- 246 Okunma
- 5 Yorum
- 2 Beğeni
KÜRŞAD EFSANESİ
K Ü R Ş A D E F S A N E S İ
Hepimizin büyük bir cesaret örneği sergilediğine inandığımız bir efsanedir Kürşad ve 40 çerisi. Kırk çerisi ile birlikte üç bin asker tarafından korunan Çin Sarayını basan “Kürşad” üç bin Çinli savaşçıyla savaşarak bağımsızlık davası uğruna hayatını feda etmiştir. 1936 yılında Nihal Atsız tarafından “Bozkurtların Ölümü” adlı romana konu olmuşlardır. Kürşad, bu ihtilalle bir kez daha bütün dünyaya Türklerin bağımsızlık tutkusunu kanıtlamıştır.
Kürşad’ın amacı; Çin’in Türkler üzerindeki oynadıkları entrika ve oyunlara son vermekti. İlk savaş, bardaktan boşanırcasına yağan yağmurun altında yaşandı. Binlerce Çinli savaşçıyla vuruştuktan sonra Kürşad ve on çerisi kendi ülkelerine (Ötüken) doğru geri çekildiler. Fakat yağmur öyle şiddetli yağıyordu ki köprü yıkılmış ve Kürşad’ın bütün yolları kapanmıştı. Tek çare, peşlerinden gelen Çinli savaşçılarla ölene kadar savaşmaktı. Evet, Kürşad ve kırk çerisi öldüler fakat kaybetmediler. Çin kaynakları bu kahraman savaşçıdan 40 yiğit çerisinden övgüyle bahseder. Kürşad ve yiğitlerinin dillerinde tek cümle vardı “Gök girsin kızıl çıksın, gök tanrı sen tanıksın”
Peki, Kürşad İsmi Ne Anlama Geliyor?
Eski Türkçe’de kür “ok” anlamına gelirken, şad kelimesi de bir bölgeyi yöneten kişi anlamına gelmektedir. Kürşad, MS. 600’lü yıllarda Göktürk Hükümdarı Çuluk Kağan’ın oğludur. Bu dönemde Çin prensesleri ve Türk kağanlar arasındaki evlilikler töreye büyük zarar veriyor, çeşitli entrika ve casusluklarla Türkler esaret altına alınıyordu. Türk töresine göre kağanın ölümünden sonra başa geçen kişi kağanın eşiyle evlenmek zorunda kalıyordu. Kürşad’ın babası Çuluk Kağan, üvey annesi olan Çin prensesi (İ-çing Hatun) tarafından 621’de zehirlenerek öldürülünce babasının yerine amcası Kara Kağan hükümdar olmuş fakat Kara Kağan Çinlilerle yapılan savaşta yenilince ikisi de Çinlilere esir düşmüştü. Bu dönemde Göktürkler hem Çin’le hem de aynı soydan oldukları Sırtarduş Bayurku, Dokuz Oğuz ve Uygurlarla savaşıyorlardı. Ayrıca Kara Kağan çok becereksiz ve dirayetsiz bir devlet adamıydı. O yıl çıkan kuraklık ve yokluğun ardından Çinliler, bu durumu fırsat bilerek Türklere saldırıyordu. Kara Kağan savaştan sonra esirken hayatını kaybetmişti.
Yenilginin ardından, Çinlilerle anlaşmalı olan Göktürk Prensi Sirba, devletin başına geçmiş fakat Kürşad ve Türk önderleri esareti ve yurtlarını elden çıkarmayı kabul etmemişti. Esaret zincirlerini kırmak için bir plan yaptılar ve bu plana göre Çin hükümdarı (Tai Sung) kaçırılacak ve fidye olarak yurtları ve sarayda tutsak olan Türk önderlerin serbestisi istenecekti. Her akşam tebdili kıyafet şehri dolaşan hükümdar, o gece sarayda kalmayı tercih etmişti. Delice yağan yağmura rağmen Kürşad ve kırk çerisi davalarından vazgeçmemiş ve saraya saldırmıştı. Öyle bir savaş çıkmıştı ki adeta gök bir çığ gibi Çinli askerlerin üzerine çökmüştü. Yüzlerce Çinli asker ölürken Kürşad ve çerileri savaşmaya devam ediyordu. Çeriler kan kaybetmeye başlayınca Çin sarayından alınan atlarla Kürşad ve çerileri yurtlarına çekilmeye başlamıştı. Fakat Vey Irmağı çerilere geçit vermiyordu. Ölmekten başka çareleri yoktu. İşte Kürşad ve kırk çerisi, o gece pusatları/kılıçları yere düşene kadar savaştılar; onurlarından ödün vermeden can verdiler. Çin kaynaklarında Kürşad ve çerilerinden övgüyle ve hayranlıkla bahsedilmektedir. Bu kanlı savaşın ardından Çinliler, olayın daha da büyümesinden korktular ve 100 bin Türk’ü serbest bıraktılar. Kürşad ihtilalinin ardından Türk yurtları sıralı bir halde özgürlüğüne kavuştular.
Kürşad’ın Çin sarayına yaptığı baskından sonra hanedanlık çöküş dönemine girmişti. Çin hükümdarı olan Taizong’un daha önceden Kürşad’ın böyle bir girişimde bulunacağını tespit ettiği ancak zamanı kestiremediği Çin kaynaklarında bahsedilir. İmparator, saldırının ardından Türkler ile daha barışçıl bir politika izlemişti. İlk hamlesi Kilibi Han’ı Göktürk hükümdarı ilan etmek olmuştu. Bundan sonra Çin lilerden bir heyet toplanmış ve Türk liderlerle ve önderlerle konuşmak üzere iyi niyet elçisi olarak gönderilmişti. Bu gelişmeler dilden dile yayılınca olaydan 41 yıl sonra Doğu Göktürkler özgürlüklerini ilan ettiler. Kürşad ölene kadar kahramanca savaştığı için Çinliler dehşete kapılmış; bazı kaynaklara göre Kürşad ve çerilerine karşı koymak için dışardan destek alındığı belirtilir. Türk yöresi ve Türk soyu Göktürkler, müstakil bir yurt kurabilmek için 43 yıl boyunca mücadele etmiş; sonunda İlteriş Kağan ve Bilge Tonyokuk, 682 yılında II. Göktürk Devleti’ni kurmuşlar ve böylece Türkler, Göktürk Devleti çatısı altında bir araya gelmişlerdir.
Bu kısa araştırmamı yaptıktan sonra son cümle olarak şunları söylemek isterim: Bazı batılı tarihçiler derler ki; "dünya tarihinden Türk’ü çıkarın tarih diye bir şey kalmaz" Tarihimizi doğrusuyla, yanlışıyla, galibiyetiyle ve mağlubiyetiyle çok doğru kaynaklardan öğrenmeliyiz ve MEB da Türk tarihine özen göstermeli; Türkiye’mizin geleceğinin mimarları olarak gördüğümüz gençlerimize Türk bilincini yerleştirici eğitim politikaları geliştirmelidir. Henüz okul çağına gelmemiş çocuklarımıza, torunlarımıza Kürşad gibi kahramanlarımızı anlatmalıyız. "Türk gibi güçlü, Türk gibi adil" sözleri lafta değil, davranışlarımızla hayat bulmalıdır.
Şu güzel dizelerle konumuzu tamamlayalım:
"Saraylar kurtaramaz, düşmanı elimizden,
Türk esaret tanımaz, kopmazsa Türklüğünden"
YORUMLAR
Kaleminize ve ilminize sağlık.
Chieh-shê-shuai ismini ilk defa Kürşad olarak çeviren değerli yazar Nihal Atsızdır. Bu vesile ile vatanı için canlarını veren tüm şehitlerimizin ruhu şad olsun.
Saygılarımla
Halit Durucan
Yüreğinize sağlık.
Türk tarihinin en önemli kahramanlarından birini muhteşem bir yazıyla anlattınız.
Çok teşekkür ederim.
Selamlar saygılar.