1 Mayıs 1977 İşçi Emekçi Bayramı
www.youtube.com/watch?v=4FFCYp7ykiM
*
1 MAYIS DENİNCE
Beden gücüyle, kol kuvvetiyle çalışan ve alın teri dökerek belli miktarda ücret alan insanlara işçi diyoruz.
Peki, ya kafa gücünü kullananlara ya da aklıyla birlikte el becerilerini, yeteneklerini kullanarak üretim yapan ve karşılığını alanlara ne diyeceğiz?
Bunlar da işçi...
Genel olarak söylersek:
Bağda, bahçede, tarlada, çiftlikte çalışanlar, hayvancılık yapanlar işçi.
İnşaatta, atölyede, fabrikada, çalışanlar işçi.
Fırınlar, lokantalar, kahvehaneler, düğün - masaj gibi bilumum salonlarda çalışanlar işçi.
Barlar, pavyonlar, gece kulüpleri, genelevler, her türlü pazarlamacılar işçi.
Pazarcılar, marketlerde çalışanlar, tezgâhtarlar, garsonlar işçi.
Terziler, berberler, kunduracılar, çilingirler işçi.
…
Eğitim – öğretimde çalışan hizmetliler, memurlar, eğitmenler, öğretmenler, idareciler, eğitim- öğretim doktorları, doçentleri, profesörleri, akademisyenlerin tamamı işçi.
Sağlıkta çalışan alt kademedeki görevlilerden tutun, sağlıkçıya, ebeye, hemşireye, doktora kadar hepsi işçi.
Adliyede çalışan hizmetli, memur, kâtip, savcı, hâkim işçi.
Bürolarda iş yapan avukatlar, muhasebeciler, danışmanlık şirketi elemanları, hatta emlakçiler, muhtelif bayilerde çalışanlar işçi.
Teknisyenler, teknikerler, mimarlar, mühendisler işçi.
Yazarlar, çizerler, matbaada çalışan dizgici - baskıcılar, sanatçılar işçi.
…
Bütün kurum ve kuruluşlarda en altta çalışanından tutun da, en üstteki idarecisine kadar işçi.
O halde bir ülkede işçi olmayan kim dersiniz?
Sanırım geriye sadece milletvekilleri, parti yöneticileri, hükümet edenler kaldı.
Eee!..
Bunlar da kafa gücüyle ve yerine göre gece yarılarına kadar uykusuz kalıp beden gücüyle çalışanlar olduğuna göre…
Ülke ülke dolaşıp, kendi milletinin çıkarlarını ön plana çıkarmaya çalıştıklarına ve her türlü siyasî ve ticarî teşebbüste bulunduklarına göre…
Aslında en zor görev bunların olsa gerek.
Geriye kala kala sadece işverenler mi kaldı?
Küçük esnafı saymazsak, koskoca bir ülkede belki birkaç binle ifade edilebilecek para babaları, patronlar, kapitalistler mi işçi olmayanlar?
Peki, onlar da olmasa, yani beyin gücünü, düşünme yeteneğini ve teşebbüs kabiliyetini kullanmasalar, işçi dediğimiz milyonlarca insan - yukarıdaki tanımlamayla neredeyse bir ülkenin tamamı işçi olduğuna göre – nerede, nasıl çalışacak ve nafakasını kazanmış olacak?
Büyük sermaye/finansman gerektiren yatırımları kimler yapacak?
İşveren, yani para babası, yani sermaye (finans) düşmanlığı yapmak yerine, kendi iş imkânını oluşturmak, kendi kendinin patronu olmak varken; “kahrolsun kapitalizm” diyerek aslında komünizm ve sosyalizm tarafgirliği yapmak, işçiye ne kazandırabilir?
*
Zira ilk işçi hareketleri 1856 yılında Avustralya’da taş ve inşaat işçilerinin çalışma saatlerini azaltılması gösterileriyle başlar.
İngiltere ve özellikle de ABD’de hak arayışlarıyla yeni bir kimliğe bürünür. ABD’de “8 saatlik iş günü” isteğiyle 1881 ve 1886 yıllarındaki gösterilerde işçi ölümleri olur.
.
II. Enternasyonal; 1889 yılında Paris’te düzenlediği kongrede, Amerikan işçilerinin mücadelesini desteklemek için dünya çapında gösteriler düzenlenme kararı alır.
1890 yılından başlamak üzere 1 Mayıs, “Uluslararası Birlik, Mücadele ve Dayanışma Günü” olarak kabul edilir.
1 Mayıs ilk kez Osmanlı döneminde, 1905 yılında İzmir’de kutlanır.
Bunu 1909 Üsküp kutlaması izler.
İstanbul’da 1 Mayıs kutlaması ilk kez 1910’da yapılır.
…
1923 yılında 1 Mayıs yasal olarak "İşçi Bayramı" ilan edilir. Ancak kutlanması çoğu zaman yasaklanır.
1925 yılında çıkarılan Takrir-i Sükûn Kanunu sonrasında 1935 yılına kadar kutlamalara izin verilmez.
1935 yılında “Ulusal Bayram ve Genel Tatiller Hakkında Kanun” adıyla çıkarılan düzenleme ile “BAHAR VE ÇİÇEK BAYRAMI” olarak genel tatil günlerine dâhil edilir.
…
Rusya’da 1 Mayıs kutlamaları, 1917 yılında, Ekim Devrimi’nden sonra resmi bir statü kazanır.
1992 yılında 1 Mayıs’ın adı, "İLKBAHAR VE EMEK BAYRAMI" olarak değiştirilir.
…
Görüleceği üzere işçi hareketlerinin başlangıcı ABD kaynaklıdır.
Doğrudan ’Komünizm’ veya ’Sosyalizm’le uzaktan yakından ilgisi yoktur. Olması da zaten mümkün değildir.
Rusya’da komünizm “Ekim Devrimi” ile başlar ki, zaten bu zamana kadar atı alan Üsküdar’ı çoktan geçmiştir bile.
*
Sanki bir yönetim sistemi diğerinden çok daha iyiymiş gibi.
Birinde kişilerin hür teşebbüsü varken, diğerinde devlet güdümü olması neyi değiştiriyor?
İşçi, yine işçi olarak hayatını idame ettirecek.
Ezilecekse her ikisinde de ezilecek, rahat ve huzurlu olacaksa her ikisinde de olabilecek.
İşveren vicdanlı ise işçisi de rahat yüzü görür. Kazandırıldığı kadar kazandırmayı bilir.
Kendine, yani işine sahip çıkana o da sahip çıkar.
Bu arada hemen belirtelim, sözümüz açgözlülere değil.
Onları işçisi doyuramaz. Allah doyursun ve ıslah etsin.
…
Herkes hakkıyla çalışmalı ve emeğinin karşılığını almalı.
İşçilere insanca ve adilane yaşamak için her türlü hakları verilmeli.
Sonuç olarak, herkes hak ettiğini eksiksiz almalı.
…
1 Mayıs İşçi Bayramı, kardeşçe ve hakça yaşamak adına bir dayanışma günü olmalı.
Ortalığı yakıp yıkmadan, kan dökülmesine asla sebebiyet vermeden, sadece haklı hak arayışı için kutlanmalı.
1 Mayıslar kutlanacaksa, sadece bir sınıfın değil, bütün bir milletin huzurlu geleceği için kutlanmalı.
İşverenler de dâhil, bütün işçilerin ve emekçilerin günü kutlu olsun.
NOT:
1980 darbesiyle yasaklanan 1 Mayıs kutlamalarının 2009 yılından itibaren “1 MAYIS EMEK VE DAYANIŞMA GÜNÜ” olarak yeniden resmi tatil günü olduğunu ve kutlanmaya başlandığını da unutmamak lazım.
Hikmet Çiftçi
(*01 Mayıs 2017 - Altay Tigin adıyla yayınladığım yazım)
*
1 MAYIS 1977 TAKSİM KUTLAMALARINDAKİ OLAYLARDA
28 kişi ezilme ya da boğulma nedeniyle,
5 kişi silahla vurulma nedeniyle,
1 kişi de panzer altında kalarak
Toplamda 34 kişi yaşamını yitirdi.
Yaklaşık 130 kişi de yaralandı.
* DİSK’in yayınladığı listede ise 36 kişinin öldüğü belirtilmişti.
Video alıntıları:
1- 1 Mayıs 1977 - 32. Gün Arşivi
2- İbrahim Çenet anlatıyor.