- 203 Okunma
- 1 Yorum
- 1 Beğeni
YOLCULUK NEREYE?
Çoğumuz bazı kavramları ille de bazı etmenlerle anlamaya ve belki de kalıplarla düşünmeye aşinayızdır. Hayata bakışımızda dolaylı yollar yerine doğrudan olanların seçimindeki öncelikler buna neden oluyor galiba. Farklı tecrübelerle, zaman ve mekân değişkenlerini ve onun içinde var olan nesne veya kişilerle yakınlığımızda bazı farkındalıkların peşine mi düşüyoruz yoksa? Bir yeri keşfetmek, merakları gidermek ya da farklı bir bakış açısı kazanmak, bazı inançları da test etmek üzere çıkılan yolların tümünü bir “yolculuk” anlamında düşünürsek, ille de uçak, tren, vapur ya da otobüs biletimizin de olması gerekmez elbette.
Kiminde binlerce kilometre mesafe, günlerce zaman, para ve enerjiyi tüketerek çıkılan temel anlamdaki yolculuklarda beklentileri karşılayabilecek bir farkındalık oluşmaya da bilir. Oysa, bir kitabın gizeminin peşine oldukça meraklı bir okur olabilmeyi seçerek büyük farkındalıklar elde edebileceğimiz sayfalar arasındaki, duygu ve düşünceler içindeki bir yolculuk, beklentilerin ötesinde çok şeye de değebilir. Daha az zamanda, alabildiğine yol zahmetine ve faturasına, yorgunluğa da neden olmadan elde edilebilecek bu kazanım da bir yolculuk değil midir?
Geniş anlamda bakıldığında bu yolculuk mevzuu çok zengin ve içinden çıkılması güç anlamlar da kazabilmektedir görünüşe göre. Anne karnında başlayan ve nerede, ne zaman ve koşulda biteceğinden emein olamayacağımız ve fakat biteceği de kat-i olan bu yaşam serüveni de bir yolculuktur. Bu yolculuk bebeklikten çocukluğa, çocukluktan erinlik ve ergenliğe, ergenlikten gençliğe ve oradan da orta yaşlılık ve genel manada ki son durak ya da son perde farzedilen ileri yaşlılığa doğru bir evrilim değil midir? Her safhasında bazı merakların giderildiği, hayata dair gerçeklerin daha bir netleştiği, onu algılama ve yorumlama biçimimizin, beklentilerimizin ve nihayetinde de farkındalıklarımızın beliginleştiği bir uzun yolculuk bu. Her birimizin bu yolculuktan beklentileri elbette farklıdır. Bu yolculuk esnasında kim bilir kimler gelip geçmiştir öznelerinden birisi de biz olan penceremizin önünden. Kimileri ebedi saadeti çağrıştıran biteviye anıların baş rollerinde, kimileri ise bir rüzgâr gibi gelip geçer surette ve yolculuk sürdüğü müddetçe de farkınlıklara tesir edecek daha neler neler yaşanacaktır, kim bilir?
Her ne şekilde , nerede ve ne zaman ve hatta hangi şartlarda olursa olsun, her yolculuk kendi içinde bir gizem barındırır. Hayatı yaşanmaya değer bulduğumuz yanlardan biri ve belki de en değerlisi budur kanımca. İzlemek istediğiniz ve konusu da sizi alıp götürebilecek bir film, sizde olağanüstü farkındalıklar meydana getirirken, duygusal ve zihinsel anlamda da çokça şeyi katabilir nitelikte olabilir. Hayatı oldukça monoton gibi geçirdiğini sandığımız çoğu insanın hayal dünyasının ve fikri olgunluğunun sıra dışı güzellikte olmasında, klişe anlamından sıyrılmış yolculukların payı olamaz mı? Her hafta farklı içerikte bir kitapla yola koyulan, yine haftada bir kez hayallerine, hedeflerine vurgu yapan film veya belgeseller izleyen, çiçek bahçesindeki renk cümbüşü ve onların verdiği ruha dokunan kokuların rayihalarında gezinen çoğu, zengin bir yolculuklar zinciri içindedir aslında. Mesleğine yürekten bağlı ve türlü zorlukları da onun doğal bir parçası olarak gören, üstelik yıllar sonra bu mesleği toplum hizmeti haline getirerek ücret almaksızın da icra etmekten geri kalmayan marijinal insanlar yok mudur? Onların duygu ve zihinsel dünyaları içinde neler yaşadıklarını bir düşünebilseydik, hayatı daha farklı şekilde görür de olurduk sanırım. Nepal`in zirvelerinde yer alan dağlık köylerde ücret almaksızın ve bin bir zahmetle, riskle yol kateden bir gönüllü göz mütehassısı, küçük dokunuşlar ve birkaç damlalık solüsyonlarla veya iki üç günü aşmayan tatbikle görme kusurlarının çoğunu ortadan kaldıran kremleriyle hangi yolculuğun peşindedir acaba? Bu ve benzeri sorular, yolculukların da nitelik ve nicelikçe farklılaşabileceklerini göstermektedir bize.
Görünen, duyulan, dokunulan âlemin dışında akıl ve duyumsamalarla algılarımıza takılan dünyamız, böylesi yolculuklar için bizi beklemektedir beklide. Bir labirentin veya matrisin içinde yaşadığımızı veya sanılanın ötesindeki asıl gerçekliğe açlığımızın da özünde hep o soru yok mudur? Kendimize, iç dünyamıza, aklımızın ve hissiyatlarımızın, hayal gücümüzün derinliklerine yolculuk. Farkında olmaksızın zaman zaman bu yolculuğu tecrübe ettiğimiz de olmuştur aslıda. Büyük bir keyif, tarifsiz de mutluluk veren bu yolculuk, kendi sınırlarımız fark etmemizde, kendimiz olabilmemizde, hayata karşı esaslı bir duruş gösterebilmemizde ne kadar da ciddi bir yolculuktur değil mi? Tasavvuf ariflerinden ve kanımca da en önd gelenlerinden Yunus Emre .
Beni bende demen,
Ben bende değilem,
Bir ben vardır bende
Benden de içerü” derken, hangi yolcuğu ifade etmiştir? Her yolculuktan beklenen şeyler olmalıdır ve içe doğru yolculuğumuzun özündeki arayışta, kendimizin olması da mutlak gözden kaçmaması gereken bir gerçektir. Kişinin kendini bilmesi üzerine bu denli çok şeyin yazılıp çizilmesinin perde arkasında da yine kendi içimize yolculuğumuzdan ve oradan ne ölçüde nemalandığımızdan dem vurulmaz mı?
Yukarıda verilen örnekler iç ve dış yolculuklar ya da nicel ve nitel yolculuklar gibi ayrımlarıyla öne koyulmaya çalışılsa da her yolculuğun kazananı asla değişmemektedir. Kazanım oranları kişiye görecek olmakla birlikte, yolcunun bizzat kendisi kazananıdır da. Nitekim, yolculukların bitiminden sonraki biz ile yolculuğun başındaki bizleri aynı kişiler olmaması da bir parantez açarak ciddiyetle düşünülmesi gereken bir konudur. Nerede, ne kadar, hangi zorlu şartlarda ve biçimde gerçekleşirse gerçekleşsin, bu yolculuğun başındaki, ortasındaki ve bitimindeki değişimleri fark ettiğimizde, yolculuğun bir amaç değil de bir araç olduğunu da düşünmeye başlarız. Onca zahmeti, uykusuz geceleri ve bir o kadar da kaygıyı sırtına alarak üniversite hayatında yer almak için hazırlanan bir öğrenci, ortalama dört yıllık lisans öğrenciliği süresince elbette ciddi farkındalıklar yaşıyor olmalıdır. Yola çıkmadan evvelki önyargılarından giderek arınması, önceki bilgi ve deneyimlerinin yetersizliği ve gün geçtükçe öğrenim gördüğü sahanın merkezindeki bir özne olarak değişimi de derinden hissetmeye başlamıştır. Bu yolculuğun sonuna geldiğinde de başındaki öğrenci ile aynı kişi değildir artık. Bilgi, tecrübe, deneyim ve bunları işe koşan merak ve hayallerini yolculuğu onu daha büyük farkındalıkların eşiğine getirmiş, almaya açıklık seviyesine göre de çok şey kazanmış durumdadır.Onun için yeni ufuklara yol açacak başka yolculuklar da sırada beklemektedir. Sahasının elverdiği bir zeminde meslek adamı olmanın, biraz birikim yaparak aile kurmanın, sorumluluk almanın yolculukları gibi çokça başlık listede bekliyor olacaktır kuşkusuz.
Mesleğe atıldığı ilk yıllardaki çekingenliği çok gerilerde bırakarak doyumsuz anıları da birbirine ekleyen ve artık emeklilik günleri gelmiş çoğu öğretmen, bu eşsiz anıları kaleme alarak bir başka yolcuğu da başlatabilecektir. Aynı şey, yıllarını esnaflığa, turizme, hastalarına adanmış bir ömürle hekimlere ve sayılmayacak denli meslek insanına da geçerli bir durumdur. Aksiyon dolu bu yolculuk, kalemle,kâğıtla, fırçayla, nota ve ezgilerle de farklı şekillerde devam edebilecektir kuşkusuz. Yeterince doyum elde edebilmenin verdiği güven ve hazla, başka başka öznelerin de yolculukları için açılan pencereler olmak da güzeldir elbette.
Merhum sanat abidelerinden Brış Mnço, bir şarkısında aynı mısradaki adı da taşıyan esrinde:
Hemşerim memleket nere,
Bu dünya bizim memleket” mısralarında, hayatın bir yolculuk ve bizlerin de bu bitimli mekânın yolcuları olduğumuzu dillendirmişti. Evet, her neresinden bakarsak bakalım bir kitabın sayfalarında dalarken hayallere, bir fırçanın gizemli dokunşlarını irdelerken, aheste hızda seyreden bir trenin penceresinden bakarken, gökyüzünün engin maviliğinde kuşbakışı yeryüzünü zumlarken yahutta elimizdeki oltayı gölün derinliklerine ucundaki yeme balıkların takılması hayalindeyken de bir yolculuktayız. Mesele ne için, ne uğruna ve ne derinlikte biryolculuğa çıkılacağına karar vermek veya içinde bulunulan yolculuğun öznesi olduğumuzun farkındalıdır sanırım. Bu yollar da, yolculuk olarak atfettiğimiz kitabın sayfaları da, engin deniz de, gökyüzü de ve hatta zorlu zirvelere tırmanışlarla, bizi sıkboğaz eden hemgâmelerin de yolculuğu bitimliyken, onun bir an önce bitmesini ve hiçbir kazanım amacı gütmeden sonlanmasını beklemek yerine, alabildiğine tadını çıkarmaya çalışmak en iyisi değil mi? Kimlerin hangi yolculukta olduğunu veya kendini hangi yollarda bulduğu bilemeyiz ve fakat, klişe o deyimle “Hayırlı yolculuklar” dileriz elbet. Her yolculuk bizi hayra ulaştırır mı bilinmez ancak, biz kendi seçimimiz olsun olmasın, yolculukların zahmetsizce ve güzelliklerle geçmesini temenni ederiz.
Başkalarını anlayabilmenin yolculuğuna çıkan ve oradan çıkarımlarla ortak yollarda birleşenlerin yolculukları en kârlısı galiba. Kendini aşabilmeyi de gerektiren bu durum, içsel yolculuktaki başarıdan sonra çıkılabilecek bir yolculuk olmalıdır. Başka insanların veya kültürlerin penceresinden bakabilmek için, onlarla ortak yollara vurmak gerek kendini. Her yolun bir yolcusu vardır, elbette vardır ve olmalıdır da. Hayatın gizemlerinin çözülmesinde bilim dünyasının bu denli ileri seviyelere gelebilmesinde maddenin makro ve mikro varlığına inişlerin yolculuğudur bu. Yarınlar halen olabilecekse, her yeni günü bir yeni sayfa ve yol gibi görebilmek, dünkü yolculuklardan da hisseler çıkarmak gerekir. Yeni keşiflerin, yeni yüzlerin, güzelliklerin, renk ve kokuların artımıyla zenginleşen, sırttaki yükü de giderek azalan seyirdeki yolculukları ve dahası bu yolculukların öznesi ve farkındalığındaki her bireye büyük kazanımlar getirmesini diliyoruz. Kendimize yolculuğumuzun asla bitmeyeceğini de ayrıca bilmek gerek. Ömrünün onlarca yılını bu uğurda işe koşan Yunus Emre, bu yolculuktan çokça şey elde etmiş olmalıdır. Kendimize her şekilde dönen türlü yol ve bu yolların yolculuklarının merkezinde hep bizler yok muyuz zaten?
Arabesk dünyasının gönüllerde derin izler bırakmış bir snatçısı Ferdi Tayfur, bir şarkısında : “Yolcusuz yolların anlamı olmaz.” diyordu. Sevgiyle, sabırla, merakların giderildiği, farkındalıkların arttığı, her şeyiyle bize büyük kazanımlar getiren yolculukların özneleri olabilmek güzeldir.Yolunuz, bahtınız açık olsun.!
Oğuzhan KÜLTE
YORUMLAR
Değerli yazar ve şairim. Yazınızı dikkatle okudum. Yaşamın manasını irdeliyorsun aslında. Sadece görünene odaklanan insanlar aslında bana göre de boş yaşıyordur. Yazınızı ve özellikle Yunus'umuzun o müthiş dizelerini de dikkate aldığımızda kendi içimizde pek çok ben olduğu ortaya çıkıyor. Ben bu konuda empati dediğimiz duygudaşlığı anlattıklarınla aynı terazide görüyorum. Yüreğine kalemine sağlık dost.