- 559 Okunma
- 3 Yorum
- 10 Beğeni
Mor Söküm
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
Yazarın iyi yazamadığını fark etmesi, yazının başlangıcında, sonuncusu da olgunluk dönemine denk geliyor. Yüzünü fark etmesi nasıl yüzyüze bir açıklamaya muhtaçsa, sonradan tutunduğu, tutturduğu, yani gerçeğe olan tutkunluğuyla perperişan buluyoruz onu. Malum, çiçeği andıran bir kabartma deseni beklenen canlılığı vermiyor.
Neyse ki ben oyum diyen bir parça dokunuyor ya da bu bir irade sorunu kadar yetersiz bir açıklama, neye benzediğini söyleyemem ama senleyken ne olduğumu biliyorum, diyor.
Hoşuna giden ve gitmeyenleri ayıklamasıyla oluşan yığın memnun edici değil. Trenin güven verici düdüğüne rağmen, kısa ve öz lütfen diyor makinist.
Yazar huzursuz, makinisti degiştireceğim, yönetmeni, iç sesimi, kamu malı yazan bir sabahta oldukça sinirli, yoksa her şey işine varıyor. Düdük sesi üzüyor onu, aşağıdaki gibi,
Günler çabuk geçmiyor, bir gün seçip diğer günleri ona uyduruyoruz. Ha o, ha bu, örneğin ısmarlama şiir olmaz. Her parça tümlüğünü ilan edince bana da gitmek düştü. Yelkovan ardışıklığıyla treni kapsıyor. Bazen aklımdaki tüm bilgilerin ağaç kabuğu gibi soyulduğunu hissediyorum.
Yazma işi düşlemekle başlayıp , düşünmekle ve düşkünleşme ile sona eriyor. Yazarın tüme varan bilgilerinden bazıları,
Kahverengi mora benziyor
Dünya korkunç bir yer
Bildiklerimiz bilmediklerimizin şaşkını
Yine de seviyor’muş
Köylü hissedip utanıyor
Cahil hissedip utanıyor
Kadın hissedip utanıyor
Bir şey arzuladığı için utanıyor
Daha çok utansın diye
Utanıyor
Çarpanları çok
Üslü ifadelerle
En azından sıfırla onu
Kötülüğün ağzına düşmüş
Kurtuluşu sana bağlı
Konuş,
Tamam, madem gerçekleri istedin,
Bir bütün istiyorum, neyin bütünü bilmiyorum, kavramsal olarak lakırtıya tamamlanmış, neredeyse eksiğinden uçuklamış, karnı pek, sırtı kurnaz, garazini öven, kara kuru özlemiyle bir yedek Apollo, bir dizimin halası, yellozun yengeç bacağı, kerizin sıtma çivisi, coşku müzesi, koç turası, yeşil bir dirilik, komşu süphanekesi, iclal kazası, yukarının plesentası, ikiz ciğeriyle korkulu, yani ikiye katlanmış mahlasıyla nar rengi beğenili, kokuşmuş orkestra jambonu ve lüfer göbeğinde pişmiş dünyada bütün sinemalar tek bir sahne olsa, günahıyla yığılıverecek ve insanlığımızdan utanırken kötü olduğunun farkında olmayan milyonlarca aç mideye gidecek etin, ekmeğin, sütün emiriyle imanın asasını kaldıracak bu değerler, bu eğerlerle filan, fanila, yok mu değerli bir omuz? Mefta beklemez. Bugün yere yakın bir gün, yüzüne çarpan bir bütün, bir ayrılmaya eş, yaz evladım,
Gereği düşünüldü,
Tanığın ifadesine göre, dünya kötülük dolu bir yer, yanlış gövdelere emanet edilen yavru salyangozların yanından geçerken, yanlışlıkla üzerine basmadığına memnuniyeti ile birlikte, üzerine bilerek basan kaç insanla karşılaşmış, birlikte yemek yemiş, günaydın, kolay gelsin, iyi akşamlar gibi sefalet görmüş karga dili konuşmuştur ki dünyada bir kötülük olduysa bu diğerinin aklına geliyordur. O zaman tanığın yavru salyangozların yuvasına ulaştığına emin olmasına, hayrı yoran ışığıyla eşlik etmesine karar verildi.
Susmak susamaktan geliyor. Su içerken konuşan olmamış,
Açık ara açık yarayım.
Geçmiş olan günler hazinemdir, dilediğim zamana döner orada yaşarım. Diyelim bir kafede otururken hemen bir anıyı davet ederim, sıkıldım mı kolayı var, bir ağaç psikanaliz koltuğunda ne anlatırdı sence? Kozalak halini, kozalak kardeşlerini, annesini güzelliğini, babasının hangi ağaç olduğunu asla bilemeyeceğini.
Ney sesiyle tarhana çorbasının akla gelmesi
yazamazlığının bir deliliydi. Son günlerde havanın bir açılıp kapanması, göğü pay etmiş maviliğe, kara bulutlarsa ara ara gözüne takılıyordu. Varsa yoksa,
Sembolik sorular,
Benden ne istiyorsun?
Bir insanı söküp almak için ne gerekir?
İnsanlar neden bencildirler?
Kolayı var, düşkünleşmiş biri gibi yazarsın.
Nerede hata yaptım demeden önce o sıra neredeydin onu görmek lazım.
Eksik abi konuşmaları.
Ara sıra özlemini duyuyorum az önce anlattığım hatalarım nedeniyle. Anlatmamışım.
Geçenlerde annesi öldü Davut’un. Öldü diyeceğine annem kayboldu dedi, biraz devam etse kayboldum derdi, demlenmiş çay kokusu irkilltti onu, çabucak gerçeğin içine yuvarlandı, sonra taziyeleri kabul etti, hareketleri yavaşladı.
Çiçekler felçli insanlara benziyor, biri benimle uzun süredir, gözüne bakıyorum ara sıra. Gözü yok. İyi bari.
YORUMLAR
Parlain m
Bütünlükten uzak bir yazı, o nedenle her yerden ses geliyor, gelene kusura bakma seni uyumsuz buldum demiyorum. Benden daha iyi anlattın durumu.
Çok teşekkürler...
En az şiir dilin kadar güzel bir nesir dilin var sevgili Perlain, ki çoğu insanda olmaz bu. Olursa da böylesi şiirsel bir tat oluyor; şölen misali...
Sevgiler ve tebrikler.