- 135 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
KUTLAMALARA KARIŞAN ZEHİRLER
Ülkelerin can vererek kan dökerek zorluklarla elde ettiği zaferler ve bu zaferlerin unutulmaması, hafızalarda diri tutulması için ilan edilen sembol günler vardır.
23 Nisan; sadece çocuklara armağan edilmemiş aynı zamanda 23 Nisan 1920 de açılan meclisin de tarihi bir nişanesidir. Bu meclis; yedi düvele, batı işgalcilerine karşı verilen var olma mücadelesinin , can ile kan ile ödenen bir bedelin sonundaki zaferin adıdır, ilanıdır.
Bu şuurla idrak edilmesi gerekirken dün ülkemizi işgale gelen batı canavarlarının yapmaya çalıştıkları ama yapamadıklarını bugün içimizden birilerinin eğlence, şenlik kisvesi altında yapmaya çalışmalarını üzülerek ve bunları durduracak bir devlet iradesini de bekleyerek kaygıyla izliyoruz.
Atatürk ve silah arkadaşları batılı düşmanlarımızla boşuna mı savaştı, aziz şehitlerimiz boşuna mı canını feda etti? Ezan için, Bayrak için, Kutsallarımız için verilen bu mücadelenin özü, içi mi boşaltılıyor?
Bu günlerin özüne layık kutlamalar ve eğlenceler tertip etmek mümkün iken, o günlerin zorluğunu yaşayan Atatürk ve ecdadımız canıyla kanıyla karşı koydukları düşmanın kültürünün içimize sokulmaya çalışılmasını görseydi içleri acımaz mıydı? Batının kokuşmuş kültürünü zamba zumba v.s. oyunların icrasını tertemiz çocuklarımıza yaptırmanın izahı nedir? Hem de okullarımızda idari amirlerimizin gözünün önünde edebe aykırı kıyafetiyle bir öğretmenin çocuklara bu oyunları öğretmesine nasıl müsaade edilebilir? Çocuklar için rol model olan bir öğretmenin bu şekilde görev icra etmesi devam etmesi nasıl hoş görülür, kılık kıyafet edebe aykırı olsa da kutlama diye hoş görmeye devam mı edeceğiz?
Biz bunları konuşurken Müslüman olmayan Rusya’da bile LGBT ahlaki terörünün her türlü kendini hissettirmesi yasaklanmışken Müslüman mahallesinde salyangoz satma misali ülkemizde ve 23 Nisan şenliklerinde “Gök kuşağı eğlencesi” kandırmacasıyla LGBT renklerinin afişe edildiği şemsiyeli dans oyunlarıyla tertemiz çocuklarımızın bilinçaltlarının kirlenmesine nasıl müsaade edebiliriz? Bu çocuklar bizim geleceğimiz, onları İslam’ın hizmetkarı yüce milletimizin asaletine ve ahlaki yapısına zarar verecek her türlü saldırıya ve sapkınlığa karşı korumamız gerekmez mi?
Yazık çok yazık, bir nesil çalınıyor, bir nesil kirletiliyor ve sessizce izliyoruz.
En alttan en üstüne varana kadar tüm yetkililere, milletimizin aile yapısına, ahlakına ve bekasına yapılan bu ve bundan daha fazla hem de kat kat fazla saldırıda bulunan sosyal medyasından, tv’ lerdeki programlara, dizilere varana kadar bir çok saldırıya tehdite dikkat çeker, Allah katında ve tarih huzurunda veballerini hatırlatırım.
Kalyo Yasuo isimli Antropolog Japon Bilim Adamının tespitleriyle yazımıza son verelim;
"3 yıldır Türk kültürünü inceliyorum. Bir şey çok korkunç, diğeri ise çok garip..
Korkunç olan, Ülkedeki birkaç televizyon dizisi hariç tamamı Türklerin Kültürüne ve Dinine ters.. Yani Batı bu ülkeyi savaşmadan yok ediyor..
Garip olan ise, herkes bunu biliyor ama yine de izliyorlar.
Hem de anne-baba-çocuklar birlikte izliyorlar."
Ahval bu…
Herkesin vicdanına sesleniyor ve bu milleti seven herkesi sosyal yaramıza ahlak, edep ve inanç merhemini sürmeye davet ediyorum. Bir millet inancıyla, ahlakıyla, edebiyle millettir; yoksa Allah korusun…
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.