- 240 Okunma
- 0 Yorum
- 1 Beğeni
Yemekte neyin nesi!
Yemekte neyin nesi
Kendi Facebook sayfamda bir cenaze yemeği paylaşımına yapılan bir yorum aynen şöyle yazıyordu benimde annem öldüğünde annem için yemek verecek param yoktu birinden borç aldım sonra bankadan faizli kredi çektim kredi ödüyorum
Sırf utanmaz insanların bana annesi için bir yemek bile vermedi demesinler diye
Ben bu yorumu okuduktan sonra o an
bu yemekte neyin nesi diyerek çok acele 15 dakikalık bir süre de dört tane dörtlük yazıp telefonumdan şiiri bir sarı renkli bir resim haline getirip resmin sağ üst köşesine kendi vesikalık resmimi ekleyip paylaştım hemen arkadaşlarımdan yorumlar gelmeye başladı çok güzel olmuş yüreğine sağlık diyen diyene şiiri tekrar okudum fark ettim ki alt mısralarda hem hece eksik hem yazılım hatası var hemen düzenlemek istedim ama birde baktım ki şiir 60 tan fazla yorum ve paylaşım almış şiiri düzenlemedim çünkü şiir resim halindeydi ve daha sonra baktım bu şiir durmadan paylaşım alıyordu Facebokun bildirim ışığı sürekli binlerce beğeni gösteriyor bu durum aylarca böyle devam etti ve kendi sayfamdan on bine yakın paylaşım binden fazla yorum aldı
sonra şiiri bir arkadaşın sayfasında gördüm, adamın birisi mahlas dörtlüğümü kesip üç kıtasına kendi resmini ekleyip paylaşmış benim sayfadan daha çok paylaşım almış
Adama mesaj atıp hemşerim benim şiirin neden mahlasını kestin dedim bu şahıs cevap vermeden bana facebokta engel koydu
daha sonra şiirin ismi yemekte neyin nesi diye Facebook un arama motoruna yazdım birde baktım ki bir kişi değil onlarca kişi var şiirimi kendi isimleriyle paylaşmışlar bu duruma hiç kızmadım çünkü bu şiirin asıl sahibi benim
ben şiirlerimi facebokta paylaşmadan önce edebiyat defteri antoloji gibi şiir sitelerinde paylaşıp yayın tarihlerini kayıt altına alıyorum elimde bir belge olsun diye bundan daha değerli bir eserim küstüm belgem olmadığı için hırsızlığa kurban gitti onun için bu şiiriminde hırsızlar tarafından hırsızlamasına üzülmedim beni asıl üzen ne oldu
biliyormusunuz
gazeteciyim şairim diyen ozanım hocayım diyen insanlar tarafından bu şiirin çalınıp kendilerininmiş gibi paylaşmalarına üzüldüm bu kişiler toplumumuzun ön safında insanlarımızın karanlığına ışık olup yol gösteren kişilerin olması beni çok üzdü
bu durum toplumumuz açısından okadar vahim bir durum ki bunu süsleyerek anlatmaya benim kalemim yetmez ama yinede benimde bana göre yazdıklarımı okuyacak insanların olduğunu düşünerek yazayım istedim
Arkadaş bu toplumumuz nereye gidiyor nedir bu ahlak çöküntüsü yokarı bakıyom hırsız aşağı bakıyom hırsız ve bunlara alkış tutan da bizleriz çünkü benim gibi cahiller okuduğu şiir kime ait kim yazmış araştırmadan hemen alkışlıyoruz diyeceğim bana kızacak amma ne yapayım bu hırsızlar o kadar ustalaşmışlar ki dilleri inandırma pzu musluklarını iyice güçlendirmişler karşı saldırılara bal porsukları kadar azimli ve bulaşkandırlar elini verdin mi kolunu isterler o küçücük gövdeleriyle rakibinin koca gövdesini yer tükettiler o yüzden bunlardan uzak durmak gerektiğini biliyorum ama yine de canımı yaktıklarına dayanamayıp yine bu hırsızları aramak için Google yemekte neyin nesi yazdım birde baktım ki şiiri ilâhi olarak besteleyip paylaşmışlar bir kesitini cuma mesajları olarak paylaşılması için videonun üstüne hayırlı Cumalar yazmışlar oradan anlaşılıyor cuma mesajları için hazırlandığını neyse benim çok kötü bir şiirim o kadar çok ünlenmiş ki sanırım Türkiye’de okumayan kalmamış şiire öyle bir yorumlar yazıyorlar ki inanamazsın bazılarını okudum yazdığımla gururduydum insanlarımızın yarasına merhem oldum diye hemde yazdığıma pişman oldum çünkü tuzu kuru olan veya Çıkarı olan kişilerin bazıları çok kötü bir şiir diyorlardı yorumlarında bu yorumlardan buraya bir kaç tane ekleyip öyle konuya devam edeceğim
SALİH ŞİMŞEK
25 Eylül 2019 - Çarşamba 16:20
MÜFTÜ AMCA TOP SENDE
Yazdım yazmayada devam edeceğim, şu cenazelerde verilen kıymalı rezaletine son verilsin.
Müftü amca ben yazıyorum, yorumlar hep size geliyor, istersen gelen yorumları yazayım.
" bu işin kalkmasını hocalar istemiyor, isteseler kaldırırlar"
" müftülük camilere afiş yaptırsın cenaze yemekleri kalksın diye"
" camide vaizlerde, sohbetlerde, yemek konusu anlatılsın"
" hocalar yemek yemesin, dua etmesinler"
" bütün camilerde hutbede okunsun"
" yemek verilsin ama, dernekler, muhtarlıklar, belediyeler versin"
" acısınamı yansın, misafir mi ağırlasın"
" adam hem zıkkımlanıyor, hemde o acının arasında kıymalısın yanında limon yok, maydanoz yok"
" kıymalı iyi pişmemiş, eti az olmuş, "
" biraz daha versene, bir ayran daha versene"
" kasap amcalar ile fırıncı abiler kızar"
Müftü amca top sende; kaldırın bu adeti, anlatın dinleyelim, cenaze günü insanların yürekleri yanarken, kıymalı derdine düşürmeyin milleti.
Şiirlere konu oldu rezalet.
Cenaze evi ağlarken
Yemekte neyin nesi
Acısı döşler dağlarken
Yemekte neyin nesi
Herkesi uyarmak gerek
Ölene yanarken yürek
Lüp lüp lahmacun börek
Yemekte neyin nesi
Bu gelenek boş savunma
Matemli karın doyurma
Etli pilavlı kavurma
Yemekte neyin nesi
Müftü amca top sende, bu konuda sohbete başla, afişler, pankartlar hazırla, belediye başkanı ile beraber kaldırın bu rezaleti.
Yerköy belediye başkanını ve Çayıralan başkanını tebrik ediyorum, darısı diğer ilçelerimize, ses verin ilçeler.
Sokaktan Erdal Erçin
Berbat bir şiir var; "Yemekte Neyin Nesi" diye.
Cenaze sahiplerinin yemek vermesi adetine tepki olarak yazılmış. Üç kıta bir şey.
On altı bin dokuz yüz bilmem kaç kez paylaşılmış.
Bayılıyor insanlar.
"Aslında ben de cenaze yemeği vermem ama el âlem ne der?" diyenler paylaşıyor bence...
Ali Rıza Atasoy
Katıldığım şiir etkinliklerinde özellikle dikkatimi çeken bir husustur ki bu tür etkinliklerde şiir okuyanlar edebiyatın sadece şiirden ibaret olduğunu zannettiklerini düşünüyorum. Oysa şiir bir konuda akademik bilgi verme ve tebliğ sunma sanatı değildir malumunuz. Deneme, anı, eleştiri, hikâye, roman, tiyatro gibi bir sürü anlatım yolu olduğu halde neden her şey şiirle anlatılmak istenir anlayamıyorum! Düz yazı (nesir) türlerinden birisiyle anlatılabilecek bir husus şiirle anlatılmaya kalkınca doğal olarak şiir, şiir olmaktan çıkıyor.
Birkaç gün önce katıldığım bir etkinlikte bir şair/veya yazar arkadaş okuduğu (üç sayfaya yakın) manzumede buraya bile yazmaktan imtina ettiğim malum güncel terör örgütlerinin kısaltılmış adlarını okuduğu uzun manzumenin hemen hemen her dörtlüğünde (ki dörtlükler halinde yazılmıştı) sayıp durdu. Oysa şiir Cahit Sıtkı’nın ifade ettiği gibi “sözcüklerle güzel biçimler oluşturma işidir” yani güzel söz söyleme sanatıdır. Bizim sıradan insanımız bile tam anlatamadığı bir güzelliği “şiir gibi” diye tarif eder. O kısaltılmış terör örgütü isimlerini şair şiirine niçin bulaştırır ki. Programdan sonra kendisini “Arkadaşım bu satırları alt alta değil de yan yana yazsaydın iyi eleştiri/tepki yazısı olurdu” dedim. Adam ne demek istediğimi pek anlamadı galiba öylece yüzüme baktı ve bir cevap vermedi.
Sonara da bir yerde oturup biraz şiir üzerine konuşunca “şiir doğrudan düz olarak bir konuyu anlatma, görüş bildirme, dinleyenlere bir konuda akademik bilgi verme işi değildir. Böyle olursa şiir değil, siz alt alta da yazsanız da fark etmez düz yazı (nesir) olur” dedim. Bunu kısa bir örnekle (Sessiz Gemi şiirinden bir beyitle) açıklamaya çalıştım;
“Artık demir almak günü gelmişse zamandan/Meçhule giden bir gemi kalkar bu limandan”
“Bakınız burada -ölüm, cenaze, sala, musalla taşı, kabristan, matem vs- geçmediği halde biz bu beyitten ölüm vaktini anlıyoruz. Eğer şair, ölüm vaktiyle ilgili yapılanları tek tek düz olarak saysaydı düz yazı olurdu, böyle edebi sanatlar yoluyla anlattığı için şiir oluyor” gibi birtakım açıklamalar yaptım.
Lakin değişen bir şey olmuyor, bir başkası da eskiden “ekini nasıl biçtiklerini, harmanı nasıl yaptıklarını vs” anlatıyordu şiirle. Oysa o manzume de güzel bir “anı yazısı” olabilirdi. Hele “vatan, millet, devlet, bayrak, savaş” gibi konulardaki hamaset nutuklarının o haliyle, o değerlere asla değer katmayacağını düşünüyorum. Bir başkası da okuduğu naat’a benzer bir manzumede peygamberin doğumundan ölümüne kadar yaşadıklarını bir bir saydı, yani bizlere “siyer bilgisi” aktardı. İnsan bazı ünlü naatlara bir bakar, hiç peygamberin adı bile geçiyor mu onlarda oysa o ustaların naatlarını okuyunca fark ediyoruz ki –hiçbir yerde doğrudan adı geçmediği halde- her dizesinde peygamber var o naatların.
Velhasıl mevzu uzun!
Ahmet gökmen
Cenaze evi ağlarken yemekte neyin nesi acısı ciğerleri daglarken yemekde neyin nesi herkesi uyarmak gerek ölene yanarken yürek lüp lüp lahmacun börek yemekte neyin nesi bu gelenek boş savurma matemli karın doyurma etli pilavlı kavurma yemekte neyin nesi işte bu bizim cenazelerimizde hep yaşadığımız şeyler insanlar sanki başsaglıgına değilde karın doyurmaya gelmişler biri et pilav sorar diğeri pide yokmu@ der @diğerinde pideyi nerden aldım der ve verdiğin cevaba göre orasını n pideleri iyi olmuyor keşke falan yerde yaptırsaydınız diye tavsiye verir unuttuğu tek şey olduğu yerin cenaze evi olduğu insanlar taziyeye değilde bir kıraathaneye gelmiş gibi çay ayran yemek ya birde kalmasını bilsek oda yok gelen kalkmasını bilmiyor alın size taziye evi değilde aylarca görüşemeyen eşin dostun buluşma yeri çay ayran ve yemek bol niye kalkalımkı her cenaze evi bir hafta eşin dostun buluşma yeri oluyor ondan sonra o ev ahalisi bir daha ne aranıp soruluyor taki başka bir akraba vefatına kadar, devam edecek
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.