- 166 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Yazarlık - Eli Kalem Tutmak
Hergün onlarca yeni kitap günlerce, aylarca belkide yıllarca verilen emeklerden sonra okuruyla buluşmak üzere yolculuğuna başlıyorken; "kitap okumak gerekir, insan okuyarak gelişir, yetişir, bilgilenir, kültür sahibi olur" dendiği vakit "ben okumayı sevmiyorum" diyen/diyebilen nesiller yetişiyor.
Peki bunca kitap ne olacak? Biz insanımıza okumayı nasıl sevdireceğiz?
Eminim ki gece geç saatlere kadar bile yüzlerce yazar, şair bilgisayarlarının önünde, çalışma masalarında, insanlara faydalı olabilmek için inanılmaz bir gayretle araştırıyor, düşünüyor ve yazıyorlar. Birçokları sabah kalkıp işlerine gidiyor, akşam kaldığı yerden yazmaya devam ediyorlar. Onların bunca emeklerine karşın, okumaktan bihaber kimseler “hayırlı olsun!” demek bir tarafa (Tebrik edip, hayır dua edenleri tenzih ederim) her zamanki küçümseme ifadeleriyle "Ne yazmış ki? Yazmış da ne olmuş? Ne kadar kazandı ki?" gibi sözlerle yazarın ya da yazar adaylarının şevkini kırmaya gayret ediyorlar, edecekler...
Bir kez olsun takkemizi önümüze koyup kendi kendimizle hesaplaşalım. Bugün elimizde bulunan kitaplarımızı yazanlar olmasaydı, biz uzay çağına nasıl gelecektik? Hazreti Adem’den (A.S.) bu yana ne kadar insan yaratılmış ise hepsinin yaratılmasındaki gaye Yaratıcısına yani Allah’a (c.c) kulluk etmek değil miydi? Peki Hazreti Adem’e on suhuf (on sayfa) gönderilmeseydi insalar Allah’ın emirlerini nasıl öğrenecek ve nesilden nesile nasıl aktaracaktı?
Hazreti Adem (A.S) ile başlayan peygamberler silsilesi hazreti Muhammed Mustafa (S.A.V) ile son buldu. Bu peygamberlerden bazılarına kuıtsal kitaplar vahyolundu; bazıları ise kendisinden önce gönderilmiş olan peygambere gelen hükümleri tebliğ etmekle vazifelendirildi. Fakat değişmeyen tek hakikat vardı, o da ilah-i kelimetullah’ın insalara aktarılmasıydı. İyi de bu ne ile mümkün oldu? Hiç şüphesiz yazı ile, kitap ile.
Peygamberimiz hazreti Muhammed Mustafa’yı (S.A.V) düşünelim. Kendisi ümmi idi, bildiğimiz manada okur-yazar değildi. Allah-ü Teala Cebrail (A.S) vasıtası ile Habib’i Edib’ine (S.A.V) Kur’an ayetlerini inzal etmeye başlayınca, Peygamber’imiz (S.A.V) ne yaptı? Zaten Kur’an’ın bir nüshası kendi kalbine işlenmiş olduğu için çabucak ezberleyiverdi. Bununla yetin di mi? Tabi ki hayır. Gelen her ayeti insanlara tebliğ etti. Tebliğ etmekle yetindi mi? Hayır, İnzal olan her ayet-i kerimeyi vahiy katiplerine not ettirdi. Kimlerdi bu vahiy katipleri? Vahiy katiplerinin sayısının kırk kadar olduğu rivayet edilmektedir. Mekke’de ilk vahiy kâtipliğini Abdullah b. Sa’d b. Ebi Sarh, Medine de ise, Ubey b. Ka’b (r.a.e) yapmıştır. Ondan sonra Zeyd b. Sabit bu görevi devamlı sürdürmüştür (r.a). Rasûlüllah (S.A.V)’in vahiy kâtipliğini yapan diğer bazı sahabelerde şunlardır: Ebu Bekir, Ömer b. el-Hattab, Ali b. Ebi Talib, Osman b. Affan, Amr b. el-As, Muaviye, Şurahbil b. Hasene, Muğire b. Şu’be, Muaz b. Cebel, Hanzele b. er-Rebi’, Cehm b. es-Salt, Huseyn en-Nemerî, Zubeyr b. el-Avvâm, Amir b. Fuheyre, Ebân b. Said, Abdulah b. Erkâm, Said b. Kays, Abdullah b. Zeyd, Halid b. Velid, Alâ b. el-Hadremî, Abdullah b. Revâha, Huzeyfe b. el-Yemân, Muhammed b. el-Mesmele hazeratı (r.a.e) vs. (İbn Hacer el-Askalanî, Fethu’l-Barî bi Şerhi Sahihi’i-Buharî, Bulak 1300, IX,18; Ahmed b. Ebi Ya kub, Tarihu Ya’kûbî, Necef,1385, II, 64)
Bu kısa bilgiden sonra şunu da ekleyelim, Kur’an hazreti Ebubekir (r.a) zamanında bir araya toplanmış, hazreti Osman (r.a) devrinde de kitap haline getirilerek çoğaltılmıştır. Bugün o mübarek sahabilerin emeklerinin, gayretlerinin neticesinde bizler de Mevla’mızın bizi ve bütün insanlığı dünya ve ahirette saadet ve selamete ulaştırması mutlak ve muhakkak olan Kur’an-ı Kerim’i okuyabiliyoruz. Bir soru daha, İlahi Kelam’ı okumak yeterli mi? Cevabınızın “hayır” olduğunu duyar gibiyim. Okuduklarımızı anlamamız, anladıklarımızla da amel etmemiz, amellerimizde de ihlaslı olmamız gerekir. Hiç şüphesiz Kur’an’ı bizlere en iyi anlatan Peygamber’imizdir (s.a.v). Peygamber’imizin (S.A.V) fem-i saadetlerinden dökülen cümlelere Hadis-i Şerif denir. Sahabe-i kiram hazeratı Allah Rasülünün (S.A.V) fem-i saadetlerinden dökülenleri hafızalarına kazımışlar ve Peygamberimiz’in (S.A.V) irtihallerinden sonra yazıya dökmeye başlamışlardır. Devir gelmiş İmam Buhari çıkmış, Hadis-i Şerifleri yıllarca süren gayretler neticesinde Sahih-i Buhari adı verilen bir eserde toplamaya muvaffak olmuştur. İmam Müslim çıkmış kılı kırk yararcasına titizlikle topladığı hadisleri Sahıh-i Müslim denilen bir eserde toplamaya muvaffak olabilmiştir. Daha niceleri aynı yolu takip etmişlerdir. Sadece Hadis-i Şerifleri yazmaklada kalmamışlar ravilerini de bir bir not etmişlerdir. (Allah’ın rahmeti üzerlerine olsun!) Şimdi onlar “neyimize lazım, bize ne” deselerdi; “biz duyduklarımızla, öğrendiklerimizle amel edelim, bizden sonra gelenler kendi başlarının çaresine baksınlar” deselerdi, halimiz nice olurdu? O mübarek insanlar bunca emeklerinin neticesinde dünyalık olarak kaç para kazandılar dersiniz? Fıkıh ilminin tartışmasız en önde geleni İmam Hanefi hazretleri, kırk yıl yatsı abdesti ile sabah namazını kılmış olan o mübarek zat, kıldığı iki rekat namazda Kur’an’ı hatmetmiş olan Allah dostu, yıllarını vererek kaleme aldığı eserlerindeki bilgilerle amel edenlerin kurtuluşuna vesile olmayı başarmış olan Mezhep imamımız, ilim yolunda feda ettiği ömrünün neticesinde kaç para kazandı? El-cevap: Sadece ve sadece Allah’ın rızasını. Zindanda işkeceler neticesinde şehid olarak vefat ettiğini hatırlatmak isterim.
Nereden başladık nereye geldik. Ezcümle şunu söylemek istiyorum: Yazarlar asırlar öncesi ve asırlar sonrası ile sohbet edebilmeyi başaran yegane insanlardır. Hangi inaçtan ya da ideolojiden olursa olsunlar gerek çağdaşlarına, gerekse çağlar sonrasındakilere kendi inaç ve ideolojilerini, ilimlerini, bilgilerini ulaştıran kişilerdir.
Bize düşen, inancımız doğrultusunda geçmişten bugüne kadar aklımızın almayacağı emekler ile yazılmış ve bizlere ulaşmış olan o eserlere sahip çıkmak olmalıdır. Bu eserlerin daha da zenginleşerek ilerki nesillerede aktarılmasının yazarlara bağlı olduğunu unutmayalım. Yazarlar olmasa idi bizler ilk insadan bu yana yaşanmış olan hiç bir devri bilmeyecektik. Peygamberleri tanımayacaktık. Geçmiş ümmetler ve nesiller hakkında bilgi sahibi olamayacaktık. Peygamber’imizi (S.A.V) ve O’nun eşsiz ashabını tanıyamayacaktık. Şanlı tarihimizi, Attila’yı, Kürşad’ı, Alparslan’ı, Melikşah’ı, Kılıçarslan’ı, Osman Bey’i, Fatih Sultan Mehmed Han’ı, Yavuz Sultan Selim’i, Abdülhamid Han’ı, Atatürk’ü tanıyamacaktık. Ecdadımızın şanlı zaferlerini bilmeyecektik. Kurtuluş mücadelimiz hakkında bilgimiz olmayacaktı…
Velhasıl Allah’ın rızasını kazanmak için eli kalem tutanların adetlerinin artması dilek ve temennilerimle…
yusuf akkaya
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.