- 463 Okunma
- 7 Yorum
- 10 Beğeni
Sıradan güne sıra dışı karar
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
Uzun bir sürenin ardından ilk kez elleri titremişti. Soğuk yüzünden değildi- belki de öyleydi. Lakin hangi soğuk kalbi de titretirdi? Hangi soğuk hızlandırırdı kalp ritimlerini?
Gerçi alışmıştı ya, hoş. Umursadığı pek söylenemezdi. Sonuçta ona çok da uğrayan bir durum değildi(belki). Dakikalar ve saniyeler birbirini kovalamamıştı, bu da şaşırtıcı değildi. Asıl şaşırdığı, kendini kandırdığı mükemmellik çerçevesinden sürünerek de olsa inanılmaz bir çıkış yapmış olmasıydı..
Bazen bir ses bile tetikler insanı, o seslerden duymayı bekledi. Kafasını dağıtmak için küçük kaçak işler ona battaniyeydi. Komiktir ki duymadı o sesi...
Bazen duymak da gerekmez, kalp yeterince sabırsızdır ki kulaklar yerine kalp duyar o sesleri(ya da sallar ve tutturur). Gözlerini görseydim, ah bir görseydim.. belki hemen anlayamazdım hangi histeydin, fakat görseydim çabalayabilirdim...
Kaç kere denedin? Sınırlı bir suya sünger doğramayı bilir misin? Sonra da izlemeyi? Peki o suya bir türlü karşılık verememeyi..?
Birkaç müsvette vardı(belki on..). Nerede görmüştüm ki..? Aklına gelince mi yazdın kalbine gelince mi o cümleleri? Benim hatırladığım kadarıyla korkağın tekiydin. Baskıladın ve yeterince serbest bırakmadın. Zaten bırakmış olsaydın, olmazdı bu kadar az hatırın..
...
Zaten garip hissetmişti, daha önce hissetmediği bir esintiyi hissetmekten şikayetçi de değildi. Fakat birkaç gerçek vardı ki, gecesi ve gündüzü kendi iradesiyle teslim edilirdi.. garip bir yerdi, garip fakat tanıdık seslerdi çevresindekilerin sohbeti. O ne yapmıştı ki- ah doğru. Ağlamıştı sanırım. Olabildiğince içinden ağlamıştı, fakat bu kez kendini kandırmamaya çalışmıştı.
Tüm herşey belki karmaşık değildi, fakat duyguları titizlik istemişti. İstediği çok şey vardı, belli. Silik ve çelimsiz birkaç hayalini nazikçe kovardı zihninden(belki kalbine belki denizlerin dibine..). Bir sonraki hamlesi hiç bu kadar özgür hissettirmiş miydi? Pek de bunalmış hissetmedi..
"Al şimdi bu çubuğu, ne yapmak istiyorsan yap. Eğer birisi sana engel olursa da bana gel. Gel ki onları senden uzaklaştırayım."
Elindeki çubuğa inanamayarak baktı. Hadi ama.. sana sürekli bu çubuğu övüp kuru bir yaprak bırakmadım, değil mi...? Tamam belki yaptım... Ama hey, çoktan yaptım bile. Elimi onun omzuna koyduğumda bakışları bana çevrildi.
"... Herhangi bir şey olur mu..?"
Hm... Belki şimdi değil...
"..Sadece bu konuda."
Sözlerimin nazik çıkmasını o kadar mı garipsemişti..? Ona biraz sert davranmışım, huh? Ama hey, artık çubuk onun elinde.
"İyi bir şov yap. Gösterişli olması ya da olmaması artık önemli değil, eleştiriler yeterince açık. Git de biraz gerçekliğin ve özgürlüğün aromasında mayış.. tabi mayışabilirsen..."
"... Daha önce böyle bir şey yapamadığım için ne olacağını bilmiyorsun, değil mi?"
Sözleri sertti fakat pek de sitem ediyormuş gibi değildi...
"Olmuştur da fazla eski anılara dönüşmüşler sanırım. Ama heyecanının dozuna bakılırsa o kadar da kötü olacağını zannetmiyorum."
... Ve etraf karardı. Işıklar ona çevrildi ve başını yere eğerek elindeki çubuğa baktı. Evet, belki ilk değildi fakat şu anda sahip olduğu en değerli şeydi. Ne istediğine karar vermek için kaşları çatıldı, elleri çubuğu kavradı. Bu özgürlük onun için parlak bir umut ışığından fazlasıydı..?
Bir sonraki hamlesi muhtemelen en iyilerinden birisi olacaktı.
Ve tesadüfe bakın ki zaman geçtikçe düşünceleri değişmeyecek gibiydi..
O, samanlıkta bulduğu iğneyi saklamayı değil, kullanmayı öğreniyordu. Fakat ikimizin de bildiği bir şey söylemem gerekirse, muhtemelen şey derdim...
"Belki bazı hatalar yapmıştı, fakat pes etmemesi en temel başlangıcıydı..."
Kararını hızlı vermiş sayılabilirdi, fakat bir gün böyle bir şey olacağını bildiği için(en azından umduğu için) o kadar da şok edici değildi. Ellerinin o gün titrediği an mı? Evet, işte o andan bahsediyorum. Sanki fena bir yaramazlık yapmıştı ve kuzu kuzu oturup cezasını beklemeyi reddetmişti. Bayağı cesurcaydı doğrusu.. Geceler onu tekrar davet ederken gürültülü masalara ve gündüzler onu davet ederken farklı ufuklara, Korkusu ona cesaret vermişti...
YORUMLAR
Yerdeki yıldız
SelamunAleykumm…
Eskidendi taaaa o zamanlar… Adı belirsiz bir mekan ama adı olan figürledi onlar...
Bir zamanlar, sessizliğin hüküm sürdüğü bir köyde, yaşlı bir adamın elleri titremeye başladı. Bu titreme, köy halkını endişelendiriyordu çünkü bu, genellikle köyde kötü bir olayın habercisi olarak algılanıyordu. Ancak bu kez, titreyen ellerin altında yatan gerçek, çok daha derindi.
Yaşlı adamın adı İsmail’di. Yıllar boyunca sessiz sedasız yaşamış, köyün en bilge kişilerinden biri olarak kabul edilmişti. Ancak iç dünyasında, uzun zamandır taşıdığı bir sır vardı. İsmail, gençliğinde büyük bir hata yapmış ve bu hata yüzünden kendini affetmekte zorlanıyordu.
Bir gün, köydeki gençlerden biri olan Ali, İsmail’e yaklaştı ve ona cesaret veren bir söz söyledi: “Yaşlı İsmail, neden bu kadar hüzünlüsün? Ellerin titriyor ama yüreğin sakin değil mi?”
İsmail, Ali’nin cesaretinden etkilenmişti. Genç adamın sözleri, onun içinde uzun zamandır bastırdığı duyguları harekete geçirdi. Ve o gün, İsmail kararını verdi. Geçmişteki hatalarını telafi etmek için cesaretle adım atacaktı.
Köy meydanında toplanan insanlar, İsmail’in kararlılığını gördüklerinde şaşırdılar. Yaşlı adam, elleri titreyerek de olsa, cesaretle konuşmaya başladı. Anlattığı hikaye, köy halkını derinden etkiledi ve İsmail’e olan saygılarını artırdı.
İsmail’in cesareti, köyde bir dönüşüm başlattı. İnsanlar, geçmişteki hatalarını telafi etmek için adım atmaya cesaret buldular. İsmail’in titreyen elleri, aslında bir umut ışığıydı. Çünkü o, kendi korkularıyla yüzleşerek, diğerlerine ilham vermişti.
Ve böylece, sessiz köydeki yaşlı adamın cesareti, bir hikaye gibi yayıldı. İnsanlar, İsmail’in örneğini takip ederek, hayatlarında yeni bir başlangıç yapmaya karar verdiler. Ve İsmail, artık sadece bir yaşlı adam değil, köyün cesur kahramanı olarak anılmaya başlandı.
EywallahCümleAleme…