- 230 Okunma
- 2 Yorum
- 2 Beğeni
-SEÇİM SONUÇLARININ DÜŞÜNDÜRDÜKLERİ-
Vatandaş diyor ki, seçimde mide kalbi solladı. Öyle ki, günlük hayatta ya da sosyal medyada yer yer oy verirken maddiyatın maneviyatın önüne geçtiği düşünülüyor ki, yanlış değilse hangi anlamda, ne mana da? Bu soruyu sorup objektif değerlendirme yapmazsak hakkaniyetsizlik yapar ve fevkalade haksızlık ederiz zannımca.
Soralım öyleyse: Yirmi yıl boyunca neden/niçin kazanılır, bu kez nasıl olur ne olur da kaybedilir? Mesela geçen yıl yine zam furyasına, ekonomik sorunlara rağmen Cumhurbaşkanını ve hükumeti destekleyen de bu toplum değil miydi? Öyleyse mesele nedir?
Ekonomik problemler var her şeyden önce. Ve bunun dışsal nedenleri de var. Öncesinde, geride kalsa da tez unutamayacağımız Pandemi döneminin tüm dünyayı etkilediği kuşkusuzdur. O biter savaşlarla kuşatılırız. Şimdilerde de Sırbistan Kosova kapıda görünüyor. Siyonizm ve Amerika yeryüzünü ateşe boğmakta ancak en çokta bizim de bulunduğumuz coğrafyayı. Alttan alttan ülkemizi de bu cehennemin içine çekmeyi hedeflemekteler.
Ülkemizde ise dünya yıkılsa umurunda olmayacak misali çevreler olduğu gibi hakiki yoksunluklarda yok mu? Kiralar almış başını gitmiş. Eskiden ev taksiti olan meblağlar şimdilerde aylık kira. E ne yiyecek emekli, asgari ücretli, tek maaşlı işçi, memur. Kimileri geleneksel anlayış dairesinde hanımını çalıştırmazken, kendisi ek iş koşturur. Yanlış anlaşılmasın, iş kazasına açık yaşayacak denli yüce gönüllüdür insan evladı. Yoksa devlet, millet bilmezlik mümkün mü? Şöyle ki, yoksulluk, yoksunluk mertliği bozar sözü de meşhurdur.
Bir diğer etmen ise toplumumuzda Cumhurbaşkanıyla hükumeti ayrı düşünen insanlarda bulunmakta. Reisi desteklerken hükumet ve AKP bağlamında konuyu ölçmeyen yapılar var. Açıktır ki, Erdoğan’ın ülke idaresini neredeyse elinde topladığı hususu yabana atılmaz da. Açıkçası yirmi yıldır sergilediği etkin, dinamik profiliyle reis bir milli mücadele romanından ya da dizi uyarlamasından taşan ireis bey asla değil. Öyle ki, daha öncede arz ettiğim üzere sayın Cumhurbaşkanımız ve AKP hükumeti erken Cumhuriyetin ve büyük Atatürk’ün diyalektik karşılığı, uzanımıdır. Etki tepki parantezinde mi böyledir bu? Biraz öyle ama tek hususa bağlamalar çerçeveyi daraltır, at gözlüğüyle baktırır. Elbette tek parti döneminin Jakoben Laisizm siyaseti akla gelecektir. Ne var ki, Atatürk dönemiyle Erdoğan evresi arasında geçen devreler ne olacak? Darbe, müdahale, koalisyon devrelerinin adeta genlerimizi kodladığı düşünülürse, öyle ya.
Tüm bunlar, paralelinde bizde her dönemde tükenmeyen bir politizasyon iklimi tesis etmektedir. Siyasi ideolojik yaklaşımlar her şeyin önüne geçmekte söz gelimi. Kemikleşmiş oy davranışı, partizanlığın liyakatin önüne geçmesi, hemşericilik, dayın, sırtını dayadığın dağın var mı, öteden beri kemirir bünyeyi. Toplum kesimleri arasında bir ötekileştirme, bir kutuplaşma gırla gider. Sonra da milli birlik beraberlikten söz etmez miyiz? Hallahım ya rabbim dedirtir insana. Sağ sol, Alevi Sünni, Türk Kürt, Müslüman Gayrı Müslim değil insan olmak vatandaş olmak, Türkiyelilik önemli deriz de, işit de inanma makamında. Gerekçemiz hazırdır. E herkes kendi mahallesini kayırıyor. Herkesin kendi mahallesini kayırması, defansa çekilmesi bu ülkenin kangren olmuş sorunudur halbuki. Ülken başka ülkelere karşı senin mahallen olmalı efendi; komşuna, aynı vatanı paylaştığına nazire yaparak değil. Ne ki, her toplumsal kesim yekdiğerine çeviriyor silahı, kimin kime söyleyecek sözü var ki?
Şimdi efendim ne diyordum? Seçim sonuçları. Yirmi yılı aşkın başarıdan başarıya koşan bir AKP gerçekliği önümüzde. Yıllarca hükumeti destekleyenlerin kafasızlığına, çıkarcılığına yorduk da öyle miydi acaba? Al şimdi de sen kazandın beyim! Şimdi de o metal yorgunu! İktidarın tabanı midesizlik eleştirisi yaparak benzerini koyuyor önümüze. Yüzey sularında geziniyoruz dostlar. Şu kadar ki, fazla kıyıdan seyretmekte karaya oturmakla neticelenir. Karaya vurmuş balıklar gibi elbet değiliz. Ölüdür onlar neticede, biz yaşıyoruz doğallıkla. İkaz olup, irşat olacak konumdayız nihayet.
Kuşkusuz her insan kendi benliğiyle kuşatılmış vaziyette. Genetik, aile yapısı, muhit deriz de, bu kadar da kuşatma altında olmayalım canım! Hayatı karşılamak noktasında ya determinist ya kaderci kesiliyoruz. Sonra da özgürlükten, hürriyetten dem vuruyoruz. Bunların noksanlığından yakınıyoruz dönemlere göre de; gerçek şu ki, dünyanın her yerinde ekseriyetle eli zayıf olan özgürlükçülüğe boğarken ortalığı, eli güçlenende anarşiden yakınmakta.
Öte yandan hükumetin yanılgıları da yok mu? Temelde üslupta başlıyor yanlışlar. Hizmet verirken ideoloji de yapalım hazır elimiz güçlenmişken dediğinde karşıt bir birikim meydana getirmekte bu yaklaşım biçimi. Ülkede iğneden ipliğe her şeyi 2002 sonrasına bağlarsan, benden önce bir dikili ağaç var mı Allah aşkına yaparsan, insanların hafızasını hiçe sayarsan, hizmet veriyoruz ya bağlamında gözüne gözüne vurursan, kimi eleştirileri metal yorgunluğuyla karşılarsan bu tutum ve davranışlar sosyal psikolojiyi nasıl tetikler?
Hiç kuşkusuz olumsuzluklar salt üsluba da bağlanamaz. Ekonomik yanılgılarda aranır. Bir kere ekonomi başka hiçbir alana benzemeyen rasyonel davranışların parkurudur. Küçük bir detay. Sosyal bilimlere verilen tek Nobel ekonomi alanındadır. Gerçi hukukunda dahil edilmesi gerektiğini düşünürüm. Adaletin bilimidir sonuçta. Nasıl ki tıp insan sağlığının bilimi, hukukta toplum sağlığının bilimidir.
Sadede gelirsek, hükumetimiz iktisadi davranış biçimi olarak popülizmi seçer kendisine. Sadece yol, köprü, baraj, hastane yapmayıp bunların dünya çapında olanına meyletmedik mi? Tüm parametreleriyle o seviyeye gelmeden bir imparatorluk çağı haşmetine öykündük desem mübalağa mı ederim acaba? Öyle demeyin gardaşlar! İşlevsellikle yetinmeyip, görselliğe, desinlere, görsünlere meyletmedik mi? Kim bilir bu durumun şuuraltında daha ziyade yoksun dönemlerin özlemleri de tetikleyici olur belki de.
Diğer yandan başta yirmi sekiz şubat döneminin hatta daha önceki dönemlerin birikmiş duygularıyla, muhatap saydığımız kesimlere karşı garezin tuzağına düşmedik mi? Elbette bu psikoz askeri vesayet dönemlerinin acılarını barındırır benliğinde. Ancak ifrat tefritin gayya kuyularına yuvarlanmak rizikosu da yabana atılmamalı kanımca.
Ne çare ki, seçim sonuçlarını doğru değerlendirmek, yapıcı okumakta önem arz eder. Kanaatim odur ki, ortaya çıkan tablo büsbütün bir Reisicumhur ve hükumet aleyhtarlığı değil. Daha geçen yıl tam tersi bir tablo yaşanırken, o zaman da ekonomik problemler varken, böyle keskin bir toplumsal, siyasal kırılmanın daha gerçekçi, serinkanlı okunması gerekir derim.
Bir kere genel seçimle yerel seçimi ayırt etmek gerektiği muhakkak. Genel seçimde yine mevcut yönetimle devam etmekte karar kılan milletimiz yerel seçimde hem adaylar üzerinden konuya eğilmekte hem de kronikleşen iktisadi problemler üzerinden desteklediği Cumhur ittifakına tepki oyu ve mesaj vermektedir.
Hani derim ki, muhalefet çevrelerinin yerel idarede elde edilen başarıyı, demek bugün bir erken seçime gidilse bizim lehimize netice doğacak şeklinde okuması son derece yanılgılı olacaktır. Ancak yerel yönetimlerde gösterilecek performansa ve hükumetinde genel idarede sağlam başarılar elde edip edememesine bağlı olarak önümüzdeki dönemde çerçeve tam tersi değişim geçirebilir de. Bunun haricinde hemen değilse dahi süreç içerisinde erken seçimden medet ummak sağlıklı bir yol tutmak görünmemekte.
L.T.
YORUMLAR
Uzunca bu emek yoğun paylaşımınız için ellerinize sağlık diyorum yalnız;
Gazi Mustafa Kemal Atatürk Allah ondan razı olsun mekanı cennet olsun, bizi Cumhuriyet'e kavuşturmuş ama beyinlerdeki tek adamlılık denetimsiz yaptım oldu düşünceni benimseyen yani padişahlık olgusunun izlerini silememiş öyle ki, hala Cumhuriyet imkanı ile her hangi bir yere yerlere öyle veya böyle gelen getirilenler nasıl ne için geldiğine bakmaksızın artık orasını kendisinin malı mülkü gibi görüyor ve o güne kadar orada uygulana gelmiş ve büyük kabul görmüş bütün kuralları yok sayarak yeniden yeni yeni denenmiş şeyleri denemeye kalkıyor olmayınca da fatura maturada yok bu da gösteriyor ki o eski imparatorluk alışkanlıklarını atmak silmek öyle pek de mümkün olmuyor, halbuki yürüyen işleyen işleri geliştirerek sadece aksayan yönleri için yeni uygulamalar aramak bulup uygulamak varken aksini uygulamak yani her şeyi sil Baştan yapmaya kalkmak zamanında çözülmüş kapanmış onarılmış yaraları yeniden kaşımak gibi bir durum ortaya çıkıyor ki bu da günümüzde sorun gibi görünen bir çok hususun aslın da daha önce çözülmüş birlik beraberlik sağlanmış konuların doğası gereği gereksiz kaşınması sonucu yeniden kanama temayülü göstermesinden başka bir şey değildir.
Özetle her yerleşik taşı kaldırırsın kaldırırsın ama altından ne çıkacağını kestiremezsin, bazen böcek çıkar seni ısırır açtığına pişman olursun bazen de çok nadir de olsa şansına çiçek çıkabilir.
levent taner
Atatürk Cumhuriyet dedi demokrasi dedi de niçin dikta bir yönetim gösterdi madem diyenler ya safın teki, ya da muhataplarını saf algılıyorlar
Fransız devrimi 1789 tarihli, yüz elli yıl sonra demokrasiyi ancak oturttular belki de
İngiltere'de Cromwell kralın kafasını 1650'de kestirir, bugüne gelinmesi asırlara bedel hani
Bizde de Cumhuriyet öncesi İttihatçılar var, daha önce asırlar boyu Monarşik bir sistem var
27 Mayıstan bu yana o kadar darbe ve muhtıra yaşadık
Osmanlı tarihinde de askeri ihtilaller var, kazan kaldırmalar var, sadrazam idamları, Genç Osman'ın katli var
Necip Fazıl üstat Duraklama devri itibarıyla Yeniçerilerden sınırların kaçağı, kendi yurdunun alçağı diye söz eder
Türkler askeri devlet, imparatorluk tarihine sahip, Ordu millet, asker millet olmanın siyasi sonuçları elbette var, genetik bir hal alıyor açıkçası
Nihayet hocam
Yüreğinize, emeğinize, kaleminize, kelamınıza bereket
Katılım ve katkınız dolayısıyla şükran duydum
Selam ve saygılarımla.
Elbette ki yazı derin ve akıllı analizler taşıyor, seçim sonuçları ve genel durumumuz hakkında. Tabi ki ölçü değil yerel seçimler bir kaç sene sonra gelecek genel seçim için. Siyaset çok kısır bence memlekette... Hani klasik bir söylem vardır ''Az laf çok iş.'' diye de bunu görmek hissetmek lazım ama yok, siyasetçiler anca çene yapıyorlar. Tamam belki hizmet üretiyorsunuz, haklı olarak da bunun ile övüneceksiniz ama, bu kadar da olmaz. İtici de oluyorsunuz hem iktidar hem de muhalefet liderleri... Her tv haberinde her gün ben sizi görmeye mecbur muyum? Bırak muhalefeti yerden yere vurmayı, işinize bakın işinize. Bakıyorsunuz cümleler dönüyor dolaşıyor aynı. Hakeza muhalefette her şeye karşı meşhur Beşiktaş'ın grubu Çarşı gibi... Siz de bir iki şeyi beğenin, anladık her şeye karşısınız da, karşı olunmayacak şeyler de var. Bir insan ülkesinin Siha üretmesini niye istemez, anlayabilene aşk olsun. Para cezası olmasın biliyorum ki oy vermeye gitmeyecek çok insan var. Yüzde altmışlara kadar düşer oy kullanma oranı... Siyasetçiler ölmeden bırakmayı bilmiyorlar. Bir iki tane istinası var bunun Erdal İnönü gibi Tansu Çiller gibi, gerisi fasa fiso... Çok doluyum bu konuda da sıkmayalım fazla uzatıp yazıyı. Kutlarım yürekten...
levent taner
Bam teline dokunmuşsunuz mevzunun
Konunun özü siyasal kültür kanaatimce
Her konuda böyle bu aslında
Mesela futbol kültürü olmadığı için fanatizm var
Nihayet hocam
Yüreğinize, emeğinize, kaleminize, kelamınıza bereket
Katılım ve katkınız dolayısıyla şükran duydum
Selam ve saygılarımla.