HAYATIM BİR SENSİZLİK ROMANI
Ne yapacağımı bilemiyorum sensiz. Seni arıyorum ve günah tohumları ekiyorum yüreğimin en verimli tarlalarına… oysaki seni yaşarken, gelincikler yetiştirmeyi hayal etmiştim sevgili. Seni hiçbir zaman, öykümsü kadınlarımla karşılaştırmadım ben. Sen her şey gibi herkesten farklıydın sevgili. Seni yaşadığım bedenlerle bir tutmadım ben varlığını ama en başta sen günahkar ruhunu bulunca kendi içinde, günahlarından utanınca kaybettin kendini, sana seni görmediğim gibi gördün, tanımamış olduğunu anladım, beni sen hiç tanımamışsın. Bulamadım yine başka mekanlarda, başka ruhlarda, başka kadınlarda, sen sandığım yaşantılarımda seni…
Tanrım! Kendi içinde esir ve kayıp şehirlerinde yok olacak kadar sana karşı ne yaptım diye düşünmüyorum. Çünkü biliyorum suçumu ve bana yasak, haram kıldığın bu aşkta cezam oluyor, çekiyorum cezamı, günahkar kulunum, bu ızdıraptan azad etmeni istiyorum.
Bu ruh, sığmaz oldu bu bedene, her yanımda bir cehennem ateşi yanıyor, yüreğim yerinden çıkmak istiyor ve bedenim gecenin koynunda bırakıp kendini, insanlar bir günün telaşına uyanırken, gözlerini açmamak, sonsuzluğa doğru yol almak istiyor.
Hayaller kırık dökük avuçlarımda ve her kırılan hayalin keskin parçaları, bir gülün dikeni gibi saplanıyor, yokluğunda duvarlar üstüme üstüme geliyor, avuçlarım kanıyor, bileklerim kesiklerle dolu ve ben cansızca yatıyorum, Azrail’le dertleşiyor ruhum, ölümü bekliyorum.
Sense kanadından vurulmuş güvercinlerle haber gönderiyor ruhunun derinliklerinde fırtınaların en şiddetlisini şehvet kızılı bir ızdırapla yaşayan bir kadın; sabahları penceremin kenarında senin yerine beni izliyorlar ve güne “merhaba” dememi bekliyorlar usulca. Uyanıyorum, güvercinim haber getirmiş yine senden, ayağında gümüş halhallı bir gelin gibi duruyor, alıyorum ayağında pranga gibi duran kağıdı “Sakın seni unuttuğumu sanma” yazıyor kocaman harflerle. Olduğum yere yığılıp, dizlerim artık taşıyamıyor bedenimi, yüreğimin aşkını taşıyamadığı gibi… Gözlerimden damla damla sen dökülüyorsun.
Artık bu şehirden de nefret ediyorum. Bir hafta dayanabildim peşinden sürüklendiğim bu şehre ve her dakika, her saat, çalan her telefonda, çalan her kapı zilinde sensindir diyerek koştum ama hep yokluğun sardı beni, hep sensizliği karşıladım. Çünkü sen benim değil başkalarınındın ve bu gerçek, senin gelme ihtimalini sıfırın altına çekiyordu.
Sende kayıpsın, yoksun, bitiksin kendi içinde… Her şey sana karşı, senin üstüne geliyor, yeni başlayan her günle artarak çoğalıyor yalnızlığın, yelken açtığın her yalanca sevdada kimsesizliğimi buluyorsun ve günahların senin yolunu bir eşkıya gibi kesiyor, utanıyorsun, yaşadığın her şeyden pişman oluyorsun. Sana hiçbir zaman o gözle bakmasalar da, kendini küçük bir yosma gibi gördüklerini sanıp seni seven, seni arayan insanların yüreklerini ayakların altına alıp, intikam alırcasına tüm insanlardan, kızgın bir nefretle, yargısızca infaz ediyorsun. Aslında bu sen, aynadaki gerçek senle çelişiyorsun, gerçeği sende biliyorsun, belki de işine gelmiyor gerçekler…
Ben hiçbir zaman utanmadım seni yaşamaktan, seninle yaşanan arzuların ateşinin kızılını yanaklarımda görmedim. Benden uzakta teninin sıcaklığını bilmesem de, seni yaşamalarım, hissetmelerim en zevk aldığım, seni kendime sakladığım zamanlarıydı sevgili.
Ama artık dayanılmaz acılara gebe yokluğunda, yüreğimdeki yitik aşklar mezarlığında yaşamaktan yoruldu sevgili ve seni artık şehir şehir, her şehir de kayıp ruhlarda, her limanda beni bekleyen seni aradığım farklı ruhları bırakarak aramayacağım. Hayata sıfırdan başlama kararı aldım. Önce kalbimin kapısına paslı bir kilit vurdum, yalnızlığımı takıp koluma nazlı bir gelin gibi seni aradığım şehirlerin sonuncusunda, kimsesizliğin kokusu sinmiş bir dağ evine kapatıyorum kendimi. Sen yokken yaşanan her şey haram benim için, ben seni ararken yüreğimdeki kızıl saçlı çocuk daha asi, daha da günahkar oluyor sevgili.
Adresi yok gideceğim yerin, ararsan dağlara vur kendini. Yanıma kağıt ve kalemden başka hiçbir şey almıyorum, yine dar ağacından kurtarmak için, yazdıklarımı bir kitabın sarımtırak benzinde resmederek, sayfa sayfa bütünleştirip seni, günahkar kelimelerin ağırlığını kağıtların cansız bedeninde bırakıp; yokluğunun, aşkının, senin kitabını yazacağım. Adı konusunda muallaktayım sevgili; “Yokluğunun hüzünbaz aşkı” “Kayıp şehirlerde kayıp ruhlu sevgili” mi koysam bilmiyorum.
Senin anlayacağın sevgili, kelimelerde seni yaşarken, hayalini düşlerimde yaşadıkça öldüğüm, gözleri her yeni günle sensizliğin ortasına açmaya mahkum edilmiş bir ruhla, hayatım bir sensizlik romanı…
BAKİ EVKARALI