- 418 Okunma
- 6 Yorum
- 5 Beğeni
24 Nisan Yalanı
Her yıl 24 Nisan tüm dünyada “Ermeni Soykırım Günü” olarak anılıyor.
Neden 24 Nisan?
24 Nisan 1915’te İstanbul’daki 2234 sözde Ermeni aydını sürgün edildi de ondan!
İşte o gün “Ermeni Soykırım Günü” olarak kabul ediliyor.
Her 24 Nisan’da bir yazı yazardım. Bu yıl özel işlerim nedeniyle geç kaldım.
Peki Kim Kimi Katletti?
-
24 Nisan’da ABD Başkanı Varil pardon Bidon yine “soykırım” dedi.
“Ermeni soykırımında ölenler için saygı duruşunda bulunuyoruz” dedi.
“Asla unutmama taahhüdümüzü yineliyoruz” dedi.
Kelli felli 32 ülke bu sözde Ermeni Soykırım Yalanını kabul etmiş. Türkiye Cumhuriyeti, dünya çapında işlemediği suçun sanığı yapılıyor.
Herkesin kafası karışık. Bizim insanlarımız da aslında ne olduğunu öğrenmek istiyor.
Bununla ilgili Rus arşivi, İngiliz arşivi, Amerikan arşivi aslında böyle bir şey olmadığına ilişkin belgelerle dolu. Ama işlerine gelmiyor.
Bununla ilgili pek çok insanımız araştırma yapmış, bunu çürütmek için çalışmış.
İşte onlardan biri:
-
Alfred Rüstem Blinski. Ahmet Rüstem Bey (Alfred Bilinski) (1862-1935) Ahmed Rüstem 1862 yılında Midilli’de doğdu. Babası 1854’te Osmanlı hizmetine girerek Nihat Paşa adını alan Polonyalı Bilinski’dir. Ahmed Rüstem, ilk ve orta öğrenimini İzmir İngiliz Okulu, İstanbul Kadıköy Fransız Frerler Okulunda tamamladı. Avusturya Lemberg Siyasal Bilgiler Okulundan yükseköğrenim diploması aldı. Müslüman olduktan sonra Alfred Bilinski olan adını Ahmed Rüstem olarak değiştirdi. 1882’de Bulgaristan Komiserliği Fransızca kâtipliği ile devlet hizmetine girdi.
Hakkında idam fermanı olan Mustafa Kemal’den sonraki ikinci kişi. İsmet İnönü’den, Fevzi Çakmak’tan bile öncelikli idam fermanlı.
1820’de ilk Amerikan misyonerleri Anadolu’ya ayak bastı. İlk teması Osmanlı vatandaşı Ermeni tüccarlarla kurdular. Grogeryan Ermenilere ticaret imtiyazları sağlandı. Bu ticari bağ sayesinde Ermenilerin bazılarını ikna ederek Grogeryanları Protestan mezhebine geçirdiler. Böylece Osmanlı topraklarında tamamı Ermenilerden oluşan Protestan Cemaati oluşturuldu.
1850 yılında eğitim işine girdiler. Parayı bastırıp bir anda mantar gibi türeyerek 80 lise 16 yüksek kolej 16 yatılı kız okulu açtılar. Ülke çapında 30.000 öğrenci sayısına ulaştılar.
İstanbul’un yanısıra İzmir, Kayseri, Antep, Mersin, Harput, Merzifon’a yayıldılar. 100 yıl boyunca hiç Türk öğrenci almadılar. Sadece Hristiyanları, özellikle Ermeni çocuklarını eğittiler. Gözlerine kestirdikleri Ermeni gençlerine Amerikan vatandaşlığı verdiler. Amerika’ya götürüp burs verdiler. Amerikan üniversitelerinde okumalarını sağladılar.
Bu topraklarda yani Osmanlı topraklarında 163 kilise açtılar. Amerikalı misyoner hekimlerin faaliyet gösterdiği 9 hastane, 10 dispanser açıldı. Adeta Ermenilerin aile hekimi oldular. Bununla da yetinmediler. Bu misyonerler Amerikan gazetelerine imzasız sahte mektuplar göndererek Ermenilerin sırf Hristiyan oldukları için zulme uğradıklarını, sırf Ermeni oldukları için öldürüldüklerini, topluca katledildiklerini yazmaya başladılar. Taa 1850’de. Amerikan gazeteleri de bu sahte mektupları sanki gerçek belgeymiş gibi yayınlayarak kampanyalar başlattı. Bu gazeteler arşivlerde duruyor.
Sivas’ta, Erzurum’da Elâzığ’da Amerikan konsolosluğu açtılar. Bu konsolosluklarda sadece Ermeni personel kullandılar. Böylece Taşnak ve Hınçak’ın temelleri atıldı.
1894 yılında yani bundan tam 130 yıl önce Amerikan senatosunda Ermeni sorununu gündeme getirdiler. Tasarı sunuldu. Ermenilerin katledildiği iddiasıyla Osmanlı Devleti kınandı. 1896’da Amerikan Senatosu ve meclisine bir tasarı daha sunuldu. Ermenilerin can güvenliğini korumak için Osmanlıya askeri müdahale yapılması istendi.
1914 yılı oldu Alfred Rüstem Bilinski Washington büyükelçimiz. Gördüğü tablo akıl almaz. Amerikan basınında koro halinde Ermeni propagandası yapılıyor. Türklerin Ermenileri kılıçtan geçirdiği, çocukları bile öldürdüğümüz yazılıyor. Amerika Ermenileri korumak için mutlaka savaş gemileri göndermeli deniliyor. O anda Osmanlı devleti henüz birinci dünya savaşına bile girmemiş. Osmanlı topraklarında henüz kimsenin burnu bile kanamamış. Öldürülmeyi bırak tutuklanan Ermeni bile yok. Ama Amerikan gazeteleri neler neler yazıyor.
Alfred Rüstem Bey düşünüp taşındı. Basın yoluyla cevap vermenin yolunu buldu. Evening Star gazetesiyle röportaj yapıp bunun yayınlanmasını sağladı.
O röportajında Osmanlının Washington büyükelçisi Alfred Rüstem neler anlattı?
“İngiltere Fransa ve Rusya tahrik kampanyasına girişti, ABD’yi yanlarına çekip Osmanlıya saldırmak istiyor. Amerika Birleşik Devletleri’nin bu tuzağa düşmeyeceğini umuyorum” dedi. “Türkiye’de bir tek vatandaşın bile burnu kanamadı. Amerikan gazeteleri yalanlar yazıyor” dedi.
Gözünü budaktan hiç sakınmamıştı.
“Siz önce aynaya bakın dedi. Kendi çirkin yüzünüzü görün. Bizi karalamaya çalışan ABD’nin yüz karası katliam suçlarını herkes biliyor” dedi.
Alfred Rüstem’in 1914’teki bu röportajı Washington’da bomba etkisi yaptı.
ABD başkanı Wilson’du, küplere bindi. Derhal resmi olarak özür dilemesini istedi. Alfred Rüstem özür falan dilemedi. “Tamamen doğru olan sözlerimden dolayı neden özür dileyeyim?” dedi. “Amerikan gazeteleri Türk Milleti hakkında yalanlar yazıyor” dedi.
Bu cevap bardağı taşıran son damla oldu.
Derhal istenmeyen adam ilan edilip, “Hemen ülkeyi terk et” denildi.
Ekim 1914’te İstanbul’a döndü. Osmanlı henüz birinci dünya savaşına girmemiş. Çanakkale Savaşı henüz olmamış, doğu henüz Rus işgaline uğramamış, Rus desteğiyle silahlı Ermeni isyanı henüz başlamamış. Bir Ermeni’nin bile kılına dokunulmamış. Ortada henüz tehcir falan da yok ama Amerikan basını Ermeniler katlediliyor diye yayın yapıyor. Henüz tehcir bile yokken soykırımcı ilan ediliyoruz. Minareyi çalmadan kılıfını hazırlıyor.
Alfred Rüstem’i sınır dışı ettiren kim? Kendisini bağımsız Ermenistan’ın kurucu babası ilan ettiren Wilson.
Türkiye topraklarının büyük kısmını kapsayan Büyük Ermenistan’ın sınırını çizen bizzat Wilson’ın ta kendisi. Harita bile bastırıldı. Erzurum Van Diyarbakır Bitlis Trabzon Sivas Ermenistan’a dahil edilmiş. Allahtan mütevazi davranıp İstanbul’u katmamıştı. İstanbul için planlar başkaydı.
Millî Mücadele sırasında bizdeki Amerikan mandacıların kurduğu Wilson Prensipleri Cemiyeti kurucularının bahsettiği Wilson işte bu Wilson’du.
Alfred Rüstem Washington’dan geldikten sonra bir daha diplomatik görev almadı.
1919 da memleket işgal edilince bir saniye bile düşünmeden Anadolu’ya geçerek Kuvayi Milliye’ye katıldı. Sivas kongresine katıldı. Ankara milletvekili oldu.
Alfred Rüstem Kuvayi Milliye’ye katıldığı için değil, milletvekili olduğu için değil, Amerika’da yalanlara karşı çıkmasından dolayı idam listesine alındı. Soykırım yalanını çürütüp basın yoluyla kayda geçirdiği için o listedeydi.
Alfred Rüstem Kurtuluş Savaşı’ndan sonra da bu Ermeni soykırım yalanlarıyla ilgili mücadelesini sürdürdü. “Türk Ermeni Meselesi” adıyla kitap yazdı. Kitap İsviçre’de Fransızca olarak yayınlandı. Türkçeye de çevrildi.
Mutlaka bulup okuyalım bu kitabı. Önsözünde diyordu ki
”Kendi adımla kaleme aldığım bu kitabı Türkiye’nin ve Türk halkının suçlu olmadığını ispat için yazıyorum.”
“İhtirasların ağır bastığı Ermeni meselesinde Ermeni komiteleri ve İtilaf Devletleriyle ilgili çok acı gerçekleri göz önüne seriyorum.”
“Tarihe karşı bu yalan cinayetini işleyenler, tarihin akışını değiştirenler kendine gelmeli. Ermeniler lanetlerini Türklere değil bunlara yöneltmeli.”
Sözde soykırım, temeli 200 yıl önce atılmış koskocaman bir yalandır.
1920 yılında Kazım Karabekir Paşa Kars’ı aldı. Ermenistan genelkurmay başkanını esir aldı. Rapor hazırlattı, Ankara’ya gönderdi.
Ermeni işgali sırasında Kars’ta yaşananları rapor halinde sıraladı. Türk Tarih Kurumu kayıtlarında var. Kitabı var.
Sadece Kars merkezde 1.700 Türk öldürüldü. Türeyül ilçesinin 60 köyü tamamen yok edildi. Zarşat ilçesinde 5.000 kişi katledilmişti. Sarıkamış’ta 57 köy haritadan silinmişti. Kağızman öyle, Arpaçay’ın 35 köyünde canlı insan bırakmamışlardı.
Kazım Karabekir’in gözlemci olarak davet ettiği Amerikalılar bu vahşetleri gözleriyle gördüler. Fotoğraflarını çektiler. Buraya yazılamayacak cinsi sapıklıklarla öldürülmüş kadınlar vardı. Her yerde çocuk kadın genç yaşlı cesetler bulunuyordu. İnsanlar camilere dolduruluyor, 5-6 adet mandanın üzerine gaz dökülerek ateşe verilip içeriye salınıyordu. Camilere, samanlıklara doldurulan insanlar gaz dökülerek yakıldı. Tabanlarına nal çakılarak öldürülmüş insanlar vardı. Kazığa oturtulanlar vardı. Amerikalılar fotoğrafladı bunları. Kafa derisi yüzülenler vardı. Vücutları parçalanarak kasap dükkânı gibi çengellere asılmıştı.
İnsanlık tarihi boyunca ölüye işkence yapan tek millet Ermenilerdir.
Ermeni çeteleri 1915-1920 arası Doğu Anadolu’da böyle katliamlar yaptı. Neler neler, yüzlerce binlerce akıl almaz olaylarla dolu.
Bunların hepsini, daha fazlasını Türk Tarih Kurumu arşivlerinde fotoğraflarıyla birlikte bulabilirsiniz. Hatta çoğuna internetten bile ulaşılabilir.
Amerikalı tarihçi Prof. Dr. Justin McCarthy konuyla ilgili sürekli araştırma yapanlardan. Prof. McCarthy “Türkler Ermenileri katletmemiş, aksine Ermeniler Türkleri katletmiştir" diyor. “Hele hele 1,5 milyon Ermeni’nin ölmüş olması için o dönemdeki tüm Ermenilerin birkaç defa katledilmiş olması gerekir” diyor.
Daha dün, 1992’de Karabağ’ı işgal ettiklerinde bir Ermeni doktoru bilimsel deney yapıyor.
Deney şu:
“DERİSİ YÜZÜLEN BİR İNSAN ÖLMEDEN NE KADAR SÜRE DAYANABİLİR?”
9 yaşındaki Azeri kız çocuğunun derisi o doktorun gözetiminde saat tutularak canlı canlı yüzülüyor. Deney kayda alınıyor. Rapor tamamlanıyor. “BİR İNSAN DERİSİ YÜZÜLDÜĞÜNDE ANCAK 7 DAKİKA YAŞAYABİLİYOR.”
BİLİMSEL DENEYE BAKIN!
Bunu, sadece bunu bir Türk yapsa tüm dünya nasıl tepki verirdi acaba.
L A N E T O L S U N
SZ
Tehcir Kanunu veya resmî adıyla Sevk ve İskân Kanunu, 27 Mayıs 1915’te Osmanlı Hükûmeti tarafından I. Dünya Savaşı’nda Osmanlı ordusu ile karşı karşıya gelebilecek iç unsurların savaş bölgelerinden uzak yerlere devlet eliyle gönderilmesi için çıkarılan göç kanunudur.
YORUMLAR
Doğdum doğalı bu masalı okuruz dinleriz ermenileri biz mi katlettik yoksa ermeler mi bizi katletti yada kim kimin tarafında bu soykırım dedikleri olayla ilgili , işin özü şu bu durumu tarihcilere uzmanlara bırakmak gerek , ne Türkler ermenilere soykırım uygulamış neden ermeniler türklere soy kırım uygulamıştır Osmanlı birinci dünya savaşında yenilince savaş kısmen iç savaşa dönüşmüş , ismi üzerinde iç savaş bu konuyu tarihciler açıklamalı bizler değil ne yazık ki bir iftira kampanyası hala devam ediyor
24 Nisan diye kabul ettikleri sözde ermeni soykırımı bir safsatadan ibaret aslında. Halbuki böyle alçaklıklar yapmasalar sınırları da açarız onlarla ticarette yaparız birazcık gelişirler... Osmanlı tehcirde bir sürü Ermeni'yi haklı olarak uzaklaştırmıştır, bunların bir kısmı ise biz Kürt'üz aslında diyerek yurtta kalmışlardır ve şimdiki mecliste cart curt eden hıyarların atalarıdır...Nüfus kayıtlarının ortaya çıkmasıyla hepsi birer birer dökülmüştür ortaya... Ne mal oldukları bellidir... Sam Amca ve aveneleri ki aslında Siyonistler tarafından teslim alınmış bir ülkedir, Siyonistlerde kendilerinden başka hiç kimseleri sevmez ve yok etmek için zor duruma düşürmek için her türlü pisliği ve katakulliyi yaparlar. Gelin arşivleri açalım, bu olayı tarihçilere bırakalım, yok olmaz, biz açıyoruz arşivleri, İngilizler de açsın Ermeniler de açsın, olmaaaaaaz! Açarlarsa gerçekler kabak gibi ortaya çıkacak kimin kime soykırım yaptığı belgelenecek. O zaman o sınır kapısı da sittin sene açılmayacak. Şu an da Türkiye'de 120.000 civarında Ermeni Vatandaşımız var, bizden birileri... Ermenistan'da kaç Türk Vatandaşı var? Ben söyleyeyim, hiç bir tane yok. Biz soykırım yapsaydık onlar güven içinde yaşayabilirler miydi? Kendi pisliğinizde öyle dönün durun. Kutlarım Suat Kardeş...