KUR’AN’DAN UZAK ÖYLE BİR DİN YARATTIK Kİ KENDİMİZE, BATAKLIĞA BATTIKÇA BATIYORUZ.
Bizler İslam’ı yaşarken, sorumlu olduğumuz iman ettiğimiz Kur’an’ı anladığımız dilden okumadığımız için, bizlere İslam dini diye anlatılan Kur’an dışı, atalarımızdan ulaşan rivayet bilgileri savunurken, ŞİRK BATAĞINA BATTIĞIMIZIN FARKINDA BİLE OLAMIYORUZ. Bunun nedeni bizlere öğretilen İslam’ın Kur’an’ın emrettiği İslam ile adeta taban tabana zıt olduğunu fark edemediğimiz için BATILI HAK, HAKKI BATIL ZANNEDİYORUZ. Bu makalemde yaptığımız bu yanlışlarımıza örnekler vermek istiyorum. Hatırlatmak isterim, eğer bizim yaşadığımız İslam, Kur’an’ın bir hükmüne bile ters düşüyorda İslam dini diye beşeri hükümlere inanıyorsak, bizler o konuda Allah’a şirk koşuyoruz, Allah’ın yanında ilahlar ediniyoruz demektir. Çünkü din Allah’ın dinidir ve O ben hükmüme hiç kimseyi ortak etmem diye bizleri uyarmıştır.
Gelelim bu konuda İslam dini diye yaşadığımız, Kur’an’ın tam tersini emrettiği konulara. Bizler İslam’ı hayatımıza geçirebilmemiz için, her bilginin detaylı Kur’an’da olmadığına, açıklanmadığına inandırıldık. Peki, Kur’an bu düşünceyi inancı onaylıyor muydu? Gelin ona bakalım. “GERÇEKTEN, ONLARA İNANAN BİR TOPLUM İÇİN YOL GÖSTERİCİ VE RAHMET OLARAK, BİLGİYE DAYALI AYRINTILI AÇIKLAMALARDA BULUNDUĞUMUZ BİR KİTABI ULAŞTIRMIŞTIK.” (Araf 52) “SUÇLULARIN YOLU DA AÇIĞA ÇIKSIN DİYE, ÂYETLERİ İŞTE BÖYLE AYRI AYRI AÇIKLARIZ.” (Enam 55) Allah bunlara benzer birçok ayetinde, Kur’an’ı açıklamak bizim görevimizdir, anlayasınız ve hiç kimseye muhtaç olmayasınız diye Kur’an’ı açıkladık dediği halde, nasıl olurda Allah’ın bu hükmünün tam tersine inanırız, bunu anlamakta zorluk çekiyorum. Çünkü bizler sorumlu olduğumuz kitaba değil, İslam dini diye batılın kitaplarına çalışıyoruz ve haşa Allah’ın kitabına değil, beşeri kitaplara güveniyoruz da ondan. Ondan sonrada bizlere öğretilen rivayetleri Kur’an’da göremediğimizde, bakın namazın rekât sayısı bile Kur’an’da yazmıyor diye başlıyor, Allah’ın bizlerden istemediği yüzlerce dine yapılan ilaveleri örnek gösteriyoruz. HİÇ BİRİMİZDE SORMUYOR, BUNLARI ALLAH EMTERMEİŞ, ONUN İÇİN OLMAZSA OLMAZ DEĞİLDİR DEMİYORUZ. Bunu düşünemediğimiz içinde, Allah’ın kitabının önüne ciltlerce yazılmış ve Allah’ın dinini zorlaştırmış, beşeri fıkıh kitaplarını rivayetleri koyuyoruz ve Allah’a şirk koşuyoruz.
Allah şefaat tümden bana aittir, hiçbir şefaatin olmadığı o günden sakının diye birçok ayet indirdiği halde, bazı ayetleri öyle tercüme ediyoruz ki, Kur’an’da Allah’ın emrettiği diğer ayetlerle çelişir hale getiriyoruz. YANİ ELLERİMİZLE KUR’AN’I TAHRİF EDİYORUZ, BUNUN FARKINDA MISINIZ. Sırf batıl inançlarımızı yaşayabilmek için, RESULLER, DİN ÂLİMLERİ, VELİ, GAVS, ALLAH DOSTU KİŞİLERDE ŞEFAATÇIDIR diye inanmakta bir sakınca görmüyoruz. Hâlbuki bu konuda onlarca ayet vardır ki, Resulü bile günahları için Allah’a dua etmesi gerektiği örneği verilir. Şefaat konusunda şu örnek bizlere yetmiyor mu? Bu ayeti indiren Rabbimiz, daha sonra haşa sözünden dönerde, bu yetkiyi başkalarına da verir mi?
“ÖYLE BİR GÜNDEN SAKININ Kİ, O GÜN HİÇ KİMSE BİR BAŞKASI ADINA BİR ŞEY ÖDEYEMEZ. HİÇBİR KİMSEDEN HERHANGİ BİR ŞEFAAT KABUL OLUNMAZ, FİDYE ALINMAZ. ONLARA YARDIM DA EDİLMEZ.” (Bakara 48)
Ne yazık ki bizler farkında olmadan Allah’a güvenmek yerine, rivayetlere güvenmeyi seçiyoruz. İşte bu yanlışları yapanlara Allah, BANA ŞİRK KOŞAN MÜŞRİKLER DİYOR. Çok daha kötüsü onları mahşer günü kör olarak hasrederim dedikten sonra, onlara cehennemde yer mi yok diyerek, şimdiden bizleri uyarıyor. Bizler Batıl inançlarımızı yaşayabilmek için, Allah’ın ayetlerini bile tercüme ederken TAHRİF ETMEKTEN, değiştirmekten korkmuyoruz. Küçük bir örnek vermek istiyorum. Enam suresi 38. Ayetinde Allah, “BİZ KİTAPTA HİÇ BİR EKSİK BIRAKMADIK.” Diye Kur’an için yaptığı uyarıyı beğenmeyenler, hemen parantez içine farklı bir anlam verebilmek için, bahsedilen kitabın Kur’an olmadığını söyleyebilmek adına, bahsedilen eksiksiz kitabın Kur’an değil, Allah’ın katındaki ana kitap, yani LEVH-İ MAHFÛZDAKİ KİTAP diyerek değiştirmeye çalışıyorlar.
Verdiğim örnekleri çoğaltabiliriz, ama Kur’an’ın onaylamadığı tek bir rivayete bile inanıyorsak, imanımızın kalbimize yerleşmediğini, onun içinde müşriklerden olduğumuzu rahatlıkla söyleyebilirim. Bu hataları yapmamızın en büyük nedenlerinden bir tanesi de, Allah’ın yanında Resulünün de dinde hükümler koyacağına, dini nasıl yaşayacağımız konusunda detaylı hükümleri de Resulünün vereceğine inanmamızdan kaynaklanıyor. Değerli dostlarım önce şunu hatırlatmak isterim. Allah Kur’an’da, neden hükmüme hiç kimseyi ortak etme diyor biliyor musunuz? ÇÜNKÜ BİR DİNDE KİM HÜKÜMLER VERİYOR, KURALLAR KOYUP YOL GÖSTERİYORSA O İLAHTIR DA ONDAN. Ona kulluk edilir ve ondan yardım istenir şefaat beklenir. Onun için Allah hükmü ben veririm, yalnız benden yardım isteyin ve yalnız benden şefaat dileyin der birçok ayetinde. ÇOK DAHA ÖNEMLİSİ DİNİ KONULARDA HAKEMİN, YANİ HÜKMEDEN GERÇEK BİLGİNİN, BAKIN ALLAH HANGİ KİTAP OLDUĞUNU SÖYLÜYOR. Sizce bu ayetten sonra, Allah’ın Resulü de dinde hüküm koyabilir, dinimizi yaşarken Resulün hadislerini de hakem yapabiliriz diyebilir miyiz?
“ALLAH’TAN BAŞKA BİR HAKEM Mİ ARAYACAĞIM? HÂLBUKİ SİZE KİTABI AÇIKLANMIŞ OLARAK İNDİREN O’DUR. KENDİLERİNE KİTAP VERDİĞİMİZ KİMSELER, KUR’AN’IN GERÇEKTEN RABBİN TARAFINDAN İNDİRİLMİŞ OLDUĞUNU BİLİRLER. SAKIN ŞÜPHEYE DÜŞENLERDEN OLMA!” (Enam 114)
Demek ki bizlerin, hatta Resulünün din adına hakemi, ona indirilen Kur’an’mış. Kur’an’a İman eden bir Müslüman bu gerçeği bilir ve bu bilgilerin dışına asla çıkmaz, şüphe içinde olmaz diyor. Peki, bizler öylemi inanıyoruz? Yoksa yalnız Kur’an ile İslam yaşanmaz, Kur’an’da namazın rekât sayısı bile yok, ne kadar zekât vereceğimiz bile detaylı açıklanmamış, günümüzde Hac yaparken yaptığımız detayların hiç birisi yok, yalnız Kur’an ile Haccımızı bile yapamayız, demiyor muyuz? EĞER BUNU SÖYLÜYORSAK, İMANIMIZI YAŞARKEN YALNIZ ALLAH’I HAKEM TUTMUYORUZ, ONUN YANINA HÜKÜM KOYUCU RESULÜNÜDE İLAH EDİNİYORUZ DEMEKTİR. Değerli dostlarım Kur’an’ın bahsetmedikleri, Allah’ın bizleri sorumlu tutmadığı dinin emri olmayan, mezheplerin dine yaptığı beşeri ilaveleridir, bunların din olmadığını bilelim, bu gerçeğin artık farkında alalım ve Allah’a şirk koşarak iman eden müşriklerden olmayalım. ŞUNU LÜTFEN UNUTMAYALIM, DELİLİ KANITI KUR’AN OLMAYANIN YOLDAŞI, ARKADAŞI ŞEYTANDIR, ŞEYTANLAŞMIŞ İNSANLARDIR.
Dikkatinizi çekmek istediğim bir konuda, sizlere şöyle bir soru sormak istiyorum. Diyelim iki kişi İslam dininde herhangi bir konuda tartışıyor ve aralarında anlaşmazlığa düşüyorlar. Bu durumda bizlerin deliliği, son hüküm verici olarak hangi kaynağa bakmamızı emrediyor olabilir Allah? Kur’an’ın şöyle demesi mümkün mü sizce. Önce Kur’an’a bakın orada bulamazsanız Resulümün hadislerine bakın diyor olabilir mi? Hiç yorum yapmayalım ve Allah’ın bizleri sorumlu tutacağına hükmettiği Kur’an’a bakalım, bu konuda bizlere nasıl yol gösteriyor.
“YOKSA O’NDAN BAŞKA VELİLER Mİ EDİNDİLER? ALLAH! O’DUR GERÇEK VELİ/DOST. ÖLÜLERİ O DİRİLTİR. O HER ŞEYE GÜÇ YETİRİR. HERHANGİ BİR ŞEYDE İHTİLAFA DÜŞTÜĞÜNÜZDE ONUN HÜKMÜ ALLAH’A BIRAKILIR. İŞTE BUDUR RABBİM OLAN ALLAH! YALNIZ O’NA GÜVENİP DAYANDIM. YALNIZ O’NA YÖNELİRİM BEN. ( Şura 9-10)
Yalnız bu ayet bile, din adına güvenilecek Velimizin, hüküm vericinin yalnız Allah olduğunu ve aramızda din adına ihtilafa düşerek tartıştığımız bir konuda hüküm verenin, yalnız Allah yani onun kitabı Kur’an olduğunu söylüyor. Ama bizler Kur’an’a öyle muhalif bir inanç yarattık ki kendimize, ihtilafa düşüp tartıştığımız bir konu Kur’an’da yoksa Resulünün rivayet hadislerine bakarız, yoksa mezheplerin fıkıh âlimlerinin hükümlerinden faydalanırız diyebiliyoruz. Sanki İslam dini Allah, Resulü ve mezhep imamlarının ortak dini gibi konuşuyoruz. Bu satırları okuyan bazı kardeşlerimizin aklına, hemen şöyle bir soru geldi biliyorum. TARTIŞTIĞIMIZ KONU KUR’AN’DA YOKSA, DİNİN EMRİ YA DA YASAKLARI İÇİNDE DEĞİLDİR, BİZLER İÇİN SERBEST BİR KONUDUR DEMELİYİZ. Bunu da yapıp yapmamak bizlere kalmıştır.
Makalemi okuyan bazı kardeşlerimin aklına bir soru daha geldi biliyorum. "ALLAH RESULÜME UYUN EMRİNİ VERMİŞ, BU DURUMDA ONUN HADİSLERİNEDE UYMALIYIZ" dediklerini duyar gibiyim. Önce şunu hatırlatmak isterim, bu emir Resulün yaşadığı dönemde, Kur’an’ı tebliğ göreviyle direk ilgilidir. Dikkat ederseniz Resulüme uyun diyor, O vefat ettikten sonra onun hadislerine/sözlerine uyun demiyor. Çünkü Allah bizlerin yalnız, KUR’AN’A SARILMAMIZ GEREKTİĞİNİ VE YALNIZ ONDAN SORUMLU OLACAĞIMIZA HÜKMETMİŞTİDE ONDAN. Çok daha önemlisi Allah, Kur’an’da birçok ayetinde Resulüme uyun diyor ama sakın kendinize VELİLER ve benzeri kişiler edinip ardı sıra gitmeyin diyede uyarıyor. Peki neden? ÇÜNKÜ ALLAH RESULÜNÜ, SÜREKLİ KONTROL ALTINDA TUTUYOR ONU İZLİYOR, HATTA EN KÜÇÜK BİR HATA YAPTIĞINDA ONU UYARIYORDU. Allah Resulüme uyun diyor ama onun hata yapmasını da engelliyordu. Bunun Kur’an’da örneklerini görebilirsiniz. Ama kendimize edineceğimiz ve ardı sıra gideceğimiz bir Veli kişi asla uyarılmıyor, çünkü oda kendi imtihanını yaşıyor. Bir kişiye uyarsan, onun hatalarınıda yaşamış olursun. Buda imtihanın özüne aykırı olur, onun için Allah bunu yasaklamıştır ve bu konuda ne demiştir? "GÜVENİLECEK VELİNİZ YALNIZ BENİM." Bizler bu yanlış düşüncelere inanmamızın nedeni, Kur’an’a değil anlatılan rivayetlere inanmamızdan kaynaklanıyor. Allah Resulüme uyun diyor çünkü ona verdiği yetki ve görevde RESULÜ YALNIZ KUR’AN İLE HÜKMETME, YALNIZ KUR’AN’I TEBLİĞ ET ME GÖREVİ ALMIŞTI. Bu konuda iki ayet hatırlayalım. “BU KUR’AN BANA VAHYOLUNDU Kİ, ONUNLA SİZİ VE ULAŞTIĞI HERKESİ UYARAYIM.” (Enam 19) “BİZ RESULLERİ, SADECE MÜJDELEYİCİLER VE UYARICILAR OLARAK GÖNDERİRİZ.” (Kehf 56) Ne dersiniz Allah’ın Resulü, böyle bir görev aldıktan sonra, Allah’ın hükmüne sizce tek bir ilave yapabilir mi? Yorumunu sizlere bırakıyorum.
Değerli dostlarım, lütfen Allah’ın arı, duru dinini bulandırıp zorlaştırmayalım. Toplumu İslam’ın dışına çıkarmaya zorlamış oluruz, buda şirktir. Dilerim Kur’an gerçeklerinin farkında olan, BATILIN DEĞİL HAKKIN PEŞİ SIRA GİDEN, ALLAH’IN AZINLIK KULLARI ARASINDA OLURUZ.
Saygılarımla
Haluk GÜMÜŞTABAK
kuranadavet1.wordpress.com/
twitter.com/KURANA_DAVET
www.hakyolkuran.com/
/Kuranadavet1/
hakyolkuran1.blogspot.com/
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.