- 136 Okunma
- 0 Yorum
- 1 Beğeni
BÜYÜMEN VE KÜÇÜMEN
BÜYÜMEN/KÜÇÜMEN
Bir tuhaftır insan denen muamma. Önce birşeyin büyüğünü yapar, sonra çok geçmeden küçüğünü.
Vaktiyle telefonlar ne büyüktü. Kim dediyse dedi. Ne dedi? ’Küçül küçül de cebime gir’ dedi. Hakikaten, küçüldü ve cebimize girdi.
Artık koca koca televizyonlara, radyolara ne gerek var değil mi? Plaklar, kasetler, cd’ler, pikaplar, teypler, her biri birer fazlalık.
Azal artık azal, ey sanal oğlu sanal.
Sahi, siz hala albümler dolusu sararmış fotoğraflarınızı elden çıkarmadınız mı? Yoksa hala kitap, kağıt kokusuna mı meftunsunuz? Ne yani bir alem elalem kafelerden, restoranlardan (bu arada ’restorant’ değil, ’restoran’ diye telaffuz edilir, bilmeyenin bilgisine!) çıkmazken, siz hep evlere kapanıp kitap mı okuyorsunuz?
Eskicilerin, antikacıların, bilumum bit pazarı esnafının önünden geçerken içiniz cızbız köfte gibi şöyle bir cızzzz! ediyorsa, sizin içinizde deriiin bir boşluk var demektir. Doğrusu, pek hoşsunuz, pek yalnızsınız ve kim bilir belki de pek yanlış bir zamanda dünyaya geldiniz azizim ve azizem.
(Artık böyle. Aziz-azize, iş adamı-iş kadını, insanoğlu-insankızı, balıkadam-balıkkadın, ev kadını-ev erkeği, kardan adam-kardan kadın. Örnekler çoğaltılabilir. Yeter ki, cinsimize ayrıcalık dokunmasın)
Artık öyle devasa evlere, köşklere, konaklara (kim kaybetmiş ki bulalım!) hiç gerek yok. Bir apart, arkasından bir depart, stüdyo (TV stüdyosu değil herhalde) daire neyimize yetmiyor.
Şimdi artık arabanın da ufağı makbul (yahu bize daha hala büyüğü bile nasip olmadı. Adamlar, kadınlar, delikanlılar, bacılar hemen küçüğüne kuruluverdi bile!)
Bu masallara karnımız tog artık (hadi bakalım, yazı sona ererken söz sanatımızı da konuşturduk, iyi mi!)
Bir alemdir şol insanlık, Adem’le Havva’dan beri. Bir büyür, bir küçülür; küskün çiçek misali bir açılır, bir kapanır.
Bir an gelir, masraf masraf üstüne; bir ikinci an gelir, yastık yastık altına...
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.