cazibesine kapılmamak elimizde değil. Dahası kabul edelim veya etmeyelim bizde isteyerek veya istemeyerek bu dünyanın bir parçasıyız. Emellerine hizmet eden bir aparat.
Çağdaş aydınlardan Zygmunt Bauman "Akışkan Hayat", "Tüketici Hayat" kitapları, George Ritzer "Toplumun McDonaldlaştırılması" ile "Büyüsü Bozulmuş Dünyayı Büyülemek" eserleriyle yeni dünyayı anlamaya çalışmış, Byung Chul Han bir sürü kitapla demir kafese reddiyeler düşmüştür. Bahsettiğimiz bu felsefeciler elle tutulur bir tez veya antitez ortaya koyamamışlardır. Sadece duygusal reddiyeler. Ulus devletlere ilham kaynağı olan J.J. Rousseau’nun Kabil’i dünya görüşü -Toplum Sözleşmesi- tüm endamıyla boy göstermeye devam ediyor.
Anladığımız kadarıyla zihinsel, kültürel kırılmanın en büyük sebebi ne yazık ki din/dincilik. Fıkıh ve mezhepler beşeriyetin sosyolojik ürünü olmasına rağmen dokunulmaz kılınmış, içtihat kapısını kapatılmıştır. İslam dünyası hayat/ilim/bilimden elini çekmiş ve simülasyonun kurbanı olmuştur. Neticede dünya onların olmuştu. Onların olan bir dünyada ile cenneti kazanma derdi bize kaldı. Muhammed Abid El Câbiri’nin de işaret ettiği üzere "İslam medeniyeti fıkıh medeniyetidir." Fıkhetmeyi, tevafuğu kuduz köpek gibi kovan bizler "Modern çağa hazırlıksız yakalandık." Sürekli dedesinin saçları ile övünen kel misali devasa uygarlıklarımız, imparatorluklarımızla övünürken "Tarihin randevusunu kaçırdık."
&&&&
Bize göre Ali Şeriati’den sonra "bilinç ve eşekleştirme"ye, benzeşmeye ciddi eleştiriler yapılmadı.Şeriati genellikle Ebuzervari bir şahsiyet olarak lanse edildiği için onun akılcı yönü "İslambilim","Öze Dönüş","Meaşı Olmayanın Meadı Olmaz" ve Kitap-Mizan-Demir formülasyonu anlaşılmak istenmedi. (Kitap: ilim, bilgi, entelijansiya
Mizan: hak,adalet, özgürlük
Demir: üretim ve teknolojiyi temsil eder.)
Elbette panoptikonik dünyadan ve yaşadığımız "Aynılığın cehennemi"nden bizi kurtaracak kodlar geleneğimizde var. Keza
İbn-i Arabi "Aşkın Dini" Sühreverdi "İşrak/Aydınlatma Felsefesi" Molla Sadra "Aşkın Felsefesi"
Cemalettin Afgani "Felsefi Kafa" vs irfani ve buhrani tarlalarımızdan ürün devşirmek yürekli aydınlara kalıyor. Yeterki tarladan ürün devşirirken birbirimizi yemeyelim.
Haddim değil ama yinede aynılığın cehenneminden, benzerliğin ızdırabından panoptikonizm korusuna katılmak istemiyorsaniz, biraz da olsun uzak kalmak için uzmanların tavsiyelerine benzer birkaç öneriyi yazayım.
Semaver çayı için.
Çiğköfte yiyin.
Doğa yürüyüşü yapın.
Baharda dağlara ışkın, kenger toplamaya gidin.
Deliler ile arkadaş olun.
Erasmus’un dediği gibi "Doğru zamanda deliliğe vurmak bilgeliktir."
Deli olun.
Sokrates gibi insanlar ile münazara ederken bilmemezliğe, cahilliğe vurun kendinizi.(Sokratik ironi)
Modernitenin protestosu için pasaklı, pejmürde birisi olun.
Wi-Fi olmayan mekanları seçin.
Birkaç günlüğünede olsa mobil verinizi kapatın sosyal medya mecralarından, fast food,wol mart mekânlarından uzak durmaya çalışın.
Ben elimden geldiğince iyi anlamasamda dengbejleri dinliyorum. Bir fert olarak yapabileceğim bunlar. Gerisini alimler, papazlar, siyasetçiler, aydınlar,akedemisyenler ve devletler düşünsün.
KAYNAKÇA:
*George Orwell / 1984 (Can Yayınları)
*George Ritzer / Büyüsü Bozulmuş Dünyayı Büyülemek (Ayrıntı Yayınları)
*Amin Maalouf / Ölümcül Kimlikler (Yapı Kredi Yayınları)
*Ali Şeriati / İslambilim ( Fecr Yayınları)
*Byung-Chul Han/ Şeffaflık Toplumu (Metis Yayınları)
*Byung-Chul Han/ Güzeli Kurtarmak ( İnsan Yayınları)
*Zygmunt Bauman/Akışkan Hayat (Ayrıntı Yayınları)
*Zygmunt Bauman / Tüketici Hayat (Tellekt Yayınları)
YORUMLAR
Hedef tek dünya devleti ve tek tip insana ulaşmak ki aslında ve özünde çok sakıncalı... Dünyayı yönetenler robotlar istiyorlar karşılarında itaatkar fazla itiraz etmeyen... Oysaki farklı kültürler, farklı zenginlikleri tanımak, insanlarla tanışmak her değişik kültürden değişik şeyler öğrenmek kadar güzel bir şey var mı? Asla buna müsaade edilememeli...