- 160 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
"Gülfidan"
Arkadaşımın düşüncelerime kattığı bu özrün olabilirliğinden dolayı Okuyucu ve yazar gözü ile abartılı ilişkilere düşünürken. bazen acımazsız gibi görünüyoruz.
burada ben olayın merkezi kısmında olan kişiyi kendimle muhatap alıyor. sorularıma verdiği cevaplara göre iyi ve kötü olduğunu sesimi yükseltmekle başlıyorum.
yaradılışın görev teslimini yaptığı anın gizemi hepimizin bir hakimiyet yanı bulunmak da. fakat işin felsefi boyutuna geçersek arkadaşlar bu bir beyin,topu topu avuç kadardır.
ve her sabah yeni bir güne uyanmanız onlarında sizin hayatınız ilave bir düşünce eklemeleri ne kadar büyük bir külfettir .Bir var ki annem kıyametin alametleri kadınların çığlıklarında saklıdır. der. Onun üzerinde kadının sesi, nefesi kurduğu cümle dağları ne kadar yüksek değil mi?
kendinizle ilgili hemen hemen her konuda .İnanılmaz bir enerji çevrelendiğinizi düşünün etrafını. Kalbinizin ritmi değişmiş.
Çevreyi gözlemenin verdiği kaygının tarifine gelinceye kadar olan üstü bir bir gayret sarf etmiş. Kayıp olabilme hissi o kadar yoğun ki ilk bakış da doğal refleksler sanırsın olup bu biteni. Sonra avazın çıktığı kadar birilerin yardım talep etme gereğini duyarsın.
Yine abartılı ilişkilerin de bir masumiyet görmem konusuna geleceğim. Hani bizim ilişkisi abartısı olan bir beyefendi vardı. Gelin o beyefendi den bir az söz edelim.
Kesinlikle bir insanın çenesi ne kadar düşük olursa ;olsun. konuşa bilmemenin bir sınırı ya var yada yok deriz.
. Günlük şimdi yazının başında biz bütün bunların netleşmesinden yana bir hedefe belirledik ya
Gün içersin de ortalama acaba bu adam her kadına kaç dakika sohbet etme hakkı verebileceğini hesaplayalım.
İşinin bitimi evine dönüş aralığını uyku saatini erkene alalım 23-00 yatışı olsun. Ve sabah 7-30 da uyanması gerek.
Hepimiz ilk uyandığımızda genel olarak ilk ne ile meşgul oluyoruz . kişiye özel durumları konuştukça kendimize daha net bir hedef belirlemiş oluruz da.
yatağımızdan uyanır uyanmaz şöyle banyoya gidip aynanın karşısına geçip Gözlerimizin çapağını silmek varken .evet direk kara kutu avımızı avuç içine alıyoruz.
ne kadar tarik edici bir cümle oldu değil mi "kara kutu avımızı avuç içine alıyoruz " neden ilkimiz oluyor. bu kara kutu derseniz.
Bir bakıma onu bize önemli his ettiren aslında gereksiz beklentilirimizin geneli bizi bu kara kutuya hapis edilmesi olabilir.
ooo çok büyük işleri başarmış her kimse sözüm size tabi başardıklarınızın sayısın da epeyce yükselme görünmez değildir. Onların hakkını onlar burada kocaman bir aferin olarak teslim etmeyi bir borç biliyorum.
O kara kutunun bizim ilkimizin olma sebeplerinden biri biz uyurken. bizim dışımızda insanlar tarafından ne hareketlenme kayıt edilmiştir fikri ağır basar.
Tabi ki bizim bu beyefendi ve hanımefendiler haklı olarak sayfaları tek teke gezinir. Yazılanın kendisine olan kısmını cevaplamaya başlar. Şayet içinde ki ateşi harlayan bir talep var ise, tuşlarının üzerinde sağa sola kayan parmakları ile görüntülü o ona nasıl görünme hazırlıklarını hızlandırır. Asıl konun muhatabının nasıl göründüğüne değil erkek kadına göre daha sade şeyleri önemser yani beyaz atletin kıyı köşesinde fışkıran kılların beyaz teni ile nasıl uyumlu olduğunu göstermek için can atmak olur.
Dokunma hissi şeytanın hizmet etmesi erkeği kadını elde tutar değil mi? öyle bilindik kavramlar süre gelmiş ki kimse bu davranışa yabancı değil.
O kara kutu kilometre uzaklıkta ki evin bir odasına sizi de çok rahat bir şekilde konuk ederken. Güzel karşılanmanız ve ağırlanma-nız, o anki sizin vereceğiniz gayrete göre şekillenir.
Bunun sonu çılgınca bir sevişmeye, Eğleşmeye sonrası. İşte kadın ve erkeğinin haz noktalarına geldiğini düşünün.
Bu arada saatin hızla ilerlemesini birinde biri fark etmesi ile ortanda ikiye bölünür sohbetleri. Keza günü içi o ilk görüştü hanımın kaç sefer arayacağı iletişim sürekliğini bilemiyorum.
Lakin aynı anda "günaydın tatlım "denilmesidir çok hanımefendi tek tek istedikleri o cevabını alırken. Kadın çok saf bir o kadar kullanılmamaya konumlandırmış ki, kendini aynı zamanda ise o erkeği karşında kendine ait olduğunu bir kendisi olduğun sanır. …
Bu inanmanın o geçiş aralığında. Kendini inandırmış
Diyorum ki biz dostu olan şu kara kutunun bir dili olsa neler neler anlatır değil mi? adamın işi ile telaşına girmiş hanımların ise günlük rutin işlerinin de nasıl olması gerektiğine dair fikirleri üretmeye çalışması gözlerimi yaşarttı.
Sağlık alının da kesin bir âlimlik yönü olmalı ve …"Ahmet ile… Ayşe ile yüzde doksan beş ebe beyinlik bulunmamda dır ;y ada bulunmamaktır."testi zihnimi ele geçirmesini şu an doğal, sıranda görüyorum kalp eşitliği yaradılışın haklarından biridir bunu kimse inkâr etmesin. Olması düşünülmesin de fayda var.
Olayın hücresel hareketlerini takip etmek adına her kadının bir değişik yapıda. olduğun biliyoruz
lakin burada erkeğin kendin nasıl bu kadar çok özel hayat içinde rahat ve huzurlu hissettiği yere gelelim.
Yaşamında ki kayıplar bu iş, aş eşi, evladı olur. Dağınık bir duygu sofrasına otursa ne olacak oturmasa ne olacak mantığını yürüdüğünü tahmin ediyorum. Bir saniye şu da yaptığı iş göre sevgisinin hayatında ki abartılı ilişkileri doğru olduğunu değerlendiren çokça insan vardır.
mesela bir arkadaşım ticaret yapıyor. Alım sattım gibi onun değerlendirmesine göre abartılı ilişkiler ticaret gibi sattıkların memnuniyet aldıklarında memnuniyettir sonrası ticari düşünce beş alıp ona duygularını satma yetkisini oluşturuyor. beni memnun edeni bende ederim gibi gibi…
bu abartlı ilişkilerde. Birçoğunuzda sadakatli yönü ve dişliğinin durdurmamayı gözlemliyorsunuz. hayır sadakat olayı evrimini son teknoloji afetti ile tamamlamıştır. Devre dışı bir sistem haline getiren kolaylık aslına bakarsanız insanlığın sonunda hazırlama aşamasın da.
Düşünseniz aynı kadın ile baba oğul beraberlik hissi ile dolaşıyor. Genel ahlaki kuralar ikinci el ve daha beteri merdiven altında üretilip topluma servisi işini de toplum kendisi yapıyor. Uçlarımızı uyuşuk bir lanet haline getiren kara kutunun bir benzeri televizyonda resmileştirmek, Günlük hepimiz bir iki dizi filme göz atarız değim onu senaryosun yazanın kafa yapısı toplumun istekleri yapamadıklarına ve aykırılıklar üzerine çalışıyor. ona göre konuyu oluşturup halka izletiyor. Ve bundan hoşnut olan o kadar çok insan var ki kendi ayıplarının bir benzeri izledikleri dizide zaten ladese ediyor bu onu psikoloji rahatlığa sevk ediyor ister istemez.
Tencere dibin kara benim sende kara Atasözünde olduğu gibi birebir kadın erkek ilişkilerinde ne yazık ki biz bütün değerleri ayakaltına almış ve bir güzel üzerinden tepiniyoruz
günümüzde abartılı ilişkinin örnekleri o kadar vahim bir yerdeler ki! ne el uzanır; nede göz aradığı yerde onu gidip bulur.görüntü olarak çok insanı çok şaşırtacağını hiç düşünmeyin .
tahminen ne olduğuna meraklanır bazıları keza meraklanmanın cazip hale getiren hayal gücünüz çok zahmette sokmak istemiyorum .
bir örnekleme yaparsam da. beyaz kağıt üzerine çizilmiş, küçük siyah bir noktayı hayal ederim. etrafında göz alabildiğince beyazlık izledikçe ben bile muhteşem bir boşluk olduğunu his ediyorum.
bu saf beyazlığı söylediğim gibi neyle beslersen onun la büyür ,şekillenir.bir bakarsınız ki "boynuz kulağı geçer"
on kadın: on değişik fikir kimi ılık havayı sever. kimi yağmurlu. kimi köy hayatını özler
kim şehrin bir parçası olmanın asaletinde kalmayı düşler… aaah abartılı ilişkileri asıl bizle yüz göz edende düşlenip yapılamayan şeylerdi…
5 Nis 2020 — 13 Ocak günü Tayland hükümeti Vuhan’dan ülkelerine gelen Çinli bir kadında da koronavirüs çıktığını duyurdu. 15 Ocak günü ise Japonya da.
Çin’de ilk vakaların tespit edilmesiyle birlikte Türkiye’de Sağlık Bakanlığı ve diğer bakanlıklar çeşitli önlemler aldı ve bu nedenlerle covid-19 virüsünün ülkeye gelişi geciktirilmiş oldu. Türkiye’de ilk vaka ise 11 Mart 2020 tarihinde görüldü. "
Hastalığının yayılmasını bütün dünya da bizim ülkede yaşan insanlar korkulu gözlerle izledik değil mi? kayıplar binlerce kayıplar verildiğini biliyoruz.
Tabi kayıpların dışında da o komik yasaklar her yerde aynı anda kendini baş gösterdi. önce yaşlıları sonra kronik kişiler korunma gereksinimi duyuldu .
Gülfidan da kronik hastalıkları olan kocasını kendince evin içerisinde. ondan bundan duygularının dışında.kendince sağlık bilgisi kurularını koyup ve falan filan derken .hastalıktan bir korumaya başladılar ki sormayın.suyun temas etmediği hiçbir şey kalmamıştı.markette aldığı beş kilo şekeri su dolu leğenin içinde bekleten kendimin kendime vermiş olduğum zararı hiç unutamam.
nice Gülfidanlar topun ağzına verilenlerden oldular ölecekse ben öleyim bu hastalıklardan ailemden kimseye bir şey olmasın o sorumluklar oluştu.
Alış veriş yapma işi eşinin yetkisinden alınıp kendisine verildiği için bakkal çakalı işlerine bakması onundu.
bu alış verişin merkezi konumuna gelmesi ile bizim Sivaslı bakkal efendiyle sıklıkla göze göze ve sohbetlerinin koyulaşmasını getirdi.
Bir sakız için altı kat merdiven inip çıkılır mı? Azıcık kalp atışları hızlandırılmış sözler dile eletilirmiş ise orası işte tam benlik arkadaş… vallahide Ağrı dağına tırmanılır dı.dedim.
Artık aralarında ki muhabbet kim kimi önce öpüp bacak arasına dokunmaya kadar mesafe alıvermişti.
Bu arada insanlar pazar günleri evlerine kapanmış evde tuz bitmiş; şeker bitmiş bir bakkala gitme isteği yoktu. lakin Gülfidan’ın derdi başka! Bu yasaklar biraz da bakkal efendinin ilgisi olacak ki evinin içine sığamayan bir gülfidanı yaratmıştı.
Haftanın ilk günü sabah daha kargalar bo..kun yememiş dışarıda bir dükkânın kepenk açılışın kesik kesik homurdanması duyuldu. aynı zamanda bu kepenk homurdanması Gülfidan da şehvetli hislerini ayağa kaldırmıştı.
Yarım saat önce hazırladığı kahvaltı menüsü o kadar güzeldi ki olayın diğer yüzünü bilmeyen eşini bir çırpı da kahvaltı masasına bağladı.
her zaman olduğu gibi o günde ince entarisinin altına hiç don giymeden.Kapının arkasına asılı duran yeşil hırkasını üstüne çekip merdiven boşluğuna kadınsı ayak sesleri yavaş yavaş aşağı ilerledi.kalbinin uçuk mavi gökyüzüne salan kuş gibi sokak kapısını peşin sıra usulca kapadı.
Bizim bakkal efendi elinde renk alakasızlığı yani yanıklar, çürükler içinde ki demlik ile çay suyunu koymak da idi;
gülfidanı gördüğü anda ona etmesi gereken cümle aynen şu olmalıydı. Bu ne güzellik böyle sabah sabah demek yerine ikisi göze göze geldiklerinde önce bir susma hakkı ;göz hakkı var iken bedenlerin o cinselliğe titreşimlerini sadece duyuyorlardı.
Lakin hızlı bir şekilde burada yaşayacakların verdiği kısa göz göze bakışmaları kadar idi; daha sabahın körü lakin çevrede ayaklanmış kimsenin olup olmadığın kontrol etmeyi ihmal etmemeleri gerekiyordu.
Vay vay neler olacak birazdan buradan bir iç sesimi duydum. Evet, önce Gülfidan sonrada bakkal efendi. Usulca ayakuçlarına basarcasına arka tarafa geçtiler.
İkisi de yaşayacaklarına toy ve bir o kadar eksik idiler. Yani on yedisine ayak basmış gençler gibi bedenlerinin ateşini dille kontrol edip sonra kül haline dönüşünü izleyeceklerdi.
Ve bakkal efendi Gülfidanın donsuz gö…tünü üzerine sınırsız öpücükler bırakmaya başlaması ise daha bir şehvetli seslerini de duymanın sebep idi; ait oldukları kalplerden gizli sevişmenin korkusu ile sürekli dudakları birbirine yapışıyordu.
dur!...
Dakikalar sonra ikisinin bedeni patlak bir balon görünümünden; öte bir şeydi. İkisi de tek kelime konuşmuyorlardı. oldukları yerde.sadece sağ solda edindikleri kâğıt parçaları ile özel bölgelerini siliyordu.
Aslında bir posta daha sevişme şansları vardı. Dünyayı saran korona ilk defa bunların işine yarmış gibiydi.
Bakkalın genel müşterisi kendilerini izole ile meşgul iken geleni, gidenin de pek bir önemi yoktu. Yani ikisi de çok eli çabuk olmayı gerektiren bir şey olmadığının ve uzun bir toparlama sürelerinin olduğunu farkındaydılar
Böyle bir abartılı ilişkide insanın önce kendinde özür dilemesi gerektiğini. Söylemişti bir arkadaşım…
"Özrün kabahatinden büyük" olacağını düşündüm ?
Çok nazik akıl bir kadındı benim arkadaşım. dedi ki kimsenin bedeni kimseye ait değil. fakat o bedeni kontrol mekanizması kişinin kendi elindedir.
Onu karşı cinselliği tanış hale getiren kendisine bir özür borcu vardır. Bu kişi bedenime dokunmayı hak ediyor mu? Yoksa yetirince hak etmiyor mu? Diye…
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.