Yaşam mı Ülke mi Dünya mı Hayal mi
İnsan insanın kurdudur derler misali sen kendini göremezsin hiç bir zaman. Kendi kendini göremez yani insan. Eski kuşaklar, eski ülkeler, eski dünya, eski hayaller de böyle. Yıllardır tutturduk Nasıreddin Hocanın göle yoğurt çalması babında bir Y. Y Kuşağı aşağı Y Kuşağı yukarı. Kimi X’ler yani bir üst kuşağımız yardırdı üzerimize kimi ondan önceki kuşaklar kimi şaka yollu kimi gerçek. Burnundan, düşüncelerinden, inançlarından, ideolojilerinden abes olabilir ama siydik yarıştırmalarından bir milim geri adım atmadığı gibi yeni çağın yanından bile geçemeyen insanlar mı demeliyiz.
İnsanlık ve yaşam mirası elbette geçmişten gelir. Geçmiş değiştiremeyeceğimiz çok az şeylerden biri. Lakin şimdiyi ve geleceği şu an veya an sonrası değiştirmeye başlayabiliriz.
Lider olma gibi bir vasfım yok, çünkü liderlik devamlı çatışma içindedir, benim zihnimin çatışmaları bana yeter. Yine de şu değişen dünyada teknoloji kolaylığını bile nefislerini, enelerini, kendilerini tatmin etmek için kullanan bir çok site ve farklı konulardaki forumlarda yönetici sorunlarımız var. ( Patron sen üstüne alınma, çalışıyorsun maşallah, lakin siteye neden gençler gelmiyor düşünelim tüm site olarak) Bunu ülkemizde de görüyoruz, yöneticilerin hiç biri sınavla gelmiyor. Torpil veya gruplaşmalar veya paranın gücüyle herkes bir diğerini itip, neyse geçmek istediği yer oraya doğru hareket ediyor. Kusura bakmayın kır kültüründe salmadan gelen ineklerin öküzlerin veya küçük başların pınar oluklarında birbirlerini iteklemesi gibi bir hal bu.
İyi düşününüz, iyi yorunuz zihninizi. Eski dünya yaşamı yok, eski kültür ve inançlar bu çağa uymuyor. Dünyamızı, ülkemizi, yaşamlarımızı ekseriyetle yönetenlerin yaş aralığı 60 ve üstünde. Hem dünyanın hem ülkemizin hem de yaşamlarımız kalitesi belli her konuda.
Ortaçağ devlet anlayışlarından miras; çatık kaşlı zihniyetler; parmak sallamalar, işgal etmeler, fetihler, din savaşları, teknoloji savaşları, ideoloji savaşları, miras savaşları. Savaş veya kavga ekseriyetle kırda olur, hayvanların arasında, karınlarını doyurmak için güçlü kurnaz zayıfı ve dikkatsizi yer parçalar. Bunun insan yönetimlerine yansıması ise; faşizm, komünizm ve şeriatizm değil midir? Dünya da ülkemiz de yaşamlarımız da şiirlerimiz de bu üçlemelerin arasında sıkışmış kalmış. Reva mı bu şimdiye veya geleceğe?
Dinin ne olduğunu bilmeyen tapınır, devletin ne olduğunu bilmeyen kendini kral zanneder, hukuğun ne olduğunu bilmeyen mahkemelere hakim savcı seçer veya atar.
Askeri güçle veya tuş düğme gücüyle bir müddet kabadayılık yapabilir siniz. Hükmedebilirsiniz. İstihbarat dedikodusu veya oyunlarıyla bir müddet devam edebilirsiniz. Lakin ne minare, ne şapel, ne kral konakları veya yasaların arkasından dolanmak da çuvala sığar mı bu çağda? Bir yere kadar götürür ulusları ve milletleri. Ortaçağ devletleri veya imparatorluklarının sonu belli, sanayi, teknoloji ve toprak işçiliğinin getirdiği noktadaki çıkmazlar karşımızdayken; yeni yeni karşımıza çıkan iklim değişikliği ve yapay zeka ise ilginç bir geleceğe hazırlıyor insanları.
Bir büyüğümden duyumla, birisi mealen şöyle demiş; Bu çağa çocuk getirmek delilik değil mi?
Edebiyat siteleri fikirlerin şiir ve yazılar aracılığıyla bedavaya verildiği yerler. Oysa tüm okullar ve yüksek öğretimde bir şekilde eğitim ve öğretimin başı maddiyata dayanıyor. Demesin ki bir ideoloji biz zaten parasız eğitimi, sağlığı savunuyoruz diye. Kuzey Korede; Güney Koreye ait bir tv kanalını seyrettikleri için iki gençin başına ne geldi hiç okuyan oldu mu? Başka bir ideoloji; İranda bir rapcının hangi nedenlerle idama mahkum edildiğini okudu mu? Arabistanda kadınların daha yeni ehliyet hakkı kazandığını okuyan oldu mu, Hindistanda, beni bu dünyada neden getirdiniz diye Anayasa Mahkmesini dava açan gencin olayını okuyan oldu mu? Ülkemizde daha yenice anne babaların kız ve erkek yani tüm evlatları arasında miraslarını eşit dağıtmaları konularını araştıran oldu mu? Hatta yine ülkemizdebir ev sahibinin kiracısını evden çıkarmak için lağım giderini tıkadığını okuyan?
Edebiyat Siteleri güzel. Daha yenice bir üstadımız, 60 yaşını geçmiş kayınbiraderinin Filipinlerden kendine eş bulduğunu yazdı. Yani Anadolunun bir bölgesinden gidip diğer bölgesinden eş bulmak değil veya komşu ülkelerden değil veya kültürel bağlarımızın olduğu Orta Asya’dan veya Balkanlar’dan değil. Bu olayı; sosyal yaşamlarınızda enine boyunu düşünmeli değil miyiz? Hatta bir robotla insanın evlenip evlenemeyeceğini düşünen var mı?
Kır kültürüyle beslenen dimağlar karşımıza faşizmi, komünizmi ve şeriatizmi koyup kaçtı. Demokrasi de bunların arasında bir de başının üzerinde zenginlerin veya kraliyet ailelerin veya dinistlik tokmağıyla yeni çağı anlamaya çalışıyor. Kargalar en akıllı hayvanlardandır, ihtimal gülebilirler insanlara, insanların yaşamlarına, devlet ve din anlayışlarına, faşizm ve komüniz çıkmasına ve kültür denilen eski alışkanlıkların içinde yeni çağın kapısında düştüğü dibi delik kuyuya.
Kişisel Verilerin Korunması Kanunları nedir? Aslında kişileri tamgalamanın diğer adı değil mi? Yani çok eski çağlarda çobanların veya sürü sahiplerinin hayvanlarını tamgalaması ve boyaması gibi değil mi sayısal çağdaki, ıban, kimlik, parmak izleri falan... En sonunda bunlar yapay zekanın cirit atacağı bir dünyayı anlatmıyor mu size?
Yok ülkemizde yeni çağı açacak bir düşünce, bir insan, bir elit, bir üst zihin. Böyle giderse; artık böyle gitmez diyen millet, ulus ve devletlerin elinde Kızılderililere döneceğiz. Hâlâ ( şapkada koyalım ayıp olmasın dimi a’lara) Dil ve din ve hukuk ve cinsiyet ve ekonomik eşitlik vb sorunlarımızı halledemeyen bir toplumuz.
Diyeceksin ki; eleştirme, çözüm önerin ne? Çok kolay, gelecek geçmişsiz olur mu, faşizmin komünizmin ve şeriatizmin en iyi yönlerini alıp reset atacağız dünyada ilk olarak. Yeni bir devrime,yeni bir peygambere yeni bir devlete mi ihtiyacımız var? Anlayışlarımızı çocuklarımızın ve torunlarımızın ve gençlerimizin dünyaya bakışıyla değiştireceğiz sadece bu kadar.
Alışmışsınız taze kızları paralı ağalarla evermeye, miras kavgalarına, dinsiz dinist ayrımına, benim partimden onun partisinden didişmesine, benim dilimden onun dilinden çatışmasına, biz 15 yaşımızda neler neler çektik neler yaptık yakınmalarıyla gençleri ve çocukları aşağılamaya, hor görmeye.
Eskiden çocuklar oyun oynarken kavga ederlermiş, sonra aileleri karışırmış olaya sonra mahkemeye sonra bakarlarmış çocuklar barışmış oynamaya devam ediyor.. Şimdi ise çocuklar ve gençler büyüklerini ayırma, barıştırma makamında. Keşke 23 Nisanlarda makamlara oturtduğunuz, bir günlük veya bir kaç saatlik emanet ettiğiniz koltuklarınızda çocukların söylediklerini gerçekten bir anlasanız.
Hani derlersiniz ya; bu çocuklar gençler robot; peki sizlerin robotluklarınızı ne yapacağız. Ortaçağlarda ve iki dünya sasavaşı sonrası 2000’ler öncesi tüm olanları bitenleri, dünyadan ülkenize, mahallenizden, ailenizden ve en önemlisi de kendinizden başlayarak gerçekten sorgulamaya, soruşturmaya...
İstanbulun bahçelerine kaç zamandır kar düşmeden, İstanbulun toprağına cemre düşüyor mesela? İç Anadoluda obruklar neden arttı ve İç Egeye doğru yayılmaya başladı diye, Depremler neden sıklaştı diye, neden ölümler sıradanlaştı diye... Öyle bir hala geldiki çocukları ne anaokullarına, ne camii cemevi kilise kurslarına ne de devlet okullarına emanet edemeyecek duruma nasıl geldik diye biraz düşünün. Neden hala mülakat çıkmazlarında gençlerimizi, insanımızı, orta kuşaklarımızı harcıyoruz diye bir düşünün.
Hadi bana edepten ve ahlaktan bahsedin? Hormonlarına, inancına, ideolojilere hükmedemeyen kuşaklardan siz de bıkmadınız mı yeni nesil ve yeni nesilden daha bir yeni nesil olan arkadaşlarım, dostlarım, büyüklerim ve küçüklerim.
Birbirinize emanet olun.
Doğru ya, yazı başlığı çok karşılamadı. Çok fazla edebiyat da parçalayamadık :)) Affedin, sürçi lisan olduysa; Yazı başlığını uzun uzadıya çok çok düşünün, korkmayın beyin kıvrımlarınız dolaşmaz bencileyin yeni nesiller gibi.
Sahi, şu kısacık dünya yaşamından ve sonsuz denilen ötelerden ne umuyor ne bekliyorsunuz ya hu? Hayalleriniz nedir efendim?
Saygılarımla..
Leyn Dünyevi, efendim, Uleyn var ya sevsen sevilmez, atsan atılmazsın ha. Hadi ya...! O zaman öldür gitsin, sen, sağ sol önün arkan üstüm altım ben de dim; uçtum uçtum neresi burası ya hu. Dim bari. Dim bari, Dim bari.. Bir türkünün veya şarkının nakaratı olur mu acep; Dim Bari!.
Not: imla ve kelime veya harf ek hatası varsa deyin düzeltem, boşlukları da siz doldurun bari. Ağlanacak hallere tebessüm edip geçmek en güzeli değil mi? :)
Y.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.