- 758 Okunma
- 9 Yorum
- 22 Beğeni
GAZZEDE YAŞANAN İNSANLIK DRAMI
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
İnsanlık tarihindeki en yıkıcı olaylardan biri olan Gazze’de yaşanan SOYKIRIM, vicdanları sarsan en büyük katliamlardan biridir. Bu yazımda, Gazze’deki son katliamların insanlık için taşıdığı önemi ve bu trajik olayların altında yatan gerçekleri ele alacağım.
Gazze, yüzyıllardır Ortadoğu’daki en hassas bölgelerden biri olmuştur. Gazze ve Kudüs’ün büyük komutan Selahaddin Eyyubi tarafından fethinden beri süre gelen asırlardır şekil değiştirse de altında bir iman küfür çatışmasını barındırmaktadır.
İsrail Devletinin büyük hayali olan arz-ı mev‘ûd; İbrânîce’de “Eretz Israel” (İsrâil diyarı), Ahd-i Atîk’te “Ken‘an diyarı” (Tekvîn, 11/31; 17/18; Çıkış, 6/4), diye zikredilmektedir. İkinci Mâbed döneminden itibaren ise “arz-ı mev‘ûd” diye adlandırılmış olup Ahd-i Cedîd’de de bu isimle geçmektedir (İbrânîler’e Mektup, 11/9).
Sonradan tahrif edilmiş Kitâb-ı Mukaddes’te Hz. İbrâhim’e yapılan vaadde, “Mısır ırmağından büyük ırmağa, Fırat ırmağına kadar olan bölge” (Tekvîn, 15/8), Hz. Mûsâ ve Yeşu’a yapılan vaadde, “Ayak tabanınızın basacağı her yer sizin olacak” denilmiştir (Tesniye, 11/24; Yeşu, 1/3). Arz-ı mev‘ûdun sınırları Ahd-i Atîk’te daha ayrıntılı olarak şu şekilde verilmektedir: Güney sınırı: “Tsin çölünden Edom boyunca olacak ve cenup sınırınız şarka doğru Tuz denizinin ucundan olacak ve sınırınız Akrabbim yokuşundan cenuba doğru dolaşacak ve Tsin’e geçecek ve onun uçları Kadeş-Barnea’nın cenubunda olacaklar ve Hatsar-Addar’a çıkacak ve Atsmon’a geçecek ve sınır Atsmon’dan Mısır vadisine kadar dolaşacak ve onun uçları deniz yanında olacaktır” (Sayılar, 34/3-5; Tesniye, 15/2-4).
Arz-ı mev‘ûd ilk önce Hz. İbrâhim’e ve onun zürriyetine vaad edilmiştir (Tekvîn, 13/14-17). “Ve senin gurbet diyarını, bütün Ken‘an diyarını sana ve senden sonra zürriyetine ebedî mülk olarak vereceğim ve onların Allah’ı olacağım” (Tekvîn, 17/8). Ancak Kitâb-ı Mukaddes geleneği daha sonra Hz. İsmâil’i devre dışı bırakarak vaadin Hz. İshak ve onun zürriyetine ait olduğunu belirtmektedir (Tekvîn, 21/12). Arz-ı mev‘ûd Hz. İbrâhim, Hz. İshak, Hz. Ya‘kūb ve Hz. Mûsâ’ya ve onların zürriyetlerine ebedî mülk ve miras olarak verilmiştir (Tekvîn, 17/8; 28/4,13; 48/4; Çıkış, 6/8).
Tüm bu açıklamalardan da anlaşılacağı üzere tam bir şeriat ile yönetilen İsrail’de bu bölgeler kutsal kitaplarına göre onlara Allah’ın bir vaadi olarak görülmekte, bu nedenle buralar için yapılan savaşlar, savaşların yapılma şeklinde hiçbir kural tanınmaması, katliamlar ve vahşetler onlar için normal bir durumdur. Günümüze gelindiğinde bu savaş İsrail ile Filistin arasında uzun süredir devam etmekte, tüm dünyanın ve özellikle Müslüman dünyasının gözü önünde cereyan eden bir katliama dönüşmüştür.
Bu insanlık dışı davranışlar tüm dünyadaki insanlar tarafından kınanmakta ve İsrail ve Siyonist Rejim gittikçe dünyada yalnızlaşmaktadır. Belki yüzyıllardır yapılamayan İsrail’in itibarının yerle bir edilmesi, dünyada yalnızlaşması böylece sağlanmış olacaktır.
Ancak görünen bir gerçek daha var ki, o da Filistin halkının vermiş olduğu destansı direniş ve kahramanca mücadeledir. Çocuğundan kadınına, gencinden yaşlısına kadar bu imanlı kutsal direniş diğer İslam ülkelerinin ne kadar acziyet içerisinde olduklarını göstermiştir. Kopuk birbiriyle didişmekten başka bir iş yapamayan İslam ülkelerinin bu durumu içler acısıdır. Bu katliamların durdurulmasında tüm insanlığın elbirliği ile hareket etmesi gerekmektedir. Bizlere düşen görev ise eliyle, diliyle, malıyla bu direnişe destek olmaktadır.
YORUMLAR
İnsanlık tarihinin karanlık sayfalarından biri olarak Gazze’de yaşanan soykırım, vicdanların derinliklerine kök salan bir yara gibi. Bu trajik olaylar, sadece Gazze’nin değil, tüm insanlığın kalbinde yankılanan bir çığlıktır. İnsanın insanla savaşı, yüzyıllar boyunca dinmeyen bir ateş gibi yanmaya devam etmiş ve ne yazık ki, Gazze bu ateşin en sıcak noktasında yer almıştır.
Ortadoğu’nun kanlı tarihinde, Selahaddin Eyyubi’nin Gazze ve Kudüs’ü fethedişinden bugüne dek süregelen çatışmalar, inancın ve imanın en keskin kılıçlarla sınandığı bir alan olmuştur. İsrail’in “arz-ı mev‘ûd” hayali, yüzyıllar boyunca kanla ve gözyaşıyla beslenmiş, bu kutsal topraklar uğruna dökülen her damla kan, insanlığın vicdanına ağır bir yük olmuştur.
İsrail’in kutsal kitaplarına dayandırdığı bu hak iddiaları, bu toprakları ele geçirme arzusunu meşru kılmak için kullanılan birer bahaneden öteye geçememiştir. Bu bölgenin “vaadedilmiş topraklar” olarak görülmesi, yapılan katliamları ve vahşeti haklı kılmaz. Günümüzde bu savaş, Filistin halkının kahramanca direnişi karşısında İsrail’in acımasız saldırılarıyla devam etmekte, dünyanın gözü önünde bir soykırıma dönüşmektedir.
Bu insanlık dışı vahşet, tüm dünyanın gözleri önünde cereyan ederken, İsrail ve Siyonist Rejim giderek yalnızlaşmakta, küresel vicdanın ağır darbesiyle sarsılmaktadır. Belki de bu yalnızlaşma, yüzyıllardır yapılamayan bir gerçeği ortaya koyacak, İsrail’in itibarı yerle bir olacaktır.
Yahudilerin ne mal olduğu çeşitli Kur'an ayetleri ile de sabittir. Kendilerine gelen onlarca peygambere eziyet etmekten çekinmemişlerdir... Arzı Mevud dedikleri şey zaten bir safsatadan ibarettir... Kendi ırklarından başka hiç kimseleri sevmezler... Eninde sonunda hem dünyada hem de ahirette acı sonuçlarına katlanacaklardır...
Şavaşları Allah ile olduğundan ve bir çok peygamber katlettiklerınden şeytan gibi lanetlik tacını giyen bir adi bir millettir... Kitaplarını elleriyle değiştirilmiş azgın bu toplumunun sonu elbette gelecektir... Bizim Çanakkale'de Filistin'de şarkı cephesindeki şehitlerimiz gibi Filistin şehitler i ülkelerinin kurulmasını inşallah gerçekleştirecektir.... Amerika ile beraber yok olacaklardır...
Kaleminz dâim olsun