MAYAMIZ İNSAN
Bahar mevsimindeyiz.
Her yer yemyeşil, rengârenk.
Her yer çayır, çimen. Her yer hoş kokulu, envai çeşit bitki ve çiçek.
İnsanın içeride ruhu daralıyor.
Sanki tabiat, ana kucağı. İnsan kendini, bir an önce tabiatın kucağına atmak istiyor.
Canlılar da yerinde duramıyor. Hepsinde bir heyecan bir hareket…
.
Memeliler otlanıyor, süt oluyor.
İki ayaklı kanatlılar eşeleniyor, yumurta oluyor.
Uçan küçük kanatlılar usare emiyor, bal oluyor.
Çok ayaklı omurgasız sürüngenler koza yapıyor, ipek oluyor.
Bazılarının dişlerinde zehir, bazılarının bedenlerinde misk oluyor.
Hepsinin kaynağı çimen, çiçek, yeşillik, ot, yaprak ve nihayetinde toprak..
Öz aynı.
Sonuç farklı.
Sütü mayalarsanız yoğurt, yoğurda su katıp çalkalarsanız ayran; peynir mayası kullanırsanız peynir ve çeşitleri oluverir size.
Bitkileri ezip öz suyundan ister zehir, ister şifa elde edersiniz.
Ne isterseniz onu verir tabiat…
Sadece yapmanız veya bilmeniz gereken yol ve yordamdır. Bugünkü ifadeyle uygulayacağınız işlem ve teknik…
Ne almak isterseniz onu alırsınız, ne olmak isterseniz o olursunuz.
Hepsi mucizevi değil mi?
.
Siz de düşünce tarlanıza yahut gönül ülkenize ne ekerseniz onu yetiştirirsiniz.
Arpa ekip pirinç alamazsınız.
Çiçek ekip gül yetiştiremezsiniz.
Maydanoz ekip lahana bekleyemezsiniz.
Turunç ağacına aşı yapmazsanız buruk ve acımsı meyvesini yiyemezsiniz.
Ancak aşılarsanız mandalina, limon veya portakal alabilirsiniz.
.
Siz ne ektiniz ruhunuza, gönlünüze, düşünce ikliminize?
Ne tür aşıyla nasıl bir meyve almak yahut meyve olmak isterdiniz?
.
Gönüllere sevgi eken, sevginin en sıcağını bulur.
Ruhuna insanlık eken, insan olmanın hazzını yaşar.
Özüne inanç eken iman etmenin rahatlığına ve huzuruna kavuşur.
Önce inan ki, iman edebilesin.
Adım atmadan nasıl ki yürünemezse, inanmadan da ne başarıya, ne de imana ulaşılır.
.
Her şeye maddeci gözle bakan, her şeyi maddeden ibaret sanır.
Maddesel çiçeği, gülü görürsün, hatta rengini de… Kokusunu da alırsın, ama kokuyu göremez hissedersin.
Göremediğin yok mudur?
Yahut şöyle düşünelim. Siz gülü koklayan değilseniz onun hoş kokusu yok mu sayılır?
Rüzgârın varlığını göremeyiz fırtına, esinti olmazsa. Esinti ve hatta fırtına bile sizin teninize değmeden, varlıkları sallayan, havalandıran gücüne şahit olmadan varlığına inanmayacak mısınız?
Peki, aldığınız yahut verdiğiniz nefesi görebiliyor musunuz?
.
Ömür nedir, biliyor musunuz?
Bir nefes alıp verme aralığı.
Nefes bitince ne ruh, ne can, ne öz, ne düşünce, ne akıl, ne muhakeme, ne anlayış, ne hasret, ne acı, ne haz, ne sevgi…
Ne an, ne zaman…
Hepsi uçar gider.
Geride sadece maddeden ibaret et ve kemik kalır ki, o da toprak olur, aslına döner.
Ey insan?
İnsan dediğin sadece bu mudur?
.
ETE KEMİĞE BÜRÜNÜP YUNUS DİYE GÖRÜNENDİR İNSAN…
Hikmet Çiftçi
26 Nisan 2024
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.