- 209 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
TÜRK DÜNYASI SEVDALISI HOCAMIZ İRFAN MURAT YILDIRIM
Emir ŞIKTAŞ
Herkes İrfan Murat Yıldırım’ın akademik kariyer yaparken Türk dünyası ile ilgili olmaya başladığını zanneder. Aslında her Iğdırlı doğuşuyla birlikte başlar yaşamını Türk dünyası ile harmanlanmaya. Doğarken, yüz yıldır hasret kaldığımız Türk dünyası bizlere cazip gelmeye başlar. İrfan hocamızda bu bağlamda ailede kazanmıştır bu güzel duygularını.
Ancak imkân doğduğunda duygularını da çalışmalarına katarak Türklük sevdasını, aşkını sergilemeye başlar her gencimiz. Aynen İrfan Murat Yıldırım hocamız örneğinde olduğu gibi. Hasreti, sevdası, yazma mahareti, hüzün, duygu dolu düşünceleri, içindekileri döktüğü nağmeleri, yapılan haksızlıkları, zulme başkaldırıyı, zorla topraklarının gasp edilişine beslediği kini, tepkiyi, bu yapılanlar karşısında güçsüzlüğünden ve insanlık dolu oluşundan kaynaklanmış çaresizliği İrfan hocamız gibi binlerce yürek çok iyi bilmektedir. Azerbaycan Türkü Ailelerin yaşadığı katliamlar, sürgünler neticesi yaşadıkları dram katmer katmer taze yüreklerce bilinmektedir.
Çekilen acıları yaşayan ve göç ile gelen ailelerden biride her Azerbaycan Türkü gibi İrfan Murat Yıldırım hocamızın kökleridir.
Babası merhum Nüfus Müdürlerimizden Mehmet Ali Yıldırım idi. Dik duruşlu, vakur, bilgili, bürokrasiyi bilen, toplumda söz sahibi bir kişilikti. Babam merhum Gazeteci, yazar, şair H. Salih Şıktaş’la yakın dostluğu da vardı. Bu dostluk nedeniyle de ayrı bir hukukları oluşmuştu.
Bu güzel dostluğun hatırını rahmetli yazar, şair, akademisyen İrfan Murat Yıldırım hocamız şöyle anlatmıştı bir sohbetimizde; “Ben Liseye giden bir öğrenci idim, genç bir delikanlı heyecanıyla Azerbaycan’la ilgili bir şiir yazmıştım. Yalnız bu arada Yeşil Iğdır Gazetesinin müdavimi idim, hiçbir sayısını kaçırmadan takip etmekteydim. Bu okur yakınlığı ve baba dostluğu ile de olacak ki yazdığım şiiri gazetede yayınlatmak hevesi doğmuştu içimde. O hevesle gazetenin yolunu tutmuştum. Gazetede rahmetli Hacı Salih amcayla karşılaştım. Hoş geldin dedi beni oturttu ve “hayırdır, ne için gelmişsin” diye sordu. Bende yazdığım şiiri uzatarak bu şiirimi gazetenizde yayınlatmak istiyorum dedim. Şiirimi aldı okudu bittiğinde bana kimsin, kimlerdensin sorusunu sordu. Bende babam Mehmet Ali Yıldırım deyince, dostluklarının verdiği samimiyetle ayrı bir ilgi göstermeye başladı. Yazdığım şiir hemen yayınlanmıştı. Bu gazetede çıkan şiirimle ben basında yer almaya başlamıştım. Yeşil Iğdır Gazetesi ilk staj yerim olmuştu diyebilirim.”
Bu anısını rahmetli birkaç ay önce yaptığımız telefon sohbetimizde aynı günkü heyecanı yaşar gibi anlatmıştı. Rahmete giden büyükleri rahmetle yad ederek.
İrfan Murat Yıldırım hocamızla yakinen tanışmak henüz nasip olmamıştı, fakat Kardaş Edebiyatlar ve Azerbaycan ilişkileri sebebiyle gerek Kardaş Edebiyatlardaki emeğinden ve gerekse ortak arkadaşlarımız sayesinde yakından tanıyor gibiydim. Prof. Dr. Yavuz Akpınar hocanın, rahmetli avukat İbrahim Bozyel’in, Zeynel Abidin Makas hocanın, İrfan Murat Yıldırım hocanın isimleri sıkça telaffuz edilmekte, çalışmalarını Kardaş Edebiyatlar dergisinden severek okumaktaydık.
Bu çalışmalar gönlümüzü okşayıp, ilgimizi toplarken bizim gece hareketliliği ile meşhur Vali yolu caddemizde yalnız yürüyorum, saatler öğleden sonrayı gösteriyordu. Güneş biraz etkisini serinliğe bırakmaktaydı. Dostlarla selamlaşıp, hal hatır sorarak yürürken kıymetli dostum, arkadaşım, tarihçi yazar, akademisyen Öğretim Görevlisi Arslantürk Akyıldız aklıma geldi ve nerededir acaba diye aradım. Amacım birlikte yürümek ve çay sohbeti etmekti.
Arslantürk hocam telefona çıktı ve davetimi yapmama fırsat vermeden neredesin diye soru yöneltti, bende yerimi söyleyince “Afacan çay bahçesine gel buradayız” dedi.
Çay bahçesine gittiğimde sadece birkaç kez merhaba diyebildiğim, derin sohbeti olduğunu duyduğum rahmetli İrfan Murat Yıldırım hocam Kafkas’ta görev yapması nedeniyle hafta sonları geldiği candan aziz bildiği Iğdır’ına gezmeye gelmişti ve beraberlerinde birkaç hocalarım ve dostları ile sohbet ediyorlardı.
Hal - hatır sorduktan sonra gündem elbette Kardaş Edebiyatlar olmaya başlamıştı. Kardaş Edebiyatlar çok güzel ses getirmiş ve Turan ülkelerimizin her birinden destek, ses, makale, yorum almaya başladığını İrfan hoca anlatmaktaydı. Dergide biriken yoğunluk ve güç birliği beraberinde gönül yakınlığını da oluşturuyordu. Ne de lezzetli idi rahmetli İrfan hocanın dilinden bu duyguların, yaşanılan anıların anlatımı. Arada birde sevdiği Azerbaycan şairlerinin şiirlerinden ezberinde olanları okuyarak sohbete farklı bir tat katmakta idi.
Gönül köprüleri ilk Azerbaycan’la kurulurken yazmanın yanı sıra öğrenci kabulleri de başlatılmıştı. Azerbaycan üniversitelerine kayıt yaptıran onlarca öğrenci bugün doktor, eczacı, öğretmen, sanatçı, yazar, şair, ressam, vs birçok dalda yetişkin fertler oldular.
İrfan hoca Azerbaycan’dan gelen davetlere icabet etmekte, şairlerin şiirli ad günü, doğum günü, konferanslara, toplantılara fırsat bulduğunda gitmek ve ilgili şairin şiirini ezberden okumak için mesai harcamaktaymış. Azerbaycan Şairlerinden birinin ad günü münasebetiyle şiirini toplantı meclisinde okuduktan sonra ancak bu kadar ezber becerebildiğini belirterek, yürek sözünü söyler. Genç akademisyen İrfan hoca, bu lafı üzerine eleştirildiğini, daha yolun başında bıkkınlık ve bu kadar becerebildim sözünün yerine becerimin üzerinde daha çok fazlasını, daha iyisini yapacağımı söylemem gerektiğini belirttiler ve telkinde bulundular.
1990 Yılı zor yıllardı Azerbaycan bağımsızlık mücadelesi davasında. Genç akademisyen, rahmetli İrfan hocamız Türk birliği çalışmalarından dolayı bağımsızlık hareketlerini yerinde şahit olarak izlemek için Azatlık meydanında olmuş, hitap etmiş, yaşanılan katliamın canlı şahidi olmuştu. Hocalı katliamını katıldığı konferans, söyleşi, toplantılarda her zaman bıkmadan, yorulmadan gündeme taşımış, Ermenilerin yaptıklarını, Azerbaycan Türklerinin sesini sürekli dünyaya duyurmuştu.
Rahmetli İrfan hoca ile sohbet ederken kitaplarımdan bahsetmiştim. İçtenlikle ve samimi olarak ilgilenerek mutlaka kütüphanesine göndermemi ve değerlendireceğini belirtmişti. Gecikmelide olsa kitaplar eline geçtikten sonra kütüphanesinin ön tarafında rafa dizip resim çektirmişti ve bana yazdığında “şu anda bunlardan memleketimin kokusunu alıyorum. Kitap kapaklarındaki Ağrı dağı özlemimi gideriyorum” diye beni de çok duygulandıran cümleleri kurmuştu.
Rahmetli İrfan Murat Yıldırım hocamızın, Selam Türkün Bayrağına (Ahmet Cevat hayatı ve şiirleri), Mehmet Emin Resulzade Azerbaycan Cumhuriyeti, Kafkasya’dan İstanbul’a Hatıralar, İran Türkleri, Kafkasya Türkleri, Mehmet Emin Resulzade - Seçme Eserler; Azerbaycan Matbuatında Türkiye-Azerbaycan Kültürel İlişkileri, Molla Nesreddin ve Türkiye adlı proje çalışmalarını yürütücü (Proje Sahibi) olarak tamamlamıştır.
İrfan Murat Yıldırım hocamız sırasıyla Ege, Varşova (Polonya), Kafkas üniversitelerinde görev almıştır. En son Celal Bayar Üniversitesinde görev yapmakta idi.
Ülke dışında (Polonya, Hollanda, İsviçre, Almanya, Azerbaycan) ve ülkemizdeki üniversitelerde birçok, açık oturum, panel, konferans, bildiriler yönetmiş ve sunmuştur.
Rahmetli İrfan Murat Yıldırım hocamın rahatsızlandığını ve yoğun bakıma alındığını duyduğumda yazdığım dört kıtalık şiirimle dileklerimi iletmiştim lakin yüce yaratan böyle uygun görmüştü neticede;
KALBİMİZDE SEN!
(Allahtan acil şifa diliyorum İrfan Murat Yıldırım dosta)
Eyy aziz gardaşım, eyy aziz dostum,
Dualarımızda sen, kalbimizde sen.
Can İrfan hocamız, bak, biziz dostum,
Duyunca kahrolduk, gözlerde yaş, nem,
Umudu kesmedik, yüce yaratan,
İnşallah sen, bahşet bize çareden,
Yakma aman, içler acır yareden,
Yürek yaslı iken, can olmaz ki şen.
Vuruldu sol yanım kalmışız darda,
Görüm zalim felek gülmesin birde,
Yandı yüreğimiz bu beter derde,
Dostlarına zalim felek baktı kem.
Feleğe yol verme, hiç sevinmesin,
Acı hatıralar yine gülmesin,
Emircan şad haber almak dilesin,
Hayırlı haberle sevindir her dem.
16.05.2024 Emir Şıktaş
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.