Harikatür Mahallesi
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
Babamın yine iş seyahatleri. Şehir dışına çıkması gerekiyor. Akrabaların yanına bırakacak beni.. Hazırlıklarımızı tamamlayıp arabaya bindik. Hava o gün çok yağmurlu. Silecekler, öfkeli kedi kuyruğu gibi bir sağa bir sola sallanıyor, adeta gözlerimde hipnoz etkisi yaratıyor. Ha uyudum ha uyuyacağım derken ileride yol kenarında bir kadın, dört çocuk sırılsıklam olmuşlar. Sanırım uzun zamandır gelmeyen otobüsü bekliyorlar.
- Baba, alalım mı onları? Üşümüştür çocuklar.
Babam istekli olmasa da arabayı durdurdu. Ben henüz "gelin gelin" diye sevinçle el işareti yapıp seslenecektim ki anneleri çocuklarını bir bavula elbise tıkıştırır gibi atıp arka koltuğa, kapıyı "çat" diye kapatırken en son kocaman bir torbayı da oturtuverdi kucağına.
Babam:
- Nereye bırakalım sizi?
Kadın:
-Görümcemlere gideceğim ben. Götürün bir zahmet.
- Görümcen nerede oturuyor hanım?
-Şey var ya hani. Bizim bu çocukları habire yolluyor benim bey. Aslında çocuklarda gitmek istemiyor hiç. Ama o benim herif var ya o benim herif, hay boynu altında kalasıca!. Ne güzel oturuyor çocuklar evde, hem komşulardan duydum hayaletler dolaşıyormuş oranın koridorlarında, ne gerek var kalabalık yer, tutturuyor illa da neymiş efendim "ağaç yaşken eğilirmiş" haberi yok eğilecek kırılacak kolları bacakları. Her gittiklerinde zaten, yara bere içinde geliyorlar eve dizleri dirsekleri.
Kadın, tarifini sadece kendi bildiği lezzetli bir yemeğin püf noktalarını ağzından kaçırmaktan sakınır gibi lafı döndürüp dolaştırıp görümcesine nasıl gidebileceğini uzak yollu anlatırken babamın telefonu çalıyor... Arayan amcam. Ne zaman geleceğimizi soruyor. "Fazlalıklar var" diyor babam arabada, geleceğiz şunları bir atalımda.
Ailecek muhteşem bir kahvaltı yapıyoruz, eve varınca. Babamı uğurladıktan sonra ben odama yerleşiyorum. Tam da o an radyoda bir şair kadın vedalar üzerine ağlamaklı bir şiir seslendiriyor. Amcamın küçük oğlu Erhan geliyor yanıma. On altı on yedi yaşlarında, ufaktan gizli saklı başlamış sigaraya.
- Ebru, babamın sigarasından bir tane kapıp getirsene bana.
Amcam oturuyor balkonda; dudaklarından dumanlar püskürtüyor, paketi ise masada... Erhan abim kapı aralığından bana bakıyor. Çaktırmadan paketi yokluyorum elimle, paket boş diye karşılık veriyorum hadi çabuk hadi hareketlerine. İşaretleşiyoruz işaretleşiyoruz anlaşamıyoruz bir türlü kuzenimle...
En son "hadi bir dal sigara getir" deyince zıvanadan çıkıyorum "ne yapayım ya, ağzındaki sigarayı mı alıp getireyim" diye bağırıp kendimi sokağa atıyorum.
Arkadaşlarım, oyunlarım...
Küçücük başımın derdini tasasını unutturanlarım ...
Mahalledeki iki katlı eve birileri taşınmış, oldukça kalabalık bir aile. Sekiz-on kadar çocuk. Çoğu da kız. Bende bir sevinç. Ne güzel diyorum içimden; hep birlikte top oynar, ip atlar, sekeriz.
Bakkal Süleyman ben görmeyeli işleri daha da bir büyütmüş. Dükkanın önüne iki masa atmış, bir de elektrikli tost makinesi almış, meyve suyu ve çayla servis yapıyor incecik incecik çıkarttığı kızarmış ekmekleri, mahallenin çocukları da baş müşterileri.
Bizim evimizde o zamanlar ocak üstünde kullanılan tahta saplı, alt ve üstünü bir arada tutacak klips kırılmış, içi simsiyah yanmış, yediğimiz her tostun dış kabuğunu kazımak zorunda kaldığımız kalın ve sem sert tostlar yapan, halam için ise üzerine dantel örtülecek kadar kutsal sayılan özelikle kış aylarında mutfakların vazgeçilmeziydi bu makine.
Yeni kahvaltı yaptığım halde tostun kokusundan mest olmuş, halama ihanet etsem mi etmesem mi diye nefs mücadelesi verirken beni gören arkadaşlar birer ikişer geldi yanıma. Hepsine birer tane çokokrem ısmarladım bakkal Süleyman’dan. Arka sokağa doğru ilerleyip bizi hiç kimsenin görmeyeceğini, duymayacağını sandığımız, her iki tarafında yeni yeni apartmanlar inşa edilen sürekli buluşup toplandığımız o çok gizli mekanımızda oturduk yıkık dökük merdiven basamağına.
Öyle tatlı ve küçücük ki o krem çikolatalar bitecek diye üzülüyordum. İncecik plastik beyaz çubuğuyla dikdörtgen kabın dibinde köşelerinde birikmişleri iyice sıyırıp yerken aklıma dahiyane bir fikir geldi birden:
- Hey arkadaşlar!.. Şimdi kutuların içine toprak dolduralım, ağzını kapatıp geri götürelim. Diyelim ki
"Bakkal bakkal!.. Ya bize paramızı geri ver, ya da bunların yenisini al".
Oy birliğiyle karar verildi. Güzelce doldurduk boş çikolata kaplarına ıslattığımız toprağı. Jelatinini de büyük bir özenle kapatırken azıcık ucunu aralık bıraktık. O ara mahallenin zengin, şımarık ve tarafımızdan hiç sevilmeyen çocuğu Gürkanın bizi izlediğini fark ettik. Arkasında bir şey saklıyor gibi hali vardı. Ona yüz vermeyip doğruca bakkala gittik, meramımızı anlattık. Bakkal Süleyman ellerimizdekini alıp çöpe atarken:
- Sizler akıllı çocuklarsınız. Bu hep o yeni taşınan veletlerin işi. Onların kabahati de yok ki aslında. Anne babalarının bütün suç, yumurtadan çıkanı salıyorlar sokağa.
Yeni çokokremlerimize nefessiz saldırıp büyük bir iş başarmışçasına bakkalı nasıl kazıkladığımızı konuşup gülüşürken "çırrkkk" diye bir ses, karşımızda Gürkan.
- Ne yaptığınızı biliyorum, yakaladım sizi!
- Eyvah!.. Şimdi yandık, gösterecek bakkal Süleyman’a resmimizi.
Birden ağzımın kuruduğunu, çok susadığımı hissettim. Arkadaşım Nurettin ve onun kız kardeşi Asya "hadi bize gidelim" dediler. Hem ne yapacağımızı kararlaştırırız, hem de su içeriz. Üçümüz el ele tutuşup, arkamızdan atlılar kovalıyormuşçasına koşa koşa evlerine gittik. Kapının önünde sıra sıra dizili çokça ayakkabı gözüme çarptı, misafir vardı belli ki. Nurettin önden biz arkadan içeriye girdik, doğru mutfağa. Asya masaya bırakırken cam şişeye doldurduğu musluk suyunu, yapışmıştı şişenin üzerine elinin tozu çamuru. Nurettin temiz elleriyle suyu tazelerken ben de içerden gelen seslere kulak kabartıyordum. Komşular toplaşmış çay kurabiye sohbet ediyor. İçlerinden bir kadın anlatıyor, yeni aldığı difrizi.
-Vallahi komşular bunu icat edenden Allah razı olsun. Artık konserveyle uğraşmak yok. Üç ay beş ay korunuyor yiyecekler hiç bozulmuyor. Son günlerde üşenir oldum her gün dışarı çıkıp ekmek almaya. Fırına gittiğimde fazla fazla alıp poşetleyip bırakıyorum dondurucuya. Lazım oldukça tek tek çıkarıyorum. Buzu açıldıktan sonra ilk günkü gibi tazecik mis gibi oluyor.
Başka bir kadın atılıyor söze.
-Nasıl yani, biz şimdi sıcak ekmek koysak üç ay sonra sıcacık mı çıkıyor?
Kahkaha sesinden difrizli kadının Gürkan’ın annesi olduğunu anladığımda eteklerim tutuştu birden. Nurettin’in getirdiği suyu kafama dikmiş lıkır lıkır içerken, düşünüyordum.
Biz çok kötü şeyler yapmıştık, üstelikte bunu gülerek, eğlenerek, isteyerek yapmıştık. Gürkan da suç üstü yakalayıp bizim fotoğrafımızı çekmişti. Bakkal Süleyman bize "sizler akıllı çocuklarsınız" demişti. Bakalım aklımızı kullanarak nasıl sıyrılacaktık bu işten.
EbRuAsya //
YORUMLAR
Öncelikle merhaba afet hanım bir okuyucu olarak yoruma dahil olmak istedim şuan anlıyorum ki siz hiç kitap okumamışsınız eğer ki kitap okuyan biri olsaydınız okur hiçbir zaman ön söze aldanıp kitabı kötü eleştiri ile yorumlamazdı kitabın ismi faklıdır ama içeriği okuyucusunu o duyguları o lezzeti veriyorsa isim sadece nazar boncuğudur önemli olan içerideki gizli kalan hazine
Şuda var tabiki eleştirmek yazar içinde ayrı bir deneyimdir bence benim fikrimde olanlar da bu yazının başlığına takılmadan içindeki hazineyi yaşadığına yüzlerde tebessüm olduğundan şüphem yok bu konuda ebru hanım kalemi mahir güçlü biri onun incinmesini okuyucu olarak istemem size iyi günler diler bundan sonra siz yazı değide şiir okumaya devam edin kimseye de haksızlık etmemiş olursunuz saygıyla iyi geceler diliyorum
Afet İnce Kırat
Harikatür Mahallesi
İsmi getirdi beni, yoksa zamansızlıktan çok da okuyamıyorum nesir türlerini. Önce kelimeyi aradım yoktu öyle bir sözcük, yanlışlıkla kullanmıştır dedim güne gelmiş bir çalışmaya yakıştıramadım.
Karikatür olsa derdim ki yapılan yanlışları esprili bir biçimde çizmiş yazar okumamız için. kelimeyi böldüm, harika - tür... Mükemmel kusursuz çeşitlikte kişilerin bulunduğu mahalle. Öyle midir bilmem ama çocukken her yer, herkes, her olay masaldan fırlamışçasına mükemmel görünüyor sanırım, herkes böyle görmese de. Ancak yine de fikrimi söyleyeyim bu başlığın altında fantastik bir öykü olmalıydı. Başarını kutlarım sevgilerle...
Yasemin Aydınlar
Şuda var tabiki eleştirmek yazar içinde ayrı bir deneyimdir bence benim fikrimde olanlar da bu yazının başlığına takılmadan içindeki hazineyi yaşadığına yüzlerde tebessüm olduğundan şüphem yok bu konuda ebru hanım kalemi mahir güçlü biri onun incinmesini okuyucu olarak istemem size iyi günler diler bundan sonra siz yazı değide şiir okumaya devam edin kimseye de haksızlık etmemiş olursunuz saygıyla iyi geceler diliyorum.
Afet İnce Kırat
Yasemin Aydınlar
Merak etmeyin gayet iyi okuyucuyum takip ederseniz memnun olurum
Yasemin Aydınlar
Teşekkür ederim vaktin için takibin için
Rû //
yorumunuzu önemsiyorum.
bu başlık altında anladığım kadarıyla ''alice harikalar diyarında'' benzeri bir çalışma bekliyordunuz.. farklı bir temayla karşılaşmak sizi şaşırttı. bu düşüncenizde haklı olabilirsiniz.
çalışmamı yazarken hissettiğim duygu şu oldu. karakterlerim adeta bir karikatürden fırlamış gibiydi. yazı girişindeki anne ve çocukları misal.... anne eşinden şikayet ediyor çocukları gönderdikleri mekandan yara bere içinde eve geldiklerini söylüyor. ancak kendisi de aracın içine ite kaka sokuyorken çocukları söyledikleriyle yaptığı davranış bir tezat oluşturuyor.
diğer bir örnekte kuzenler kimseye çaktırmadan gizli saklı iş yapacaklar, ancak kız dayanamayıp bağırarak durumu açık ediyor.
eğer figürlerin tek tek çizimini yapabilme imkanım olsaydı gerçekten resimli bir karikaktür -mizah çalışması ortaya çıkardı.
yaptığım çalışma farklı zamanlarda bire bir yaşadığım ya da kendim yaşamasam da çevremde gözlemlediğim kişilerin tamamen gerçek olan söz ve davranışlarının bir araya getirilmesiyle oluşmuştur.
babasının sürekli iş seyahatlerine çıkması küçük kızı çok üzerken( ki bunu radyoda bir şair kadın vedalar üzerine ağlamaklı şiir okuyor şeklinde temsil ediyor) o mahallede huzur bulduğunu arkadaşlarımla oyunlarımla derdimi tasamı unutuyorum sözleriyle aslında o mahallenin kendisine göre ne kadar harika olduğunu anlatıyor.
bu çalışmamın ikinci bölümü sayfamda mevcut. orada annesizliğinden bahsediyor, babasının onu terk edişlerinden...akrabaların evinde kaldığı için kendini yük gibi hissettiğinden... amcasının evinde değil de sadece o mahallede yaşayan türlü çeşit insan sayesinde kendini mutlu hissettiğinden..
ben fantastik bir mekanda yaşayan kız çocuğundan değil de gerçek bir mahallede '' ona acılarını unutturduğu için mükemmel olma özelliğini yüklediğim'' özünde tertemiz türlü türlü insanlardan bahsettiğim için çalışmama harikatür mahallesi adını verdim.
ilginize duyarlılığınıza çok teşekkür ediyorum afet hanım
sevgilerimle
Rû //
afet hanımın düşünsel eleştirisi gayet makul ve anlamlı.
kalemim incinmedi... bilakis sayfama misafir olmuş vakit ayırmış benim için.. yazımı okumuş, düşünsenize öykü alanında kalemini geliştirmeye çalışan biri için bundan büyük mutluluk mu olur.
ben çok memnun oldum keşke herkes düşüncelerini açık bir ifadeyle dile getirse de kalemim de bu doğrultuda daha bir güçlenip şekillense.
bana destek olmanız takdir edilesi...
ancak birinin savunmasını yaparken başka birinin ''siz hiç kitap okumamışsınız '' şeklinde itham edilip yapılmasını etik bir davranış olarak görmediğimi de söylemeliyim.
paylaştığım yazının yüzünüzde tebessüm oluşturması beni mutlu etti.
herkes de mutlu olsun dilerim
sevgiler
Yasemin Aydınlar
Tadı damağımda kalan bir lezzet daha 🥰
Sevgimle Ebru🙏
Çoğu zamandır yazıları okuyorum kimisi aşkı kimisi normal yaşamı veya siyaseti kişi konu ediyor hep rutin paylaşımlar tabiki hepsinin emeği vardır takdir edilir ama öyle uzun zamandır böylesi öykü her satırında gülümsetti şiirleriniz gibi öykülerinizde ayrı bir değer güne fazlasıyla layık tebrik ediyorum devamı merakla bekliyor saygıyla sevgiyle iyi geceler
Yasemin Aydınlar tarafından 24.4.2024 01:00:36 zamanında düzenlenmiştir.
Yazılarını okumak bana huzur veriyor nedense.
Sıcak bir günde koca bir ağacın gölgesinde elinde kitap yanında kahven, bakışların bazen kitaptaki satırlarda, bazen doğanın eşsiz güzelliklerini sindirirken içine ...
Her yazını ilgiyle beğeniyle takip ediyorum. İyi ki yazıyor diyorum kendi kendime her okuyuşta
Ne konuda olursa olsun yazı, okurken bir dinginlik hissi oluyor içimde.
Yine çok başarılı ve akıcı bir anlatımdı
Devamını elbette merakla bekliyorum.
Sevgilerimle canım 🌸
Rû //
bugün 23 nisan...
geçmişimin en acımasız yanlarından toplayıp anıları mizah tarzında bir şeyler karalayarak çocukluğuma dönüp bir merhaba demek istedim aslında bu çalışmamla...
unutmadım yaramaz ebrucuğu:)
okumak sana ne kadar huzur verdiyse bana da o küçük kızı kalemimle birlikte kucaklamak aynı huzuru verdi
çok teşekkür ediyorum gamzelim içten yorumuna
her daim
sevgilerimle canım
💞