- 156 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
DEVLETİ KÜLFETTEN KURTARMA OPERASYONU
197-DEVLETİ KÜLFETTEN KURTARMA GAYRETİ
Ordu Kadastro Mahkemesi’nde görev yapıyorum. Dosyalarımın yaklaşık üçte biri devletin iki kurumu olan Orman Bakanlığı ile Hazine arasında sürüyor. Kadastro sırasında Hazineye yazılan yerlerde Orman Bakanlığı dava açmış. Bu yerlerin Orman olarak yazılması gerekirken hazineye yazıldığı dolayısı ile kadastro tespitinin iptalini istiyorlar.
Hazine vekili de bu durumdan rahatsız hakim bey orman bizden buraları istesin biz veririz buna bir itirazımız yok dedi. Peki avukat bey sen bu davaları kabul etsen nasıl olur diye sordum. Benim böyle bir yetkim yok bunu ancak bakanlık yapabilir dedi.
Bunun üzerine ne yapabiliriz diye düşündük. yaptığımız istişarelerde bu davaların gereksiz olduğu devleti ağır bir külfet altına soktuğu iki kurumun bir araya gelerek bu işin sulhle çözülebileceği bu konunun mahkeme önüne gelmesinin kimseye faydası olmadığına kanaat getirdik.
İdare bu işe kayıtsız kaldığından bunu mahkeme olarak biz yapabilir miyiz diye düşündüm ve davaları husumet yokluğundan reddetmeye karar verdim. Zira davaların keşif, bilirkişi, posta, kırtasiye vs masraflarını dikkate aldığınızda ortalama bir davanın devlete maliyeti bugünkü bedelle yaklaşık 5-10 bin lirayı buluyordu.
Sadece Ordu Kadastro Mahkemesi’nde bu türden yaklaşık 500-600 dava vardı. Tüm ülkeyi dikkate aldığımızda davaların sayısı on binleri bulabiliyordu. Bu şekilde 100 bin dava olduğunu farz edelim. Yaklaşık bir milyar TL para ediyor. Devlet bu şekilde hem ağır bir maliyet içine giriyor. Büyük bir emek, kaynak ve zaman kaybı. Oysa ki iki bakanlık bir araya gelerek ormanın talep ettiği yerler Orman Müdürlüğü’ne rahatlıkla tevdi edilebilir.
Hiç kimse de bu durumdan rahatsız olmaz. Çünkü ikisi de devlet kurumu. Biz bu durumu yargısal olarak çözebilir miyiz diye bir düşünce geliştirdik Ben davanın birinde örnek kabilinden husumet yokluğundan red kararı verdim.
Yargıtay dosyayı usule uygun değil diyerek bozdu ve gönderdi. Şimdi sırada direnme kararı vardı. Ben direnmeyi düşünüyordum yani dosyayı Ceza Genel Kurulu’na göndererek işi sonlandırmayı düşünüyordum.
O esnada Ankara’da birkaç Yargıtay daire başkanı ile başkanıyla görüştüm. Başkanım bu davalar nedeniyle devlet büyük zarara uğruyor. Ben devleti büyük bir maliyet ve külfetten kurtarmak istiyorum. Üstelik bu yolla yargı da rahat bir nefes alacak ancak Yargıtay işe takoz koydu. Bu davaya direnmek istiyorum ne dersiniz? Diye sordum. Başkanlar bana: Hakim bey sen henüz birinci sınıf olmadın bu işe girme Seni çizerler ve asla terfi edemez ve birinci sınıf olamazsın. Diyerek benim gözümü korkuttular.
Ben de bu davaya direnmekten vazgeçtim dolayısıyla devletin ağır maliyetine mani olamamanın pişmanlığını yaşadım. Düşüncem hala geçerlidir. Bu davalar iki kurumun anlaşması ile çözülebilir ve adalet rahatlatılabilir.
(Adaletin Mahrem Koridorlarından)
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.