- 171 Okunma
- 1 Yorum
- 1 Beğeni
DİNOZOR SİYASETÇİLER
Siyasetin fosilleri:
Siyaset, sorunların çözüldüğü bir alandır. Ülkeyi yöneten siyasetçilerin tek amacı ülkesinin yurtiçi ve yurt dışı tüm sorunlarını çözmektir. Bunun yanı sıra eğitimde, sağlıkta, yargıda, ekonomide, tarımda, bilimde, teknoloji ve ayvancılık alanında da mevcut sorunları ehliyetli ve liyakatli siyasetçilerle çözmektir.
Türk siyasetinin panoramasına şöyle bir baktığımızda her siyasi parti lideri, kendilerini partisinin doğal genel başkanı olarak görüyorlar. Hiçbir şart altında oturdukları koltuklardan bir an bile kalkmak istemiyorlar. Gerçekten anlamakta zorlanıyorum. Bazı parti genel başkanları hülle ile genel başkanı olmuştu. Delege sistemiyle genel başkan olanlar, önüne çıkabilecek ne kadar potansiyel rakibi var ise çeşitli ayak oyunlarıyla, iftiralarla saf dışı ediyorlar. Şunu da hatırlayalım ki; Tanzimat sonrasından 12 Mart 1971 askeri rejimine kadar yaklaşık 130 yıllık zaman dilimi içerisinde 80 siyasi cinayet işlenmiş; daha sonraki dönemlerde de siyasi cinayetler işlenmiş ve kayıtlara faili meçhul cinayetler olarak geçmişti. Bu taht kavgaları yüzünden Osmanlı’da, toplam 83 şehzade katledilmişti.
Halen 25 yıldır oturduğu koltuğunu ıslatmaya, çürütmeye devam eden 75-80 yaşlarında fosilleşmiş genel başkanlar ve siyasetçiler var ülkemde! İşte bu vahim durum; siyasetçilerin siyaseti meslek olarak görmelerinin bir sonucudur. Bu genel başkanlardan ve siyasetçilerden bazıları akademik unvanı olan siyasetçilerdir; ancak fosilleşmenin verdiği bir sonuç olarak söylediği sözün başını unutabiliyor, kurduğu cümle bütünlüğünü kaybediyor. Kimi zaman yanındaki şakşakçı yardımcıları genel başkanlarının sözlerini düzeltme gereği duyarak kulağına sufle vermeyi üstün bir vazife olarak görüyorlar.
Bu fosilleşmiş siyasi aktörleri televizyonlarda gördüğümde iğreniyorum artık. Hep aynı yüzler evlerimize konuk oluyorlar. Konuşmaları hakaret, küfür ve tehdit dolu. Bir sokak kabadayısı edasıyla milletin önüne çıkan bu genel başkanları, yardımcıları ve parti sözcüleri bana göre bu kokuşmuş siyasi atmosferden nemalanan çıkarcı dalkavuklar, kendi halkına tehditler savurabiliyor, parmak sallayabiliyor ve hatta sopa ile terbiye etmeye çalışıyorlar.
Kimi siyasetçiler gördük ekranlarda. Silah, uyuşturucu ve kara para baronlarıyla Türk bayrağı önünde poz verdiler ve bu kirli insanlar “halk kahramanı” gibi tanıtıldı. İlerleyen süreçte gördük ki, bu baronlar, kırmızı bültenle aranan ve ülkeleri dolandıran sahtekârlarmış! Düşünüyoruz doğal olarak. Türkiye gibi dünyada çok önemli bir yer tutan ülkemiz, kimler tarafından yönetiliyor? Gördükçe utanıyoruz, sıkılıyoruz ve geleceğimizden kaygı duymaya başlıyoruz; ancak dinozor siyasetçiler, bu utanç tablosundan bir gram bile utanmıyorlar! Ve hiçbir şey olmamış gibi halkın önüne çıkıp arz-ı endam edebiliyorlar; yalanlarla, iftiralarla, dini ve milli kelimelerle süslenmiş sözlerle milletimizin temiz duygularını istismar etmeye devam ediyorlar.
Fosilleşmiş siyasetçilerin bu kadar pervasız davranmasının sebebi bana göre halkın cehaletle sulanmasıdır, beslenmesidir. Çünkü dinozor siyasetçiler, hangi yalanlarla, hangi dini ve milli söylemlerle halkın sırtında yükseleceklerini Pansilvanya’daki dinozor hocalarından çok iyi öğrenmişler. Öğrencileri, 22 yıldır hocalarından öğrendiklerini harfiyen yerine getirmenin keyfini sürüyorlar, yiyorlar, şişiyorlar ve doğal olarak şımarıyorlar! Türk milleti sorgulamazsa, çektiği sıkıntıların sebebini anlamak istemezse, her şeyi Allah’ın takdiri olarak görmeye devam edip, a-
sıl ihmallere sırtını döner ise daha nice dinozorlar ve nice yirmi yıllar göreceğiz. Cehalet kundağına sarılan milletimiz, umarım gözlerini açar, hakikatleri idrak eder ve geç olsa da yeni, genç ve dinamikyönetimlerin işbaşına gelmesine vesile olurlar. Unutmayalım ki, başka Türkiye yok!
Ülkemiz, sanki bir merkezden yönetiliyor gibi geliyor bana. Sanki birileri ülkemizin kalkınmasını istemiyor. Dış güçlerden bahsetmiyorum; biliyoruz o dış güçlerin Türkiye üzerindeki planlarını! Siyaset kurumuna çöreklenen o dış güçlerce seçilen kişiler kimlerdir? Kendilerini yerli-milli, ulusalcı, milliyetçi-maneviyatçı gibi gösteren ve dini referanslarla Laik-seküler ülkemizin yönetim biçimini Arap-Emevi din anlayışına göre değiştirmeyi hedefleyen bu siyasetçiler kimlerdir? Bilenler elbette biliyor ama biz yine de ‘cahil’ kalalım!
Sözün sonu olarak; ülkemizin alî menfaatleri için can-ı gönülden çalışan, dış güçlerden icazet alarak hükümet olmayan, küresel gelişmeler karşısında Türkiye denklemi kurabilen her siyasetçi bana göre vatanseverdir. Bu cümleden devamla; Türkiye, Osmanlı’da olduğu gibi artık ikinci ‘hasta adam’ dönemi yaşıyor. Türkiye’yi işbirlikçileriyle “hasta adam” yapmayı başaran küresel dinozorlar şu anda hedefe varmaya ramak kaldığını görüp (Sevr Anlaşması) avuçlarını ovuşturuyorlar!
Konumu Victor Hugo’nun şu anlamlı sözüyle tamamlamak istiyorum: “ Zalimlerin çarkı, cahillerin kafalarıyla döner.”
YORUMLAR
Koltuğa yapışan gitmek bilmiyor. Bu kısır döngüyü kırmamız lazım artık. İnanın bunların yüzünden hiç bir kanalda haberleri izlemek istemiyorum. Nasıl bir şişik egodur böyle, bunların danışmanları bunlara uyarı da bulunmuyor mu hiç. Ya da bulundurtmuyorlar, konuşturmuyorlar bile... Hakeza bazı sivil toplum örgütlerinde de var koltuğa yapışıp kalkmaya hiç niyeti olmayan adamlar... Her ne hikmetse herkes muhalefet ya da iktidar ayrımı yapmıyorum burada kendini ''Bulunmaz Hint Kumaşı'' sandığı gibi, benden sonrada tufan düşüncesi içinde... Hiç de öyle olmuyor neler geldi neler kimler geçti buralardan. Bir çoklarının ismini bile unuttuk. Gençlere biraz fırsat verin de o şişkin egolarınızı da biraz indirin yerlere, siz indirmezseniz gün gelir Rahman ve Rahim olan bir indirir feleğiniz şaşar o zamanda... Kutlarım...