- 165 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Ve Tanrı Yıldızı Yarattı
(Latekmen’den Büyüklere Masallar)
Kalınca bir Bambu Ağacını tam ortasından yarıp iki eşit parçaya ayırmış. Sonra onları maharetli elleriyle şekillendirip birbirinin aynısı iki eşit kalıp yapmış. Sonra kil toprağına su katıp yoğurarak çamur(balçık) yapmış ve çökmüş başlarına...
Tabii duyulmuş bu. "Tanrı bunca zamandan sonra yeni bir şey yaratıyor..." Dilden dile, kulaktan kulağa çabucak yayılmış. "Yeni bir şey ama ne?"
Meraklı bütün Melekler koşup koşup gelmiş, yaratıcının etrafını çevirmiş; tıpkı kendilerinden sonra insanı yarattığı zamanda olduğu gibi. Havva ile Adem’i yani... Meraklı gözlerle ve heyecanla seyre koyulmuşlar.
Önce Bambu kalıplarının içini bir güzel sıvamış. Sonra taş tozu çamuru yapmış, kil çamurunu yaptığı gibi. Ondan da boy boy, çeşit çeşit kemikler yapmış. Önce hazır ettiği iyeğilik(kaburga) kemiklerini çamur duvarlara yapıştırıp özenle yerleştirmiş. Sonra mide, bağırsak, yürek, ak ve karaciğer, böbrek, velhasıl bütün hayati iç organları yerli yerine tasarladığı gibi yerleştirmiş. Sonra omuz ve kalça kemikleri...
Lakin bütün bunlar olurken seyirci Melekler arasında mogurtular başlamış. "Yeni bir insan yaratıyor bu!" deyip şaşırmışlar. Aynı zamanda var olan merakları bir kat daha artmış. Acaba koca dünyayı doldurup taşırmış ve de zıvanadan çıkmış insanları yok mu edecek artık? İşte o zaman Tanrı(Tengri) başını kaldırıp meleklere bakmış. İçinden; "Bunlar da çok sabırsız oldular canım!" demiş.
"Yazık!" demiş Melekler. "Bunun kaderi de insanınki gibi yazılacak. Çok yazık!" Çünkü lanetli İblis gene oradaymış.
Yaratıcı, yaptığı iki kalıbı az kurusunlar diye bıraktıktan sonra kol, bacak, el, ayak gibi kemikleri de tasarladığı gibi çamurla sıvayıp şekillendirmiş. Sonrasında, gene parça kemiklerden kafatasını yapmış ve içine insanda olduğu gibi beyin yerleştirmiş. İki gövde kalıbını birbirine kapayıp kolları, bacakları ve başı takmış ve ense kökünden kuyruk sokumu uzayan omuriliği bağlamış.
Bütün parçalar birleşip beden bir bütün olunca Melekler,"Yazık!" deyip üzülmüşler. "Tıpkısı insan! Kaderi de aynısı yazılacak, İblis onun da peşini bırakmayacak!"
Hani Tanrı insanı yaratmıştı ya... Hani önce Havva ve sonra Adem’i... Hani Melekleri de o yaratmış insandan çok çok önce... Melekleri hizmetkar olarak yaratmış. Hani bütün işleri onlara yaptıracakmış. Yani, dünya kadar işle tek başına uğraşmak o kadar kolay mı?
Ama insanı onlardan farklı yaratmış. "Bu," demiş onlara, "bu benim ustalık eserimdir; siz hepiniz ona da hizmet edeceksiniz; hadi söz verin bakalım!"
Bütün melekler; Mikail, Cebrail, İsrafil, İblis ve diğerleri; hepsi tek tek gelip insan önünde secde ederek Tanrıya söz vermişler; tek İblis hariç... O itiraz etmiş; "Ben secde etmem." demiş.
Tanrı: "Neden?" demiş.
İblis: "Beni ateşten yaratın, onu taştan, toprakta ve sudan; işte ondan..."
Tanrı da onu bundan ötürü lanetlemiş. "Şimdi çekil karşımdan git!" demiş. "Seni bir daha gözüm görmesin!"
İblis bu duruma çok üzülmüş, hem de kızmış. "İyi," demiş "sen bilirsin. Ama gör bak bundan sonra senin bu çok kıymetli Havva’n ve Adem’ine neler edeceğim, onları ne kötülüklere sürükleyeceğim. Hırsızlık, ursuzluk, küfür, cinayet dahil neler neler... Şu senin yasak elman var ya, işte önce ondan yiyecekler. Yetinmeyip kökünden kesecekler. O da yetmez; ateşte yakıp kül edecekler. Gör sen, bekleyip gör; gör bak o zaman ne pişmanlıklar içine gireceksin..."
Sonra söylendiği gibi bilinen o maluma göre hem Havva hem de Adem Cennetten kovulup sürgün edilmiş Çöl Arabistan denen o yere. İblis de Şeytana dönüşüp takılmış peşlerine. Gözümüzle görmedik, bilemeyiz elbet ama bize anlatılanlar böyle...
Sonra Tanrı; başı, boynu, gövdesi kolları ve bacakları ile bir bütün ettiği bu imal şeye üflemiş ve "Ol!" demiş ve canlanan o şey ayağa kalkmış. Kalkar kalkmaz da kendisini o meşhur Cennet Aynasının karşısına taşımış.
Aman aman! Bu kaşlar, bu gözler, bu yüz... Bu baş, bu saçlar... Aman aman! Bu omuzlar, bu memeler, bu bel, bu kalça ve bu bacaklar, bu el ve bu parmaklar, ayaklar, bu ten... Aman Tanrım bu ne güzellik böyle! Aynadaki kendisine bakmış babam bakmış ama bu güzelliğin seyrine doyamayınca oradan bir türlü ayrılamamış; oradaki bütün Melekler de gözlerini ondan alamamış.
İçlerinden birisi; "Bunun adı Aynur olsun." demiş. Bir diğeri; "Nuray olsun." demiş. Bir diğeri; "Akay olsun..."
Tanrı ise; "Ben onu adıyla yarattım, adı Yıldız’dır; takıp takıştırmaya lüzum yok. "demiş
Melekler hep bir ağızdan; "Yani Venüs mü? demişler. "Yıldız, Yıldız... Yani Kutup yıldızı mı? Veya Çoban Yıldızı..."
İblis; "Bok yıldızı." demiş.
Tanrı ona dik dik bakmış ve; "Sen gene mi buradasın? Ben sana bir daha gözüme görünme demedim mi?" demiş.
Şeytan olmuş asi İblis karnını sıvazlayıp, "Oh oh!" yapmış o zaman.
Melekler korkmuş haliyle. Bu lanet Şeytandan korkulmaz mı hiç? Tanrıya, "Bu güzeller güzeli Yıldız’ı da Havva ile Adem gibi kovup gönderecek misin Cennetimizden?" diye sormuşlar.
Tanrı onlara; "Evet." demiş.
Melekler bu cevabı alınca biraz daha korkmuş. "Yazık!" demişler. "Şu Şeytanlaşmış beter İblis bu güzeller güzeli Yıldız’a da kim bilir ne kötülükler edecek; yazık!"
Tanrı onlara; "Hele durun biraz, hemen korkmayın!" demiş. "Göndereceğim tamam ama onu öyle bir yere göndereceğim ki, gittiği o yerde karanlık gecelerde parıl parıl parlarken yeryüzünde yaşayan Havva ve Adem’in çocukları onu imrenerek seyredecek. Ama eşi olmayacak hiç. Hiç evlenmeyecek. Çocukları olmayacak. Hiç arkadaşı olmayacak ve tek başına ve hani ölümsüz olacak demiyorum ama orada çok uzun yaşayacak. Şu lanet Şeytan var ya, hani bana karşı çıkıp isyan bayrağı açan; işte o ona hiçbir zaman ulaşamayacak ve kahrından çatlayıp patlayacak..."
"Çatla patla bet ve beter İblis! Çatla patla da ol paramparça! Un ufak ve tuz buz..."
Mayıs/2024. Koruköy/Kırklareli
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.