- 246 Okunma
- 3 Yorum
- 4 Beğeni
UFKUN AYDINLIĞI 1
Öğretmen deyince, öğretmenlik deyince anlatılmaz bir çarpıntı başlar yüreğimde.
Herkesin bir kutsalı vardır içinde.
Benim kutsalım ise, öğretmenlik!
Bu dünyada beni mutlu edebilen ,haz aldığım şeylerin en başında öğretmenliğim gelir
Öğretmen olmak, sadece derste dersi anlatıp sonra işine kaydına bakmak olsaydı hayat ne kadar monoton olurdu değil mi?
Robottan farkımız olur muydu ?
Nasıl ki benim öğretmenlerim benim davranışlarımın altında yatan gerçek nedeni bulup bana ufukta bir yer açtılarsa ben de öğrencilerime öyle rehber olup ufuklarında aydınlığa yol açmalıydım.
Henüz hayatın baharında olan o genç çocukların dimağına dokunabilmek için önce yüreğine dokunmak gerektiğini mesleğimin daha ilk günlerinde keşfetmiştim.
Biliyordum ki o çocuklar, bedenen büyümeye başlamış olsalar bile çoğunun ruhu hala bebek masumiyetinde.
Bilgiye muhtaçlar, sevgiye muhtaçlar en önemlisi de ilgiye muhtaçlar.
Sınıfımda başarısını gözlemlediğim öğrencilerimin aile yapısını incelediğimde, ilgili ve mutlu ailenin çocukları olduğuna tanık oldum hep.
Ancak, sürekli derste veya ders aralarında sorun çıkaran, başarısı oldukça düşük öğrencileri incelediğimde, ya bölünmüş bir aileden geldiğini, ya despot bir babanın evde estirdiği terörden nasibini almış olduklarını veya ilgisiz hasta bir annenin varlığının etkisini gördüm.
Anlayamıyordum. Neden insanlar bu dünyaya , bakıp ilgilenemeyeceği kadar çok çocuk getiriyorlardı ?
"Saldım çayıra,Mevlam kayıra"anlayışı o kadar yaygındı ki!
Baskı ile küfür ve dayak ile yetiştirilen çocuklar vardı.
Bu çocukların davranışlarına ve konuşmalarına o kadar çok yansıyordu ki!
Kız çocukları şayet evde bu sorunlarla birlikte büyüyor ise, çözümü yabancı ellerde arıyor ve yanlış yollara düşebiliyordu.
Erkek çocuklar ise, babaları gibi küfürbaz ve saldırgan davranışlara meyilleniyorlardı.
Daha da kötüsü, sigara ,alkol hatta uyuşturucu kullanmaya kadar gidebiliyordu.
Bu kısır döngüyü değiştirmekti eğitim yuvalarının amacı.
Biz öğretmenler, işte bunun için vardık.
Bu kutsal meslekte bu amaca hizmet edebilmenin mutluluğu idi beni mesleğime bağlayan.
Tutabilmeliydim öğrencilerimin ellerinden, dokunabilmeliydim onların yüreklerine.
Tabi ki bunu yerine göre tatlı sert bir görüntüde, yerine göre onlarla birlikte hüngür hüngür ağlayarak başaracaktım.
Okulumuzda dokuz bölüm vardı. Bu bölümlere puanlama sistemine göre öğrenciler yerleştiriliyordu.
İlk sıralarda her zaman bilgisayar, muhasebe, elektrik , yiyecek hazırlama ve çocuk gelişimine en yüksek puandan başlayarak öğrenciler yerleştiriliyor, makine, moda tasarım, mobilya ve metal bölümüne puanı az olan öğrenciler geliyordu.
F ... isimli öğrencim de okulumuza yakın bir köyden taşımalı olarak gelip gidiyordu.
Hazırlık sınıfından sonra bölümler seçildiği için kültür dersi öğretmenleri bu öğrencileri daha iyi tanıyordu.
Bu durum, ilk zamanlarda çocukların psikolojilerini etkilese de zamanla bu durumdan sıyrılıp bölümlerini sevmeye ve başarı elde etmeye başlıyorlardı.
Bölüme gelen öğrencilerime genelde ilk olarak vatan millet sevgisini aşılar, Atatürk ’ ün bu ülke için öneminden ve yurdumuzu nasıl yok olmaktan kurtardığınndan bahsederim mutlaka.
Bu benim değişmez taktiğimdir.
"O olmasaydı, ne bugün bu cennet vatana sahip olabilir, ne de kimliğimizi kişiliğimizi yaşayabilirdik. Onun için bu vatana sahip çıkmamız gerektiğini ve bunun tek yolunun da çalışmak, sadece çalışmak olduğunu söylerim.
Kendimi anlatırım . Ne kadar zor şartlar altında olurlarsa olsunlar, başarmanın sadece istemek, hedef koymak ve çalışmakta olduğunu anlatırım.
Güvendikleri aile veya servetin bir anda yok olabileceğini, ancak kendilerine yaptıkları yatırımın,yani kişilik ve bilgi eğitiminin onları sarsılmaz bir geleceğe taşıyacağını anlatırım.
Daha sonra ise, öğrencileri daha iyi tanımak için odama tek tek alır onlarla biraz sohbet eder, aile ve sosyal yaşantıları hakkında bilgi alırım
F... benim bölümüme geldiğinde oldukça dışlanmış, asosyal birisiydi.
Arkadaşları ile sürekli kavga ediyor ,onlara veya onların eşyalarına zarar veriyor,derse kendini veremiyordu.
Diğer öğretmenler ondan yaka silkiyorlardı.
Bir erkek öğrenciye nasıl yaklaşmam gerektiğini daha önceki yıllarımdan az çok biliyordum.
F... nin babası köyde hayvancılıkla uğraşan, ailesi ile ilgilenmeyen, kazancını genelde barda gazinoda harcayıp eve geldiğinde terör estiren ve evdekileri küfürle dayakla baskı altında tutmaya çalışan birisiydi.
F... mutsuzdu. Öyle çok mutsuzdu ki bunu bugüne kadar hiç kimse anlayamamış yol gösterememişti ona.
Bölümdeki eşyalara, arkadaşlarına ve onların sahip olduğu şeylere zarar vermesinin altında bu yatıyordu.
F... yi dinlerken gözyaşlarıma hakim olamıyordum. Babasının onlara değer vermeyişi, aşağılayıcı konuşmaları, annesini dövmesi onda büyük bir travma yaratmıştı.
Kardeşleri kendisinden küçüktü.
Bu benim için avantajdı.
"Onlara örnek olmak istiyor musun? Öyleyse önce kendine güvenmeyi öğrenmeli ve kendini kurtarmalısın mutlaka!
Lise diplomasını almalı ardından iki yıllık bile olsa bir yüksek okula gitmelisin."diyordum.
Üniversite kazanamazsa bile uzman çavuş olarak hayatına bir yön verebileceği konusunda bilgi veriyordum.
Her konuda ona destek olacağımı hissettirdim.
F... nin gözlerindeki o duygulu bakış o an içimi öyle bir yakmıştı ki ona,
" Başaracaksın göreyim seni!" dedim.
Gerçekten de o günden sonra F... elinden gelenin en iyisini yapmaya başladı.
O yaramaz çocuk bambaşka bir kişiliğe bürünüyordu.
Farkı fark ediliyordu.
Yıllar geçti ve benim o çocuğum bir gün okula elinde koca bir buket çiçekle ziyaretime geldi.
İlk maaşını almış beni görmeye gelmişti.
"Sayenizde öğretmenim sayenizde !" diyordu.
" Siz olmasanız, ben uyuşturucu kullanmaya başlayacaktım.
Sorunlarla baş edemiyordum.
Yüreğimdeki karanlığı siz yok ettiniz.
Sayenizde hayatım farklılaştı.
Kardeşlerime iyi örnek oldum.
Onlar da güzelliklere koşuyor."
İkimizin de gözlerinden yaşlar süzülüyordu.
Başarmıştık.
Ben şimdi bana bu toplumda yer edinmemi sağlayan, Mustafa Kemal Atatürk ’ e ve canım öğretmenlerime nasıl minnettar olmayayım siz söyleyin!
14.04.2024
Tülay Sarıcabağlı Şimşek
YORUMLAR
Öğretmen ve öğretmenlik gerçekten çok mübarek bir meslek. Benim de hayatımı olumlu yönde çok yakından etkileyen bir kaç değer verdiğim öğretmenim vardır, halen görüşürüz bir ikisiyle... Çocukların ilk öğretmenleri ailesidir okuldan önce, ailede huzur yoksa gürültü kavga varsa haliyle çocuğun okul başarısı da düşüyor. İleri ki yıllarda böyle ailesinde sorun olan çocukların psikopat ve sosyopat olma olasılığı çok yüksek. Sevgi dolu bir yaklaşım, sizin anlattığınız örnekte olduğu gibi, bir çocuğu adeta, teşbihte hata olmasın, baştan yaratıyor. Mesleğini ve işini severek yapmak, aldığı parayı da sonuna kadar hak etmek bu olsa gerek. Gönülden kutlarım sizi değerli Hocam. Tekrar yürekten tebrikler...