- 468 Okunma
- 2 Yorum
- 7 Beğeni
NAKIŞLAR
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
‘’OĞLUN AKILLI MAL NEYİNE GEREK
OĞLUN DELİ MAL NEYİNE GEREK’’
‘’ OĞLAN BABADAN BELLER SOFRA AÇMAYI
KIZ ANADAN BELLER BİÇKİ BİÇMEYİ’’
# NAKIŞLAR #
Biz kırk-elli yaş üzeri kadınlar kendi cehizini kendimiz işleyen kadınlarız. Hem de on on iki yaşlardan itibaren başlayıp, o çocukluk ve gençlik yıllarının en güzel dönemlerinde büyük emek ve göznuru dökerek hazırladık bu cehizleri.
Şimdi Nurgül Kaynar Yüce bunları niye yazıyor ki diyeceksiniz belki de…
Yazıyorum çünkü biz elli yaş üzeri kuşakların ana babaları genelde okumamış ya da en fazla ilk mektebi bitirmiş, sözde cahil insanlardı.
Hatta hiç unutmuyorum…
Ortaokula gidiyorum. Yani 10-11 yaşımdayım.
Bir öğretmenim ( ortaokul öğretmenlerimin çoğu ile faceden ekliyiz. Bakalım öğretmenim hatırlayacak mı bu hadiseyi.)
Derste samırsak demiştim. Bizim Maraş ağzında samırsak deriz.
Hocam demişti ki:
Çocuklar samırsak değil-sarımsak
Eşki değil-ekşi demişti ve eklemişti.
Sizin anne babalarınız okumamış cahil insanlar. Sizler okuyup eğitimli anne babalar olacaksınız ve ileride evlatlarınızı daha güzel yetiştireceksiniz.
Evet bizler okuduk ve evlatlarımızı da okutup birer meslek sahibi olmalarını sağladık.
Ama keşke bizim okumamış ana babalarımızın yetiştirdiği evlatların urubu kadar yetiştirebilseydik.
Evet sarımsağa sarımsak diyorlar belki fakat koyunun yavrusuna sıpa, keçinin yavrusuna koyun diyor çoğu.
Yirmi yaşına gelen evlatlarımız çoraplarını dikmesini bilmiyor, yemek yapmayı, misafir karşılamayı, hoş geldiniz demeyi bile bilmeyenler var içinde. Hem de azımsanmayacak kadar çok.
Otuz yaşına gelmişler, daha bekarlar. Evlilik sorumluluğu almaktan ödleri kopuyor. Evlenseler de çoğunun evliliği uzun sürmüyor.
Hatta evlenenlerin büyükçe bir kısmı çocuk düşünmüyor. Çünkü bir evladın ömür boyu sorumluluğunu almak onlar için korkunç bir durum.
Peki ama niçin bu haldeler?
Cevabı çok basit aslında.
Elbette bizim yanlış yetiştirmemiz yüzünden bu haldeler yavrucaklar.
Anası nakış dikiş yapanların evlatları iğneye iplik takmaktan aciz.
Babası elektrik, su tamircisi olanların evlatları eline tornavida almaktan aciz.
Kur’an-ı Kerim’i hıfzetmişlerin bir çoklarının evlatları namazlık sureleri dahi bilmeyebiliyorlar.
Armut dibine düşmüyor artık.
Çünkü bizim kuşak bi yerlerde hata yaptık çocuk yetiştirirken.
Yaptık yapmasına da bu hatayı tek başımıza da yapmadık.
Eğitim sistemi, psikologlar, uzmanlar, sistem denilen canavar, televizyon, telefon, sözde aydın kişiler derken el ele verip koca bir kuşağı harcadık bozuk para gibi.
Biz elli yaş üzeri kadınlar güçlü kadınlardık ancak zayıf evlatlar yetiştirdik maalesef.
Biz neden güçlü idik?
Yokluk çektiğimizden, çocuk yaşta ev işlerine dahil olup sorumluluk aldığımızdan.
Hem ev süpürüp silip, hem misafire hizmet edip, hem nakış, dikişle uğraşıp hem de okulumuzu başarı ile tamamlamadık mı biz?
Peki aynı sorumlulukları evlatlarımıza neden vermedik?
Niçin onları safdışı bırakıp, bir bardak su dahi istemeyerek; ana baba çalışır, hizmet eder, çocuk sadece okula gider algısını verdik?
İşte en büyük hatamız bu sanırım.
İstedikleri her şeyleri almak için kendimizi yıpratarak onlara en büyük kötülüğü yapmadık mı sizce?
Neden bu nakışları paylaştım biliyor musunuz arkadaşlar?
Eskiden her kız çocuğu bu nakışları işlerdi.
Nakış demek, iğne ile kuyu kazmak demektir. Nakış işleyen biri sabrı da beraberinde öğrenir.
Nakış matematik ve hesap işidir.
İğne ve iplikle hiç bir sayı atlamadan hesaplayarak doğadaki çiçekleri, kuşları motif motif işlersiniz.
Eski kadınların zehir gibi matematiği olurdu.
Her kadın bir müteahhit zekasında olurdu.
Nakış işleyen kadın renk uyumundan anlar, tıpkı bir ressam gibi dokurdu motifleri. Bir bakıma iç mimar sayılırdı.
Adı cehizdi bu nakışların ve uzuun bir emek sonunda ürün tamamlanırdı.
Emek verilen her şey mukaddestir, değerlidir, paha biçilmez kıymettedir.
Daha evliliğe adım atmadan cehizine yaptığı nakışları gözü gibi korur ve önemserdi.
Bu da demekti ki evlilik çok önemli ve özen gösterilmesi gereken bir müessese.
Farkında olmadan bir değer yargısını daha ergen yaşlarda yerleştirirdi kafasına.
Bir meslek sahibi olsa dahi bir eş, bir anne olacağını bilerek büyürdü kızlarımız.
Oğlan çocuklarımız ise daha küçük yaşta bakkala gidip ekmek almakla başlarlardı geçim görevini öğrenmeye.
Yaz tatillerinde sanayiye çıraklığa gönderilirdi çoğu oğlan çocukları. Hem enerjilerini atarlar, hem para kazanır ve getirip çoğunu ana babaya vererek yine ileriki hayatlarında zorlanmadan sorumluluk altına girmenin provalarını yapmış olurlar,
Hem de elinden her iş gelen birer birey olurlardı.
Şimdi genç anne babalara sesleniyorum.
Çocuklarınızı google bakarak yetiştirmeyiniz.
Ana babalarınızın tecrübesinden faydalanınız.
Ama çocuklarınızı da ana babalarınızın üzerine atmayıp kendi çocuklarınızın sorumluluklarını yine kendiniz alınız.
Evlatlarınız büyürken yaşlarına göre sorumluluklar vermeyi de ihmal etmeyiniz.
Eskiden bizler evlenirken doğru düzgün eşyamız olmazdı.
Çünkü ana babalar düğünde a’dan z’ye her ihtiyacımızı almazlar çoğunu evlendikten sonra kendimiz tasarruf ederek almaya çalışırdık.
Bunca emek verilerek kurulan yuvaları da kolay kolay yıkmaya gitmezdik.
Çünkü emek harcanan her şey çok kıymetlidir.
Diğer bir husus da yeni nesil daha evlenmeden her şeyi tüketip yüz göz oluyorlar.
Keşke her şeyi tüketmeseniz be yavrular.
Çünkü yüz göz olmak saygıyı bitirir.
Sevgi bir inci tanesiyse, saygı onu muhafaza eden istiridye kabuğudur. Bunu asla unutmayın.
Sevgi ile….
Nurgül KAYNAR YÜCE/ K. MARAŞ
YORUMLAR
Nurgül KAYNAR YÜCE
Toprağını mı sevmediler. Gölgede mi çok bıraktık. Kazamadık mı, sulayamadık mı ?
Yoksa suyunu mu çok verdik de böyle çürüdüler anlamak mümkün değil.
Teşekkür ederim kıymetli yorumunuz için.
Nurgül KAYNAR YÜCE
Toprağını mı sevmediler. Gölgede mi çok bıraktık. Kazamadık mı, sulayamadık mı ?
Yoksa suyunu mu çok verdik de böyle çürüdüler anlamak mümkün değil.
Teşekkür ederim kıymetli yorumunuz için.
Nurgül KAYNAR YÜCE
Toprağını mı sevmediler. Gölgede mi çok bıraktık. Kazamadık mı, sulayamadık mı ?
Yoksa suyunu mu çok verdik de böyle çürüdüler anlamak mümkün değil.
Teşekkür ederim kıymetli yorumunuz için.
Nurgül KAYNAR YÜCE
Toprağını mı sevmediler. Gölgede mi çok bıraktık. Kazamadık mı, sulayamadık mı ?
Yoksa suyunu mu çok verdik de böyle çürüdüler anlamak mümkün değil.
Teşekkür ederim kıymetli yorumunuz için.
Nurgül KAYNAR YÜCE
Toprağını mı sevmediler. Gölgede mi çok bıraktık. Kazamadık mı, sulayamadık mı ?
Yoksa suyunu mu çok verdik de böyle çürüdüler anlamak mümkün değil.
Teşekkür ederim kıymetli yorumunuz için.