Dünya, mazlumların çığlıklarını duymuyor ya da duymamayı tercih ediyor gibi görünüyor. Suriye’de, Yemen’de, Filistin’de, Myanmar’da ve birçok diğer yerde yaşanan insanlık dramı, dünya liderlerinin sessizliği karşısında devam ediyor. Mazlumlar, zalim rejimlerin ve güçlerin insafsız saldırılarına karşı tek başlarına mücadele etmek zorunda kalıyorlar. Bu sessizlik, insanlığın vicdanını sorgulamamıza ve harekete geçmemize neden olmalıdır.
Allah, adil olanı sever ve zalimlere gazabını çabuk gösterir. Mazlumların hakkını gasp edenler, zalimlik yaptıkları için Allah’ın gazabını çekerler. Dünya, bu gazabın etkilerini görmek istemiyorsa, mazlumların yanında durmalı ve adaleti sağlamak için çaba göstermelidir. Adaletsizlik, dünya üzerindeki dengesizliği artırır ve sonuç olarak toplumsal çöküşe neden olabilir.
İnsanlık olarak, mazlumların haklarını savunmak ve onların yanında durmak bizim görevimizdir. Mazlumların acılarına duyarsız kalmak, insanlığın geleceğini tehlikeye atmaktır. Mazlumların sesi olmak, insanlığın onurunu ve değerlerini korumak demektir. Dünya liderlerinin ve uluslararası toplumun, mazlumların haklarını korumak için daha fazla çaba göstermeleri gerekmektedir.
Mazlumların yanında durmak, sadece bir seçenek değil, aynı zamanda bir zorunluluktur. Adaletin sağlanması için mücadele etmek, insanlık için bir onur meselesidir. Dünya, mazlumların haklarını savunarak ve zalimlere karşı durarak geleceğini güvence altına alabilir. Mazlumların sesine ses katmak, insanlığın geleceği için bir umut ışığı olabilir.
Allah’ın gazabı, zalimlere karşı bir uyarıdır ve adaletsizliğin sonuçlarına karşı bir cezadır. İnsanlık olarak, Allah’ın gazabından korkmalı ve adaletin tecellisi için çaba göstermeliyiz. Mazlumların yanında durmak ve adaleti sağlamak, hem dünyada hem de ahirette bizi koruyacak bir kalkan olabilir. Adaletin sağlanması için mücadele etmek, insanlık için bir görevdir ve bu görevden kaçınmamalıyız.
Ey dünya, yok olacağın günü bekle, bu zulümler hepimizin sonu olacaktır...

Bahadır Hataylı/28.05.2024/Namazgah/İST