- 200 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
BAZILARI BETON SEVER
31 Mart Yerel Seçimleri’ni geride bıraktık. Seçimlerin ardından çok şey söylendi; çok şey yazıldı, çizildi. iktidar ve muhalefet kendilerine göre analizler yaptılar, siyaset uzmanları istatistiksel bilgilere göre değerlendirmelerde bulundular, herkes kendi bakış açısından görüşünü belirtti. Muhalefetin seçim başarısının sebepleri dile getirildi, İktidarın da seçim yenilgisinin sebepleri masaya yatırıldı. Hepimiz gördük ki iktidar partisinin suç, hata, ihmal dosyası epeyce kabarıkmış ve seçmen de tepkisini sandıkta dile getirmiş.
İktidar partisinin seçim yenilgisinin sebepleri arasında: Kamu kuruluşlarına liyakata göre değil partiye, sendikaya, torpile göre eleman alınması, gelir dağılımındaki dengesizliğin düzeltilememesi, Hiçbir ülkenin kabul etmediği, hatta kendi ülkelerinin bile dışladığı vasıfsız, işe yaramaz, çoğu suç suç makinesi olan sığınmacılarla ülkenin ağzına kadar doldurulması, sıradan vatandaşlar asgari ücretlerle, düşük maaşlarla kıt kanaat geçinip yaşam mücadelesi verirken, devletin özellikle üst kademelerinde bürokratların lüks, gösteriş, aşırı israf politikalarından taviz vermemeleri, fedakarlığın hep dar gelirlilerden beklenmesi, Her şeyin fiyatının kontrolsüz biçimde aşırı derecede, vatandaşı canından bezdirecek derecede artmasına rağmen, piyasanın yeterince denetlenememesi, vatandaşın büyük market zincirlerinin sahiplerinin insafına terk edilmesi, asgari ücretlilerin, dar gelirlilerin, emeklilerin mağduriyetlerinin giderilememesi, bir zamanlar tarımda ve hayvancılıkta kendi kendine yeter bir ülke olan Türkiye’nin dışarıdan et, buğday ve bakliyat ithal eder bir duruma düşmesi, en ön plana çıkanlar olarak sayılabilir.
İktidar partisinin seçim yenilgisinde etkili olmuş mudur ya da ne derece rolü vardır, bilmiyorum ama ben farklı bir konuya değinmek istiyorum. İktidar partisinin göreve geldiği 2002 yılından bugüne kadar geçen 22 yıllık süre aynı zamanda bir betonlaştırma süreci oldu. İktidar partisi eşine az rastlanır bir beton aşkıyla boş bulduğu her yeri betonlaştırdı. Boş yer bulamadıysa mevcut ağaçları, koruları, ormanlık bölgeleri yok ederek betonlaştırmasını sürdürdü. Türkiye’nin farklı yerlerinden bu konuya birçok örnekler verilebilir. Ben memleketim Kırşehir’den bir örnek veriyorum. İlk resimde Cacabey Meydanı’nın 90’lı yıllardaki hali ikinci fotoğrafta ise iktidar partisinin göreve gelmesinden sonraki betonlaştırma politikasından nasibini almış hali görülmektedir. Akıl ve ruh sağlığı yerinde olan, az çok estetik duygusuna ve çevre bilincine sahip olan herkes Cacabey Meydanı’nın 90’ lı yıllarda ki halini beğenecek, ağaçların çiçeklerin yok edilerek yerine beton dökülmesinin yanlış bir iş olduğunda birleşecektir, sanıyorum.
Bazıları: “Ama iktidar bir çok şehirde parklar, bahçeler, ormanlar, yeşil alanlar da oluşturuyor” diyebilir. Bunlar genelde o şehirde bulunan tabii bitki örtülerinin bir bölümünün etrafının çevrilip, bir isim verilip kapısına da bir tabela asılmasıyla oluşturulmaktadır. Bir tür dönüştürme, bir tür göz boyama sizin anlayacağınız. Şu an yaşadığım Bursa’dan örnek verecek olursam, Türkiye’nin en güzel tabii güzelliklerinden, bitki dokularından birine sahip olan Uludağ’ın belli bölgeleri çevrelenmiş, Çamlıca mevkii’nde kalan bir bölüme Kent Ormanı, Dağyenice’de kalan bir bölüme Nefes, Tarihi Misi köyündeki bölüme Misi Piknik Alanı, Kestel’de yer alan bir bölüme de Alaçam Piknik Alanı denmiş. Bu övünülecek bir durum, bir başarı değildir. Ancak, ağaçsız, çorak, bozkır ya da kayalık bir arazi başarılı bir çalışma neticesinde yeşertilebilirse bu takdir edilebilecek bir durumdur. Üçüncü görseli de işte buna bir örnek olarak ekledim. Bu görselde Japonların Kırşehir’de oluşturduğu “Japon Bahçesi” var.
Japon Bahçesi, ya da resmi adıyla, Prens Mikasa Japon Anı Bahçesi, Kırşehir’ in Kaman İlçesi, Çağırkan Beldesi, Kalehöyük kazı evinin yanında bulunmaktadır. Japonya Ortadoğu Kültür Merkezi tarafından, 1993 yılında, Altes Prensi Takahito Mikasa’nın, Kalehöyük kazılarını başlatması anısına ve bölge halkına rekreasyon alanı oluşturmak amacıyla yapılmıştır. Çorak, ağaçsız bir arazi üzerinde kurulan, mini bir çağlayan, suni gölet ve farklı türlerdeki bitki ve ağaçlarla kaplı bahçe, Avrupa Center Mimarlık ve Kentsel Tasarım Sanat Çalışmaları ile Chicago Kütüphanesi tarafından "En İyi Yeşil Tasarım" ödülü almıştır. Biz bulduğumuz her yeşil alanı betonlaştırma eğilimindeyken Japonların buldukları her çorak arazi parçasını yeşertme ve güzelleştirme konusundaki tutkularından ve başarılarımızdan alacağımız çok şey var.
İktidarın milletin karşısındaki söylemlerle, savunduğu değerlerle yaptıkları arasındaki çelişkiyi Dücane Cündioğlu’nun: "Madenleri tanımıyorlar. Bitkileri tanımıyorlar. Hayvanları tanımıyorlar. İnsanı tanımıyorlar. Güya Tanrı’yı tanıyorlar. Fiziksiz metafizik." sözü güzel açıklıyor sanıyorum. Memlekette beton dökmedik yer bırakmayan iktidara, insanın: “Beyler sizin beton dökme çılgınlığınızdan, her nasılsa, kurtulabilmiş evlerimizin içinde birkaç oda kalmış. Sizi mutlu edecekse, kendinizi iyi hissedecekseniz gelin oralara da beton dökün!” diyesi geliyor.
Pekala, iktidarın bu betonlaştırma aşkı nereden kaynaklanıyor? En çok dile getirilen iddialardan biri, devlet yetkililerinin, parti görevlilerinin, bürokratların gittikleri her ilde miting yapabilecekleri merkezi bir alana ihtiyaç duymaları, bu yüzden de belediyenin en uygun noktayı seçip miting alanı haline getirmesidir. Bu iddianın doğruluk payı vardır elbette ama bana göre en önemli sebep rantsal kâr ya da başka bir deyişle haksız kazanç. İmar rantından sağlanan yüklü miktardaki haksız kazanç iştahı beton sevdasına dönüşüyor ve betonlaştırma da şehirlerimizi çirkinleştiriyor. Şehirlerimiz çirkinleştikçe insanımız çirkinleşiyor; çirkin insanlar daha çirkin şehirler inşa ediyorlar ve bu kısır döngü ülkemizi, milletimizi tehdit ediyor. Çirkin şehirlerden de güzel nesiller yetişmiyor.
Remzi ORMANCI
Nisan 2024 / BURSA
YORUMLAR
Yazılanların içinden birkaç cümleyi cımbızlayarak almak elbette çok doğru değil. Ancak mecburiyetten bir iki cümle alacağım.
Gayem tartışma olsun da değil.
. . .
"Cacabey Meydanı’nın 90’lı yıllardaki hali ikinci fotoğrafta ise iktidar partisinin göreve gelmesinden sonraki betonlaştırma politikasından nasibini almış hali görülmektedir."
. . .
90'lı yıllardan önceki hali öyleydi. Doğrudur. Hatta neredeyse 1. resimde görünen hiçbir apartman yoktu diyebilirim. Bazı resmi daireler hariç.
Çağın gereği yerden tasarruf, yenileşme, gelişme, modernleşme, apartmanlaşma... adına ne derseniz deyin, bunun önüne geçmek mümkün değil.
Eski Kırşehir evleri genellikle konak şeklinde, hayatlı, atrafı çevrili, dışarıdan bakıldığında çevirmesinden dolayı avlusu görünmeyen evlerdi. Şimdi o iki katlı veya tek katlı konak tipi hayatlı, bahçeli evlerden eser kalmadı.
Cacabey Meydanı dediğiniz beton kısmın altı çarşı. Bildiğinizden eminim. O alanda sergiler açılmakta zaman zaman. Saat kulesi de var.
O alanın üstüne toprak dökülüp ağaç diklebilir veya yeşil alan yapılabilir mi, bilemem.
Yazınızdaki bazı tespitlere katılıyorum.
Bazıları ise belli çevrelerin kasıtlı söylemlerinin yansıması veya tekrarı gibi duruyor.
Betonlaşma(!)...
Rant (!)...
Herkes dilediği gibi düşünür, yazar, söyler.
Kabul görür veya görmez. Yazılanı okuyan kendince değerlendirir.
Bence yazılan ne kadar değerliyse, okuyanın değerlendirmeleri de o derece değerlidir.
Selamlarımla...
çiftçi tarafından 23.5.2024 15:34:12 zamanında düzenlenmiştir.